25 Eylül 1934 AKŞAM. Sahife 7 Istanbuldan Silivriye yolculuk .. Küçük çekmeceyi geçtikten sonra birden bire önümüzdeki yol kayboldu «Beybabal.. Edirneden gelirken peynir getirmeği unutma devaimisk getirmeği de ihmal etme ha. Saat altı buçuk. Sirkecide, De- mirkapının önünde bir kalabalık, bir faaliyet, Sıra sıra duran İs- tanbul » Edirne otobüsleri. Bilet verilen dükkâmn önü mahşer. — Bir Edirne. Amma ortadan — Bir Çorlu.. Önden olsun. — iki Silivri.. Şoför arkası. 2 numarayı ver. «Ortadan ver», «önden olsun», «şoför arkası»... Bunlar da bura- ya mahsus tâbirler. Çünkü bu oto- büsler tiyatro gibi. Bütün yerler » Bilet alırken işaret edi- numaralı yorlar. «58 numaralı otobüsün 8 numaralı sandalyasına bineceksi- niz.. Oldukça ortadadır»... Herkes sallanmaktan korktuğu için ön ta- raftan, orta yer istiyor. En gözde yer şoför ark, Otobüse yerleşmemiz çok uzun sürdü. Arkadaşım: Canın sıkılmıyacak.. dedi. İncesazla gideceğiz... Hayretle sordum: — Nasıl incesaz! Elile dışarıyı işaret etti. Otobü- sün üstüne 20-30 teneke yerleşti. riliyordu. Bozuk yollarda bu tenekelerini sallanıp mütemadiyen biribirleri- ne çarpmalarını düşündüm. Bu İn- cesazlı bir seyahat değil de caz- bant refakatinde bir yolculuk... Olobüse yerleşir yerleşmez et- rafımızı bir sürü satıcı aldı. Hep ayni nakarat ile bağırıyorlar: — Yolcuya nane şekeri. — Yolcuya limon... / — Yolcuya nane suyu. — Yolcuya gazete., -- Yolcuya sıcak simit... Yolcuya gazeteyi, yolcuya sicak simidi anladık. Fakat yolcu nane şekeri ile limonu, nane suyunu ne yapsın? Yerine yerleşmeğe uğra- şan şoföre sordum: — Hele bir yola çıkalım da on- - ların kıymeti anlaşılır beyim... de- di, bana kalırsa siz de limon, ma- şekeri filân alsanız iyi eh iyi Çünkü bayılmağa, ayılmağa d Bu garip tavsiyenin hikmetini hakikaten yola çıktıktan sonra anladım ve limon, nane şekeri fi- lân almadığıma yüz bin kere pip man oldum. Son dakikada bir dilenci otobü- sün etrafını tavaf etti — Az sadaka çok kaza defeder beyim. Herif yolcuların haleti ruhiye. sini ne kavramış. — Az sadaka çok kaza defeder.. Sadaka vermeden yola cıkma be- yim Gelin de şimdi sadakayı verme- yin bakalım, Nihayet otobüsün üst tarafındaki bağaj kısmı doldu. Biz bir sırada dört kişi oturuyor. duk, Meğer bizim sıraya bir yolcu daha gelecekmiş. Gayet şişman Bir museviyi ortamıza oturtmazlar mm1?., Sıra arkadaşlarım itiraza başladılar: — Bezirgön.. Bu ne şişmanlık yahu.. Şu vücudunun 10-15 kilosu. mu bağaja bıraksaydın.. Bizimle beraber beş otobüs tıka basa dolmuştu. Doğrusu şirketinin kârma gıpta desem yalan olur, Bu buhran za- otobüs etmedim Sirkecide bazırlanan Edi » Tetrika No. 67 İngiliz gemicileri yatanın can çekiştiği bir anda, yazifelerinden Ayrılmamışlar ve hayatlarını esir- gememişlerdir. i her yerde amelenin akli mü- yazenesini bozmuştu. Bunu kö- mür madenlerinde ve mühimmat fabrikalarında iyice hissediyor- 'duk. Buralardaki istihsalâtın kâfi miktarda olması amelenin pek ce. #ı yürekten çalışmasına ve teşri ki mesaide bulunmasına bağlı idi. Çıkan türlü türlü svitefehhümler ve karışıklıkların zaferin elde edil: mesi için elzem olan malzemenin istihealine tesir ettiğini görüyor. duk. Rus modeli üzere bir ingiliz ih- slâl yapmak maksadile hazırla man Leed; konferansı a2 zararla geçti, Sanayi amelesinin rahatsiz lığımı tetkike memur komisyonlar memnuniyetsizliğin hakiki sebep- lerini süratle araştirdı. Sekiz komisyonun da raporları 12 teminuzdan evvel hazırlanmış Yalnız Barrow komisyonunun | | müzeyyel raporu 16 temmuza ka- le otohüsleri, Silivride barbunyaya hücum #aanında' enfes iş yapıyorlar. Hem Bildiler de Silivriye Kadar 100 ku- ruş, ondan ötesi 150, 200, hatt 250 kuruş... Son ayrılık dakikalari geldi gatkı. Pencerenin kenarina oturan musevi delikanlı Istanbulda bırak: tığı güzel nişanlısının eline yapış” 19, genç kızın avucunun içinde inendik. İkisinin de gözlerinde Yaş. Çocuk Edimeye gidiyormuş, ir sene kalacakmış!, Orada si- pürgecilikle meşgulmuş.. Edirmeye gideceklere İstanbul 'da kalanılar sıkı sıkı tembihler edi- yorlar: — Beybaba.. Gelirken de pey- nir getirmeği unutma. — Devayi mik isteriz.. «Allah selâmet versinler», &bis- millâh» İar arasında yola koyul. duk. Hakikaten derhal bağajdaki cazbant başladı. Otobüs süratini arttırdıkça tenekelerin garip mu sikisi de Fazlalaşıyordu. Topkapıdan çıktıktan sonra a8- falt yolun üzerinde kaymağa baş- ladık. Bir müddet sonra ön yüzlerce çadır, yüzlerce semersiz at çıktı, Muazzam bir çingene ka- bilesi çergi kurmuşlar. Yollarda sık sık Tiyoruz. Zavallılar lara rasge- fekleri elle- inde bu sene ufuklarda pek az gö- zünen bıldırcınlar bekliyorlar. İstanbulun en güzel manzarali yeri Küçük Çekmeceyi tepeden Seyretmek, Göl, deniz... Fakat birdenbire Küçük Çek- meceden sonra önümüzdeki | yol kayboldu. Sanki esrarengiz bir birbaz bir büyü ya, müzdeki yolu bir sat yok etmişti, Şoföre sordum? — Yahu yol ne oldu? — Kayıplara karıştı beyi Aman efendim. Otomobilin içinde #llak bulak oldu. Yolcuların ka Fası kâh otobüsün tavanına, “kâli pencere kenarlarına çarpıyor. Ara- 'da bir «aman kafamıl» «Aman ko- lum!» sesleri. Almımı” tavana çarptım. Kocaman bir yara oldu. Şoför: T — Beyim. dedi, size Jimori, na- ne suyu filân alın demedim mi idi? ötedenberi gelip gi- ili işin kolayını bul muş, Adamcağız küçük bir yas” tıkçık yaptırmış, şapka yerine ba- $ının üstüne koydu. Kafası tavana, çarptıkça hiç sesini çıkarmıyor. Yastığın yumuşaklığı onu. koru- yor. Ve her çarpmadan sonra memnun gülümsüyor: — İş bilenin kılıç kuşanamın!. diyor. Şoföre — Bu bir şey değil. diyor.. Yağı mur yağınca burasını görmeli.. Yolumuz tarla içine gelince oh.. Rahat. Toprak yumuşak. Silivri- ye gelinciye kadar yüzümdeki ya- Falar üçleşti. Oh.. Nihayet Silivri... Tam öğle zamani olduğu için bütün otobüsle bir açık hava le- kantasının önünde durduk. Bir ses yolcuları davet ediyor: — Sıcak barbunya.. Sıcak bar- bunya.. İndik. Her bi yük barbunyaların tik. Hikmet Feridun Bolu 22 (Hususi) — Dün Bo- luyu terk etmiş olan eski vali Ali Riza bey şerefine belediye reisi Reşat beyin idaresile büyük ziyafet tertip edilmiştir. Belediyenin bu ziyafeti akşam belediye salonund. top- lanan bütün davetli kit geçirmişler ve tatlı hasbihal lerde bulunmuşlardır. VEski Bolu valisi şerefine ziyafet dar gönderilememisti, 17 temmuzda mesai nazırı do- kuz raporun hülâsaları ile birlik- te bana verebildi. Raporlarda ittifak edilen şaya- Aı memnuniyet bir nokta vardı: «Memleketin her tarafında ame- le ile patronlarda kuvvetli bir va- tanperverlik duygusu müşahede ir. Buhranı hâzırda hükü: mete yardım etmeğe azmetmiş bulunuyorlar Amelenin şikâyetleri Amele kütleleri ihtilâlkârame ; mahiyette duygular beslemiyor. Bilâkis işçilerin ekseriyeti milli. müşkülâta karşı hassas bulunu- yor. Mesai nazâri hülâsasında sana- yi amelesinin rahatsızlığının baş- ca esbabını göstermiştir. Bunlar. dan bazıları umumi ve mahalli idi. Umumi sebepler erzak min mesai ücretlerine nazaran İ yüksek bulunması ve yiyeceğin âdilâne ve müsavat üzere tevzi edilmemesidir. Bazı mühimmat amelesi sulh z0- maanında bekledikleri ücretten da- ha yüksek para aldıkları halde di- ğer fabrikalarda ücretler aşağı idi. Umumi ücret seviyesi, umu- mi hayat pahalılığı ile mütenasip değildi Buna zamimeten işçilerin zih- inde kendi hesap ve zararlarına bazı kimselerin kâr ettikleri şüp- hesi yerleşmiştir. Bazi vakit ame- le parası ile istediği eşyayı ala- miyordu. Halbuki bazılarının al- dıklarını biliyorlardı. Amelenin rahatsızlığının başlıca sebebi er- zak meselesi olduktan başka bu mesele diğer töli sebepler dahi oğurmuştu. Amelenin $ bep te mühimmat amelesinin ser- bestisi tahdit edilmiş olması, idi. Bu amele hususi müsaade olmak- sızın bir taraftan diğer tarafa gidemiyordu. İngilterede mükellefiyeti aske- usulü kabul edildikten sonra mühimmat amelesinin seyahatinin tahı bu usulün ilgasına hükümet karar vermiştir. söyetine ikinci s5 e lüzum kalmadığından LoydCorcun harphatıratı Umumi harbin esrarı imali kanunu ile mesai şeraitinin tadil ve tebdiline ait ahkâmın amelenin rişare. edilmel bik edilmesinden dahi şikâyet olu- nuyordu. Üçüncü umumi bir şikâyet te askeri talim-ve terbiye idi. Umur mi askerliğe. alışmamış bir millet için harpte bu usulün tatbiki ağır geliyor. Meslek ve sanatları itiba- rile istisna edilenlerin efrada ih- tiyacın artmasından silâh altına davet edilmesi kendilerini mü- teessir ediyordu, Bir zaman umum. mühimmat ve ziraat ve demiryo- Tu amelesi istisna edili Bunlar kendilerinin. ağkerl hükümetin * vadini hamlediyorlardı Amelenin askerlikten istisnası Makine ve emsal davetini bozduğuna. imalât ame- lesinin ustalarına askerlikten ise tisnalarına ait vesikalar tevzii su- retile amelenin memnun edilmesi için mühim bir tedbir alınmıştı. Fakat bu tedbir tamamile icra edilemedi. Çünkü vesikaların ve: rilmesi için amele birliklerinin or- duya kâfi derecede sanatkâr ver. mesi şart konulmuştu. Halbuki birlikler ordüya sanatkâr vereme- di. Saniyen vesikalar birlikler va- sıtasile tevzi edildiğinden ustalar ile birlikte yarım ustalar dahi as- kerlikten istisna edilmişti. Vesikalar yirmi beş birliğe ve- i halde diğer birliklerdeki ustalar açıkta kalmıştı. Orduya efrat tedarikine me mur lort Rionddanın riyaseti al- ndaki komite verdiği raporda Birlik yesikalarinın ilgasını ve hi- 'maye edilecek sınıfların muayyen Bir esas, üzere listesi yapılmasını iktemiştir. Bır raporun o muhtevi olduğu teklifler 23 martta harp İrabinesi tarafından kabul edilmiştir. Ta- bit amele birlikleri ve bilhassa a6- kerlik vesikalarından istifade edenler münfail oldular ve hükü- meti vadini: makzetmekle itham ettiler. Bu münasebetle hükümetin harpten sonra amele birliklerinin eki imtiyazlarını iade etmiy ğine dair yaptiğı taahhütlerin ifa edileceğine şüpheler uyanmıştır. Bu askerlik vesikası gürültüsünü fırsat ittihaz eden mağaza müs- #ahdemini muhtelif mıntakalerda meşhur mayıs grevini çıkardılar. Sanayi işlerinde usta- olmıyan ve vücutları askerliğe elverişli bu- lunan amelenin silâh altına da- vet edilmeleri bir çok rahatsızlık. lara sebep olmuştur. alınmasın- :n bazı bariz haksızlıklör galeyanını arttırmıştır. Usta ameleden evvel adi amelenin silâh altına davet edileceğine sit hükümetin taahhüdü bozmuş ok ması vaziyetin fenalığında bir âmil olmuştur. Efradı silâh altına almak işle rinde bazı zabitanın kendi başına hareket etmiş olması ve bu hadi- selerden dolayı mahkemelere ve hakem heyetlerine havale edilen şikâyetlerin neticelendirilmesi ge- cikmiş bulunması ameleyi greve müracaat etmeğe sevketmiştir. Amele arasında umum olmayıp bazı mahallere münhasır şikâyet lerin başlıcaları şunlardır Arkası ver)