4 Teşrinievvel 1934 AKŞAM : AŞ Tetrika No. 8 Yazan: BARBAROS İskender Fahreddin ( Akte ) Hızır beyi sevmeğe başlamıştı. O esnada (Tunus)u düşman gemileri kuşatmıştı. Romalı kadın, Türk gemicilerinin yola çıkacaklarını anlayınc: Şimdiye kadar çıkan 7 tefrikanın hülâsası Bazı taşra karilerimizden aldığımız mektuplarda ilk tef- rikaları takip edemediklerin- den bahisle bunun bir hülâsa- sını neşretmemiz rica edilmek- tedir. Birinciden bugüne ka- dar olan kısımların hülâsasını aşağıya yazıyoruz. Ba yı okuyanlar romanı bugün- den itibaren de noksansız ta- kip edebilirler. (Fatih devrinde Açsabalı Yakup bey isminde genç bir sipahi © Midilliyi ale giden ordu ile birlikte hareket imiş ve Medtilinin işgalinden sonya ora. da yerleşip kalmıtı. Yakup beyin dört oğlu oldu. Bunlardan ikisi Oruç ve He zn beyler kırmızı sakallı idi. Avrupa ilan onlara (Barbaros) ünvksini işlerdi Donanma Rodosa karsı harekete geç- müş Fakat muharebe çok çetin oldur yordu. Beş aylık savaştan sonra henüz öki kele ele geçirilmiş. Uzan bir sa Yaştan sonra düşman, nihayet Türklere teslim oluyor ve ordu Rodosa giriyor. Bu canada Oruç ve Hızır beyler Ber tam sahillerinde tanmmağı başla sşlardı. Tunus Sultanı, Barbaros kar deşleri himaye ediyor, onlara bütün bi imanları açık bulunduruyor. Bir gün, bilâhare büyük Napoly enfası olan (Elbe) adası önlerine kadar uzan- smılardı.. Buralarda, © vakiiler yeni keşfedilen Amerikadan altın yüklü tüc- e gemileri konaklıyordu. Barbaros kürdeşler böyle bir gemiyi çevi- nek Tunus Lpanma getirdiler ve zen ginleşiiler. Bu hadiseden sonra Hızır bey çektizmelerini ve kürekçilerini ar trarak daha büyük ve muvaffakiyet akınlar yapmağa baslıyor. Tunus sahil- lerinde (Cerbe) adası, Barbaros k: deşlere dülmü ve emniyetli bir sğınak. olmuştu. Dalma burada toplanırlar, ve akımlara buradan başlarlardı. Bir gün gene enginlerde küçük çek irmelerie dolasıyorlardı. Uzaktan Papa cenaplarının msiyet bayrağım taşıyan muhteşem iki kalyona rasladılar, Sey. Yar kalelere benziyen bu munazam ge- iniler eşya ve para ile dolu idi. Gemilerde iki Roma dilberi vardı Hizir bey bu gemileri büyük bir cesaz zet ve kahramanlıkla elde ederek, e smileri de, eşyayı da Tunus limanına ge. ürmisti. Romalıların > (Gali Ruvayal) dedikleri bu muazzam kalyonlar Tumu- 64 getirildikten sonra, Barbarosun do- yanması Avrupalıları düşündürecek kaz 'daç büyümüş ve kuvvetlenmişi İste bu sırada Barbaros kardeşlerden Hirir bey, çok hoşlandığı Romalı kadı. mi (Cerbe) de bir eve yerleştiriyor Bundan sonra, bütün Türklerin göğüs. pü kabartacak olen şanlı zaferlerin des. tanımı ve çek heyetanlı deniz ve kara Bazplerini aşağıdaki tefrikalarımızda ta kip edeceksiniz!) Romalı kadın (Hızır) beyi seviyor mu? (Akte) Hızır beyin evinde ve sadık bir zenci uşağın nezareti altında oturuyordu. Romalı kadın Hızır beyin eline düştüğü günden- beri göz yaşı dökmeken usanma- matı. Bir gün nasılsa kapımn önün- 'den geçen Berberiyeli bir sihir- baz, (Akte) nin pencereden dave- ti ve zencinin müsamahası üzerine evin bahçesine girmişti. O gün Hızır bey evde yoktu. (Akte) sihirbazdan talihini sordu: — Memleketime — dönebilecek miyim? dedi, yoksa buralarda mı ölüp kalacağım? za Falcı yere oturmuştu. Kumun üstüne elindeki deynekle bir ta- kım çizgiler çizdi.. Şekiller yap- .. Okudu.. Üfledi ve zenci vası- tasile anlattı: — Sana memleketinin kapıları müebbeden kapanmıştır. Bundan sonra ırkına yabancı bir erkeğin tahakkümü altında yaşıyacaksın..! Bugün meyus ve müteessir göri nüyorsun.. Fakat, sayesinde mesut ve meşhur bir ki dın olacaksın! Sihirbaz yerdeki çizgilere baka- devam etti: ikümdarlar kadar mesut ve meşhur olacaksın! (Akte) hayretle dudağını büke- rek, sihirbazı daha fazla dinlemek istemedi. Bir miktar para vere rek savdı. Roma dilberi odasına çıktığı za- man, merak ve hayretler içinde düşünüyordu: Hükümdarlar kadar mesut ve Üeşhur olacakmışım! Tuhaf şeyi Bugün, beni evinde kapatan bir korsanı sevgilisi, esiresi Yarın belki de bir karısı olabi rim. Fakat, bu kadar parlak ve muhteşem bir istikbale nereden ve nasıl kavuşacağım? va. yarın © erkek rak söz Aradan bir kaç gün geçmişti. Akte yavaş yavaş Cerbeye ve Hızır beye ısınmağa başlamıştı. Hızır bey sevilmiyecek bir adam değildi. Uzun boylu, sert bakışlı ve çok yakışıklı bir erkekti. Tu musa gittiği zaman Hızır beyin pe- şine az mı kadın düşerdi? Hızır beyin kahramanlıkları ka- dınların ağzında dolaşıyordu. Gü- zel Akte bu destanları ilkönce komşularından dinlemi Bir sabah gene zenci uşağın yardımı ve delâletile komşusu Hiyar bir deri tacirile pencereden konuşan Romalı kadın, ihtiyar ta- cirden şu sözleri dinlemişti — Bütün Cerbe ahalisi ve bi hassa genç kızlar sana gıpta edi- yorlar, yavrum! Hızır bey gibi bir kahramanın karısı olmak, her ka- dına nasip olmıyan bir saadettir. “Akte o gün biraz daha derin ve ciddi bir alâka ile sormuştu: — Hızır beyi çok mu seviyor. sunuz? z. bebeğimizden fazla. Yurdumuzda onu sevmiyen bir yoktur. Vatanımızı düşman ından o korudu. Bize aç kal- dığımız zaman erzak getiren odur. Namus ve çerefimizi düşman pen- Hızır beye daima boynumuz eğiktir. gesinden o kurtardı. (Akte) komşusundan bu ceva- bı aldığı gündenberi düşünüyor. du: Acaba Hizir bey kendisini candan seviyor muydu? Çünkü o, Her akşam bir hikâye Şaka yapılmış! Komik Şarlonun gayet gülünçlü | bir komedsi oynanıyordu. Zanne- dersem «Altına hücum!» filmi... bir Sinemada kahkahanın bini para... Şarlo ince bastonunu sallıya sak- lıya, çarpık bacaklarını büsbü garpıta çarpıta, meşhur melon şapkasile etrafa selâm vere vere | perde üzerinde yürürken sinema salonu kahkahadan çınlıyordu. Bu gülmeler arasında birdenbi- re arkamda ince bir kadın hıçki- rığı işittim. Allah Allah bu deh- şetli komedide ağlıyan kimdi? Me- rakla başımı çevirdim. Gözlerim karanlığa çoktan alıştığından et- yaf iyice görüyordum. Tam ar- kamda bir çift oturmuştu. İkisi de gençtiler. Kızcağız başını delikan- lının omuzuna dayamıştı, Küçü- ik mendili elinde, omuzları sar- sıla sarsıla ağlıyordu. Sinemayi/ seyrettikleri yoktu. Katiyen perdeye bakmıyorlardı. Yalnız biribirlerile meşguldüler. Şarlonun filminde ağlıyan bir genç kız!.. Şarlo ve göz yaşı!.. Doğrusu tuhafıma gitti. Bazan gayet garip tesadüfler de oluyor- du. Şarlo bir havuza düşüyor, ya- hut yüzüne bir şey fışkırıyordu. Filmin bu eni komik sahnelerinde genç kızın teesürü | büsbütün artıyordu. Sinema salonundaki halk gülmekten kırıldıkça 6 hıç- kırıktan boğuluyordu. Arasıra fısıltı halinde konuşu- rd. oturduk in konuşmalarını iyice di yol Tam arkamda ları Tiyebiliyordum, genç kız diyordu Sensiz nasıl yaşarım Selim?. Beni yalnız bırakıp nasıl gide eeksin?. — Ne yapayım Nadide?.. Ka- deş — Ölürüm. imkân yok öl rüm. — Biraz kuvvetli ol, Nadide.. — Bu ayrılık karşısında kuv- vetli olmak mümkün mü Selim?. Arasıra salonda yükselen kal kaha dalgaları arasında ne konuş- itemiyordum. si sm manına doğru gil haber vermişlerdi. Hızır beyin Tu- nusa gitmesi lâzımdı. Çoktanberi bu sularda görü miyen Fransızlar (Bı tan sahillerinde dünyaya meydan okuduklarını hayretle haber al- mışlardı. Fransa hükümeti, otuz üç parçadan ibaret bir fırka do- nanma ile Tunusta sırf Hızır bey- le çarpışmağa geliyordu. Arkı kaya gelen bu haberler Hızır be- son zamanda aros kardeşler) in Berberis- Hızır beyi sevmeğe, onunla meşgul | Yi çileden çıkarmağa kâfiydi. olmağa, onu fazla düşünmeğe baş- lamıştı, Hızır bey geceleri eve geldiği zaman, Akte bu temiz yürekli kah- yamanın gözünün içine bakıyordu. «— Yarın limandan hareket edeceğiz.» Dediği gün, Akte kalbinden vu- rulmuş gibi, sarsılacak ve ağlıya- caktı. Hızır beyin sine taraftar değildi. Fakat, bunu benüz Hızır beye söylemeğe cesa- yeti yoktu. Hızır bey (Akte) nin kendisile alâkadar olmadığını gördükçe mü- tecasir oluyordu. Berberiyede bu meşhur kahramanı sevmiyen han- gi kadın vardı? (Akte) nin bu ka dınlardan - renginden başka - ne farkı vardı? Hızır bey o akşam eve geldi zaman çok kederliydi. Bir kaç Fransız galisinin (Halkulvad) li- Hızır beyin donanması (Cerbe) limanında duruyordu. (Halkul- vad) ı Fransız taarruzundan kur- tarmak ve mütecavizlere had bildirmek lâzımdı.. Fakat, (Ak- te) yi kime bırakacaktı? Genç kadın Hızır beyin bakış- larından şüphelenmişti. — Yeni bir yolculuk mu var? - diye sordu - Beni burada yalnız mı bırakacaksın? Halbuki Akte o güne kadar (Beni memleketime ne vakit gön- dereceksin?) diye soruyordu. Şim- di neden ayni suali tekrarlama- maştı? Aktenin gözleri dolu idi. Hızır bey: — Çabuk gidip geleceğim Diye söze başlarken, Romalı ka. | dın Hızır beyin ellerine sarılarak ağlamağa başlamıştı. (Arkası ver) amman Artık sinema bana zehir olmuş- #u, Hem arkamdaki genç kıza, hem delikanlıya acıyordum. Hem de Şarloya.. öyle ya zavallı Şarlocuk kendisinin en komik oyunlari gör- terilirken karşısındaki bir genç ki- zın hıçkıra hıçkıra ağlıyacağıni tahmin edebilir mi idi acaba?. Şarlo artık beni de güldürmü- yordu. Genç kızın ağlaması fili nihayetine kadar devam etti. Mev- sim yaz olduğu için sinema iki fi- lim birden koymuştu. Şarlodan sonra hüzünlü bir filim vardı. eLa- dam Okamelya» Filmi galiba, İçimden: — Eh dedim... Şarlonun filmi- ne gülemedim, fakat Ladam Oka- melyadan bir şey anlamak kebil olacak. İnsanın arkasında bir genç kiz hıçkırırken gayet komik bir filim seyredilemez amma hüzünlü bir darm pekâlâ seyredilebilir. Hattâ genç bir kızın hıçkırıkları arasın- da belki Ladam Okamelyadaki «Margrit Gotye» nin macerası in- sana büsbütün tesir eder... Sinema salonu henüz aydınlık. lü. Gene hissettirmeden arkama döndüm. Baktım, zavallı genç kı- Zin gözleri kıpkırmızı olmuş, yum- ruk yumruk çişmişti. Hangi birine yanayım bilmem Şarlonun filminin zehir oldu- ğuna mı?, Yoksa sevgilisi tarar fından İstanbulda yapayalnız bi- Takılıp giden genç kıza mı?. Yü- reğim de pek yufkadır hani... Yalnız dikkat ettim. Çiflerle ayni sırada oturan şişman bir zat hid. detli hiddetli onlara bakıyor, ara- sıra «lâhavle!» der gibi başını sağdan sola, soldan sağa doğru sallıyordu. Adamcağızın Şarlonun filmini istediği gibi seyredemedi- ği, bol bol kahkaha atamadığı için fena halde kızdığı yüzünden oku- nuyordu. Nihayet gene sinema salonu ka- rardı, Filim başladı. Bir müddet sonra Ladamı Okamelyanın verem- Ji kahramanı «Margrit Gotye» acı ksürmeğe, içli içli ağlamağa başladı. Yarım saat evvel Şarlonun fil. mi gösterilirken salonda esen ne- şe havası birdenbire kaybolmuştu. Şimdi sinemada dehşetli bir hü- zün vardı, Karanlıkta birçok ka- dınların mendillerini gözlerine gö- türdükleri farkediliyordu. Acaba arkamdaki genç kız ne âlemde?. diye düşündüm. Çünkü hıçkırıkla- rı kesilmişti. Birdenbire arka sırada bir fı- kırtı oldu. Evvelâ hafiften hafife başlıyan bu fıkırtı biraz sonra kü- gük bir kahkaha bombası halinde ül ya Lâkin on- çevrildi. Tabii ben de. lar o kadar biribirlerile meşguldi ki başların kendilerine çevril. ni fark bile etmediler. kız sonsuz bir neşe içinde gi du, Delikanlının iki elini yakala- yle, diyordu. yecek misin?. Öteki yavaşça cevap verdi: — Gitmiyeceğim Nadide. — İnanamıyorum, bu saadete ir daha söyle. » de bakayım... Gitmiyeceğim... Artık delikanlı Nadide hanıma tuhaf tuhaf hikâyeler anlatıyordu. Genç kız fevkalâde neşeli oldu- kahkahayı basıyordu. Ladam Okamelya ve- rem olup yatağa düştüğü en hi zünlü sahnelerde arkamızda şen Zu için mütemadiyen Radyo 4 Birinciteşrin Perşembe Bükreş (364,5 m.) — 13-15 gündüz neşriyatı, 17,45 çocuk neşriyatı, 19,1 konserin devamı, 20 e, 20.20 hafif musiki, 20,45 konferans, 20 plâk' ile Donizettinin «Don Pasgusles apex Var (1345 m) — 198 yad no ile İngiliz musikisi, 19,45 müs sahebe, 20 tayamılli piyano konceri,i müsahabe, 20,30 plâk, müsahabe, Zİ, hafif musiki, 21,45 müsahabe, 22 akel şam konseri, 2245 dünyaca tanınısış beş ses (olik), 23,45 almanca konfe., yan, 24,05 dans musikisi, Budapeşte (550,5 m) — 1830 19,30 Eduardo Bianko tango orkestra ingilizce dera, 20 tazannili bah musi ki, 20,40 <Aynlalım». isimli stüdyo ne- #eli piyesi, 22.30 müsahabe, 22.50 mus ikide sanalkârane sahneler, haberler, 24 çizen musik ! Viyana (507 m) — 1840 kemeri konseri, müsahahe, 20,05 haftanın ies mali, 20,30 Franç Sehubertin sarkı rından, 2İ,10 gürler, 21,30 radyo kabı ver, 2330 haberler, 23,50 senfonik” konser, 5 Birinciteşrin cuma Bükreş (364,5 m.) — 13-15 gündüz neşriyatı, 18 eğlendirici musiki, İYİ5 Tadya orkestrası, 20 üniver; 2020, plâk, 20,45 konferan, 21 Beethovenin! eserlerinden oda musikisi kuaytet, 21,30 , konferan, 21,45 sarkılar, 22,15 piyanai konseri, 22.45 haberler z Posta ittihatıma dahil gimayanı ecnebi memleketler: Senetiği 600, altı aylığı 1000, Oz için. yörmi Beş kuruşluk pul göndermek: zımdir. kasa Mp2 Gi 90 2 Va AI 600 8 18,15 v8 19 Tlaretame: Babali civarı Acımusinik Sk, A8 N0. bir kahkaha perde perde yükseli- yordu. «Margrit Gotye» sefalet içinde, beş parasız, sevgilisi ya- mından gitmiş yapayalnız, ciğer leri koparcasına öksüre öksüre ölürken Nadide hanım arkada kahkahalarla gülüyordu. Nihayet adın dünyaya gözlerini kapadığı zaman, yani sinemanın en acıklı yerinde gene kız arkada fıkır fıkır kaynıyordu. «Arman» sevgilisinin mezarı ba- şında ağladığı dal da perde perde kahkaha yükseli- yordu. Genç kız bir aralık sorduz Peki öyle ise... Niçin beni «gideceğim! Seyahate uzaklara im!» diye aldattın... imsedi: — Şaka yaptım nonoşum!. Genç adamın bu sözü üzerine yanlarında oturan hiddet denbire köpürd » Canım böyle reza- let olur mu? Şarlo havuza düşer, zırıl zırıl ağlarsınız, zavallı Lax dam Okamelya vefat eder, kah- kahalarla gülersiniz.... ki filmi de zehir zemberek ettirdiniz. Bizim paralar yandı gitti yahu... Tuuu be. Siz âşık mısınız, baş belâsi mısınız yabu.. Bizim bilet parasi ne olacak şir Sinema bitmiş, salon aydınlan- mıştı, Genç kız neşe içinde idi — Üzülmeyiniz beyefendi. St ilet paranızı takdim edeyim! Diyrek çantasını açtı. Hiddetli e bir lira uzattı. Sonra koluna girdi. Güle oy haşa uzaklaştılar, Ben de ömrü de bu kadar garip sinema seyret medim.. Aşk başka şeydir efem dim.