Tetrika No. 128. No. 12 BARBAROS Yazan: İskender Fahreddin Akdoğan: “Haydi paşam, bu kahbeler yatağından uzaklaşalım!,, diyerek, Barbarosun kolundan çekti.. Gece yarısı Eğlentinin tadı kaçmıştı. Tanburacı yere (o yuvarlandık- nra, “Barbaros yerinden Men topladı: gidelim, çocuklar! Ve Ak ME omuzuna elini vurarak: — Teşekkür ederim, oğul! de- di. Bu gece beni ölümden kur- tardın... İnsanı kahbece öldürmek istiyenlerin evinde fazla kalmak doğru değildi tan kalktı.. Ayas paşa, Barbarosun karşı- sında iki büklüm olmuştu: Ama şacığım, kusura b kyisi - diye yalvarıyordu- Tanburacının o birdenbire ölü- > inşallah başka bir zaman ö- deriz, a korkusundan tir tir Gibi (Merih yıldızı)nı çek- | tan hareme kaçırmıştı. Barbaros, Ayas paşanın yaka- sından tuttu... Bir kenara çeke- rek: iki yüzlü adam! - dedi- i geçe padişah. deryalık makamına seni geçirsin! Bizim gözlerimiz, senin göreme- e bre görmeğe alışmış- en herk: ve sağır mi balkan ee Ayas paşa, Barbarosun ayakla- rına kapanmıştı: — Aman paşacığım, kulunuz istirahata çekilmiş, sesini çoktan kismiş bir za ıyım. makamda gö: (Merih Mv vü Si bede o derhal sö . (Garibal- di)nin kızı Bölü zehirli yas paşa, vezii yordu... O kahbenin yaptıkların- dan nasıl haberder olsundu?! Ve Barbarosun koluna girdi: — Haydi paşam, bi kahbeler yatağından uzaklaşa! Yolda giderken, Barbaros, Ak Doğanla eliz Akdenizden döner- Ka söz vermiştim: (İbrahim pa- kızını Ak n İn bire“beliren manalı e ka ranlıkta seçilemi e Yavaş seg orlardı. Ak Doğ tün hülelendirmemek için, do- lambaçlı bir cevab vererek: Vallahi paşam, ai de bik miyorum! dedi. Akşamdan beri Snu bir defa bile hatırlamamış- tım. Şimdi siz hatırlattınız! Elbet- te, bir r gün, unutacağım.. — Böyle bir gecede sevgilisini hatırlamayan bir erkek, onu unut- Muş demektir. Barbarocun sesi birden sertleş- — Böyle namerd adamların kz gönül veren erkeklere konaktan çıktılar acırım, Doğan! Onlar da baba- ları gibi ai ve riyagâr olur- lar... Kocalarını aldatırlar. Çün- kü, haklari her gün ayni şeyi görmeğe alışmışlardır. Gel, vazgeç sen bu sevdadan!... Yol çabuk bitmişti. Salih ve Mahmud reisler gemi- lerine gittiler, Ak Doğan, Barbarosu konağı- nın kapısına kadar götürdükten sonra ayrıldı. Sahile indi ve ka- en bir sandal çıkarta- rak karşı yakaya geçti. Haliçte dolaşan nöbetçi kayıklarından si sık sesler işitiliyordu: Akşamın sonra, Haliçte dolaşan sandalla- rın Tersane tarafına dümen kır- maları yasaktı. Evvelâ Cibali kı- yılarına sm ve bu kıyıyı takib ederek giderler. Ak Doğan epi a dönerken, ei gece yarısını di aş geç- dean, kararsızlık içinde galarken .. Başı imar Deniz havası, Ak Doğan semliğini biraz olsun ee di, Soyundu... Yatağının kenarı- uzandı, Barbarosun sesini duyuyordu: «— Altındalı hâlâ seviyor mu- un ?». O, şimdi, bu suale ne cevab verdiğini bile şleri pa nız, unutmadığı bir söz le namerd adamların Gla gönül veren erkeklere bi Niyazi efendi, bir tarafta Ayas serzi doldurmuştu. İbrahim ardı: Her kımı değiştirmiyor. Beni ona ne fena tanıtmışlar Diye Eyi oedi Eğer bu geceki zehir eğ olmasaydı, Barbaros belki de z karşıya oturmuş, şarap içmiş ve eğlenmişti. Barbaros, Ak Doğanı yanında muhafızı gibi taşıdığı için, onu her yere götürür ve hiç Barbarosa: «Bu adamı niçin bir- likte diş diyemezdi, Ak n o gece kaçırılan fır. satın bir daha kol ahim başadın Zumuş, ona karşı fena duygu- e beslemeğe ki y Ak Doğan, n sonra, Bar- barosa çaleadalıdan Sl aide. mezdi. Ak Doğanm sonu nereye vara- tı. İstanbula geldiği günden beri (Altındal)ı bir defa bile göre- memişti, Aradan on gün geçtiği kimse, © ue halde (Altındal)ın ona Her akşam $ bir hikâye v., Güneş batarken, Champlein va- evil gibiydi. Sizi dışarıda beklemeyi tercih €- derek geri döndü. Delikanlı hemen sandala atla başladı. Defterine baktı, u dalları pm büyük bir hur- ma ağacına doğru yürüdü. Ortalık m ve ile, Ml suğu Durdu ve i. Zenci gömleğinin altından bir önikieb çıkararak tebessümane uzattı: — Benim hanım, sizin için bir mektub verdi, dedi. Delikanlı bi kaptı, Deni- im şi tanıdı, heyecanla le hülya gi yüzüyo- sene avuş- mak, ne saadet! Vapur eli gel- ez. koşub seni karşılamak ister- ra Fakat bu bir delilik olurdu. Beni evde de arama. İhti davranmak lâzım. bekliyorum. Ben yalnızım. Hinilâ ile birlikte gel, Benim emin bir lamımdır. O sana kılavuzluk e- Deni: her, gözlerinde bir saadet parıltısile se baktı. .» Altı sene vi Rober Denise'i tanımıştı, Gençliklerinin bütün kabiliyet ve şiddeti ile birbirlerini O sevmişlerdi. o zaman bugü Rober, uzak yerlerdi rübe için ta Cavaya kadar gelmiş gitmişti, Orada büyük bir servet kazandı, O zaman, Denise'in hatırası bütün şiddetile kalbinde canlan- çük bir deniz inşaat fabrikası aç- Mektub yazdı. sonra Denise emiş bir cennetin kapıları birdenbire gözle- ri önünde açıldı. Cevab yazdı, Roberi çağırdı, eski hülya ettik- leri saadete ka istedi. Birdenbire otomobil odurdu. Zenci — Geldik, dedi; Büyük ağaç- lar altında gözden kaybolur gibi bir duvarın önünde idiler, Küçük bir kapı açıldı. Zenci bir > fenerle göründü. Bir kaç adım enise kendisini bekliyor. örün- Deyi. elbette bir sebebi le m (Altındal), Doğan, Ak- eeniz seferine çıktıktan sonra, başka bir delikanlıya mı gönül vermişti?! (Devamı var) iöükelik Karanlıkta s sevişme | olacaktı, Beş sene sonra kavuşa- caklardı!, İhtiyar zenci kadın delikanlıyı ( Bir fransız hikâyesi bitib tükenmek bilmez büyük b bahçeden meçhul bir tarafa doğru götürüyordu. . Rober sa- bırsızlıktan bu kadına Dense'i soracağı sırada, karanlıklar ara- | dan kendisine bir gölge soku lı ve müteheyyic bir ses Bu ses ©- nun ismini mırıldandı, Ve Denise. kollarının arasına atıldı, İlk he- yecan dakikası geçtikten sonra, HASAN Üksürük Petileri Oksürük, Nezle, Bronşit, Boğaz ve Göğüs Hastalıklarile Sesi Kısılanlara Şifai tesirleri çoktur. 4 kuruştur. z HASAN ECZA DEPOSU Rober aiğya topladı. Küçük bir el onu: kiye dan tutarak yüksek v ağaçlar arasından yol er Küçük bir kapı- dan eve girdiler, her taraf karan- lıktı, Elinde fenerli zenci kadın , kaybolmuştu. Nihayet r odaya girdiler. Kapalı Didin hiç bir aydınlık sız- miyordu, tem saadetten sarhoş bir hale g Rober bir şeye dikkat ei #.- — Neden aydınlık istemiyor. sun? Senin yüzünü görmek için o kadar mütehassirim ki. Rober kucağındaki Küle ok- zünü is hasretini içi taştığını hi nise ihtiyatlı davranıyordu. Acele etme, Rober, Karan- lıkta o kadar iyiyiz ki, pencere- il ru yok. Dışarı aydın- lik sızar diye korkuyorum. Ko- cam ğu görecek olursa içe- ri girel İEi israra cesaret edemed Bu dudaklar ne kadar tatlı idi. — Neden böyle titriyorsun, Denise? Üşüyor musun yok: — Hayır, Rober. Saadetten. Bana bir şey sorma, kendimizi rada çok YE smalağ zaten. Güneş se başladılar. kapadı. Denise hafif sesle şarkı söylemeğe (başladı. Fakat bu nağmelerde ağlar ve titrer bir ruh hissolunuyordu. it, rica ederim, Ba- ni görmeğe böyle esrar içinde kapal: bir ha- . sürmemize bağlı, Bunu unut- Rober hayret ediyordu. Fakat hayır demek aklına gelmiyordu. Erti r ayni saatte gene bu saadet yuvasının önünde şe Bir evvel Denise'- aklarında yalvaran idi, Neden bu Ende ihtiraz! Ko- casının kıskançlığından mı korku- yordu . Dördüncü akşam artık bu es- rarlı hayat, bu karanlık Reberi pek muazzeb etmeğe başlamıştı. Fakat Denise'e bir şey sormağa cesaret edemiyordu. Genc kadın- rica etti, katılmış gibi bir hal aldığını gör- dü. O soruyordu: — Vapur ne vakit kalkıyor?. — Yı ya gideceğim. İşlerimi yoluna koyacağım. Gelib seni alaca — Re e daha buraya gelmiye- ceksin, Ri Delikanlı ei kadının tit- si dişlerin birbirine na hi: erirele Şaşırdı. attı çarptığ Elini elektrik düğmesine uz. | iş ii HASAN Kuvvet Şuruhu Zaafı Umumi, Kansızlık ve Kemik Hastalıklarına şifai te- sirleri çoktur. Çocuk- lar, gençler, genç kızlar ve ihtiyarlar her yaşta istimal edebilirler. HASAN ECZA DEPOSU KÂĞID OYUNLARI Bütün salonlarda oynanan öiriç| kaç türlüdür ve nasıl oynanır? Piket, bezik, ekarte, ir) ee re € japon v kâğıd ğe E Kendi kendine kâğıd oyunu ş ( Patience ) Pek yakında çıkıyor i yeri; AKŞAM Kii APHANESİ , Aydınlıkla beraber A — feryad... Denise yü- zünü saklamağa çalıştı. Fakat beyhude. Lekeler içinde, —. surette bozulmuş bir çehre de. likanlının gözünden kaçmadı. —— elektrik düğmesini çevir- iş, odanın ii eder kararmış- — Haça — Beni si göreceğine öl meği tercih ederdim. Şimdi felâ- ti. Seni aldattığım için beni affet, endimi bu büyük saadetten mahrum dım... İki senedenberi canlı canlı mezara gömülmüş gibi bana kalıb da çok azab çekmeni iste- mem. Genc kadın kendisini tutamı- yordu. Bütün vücudu asabi bir titreme içinde yere düştü, bayık dı. as Gözlerini açtığı zaman, aradan katla ona gülüyordu. Hayret mırıldandı: — Burada mısın!., — Evet. Yanında kalıyorum. Hikâyeci