AKŞAM Sahife 9 Tetfrika No. 162 BARBAROS Yazan: İskender Fahreddin “Türk devleti, Akdenizde hâkimiyet ilân etmiştir. Halka müjdeleyiniz: Her tarafta şenlikler yapılsın. Millet yedi gün, yedi gece eğlensin! ,, yay Istanbula dönüşü en başlıyan kalabalık asan kadar bütün sahili doldurmuştu. Muzaffer Türk donanması Ak- denizden dönüyordu. ve; mi feriyet İstanbulda günlerce tesid edilmişti. anuni Süleyman o sıralarda Bağdad seferinden yeni dönmüş- Ordunun paraya ihtiyacı var- Askerin levazım ve erzi R amlamak için padişah yeni vergiler tarhını düşünüyordu. Bar- rosun Venediklilerden aldığı arb tazminatını gemilerle bir- likte getirdiğini ki erkânın- dan Let bilmiyord. KEİ z dı. - Yak Barbaros donanma efradı tesna olarak, gemilerde bulunan askerleri terhis etmişti. Donan- ma demirler demirlemez filika- lar indirilerek sahile asker çıka- rılmağa başlanmıştı, Muhariblerin aileleri Haliç boyuna dökülmüş- lerdi. baros altın hafaza altına aldırarak, harbde yararlığı görül rülen reisl erle birlikte İoğruca saraya gi gün Dai e? sokakla- ra dökülmüştü çi ağzında: — Akdeniz artık baştan ba- şa inin oldu. «— Birleşik la donanma- sı olmuş.. deryanın iz in gelişi hâl belli deği «— Barbarosun sre Sitır lar, İstanbul sokaklarını döşeye- cek kadar çokmuş!» Gibi, göğüs kabartıcı sözler dolaşıyor, ihtiyarlar bile heyecan & gururundan kabina sığamı- gemilerini mu- ros o gün saray kapısın- da kendisine ilk defa yapılan bü- yük merasimle eya tu, # Sadrazam İbr. paşa © gün fazlaca ari olmasına rağmen, hünkâr tarafından sara- ya davet edilmişti, Bütün vükelâ merasime iştirak etmişti, Barbaros m karşılaşın- ca gözüne ilk ilişen adam Ayas lar bulundukça, devlet ve mille- timiz zeval bulmıyacak! Diyerek başını uzattı ve Bar. barosun alnından öptü; Barbaros Preveze muharebesi hakkında kısaca tafsilât verdik- ten sonra: tamam değildir, şevketlim! dedi. Anderya Dorya- yı ele geçiremedik amma, ku- manda ettiği dört yüz elli parça- dan ibaret olan miro ehli salib donanmasını Venediklilerle siir iri gok işi şeraitle e yaptık.. rt yüz bin altın yekm harb tazminatı aldık. adaları işgal ve kale burçlarına Türk ba; her birine ı Mi bıraktık. Ha- sılı Bre esi Türk yumruğu- nıttık. Dünyayı biribirine ka- vie papa bile korkusundan on eş gün dağlarda kaldı.. Romaya inemed i. Süleyman bu memnun olmuştu izahatta Padişahın Etrafındaki ve- zirlere mânalı bir tebessümle göz gezdirdikten sonra elini Bar- barosun omuzuna koydu: — Gazi Hayreddin paşa devle- timizin yüzünü ağartan halâskâr bir kahramandır. Kendisine (Ga- zilik) ünvanını tevcih ediyorum. s Hayreddin paşa! Sen, insanların muvaffak olamıyaca- ğı mucizeler yarattın! Düşmanla- rımız bile seni hürmetle anacak- lar! Senin harb menakibini kay- dedecek olan müverrihlerin ka- lemleri titriyecek, ve vicdanları ez şerri yazmaktan netmiyecektir Eiki akal bu iltifa- tı eski vezirleri korkutmu:; İbrahim paşa, Barbarosun ve- ziriâzam olması ihtimalini düşü- nerek, ir yerde sıcak ter- çok ler döküyordu. Ayas paşa da ndan sonra kendisine taliin te- eccüh eceğini oanlıyarak, i titriyen dizlerinin üstünde cansız bir heykel gibi sallanıyordu. Nekkareler çalınmağa başla- mişt Padişah tarafından verilen (Gas zilik) ünvanına hak esl olan Hayreddin paşa sadec — Vazifemi ee ele ilitl tınıza teşekkür ederi Diyerek teşekkür ii ve her zamanki tevazuile arkadaşlarını göstererek: — Bu büyük zaferde onların da ayrı ayrı yardımları vardır, şev- ketlim! demişti. Donanmada çalı- şan en bayağı kürekçi bile harb- de bir aslan kesilmişti. Bir Türk danında daima gökreyen ve ate- şe atılan ndır. Onların teltiflerini isterim, padişahım! ileyman, Barbarostan sonra reiklerinin de birer birer alnın- lan öptü.. Onlara ayrı ayrı ilti- fat ederi ei çok değerli Si lerle kendilerini taltif etti İttihad daima Mi doğar, aslanlarim! Barbarosun etrafında birleştiniz... Denizlerin a büyük bir kuvvet ya- Ve bu kuvvet, düşma- Her zaman el uza saldı- ran düşmana daima böyle birleşe- rek mukabele ediniz! ros padişahın huzurunda daha fazla kalmak istemiyordu. Vezirlerin nerede ise hasedlerin- Kiya düşeceklerini sezi- — Sevi 'ketlim! Ferman buyuru- nuz da gemilerdeki altınları ve Her akşam | bir hikâye Bir kurtuluş | — Peki deyiniz, bana! Bu rica ateşin bir sesle ve göz- ler, sevilen gözlerin içine dikilmiş bir halde söyleniyordu, Nebahat mırıldandı: — ri peki deyiniz, peki! akal 'Vedada güldü. Bu sa- adeti zorla gibi kabul ettirmek is- temesinden pek memnun idi, Fa- kat, evet demiyordu. — Yarın geliniz, cevab veri- rim, dedi. Vedad içini çekti: — Yarına kadar nasıl bekliye- bilirim? Bu akşam sizi aşkıma o kadar yakın hissediyorum ki, ya- rına kadar kim bilir zihninizden ne gibi beee. geçebilir? Bel- ki sizi değ İsbaliak Böyle bir şeye im kân abii demek ister gibi başı- nı sarstı. Bu bir vaid demekti. akşam ic kadın kararından caymı- rdu. Kendisi de bilmeden, için- de duyduğu bir korku onu nu- vafakat cevabı vermekte gecikti- dedi, saadeti büyük bir gayret hamlesile, uğraşa uğ- elde etmeli. Sizin vefakâr- lığınızdan sebatınızdan emin ok mak isterim. Belki yarına kadar siz değişirsiniz? — Böyle bir şeyi nasıl aklını- za getiriyorsunuz? Nebahat gerçekten böyle bir şey eye Bahsi değiş- tirmek için bir kurnazlık yapı ordu. Son defa olarak gene: — Yarma!dedi. Dudaklarını vermedi. Yalnız avuçlarında çekti, Sonra, çıktı, Akşamın serin havasını sevinçle teneffüs etti bana böyle bir sa- o lan hayalini daha iyi görmek ve ötekini görmemek için gözleri ka- palı yürüyordu. Vedad kendisini seviyordu. Ona varacaktı. Onun kolları ara- sında felâketli mazisini unutacak, hayatında aşk değil felâket ve iz- getirmiş olan öteki adamı caktı. öö bir adamdı. Kendisi- cinayet çıkmamı sa idi kendisini öldürecekti. Şimdi herkes nazarında o dam ölmüş sayılırdı. Fakat hakikatta uzun bir mahkümiyetle yatıyordu. Ne- bahat hayatının bu devresini hatır- lamak iğ O müthiş bir kâbus Nebahat tenha bir sokaktan yü- ; katil kaçmıştı! düşmandan alınan ganaimi hazi- neye taşısınlar! Süleyman, Barbarosun tam ren nereden vereceğini dü- şünürken, Venediklilerin verdi- ği altınlar imdada yetişmişti. Pa- dişah İbrahim paşaya döndü: — Altınlar bugün hazineye nak- ledilsin. Ve şehir halkına ilân ettiriniz: Türk devleti Akdenize hâkim olmuştur. Her tarafta şen- likler yapılsın.. Millet yedi gün, yedi gece eğlensin, (Arkası var) rüyordu. Güneş batalı epiye ol- muştu. Ortalık yarı bir sisli ka- enc kadına ta- kib ediliyormuş hissini veriyordu. Korku ile başını yavaşça arka- ya çevirdi, bir adamın çehresini gördü. Birdenbire, acı acı sarsıl- dı. Çünkü aklından çıkmış olan bir hayal gözlerinin önünde can- lanıyordu. bu hayal üzerine tutmak, zihnini bu hayal etmek istemedi. Adımlarını sıklaştırdı. Şimdi âde- ta koşuyor, kaçıyor denilebilirdi. Arkasındaki kılıksız adamın ayak sesleri de ii ve EN dı. Nebahat k önüne geldi. Titrek ilerle Gm acele kapıyı açtı. Haykırmamak için dişlerini kısarak kapıyı çekti. Nefes nefese idi, Bir koltuğun üze- rine kendisini attı. Zihnindeki düşünceleri karartmak ister a gözlerini kapadı. Âdeta bir rumun kanında kalmış kitleri var- dı. Bu onu keyfinden, ai a ayırıyor- du. İçini çekti, «gözlerini — Bir üş okumaz hayreitnde ve korkusun- dan haykırdı. — Neden bu akşam? Neden bu akşam? Ni inliyordu. Evet, bu havadisi neden tam bu akşam alıyordu? Vaktile ken- disinin âşıkı olan bu adamın fi- için hem Vedad için bir tehlike idi. Vedadı ikaz edecek bir kelime bile söylyemeden onu böyle tehlikeye maruz bırakabilir miy- di? Düşündü: VEN 5 hayır! diyeceğim. Bizi biribirimizden ayrılmağa mec- eden sebebi bile kendisine etmeğe imkân yok. Öteki adam ihtimalki hâlâ pen- şerenin karşısında idi. İhtimalki ek, kendisini korkut- mak için gecenin bekliyordu. «Yerinden dar giderek dı: ez kapı önünde dolaştığını görd ER lü, Titriye titriye odasına gitti. Kapıyı kapadı. İçerideki eşyayı kapının arkasına yığdı. Demek ha- yatta saadet imkânsız bir hülya idi. Ona elile dokunacak kadar yaklaştığı halde şimdi geri çekil mek mecburiyetinde bulunuyor- du. Korkuları sebebsiz olsa bi- kr. meydana çıkması kaderin bir ih- — Kabil değil! Kabil değil! Böyle söyleniyordu. Şimdi içi- ne yeni bir his doluyordu. ie bir ölüm korkusu idi, Ba: şka türlü üzüntü bu korkunun ir sında ortadan silinmişti. Nebahat titriye tiriye dışarısı- nı Kaz en ufak gürültüye Rokfeller ( Baş tarafı 8 inci sahifede) 7 ra zıyası altında bir saat “Dalma güneşli bir korider Hava ki zi a kapalı olduğu zamanlar koridor, o ültraviyole, yani suni ineş şualarile güneşli bir hale getirili yağmur, yahut işle m, olur, başlarında iz lunan bir profesör de hergün va- ziyeti kontrol eder. Koridordaki tertibat yalnız bundan ibaret değildir. Havayı değiştirmek için de bir çok ma- kineler vardır. Bunlar, dışarıdan hava alacak yerde suni surette oksijen vermek suretile daima havayı terü taze bulundurur. Bu ie Rokfellerin koridordaki bir atlik © gezintisi hakikaten bir e güneşin zıyası altında selen neşreden ağaçlar altın- e gibi geçer. va “e > camların arkasından ortalığı sey« eder. Dörtte evine döner. Kâtibinin getirdiği borsa cedvelini gözden geçirir, dünya haberlerini — lâzım gelen emirleri verir. dan sonra iki saat kadar ani ile ve âilesi erkânile vakit geçirir. B Pali salonlarında bir balo tertib edilecektir. Birçok tacirler baloya davet edileceklerdir. Balo hazırlıklarile cemiyet reisi bay Salâhaddin meşgul o maktadır. a kaba mayorlu o. Eği leri ii kırı diye pen- çere YE. karanlıkta ayak sesleri kapısına kadar geliyor ve kâpı itiliyordü Elini dudaklarıma götürerek m e çıkacak hırıltıya mâni ©. m Gali, bir tabanca sesi. Nebahat, dehşet içinde maklarını kulaklarına tıkadı. .# pars Kapıya yavaş yavaş vuruldu. Tatlı bir ses ona hitab ediyordur — Nebahat... Korkma... Be- .. Kor nim liyemedim Geldim. Çok rp Bam ir iz le siz 'bir dakika bile yaşıyamıyo- eb heyecandan kısılmış iz bir sesle: Peki, peki! dedi * Hikâyeci