ig Kününmevvel 1934 1934 N - A m p EE Te'frika No. ET mi Şekerli olanlara ek- Her ime | i . p B A R O Ss mek, francala ve nişas- | bir bikâya Aşk 937 unları talı maddelerle şeker dostum, büyük bir Ba, Gerilme. Geldi Nel Yazan: İskender Fahreddin Ibrahim paşa, Akdoğanın gemisinden ayrılırken, divan kâtibinin kulağına fısıldadı: “Altındal bu delikanlıyı görmüşse, muhakkak Re paşa donanmayı teftiş ederken .. Aradan günler geçtikçe Ak ğanın sevgisi artıyordu. Cezair kartalı (Altındal) 1 unut- mak isterken, e ağ nasılsa onu uzaktan görmi Altındal enn penceresinde oturuyordu., Doğanı görünce, elin- deki beyaz endik ile gözlerini si- selâmlamıştı. Demek ki o hâlâ Akdoğanı se- viyordu! Kızıltan, Akdonağa yalan mı söylemişti? Delikanlı önün- o gün konağın den geçerken, ölü gibi cansız ve hareketsizdi.. Kanadları kırık bir kumru gibi, iri vücudunu zayıf ba- caklarının üstünde tutamıyordu. Gözü pencereye takıldı. Başı ar- kaya ve gözleri dumanlı, yü- ürüdü.. Yürüdü.. Ko- ağn, sokağın ekini Keimişi fa olarak Kızıltanın hilesi tırma- şt Acaba İbrahim paşanın cariyesi Akdoğanı bu kadar çok mu sevi- yordu! Veziriâzam İbrahim paşa bir gün Haliçte gemileri teftişe gitti- ği zaman, tersane önünde Akdo- ana raslamıştı, Sadi da, divan kâ- tibi Niyazi efendi, gemilerin ad- larını ve kaptanlarını kaydedi- yordu. İbrahi geminin köpeşte- sinde İN Akdoğamı göstererek: — Niyazi efendi, — şu deli- kanlıyı nasıl görüyorsu! — Sağlam, işgüzar, ve bir zi enizciliği nasıl acaba..? — ii s onu bizeher 2: n mel 'r, İtalya sahillerinde sayısız yararlıklar göstermiş. Niyazi efendi pm ne demek istediğini anlamamıştı — Onlar kendi ksilem ayrılınca, sudan ayrılmış balığa paşam! Denizci de- releri gibi sert olu; ka- rada geçinmek çok güçtür. Bize bir tür! — kildi.. Barbaros bile mz olsa di as“ e. yatacak ve karaya ayak ba: acak. kayığı Akdoğanın gemisinin yanına ya- naşmıştı. Akdoğan Kerri e e görünce yerinden fırla- dı.. İskeleye koştu. Fakat, ibrahim paşa Doğanın gemisine çıkacak değildi. Araları iki adam bo- yu genişliğinde bir mesafe vardı. oğan deri — I tayfaları top- ine di a sırada veziriâzamın; ladı.. Gemi ii Ve nizi hep biri ağızdan biz u tan iltifat etti. Akdoğan üne am! Meşhur iz kar- ish amiral Gumara ii eğdi- ren gemimize uğurlu ayağınızı at- maz rnsımz? — Pa ei EE 1 Akdoğanla ilk Sam 2 dei Nizasi efendi- ye dönerek: — Sevimli bir delikanlıya ben- Miş e mırıldandıktan sonra, ba- ını yukarıya kaldırdı: — Gemileri geziyorum, oğul! Eğlenecek vaktim yok. Kaç tayfa- nız, kaç çiniz var.. Söyle bakalım! Doğan cevab verdi: — Yirmi sekiz kürekçi.. Otuz beş gemicim var. İki dümenci, bir kaptan yamağı, birde ben, 'endi defterine yazdı. İbrahim paşa dikkatle Akdoğa- na baktı: — Sen kaç yaşındasın? — Çeki iğ bilmiyorum, paşam Bir bakıma yirmi sekiz.. Bir in ma da pin bir. — Çok gencsin! Akdenizde kaç harbe girdin? — Çe yeli yeman de- şürüm, pa- a? vi z geçen li üm yok- tur, Finli ener 21 — Demi Gumardan Dekeeimiştin! — ez vi iri hiç kimse yere getire- ye sadrıazamın sözünü esti: — Barbaros elimi tutmasaydı, b Ti e tım, paşam! Akdenizin giaği arasında kaybolup giden onun gi- bi birçok ap girtlkrini su- ya getirdim. — Barbaros ciler arasında senden nü var mı? — Elbette elden üstün el var- — ve Aydın reis.. Muslihid- alih reis.. Bütün bunlar EA email donanmalarını bir kaç defa perişan etmiş e Ben onların de ie sıfır İmer. İbrahim ge e eli- ke ii m 0s saneye yz gi un getirdiği gemi- daha üstü- alim > oğanın tayfaları tekrar hep bir ağızdan bağırıştılar: — Yolun açık olsun paşa! Sadrıazamın kayığı Doğanın gemisinden ayrılırken, İbrahim pa- şa, Niyazi efendinin kula sıldadı: — Eğer bizim ge bu deli- kanlıyı görmüşse, her halde miştir. Çok cana yakın ri yiğit doğrus (Arki ağına fr- ası var) 3600, altı ayn 1800, üç ğı kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. liye m Müzekeslin 42 İmsak Güneş e Yal : 131 238 7,28 948 1,3: Va 534 7g in vas isi a Slave vid ve şeker mamulâtı ze- hirdir. Zayıflamak ve şişmanlıktan kur- tulmak için mutlaka: HASAN Gluten Ekmeği ve Mamulâtını yemelidir. sını korkmadan bol bol niz. Büt a san'at ve rekabetinde muvaffak olan Hasan Gluten mamulâtı Avrupa, bilhassa Romany: piyasasıi rol - aktadır. Hasan deposu: istanbul ve Beyoğlu, büyük bakkaliye ve eczanlerde bulunur. Radyo 19 ame Çarşam! 8,30 Fi kanlığı namini 'erans, 20,30 - a 20 Da kes si koro heyeti tarafın: san, 21,20 - 21,30 Anado- lu lele! - Beran 2030 22 orkes- go ork ti 81, Bük (364 — 13.15 gün- düz pi neşriyatı, B. de. gir trası, sözler, 19,15 20 konferans, 20,20 pak 204 5 e ferans, 21,05 (18 inci asri musİ- , 22,15 radyo ik a 23 haberler, 'arşova (1345 m.) — 18 o; ye kon seri, sözler, plâk, r, 19,15 hafi musiki parçaları, konferans, 20 Bi şarkı konseri, 20,20 sözler, plâk, söz- gi ei sarkılar, 21.45 haberler, 22 konseri, Esper: 3 reklâm kon: 23 40. Leh yarklan 2 hvehane konseri, dans (507 m.) — 18 neşeli kon İoktor tavsi il 19,25 si al konseri, özlâr, 23,30 İski 23,50 akşam eni ilemi 350 m.) — şarkı- lar, 19 İtalyanca ders, 19, 38. a 20 amele saati, 20,30 şarkılar, 21, 9 şen heşriyat, 23 haberler, 23,45 cu nd. 20 bi re Perşembe İstanbul : 17,30 üniteden pi İnkilâp me “1830 pl Rec Genel 9, rasının 20 konferans, 21,30 al verilecek temsili nakil, 23, 25 son ha- Varşova (1345 m) 12 1645 haft , ders ve saire, 19,15 zi a söz“ ler, 20 mandolin İlam 2 20, 30 ya çe 5 sözler, 21 hafif musik i Keman piyano 22,45 an 23 reklâm, konseri, Kapaer 23115 dünde 28350 ikisi. e (550.5 m.) — 18,30 caz band, 19 spor, ni 15 keman konseri, 19,55. sözler, 20.10. haberler. 20 Pene porasndan nakil, 23,36 çiğan orkesi NU m.) — si yatı, 18,5 Gar. 2. hab pi 0 i e kini valar, 20,50 şen ar 22 Ge mu- ikti, haberler, 22,40 & 23 İ ün tü içindeyim. Sizden bir fikir ak mak isterim, Yarın bana çaya g€- lebilir misiniz? Samimi elleri» de bulmuş iu kadın memnuniyetile içini a i, Mektubu yolladı. acıl yarın ne olacağını dü- şünmek istemiyordu. Evde otura- madı. Öğleden sonra Dz ğluna indi. Bir tarafta çay içti. Kap ıkarken tesadüf onu Nejad ile karşılaştırdı. Hülya tatl bir tebessümle: — Sizi gökte ararken yerde buldum, dedi, Ha; etle er ve sevinçler içinde kalmış olan delikanlı ağzını aç- mağa vakit bulmadan genç ka- dın sözünde devam etti: — Bana biraz refakat eder mi- a yürüyelim. Ne e doği rüdüler. Öle- den eği ia dn Ne- jad hem yürüyor, hem genç ka- dını gözucile süzerek dekan dü- şünüy: ve zel, ne e kadın! Bir e sr dul de hakkında hiç bir dedikodu çık- di Nadir tesadüf edilir bir n ağırbaşlılığı Bini çok düründürmünü. Bir kaç se dir ders tutuldı halde, e, bulma Gk korkusi Hatmi anlatmaktan Si mişti. Bugün Hülyanın söyliye- ceği şeylere pek me: Çünkü onu yi dola: İ elbette bir hik- meti olacaktı. Fakat genç kadının ein hiç yanaşmadığını gö- rünce kendisi kurcalamak istedi: gr re bir şey söyliye- cektiniz? ded izi a emdi sezer gence Kızardı. Sonra, cesaretini iesğirak söze bağdır — Feridun sizin pek âhbabr- ildir dediği mi? dedi. Bundan yalnız size bahsedebilirim. bd kü iyi bir dostsunuz. Ayni za- manda zeki, açık fikirli, bir adamsınız. Onun için size bir ri- o bulunmağa cesaret edec Zannederim ne demek is- tediğini mea Anla- mışsanız aha ziyade izahat rmeğe olak ederek utandır- mayınız A alüğke anladım... Fakat bu işin bana ne münasebeti oldu- ğunu anlıyamıyorum. Bu gibi iş- leri benden daha iyi m ar iie annede- arahizdeki rabı- 4 © eski bir aşk mıdır? Yeni başlıyan bir macera mıdır? Her halde yiz unla ehli olmadığıma min olun en Zzanneltiği gibi geniş kiri değil, pek dar fikirli bir sey e ei Başka acele bir işim var, Oru Nejad genç loiiriei silik Sapsarı kesilmişti, titriy: De- mek o kadar k kadar sevdiği m namuslu genç kadın Feridunun metresi idi! Nejad o sre nasıl edeceği- eminiz Kendinde değildi. İçinde büyük vi acı duyuyordu. Lol ik ÜN dalgın yemek yerken tanıdık bir s selim verdi: — Bonsuvar Neja Jad dın masasına oturdu. Nejad baş» ka şeylerden bahsetmeğe kendin. o kuvvet bulamıyacağını hissef- i, Acı acı gülere| — Sana tebliğ edilecek bir sö“ züm var, dedi. Feridun derhal parladı: İlah aşkına sus, İki günde . Artık aramız- daki münasebetin devam edemi- yeceğini o olup ta anlamıyor, şaşıyorum. İt — Öyle amma, seni seviyor. — Biliyorum. Fakat ben sevmi- yorsam ne fayda eder? Nasi olup ta senin böyle vazifeler ka- bul ettiğine şaşıyorum. Sen Nâzis meye de ki.. Nejad l iç — Nazime mi? kırdi, — Öyle ya, kimden bahsediyor« in? “Nejad sevincinden çıldıracaktı, fırladı. De- yan sini aldatmıştı? Niçin? Niçin di- ye düşünmeğe mahal var mı? Onun kıskançlığını tahrik etm onu aşkını itirafa O sevkey' tamdi ka tü rlü olmasına ihti iydi? e geldi. Ertesi” gün hemen Hülyaya koşacaktı ve onu ne kadar sevdiğini itira£ a i Hizmetçi kendisine bir zarf verdi. Hülyadan bir mektub: « mare aziz dostum. Çok aci bir şey, fakat kader bizi birleştir« medi! Şu Mine okuduğunuz za man, hayatımı artık ee birine vermiş olacağım. Aramızda telâ- fisi gayri kabil bir uçurum açıl- mış olacaktır, Sizi seviyorum. Se- zu kaybettim, benim de haya- tım ziyan oldu! Hülya» * mektubu okuyunca ken- e geçti. Yarım saat sonra ayıldığı zaman başucunda bir doktor buldu. Ertesi sabah, erken: den çantasını alarak kendi: ei Yalovaya attı. rize ğını ümit ediy: Nejad Eş esi on das avunacâ» rağı öttü. Hizmi fondaki kadın sesine ir vers meğe başladı: — Hayır, evde değil, Dün ge- ce bir mektub aldı, hastalandı; Bu sabah Yalovaya gitti, yn İya bu haberi alınca, artık sevildiğine bütün bütün emin, o da çantasını maa. akşam pos- tasile Yalovaya koştu. Orada buluştular ve artık aha ayrılmamak üzere biribirle- rinin 5 ikâyeci Yurddaş! Bir milyon Türk ayda birer lira biriletirseler, yılda İZmik yon e let T te ini İlet ser- le toplanır ve böyle “Mille İktisat ve Tasarruf Cemiyeti