, Ğ Hey KocaYusuf nerdesin! Amerikada seyircileri heyecandan öldürecek şiddette güreşler oluyurmuş! İM yapıldığı için Pariste de tulunmağa büştün kollarından kurtulup Gireşierden birinde hasmının Amerikadan. Cumhuriyet gaze- yecandan olduğu yerde ölüverdiği KN a Kaçarın yüreğini durdura- vk liğe kesecek kadar he- yecan veren güreşleri gözümün önüne getiriyorum... Bir adamı öldürecek kadar sarsan o manza- tanın Bosnalının dindâşlık, vatan- daşlık hislerile bir kat ğını kabul etsek bile, Amerikada yapıldığı şekildeki serbest güre; komi ma- günde re EM pâmuğu haline porları, sevemiyor. Onun için » Bale fudbolun ıvırım, kıvırımları, bilmem hangi türlü e e aldırış bile et- ları mafsallarından fırlatan, insanı wücudlarını zelzeleye tutulmuş ah- rikalı elbet güreşini de öyle yapar. Burada sporların bu derece sert- leştirilmesinin sıhhi ye terbiyevi mahzurlarından yahut faydaların- hsedecek değiFm olan ve devam eden bir hakikat önünde söze sapmak, nazariye yapmak safsata olur. Ben yalnız, bir zamanlar vatan- daşı, dindaşı olmıyan Amerikalı- » Ortada çar vesilesile, bir daha hürmetle anmak ve Türk milletinin ameri- ı şekillerile şampiyonlar alekanidei an Bugünkü m maçlar Galatasaray - B - Beşiktaş karşılaşıyor ler haldanda fetanbul fudbol ki mu başkanlığından: 18/1/935 cuma günü yapılacak minteka birincilik maçları: 1 — Taksim alanında: Alan göz- cüsü Şazi Altınordu - Kasımpaşa 1 inci ta- tasaray - Beşi kımları saat 10 hakem Halid İb- rahim. Galatasaray - Beşiktaş B. ta- kımları saat 11,15 hakem Halid İbrahim. Topkapı - Eyüb birinci takım- ları saat 12,40 hakem Sadi Karsan. Galatasaray - Beşi birinci takımları saat 14,30 hakem Saim Turgud. i Yan hakemleri, Ekrem, Talât. 3 — Fenerbahçe alanında: Alan gözcüsü Cafer, Beykoz - İstanbulspor B. takım- ları saat 10 hakem Ali Rıdvan. Beylerbeyi - Anadolu 1 inci ta- kımları saat 11,45 hakem Kemal Halim. Beykoz - İstanbulspor 1 inci ta- kımları saat 14,30 hakem Suphi. Yan hakemleri, Abd Abdullah, Zarif, Bir italyan t takımı gelecekmiş e ismindeki kuvvetli rum da, eski yiğitlerimizin talih- sizliklerine bir daha yanıyorum. . Fransada kendine e iile: sirri için karşısına Hergeleci ahim pehlivanı ill ke- ca e öldürücü güreşiyor, diye ahalinin ve polisin hücumuna gem tekrar gözümün önüne a akika evvel canını alacak öm üne seen Hergeleci ib- rahimin koca ak | um edip Hergeleciyi e çıkardıkları vakit İbrahim şöyle ear Ağelar ne oluyor! Koca Yu- süfla ben tam başpehlivan'arın yaptığı giki güreşiyorüz. memlekette erkekler eşin karılar ağlar!... Geçen gün Amerikadan gelen | bir haberle, Yunanlı dosun Dinarlı Mehmedi derinden ahali üstüne in iği öğrenmiştik. | o galibiyetinden ii bir Amerikan gazete- sinde, Yunanlı şampiyonun Türk ağn daha çok usta oldu- ğunu ve o bilgisi ile binary ring- den dışarı fırl şekilde bir makale çıktı Bir zamanlar ayn Cim Lon- kaçan Raberti erkekçe, mertçe ye nişmeye bir türlü yanaşmadığı üzere şehrimize geleceğini aldık. Bu İtalyan takımının kap- tani geçenlerde şehrimize gelmişti. Güneş klübünde Fenerbahçe ida- ile konuşan kaptan e | gimiz bu haber kaptana Ekili yapılan teklifin karşılığı olsa ge- rek... | Peel GRU. Fransız boksörü İ i m Dünya orta e siklet Ema | ba si maça e dikkatli hazırlan- maktad Şimdiye kadar yere yuvarlan. seci ğı İngilizler tarafından ümid edi- k için kiki tutup minderden latmıştı, O zaman Yusufu rakibini minderden ni fırlattığı baha- iskalifiy: edi, Bugün eld güreş nizam- | ları da değişti, Koca Yusufun ten- kid edildiği şeyler şimdi bir kıy- | met oldu. Bir tutuşta hasmının ba- İ cağını çıkaranlara «büyük şampi- ! yon» diyorlar. | Bugünler, koca Yusufun günle- | vydi Eğini hai alimi rin denizlerin dibinde gömüldü” günü düşünerek, canımın yanığı ile böyle sesleni — Hey Koca Yusuf sa neredesin?... Eşref Şefik 5 | nesile d | DÜN ve YARIN Yazan: M. Uygaç e kendisine: Faruğum, dedi. Birisini öldüren bir adam; saz be müt- hiş hatıra . birlikte yaşamağa mahküm biri Sonra, li verdi: — Hayat, zaruri cereyanını ta- kib edib gider. Bir kanattan bir tüyün düşmesi kâinatın müvaze- nesini değiştirmez. Toprak için bir fazla tabutun ne ehemmiyeti var? Artık yolun serbes, Haydi yürü! Faruk için, ruhunda biribirin- den ayrı iki adam varmış gibi, böyle kendi kendine konuşmak çok vaki olurdu. Yol serbes mi? Evet, artık öyle örünüyordu. Serbes, kolay ve keyifli, Şimdi artık son maniala- mak ister gibi kollarını uzatmış görünüyordu. Bu teli iki kenarından yakala- dı, âdeta e hiddetle her zaman- ki yerine itti. Sonra, mesud bir teneffüs mii duyarak pen- cereyi açtı, pırlanta gece ile yüz İz geldi. kadar gok, o kadar sık yık 7 vardı ki gökyüzüne alevler içinde bir avuç toz serpilmiş gi- biydi. Bu ebedi güzellik içinde bir adamın ölümü ne demekti? çok şeyler söyliyen süküt içinde artık ebediyen kapanmış bir ağzın sükütu rağbeti haiz olabilir mi? Faruk şu dakikada bütün dün- ya üzerinde bir mucize rengi gö- amanın geçişini gözle- rile hissediyordu. Zaman sanki bir süzgeçten akan su gibi, dam- la damla eriyip gidiyordu. Kendi el bir kısmının, ih- | timalki en çi ve fona parça- smın, şu namütenahilik içinde eriyip karıştığı zannına kapılıyor- Zan öyle A çi içki idi lakika- kokulu havayı di ederek biraz dinlendikten ve bu mühim, karma karışık düşünceler- le zihnini biraz avuttuktan sonra, derin bir nefes va Sevdiği ka- dının çehresi, işlediği günahın bir amm e hayalinde par- lad e mevcudiyetinde bu hayal yegâne hâkim hakikatti, Her — a ekmek istiyen muhakem: onun, yalnız bu aşkın ma- hiyetini tahlil edemiyordu. Sev- mişti, seviyordu. Bu hissin ver- diği sarhoşluğa karşı içinde hiç bir isyan duymamıştı. Onun nef- sine hâkim, azimperver, metin Si böyle bütün ruhunu başka ük kelimede bu kadar kıymet ve derinlik bulmasına imkân bırak- bir kalb birdenbire bu aşka doğ- ru atılmış ve ondan vahşi bir zevk ve sandet duymuştu. yordu! Bütün dünya er şey ona benziyor, bütün güzellik- ler ondan fışkırıyordu. Zaman: fezada, geçici dakikalarda, ebe- diyette yalnız o vardı. Onu seviyordu! Baharın musi- kisine kokular nasıl karışıyorsa bu aşk ta onun havassına öyle sokul- Tefrika: 34 Edebi roman muştu. İtiraf edilen bir çılgınlık du. yumuşak #aç- nı zapta çalışan gözlerini hatırla- dı, Okşamalarının hatıraları içine gömülmeğe başladı. Hafif bir azı hususiyetleri canlandı- rıyordu. İçinden bir emniyet fışkırdı: — ık benim! u feci dakikadan sonra arala- rında ortadan kalkması imkânsız bir misak başlıyordu. Pek çoktan- beri bekledikleri saadete kavuş- dınlığında bu geceyi beraber ge- çirmek için onu çağırmalıydı. Bu son de ona karşı o gi kadar düşmanca davranmıştı ki evvelki gibi odasına gelmeğe ce- saret edemiyeceği Sm ağıracağım! Kımıldadı. Fakat onu yatağın- da, va bulmak fikri kar- şısında şaşiriverdi. Onu görmek, içtinabı kabil olmıyan sözleri ona kımıldadığını hissetti, Boğuk bir sesle sordu: — Uyuyor mmisun? — Sen misin Faruk? Kendim- den biraz geçmiştim. — Kalk. Ferda s* a sesinde mir tat olmıyan bir e hiünekti. — Kapınm Lal neye duru- yorsun? İçeri girsene Faruk içeri girdi. Fa bir adım atınca, hareketsiz, mi Ferda, olduğu yerde doğrulmuş, kollarını uzatarak onu çağırıyor- u. — ör Mağ Ne oldu? — Fomlaş mı? — Kim mi? Reşid... Faruk cevab vermeden evvel, biraz sustu. Sonra gene — Kalk, dedi. rd. tattı. aki aşağı kaydı. Beyaz çıplak ayakla- rile terliklerini arıyordu. Robdöşambrim nerede?... - Gömlekle ayağa kalkmamak i için, aruk, istenen esvabı aldı, genç kadına götürdü, Fakat onu giy- direcek yerde, ateşli buselerle sars; mak istedi. Yapmadı bunu. Ferda, şüpheler içinde, merak ile soru- yordu: — Nen var? Ne oldun? — Gel, gel buraya. rda, süküt içinde büyüyen bir ipek hışırtısı ile Farüğu! kasından yürüdü. Nihayet Faru- gun odasına girdiler ve kapadılar. urası daha re Genç kadın Faruğun yüzünü o kadar bozulmuş gördü ki biç eski Far kapıyı Faruk tebessüm etmek ist fakat ağzı takallüs eder gibi 1 stu, du, sü: (Arkası var) İ