23 Eylül 1934 AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN Yazan: Murat yangın yerinde müthiş bir ateş yağmuruna ve elleri yanmıştı. Bu sırada yıkık duvarların arasından bir ses işitti: tutulmuştu... Yi İmdat (düzetta) ateşler içinde. Murat ve arkadaşlari yangın sa- basına yaklaştıkça, kalabalıktan yürümek güçleşiyordu. Murat, ileriden beriye koşarak gelen bir delikanlıyı yakaladı — Arkadaş.. Yangın hangi 50- kakta? Delikanlının eli ve burnu kıp- kırmızıydı.. — Kaptan paşanin konağı ya- | iyor... Diye mırıldanarak yoluna de- vam etti. Murat reis bu haberi alınca bey- Binden vurulmuşa dönmüştü. «Kaptan paşanın konağı yani- yor! Demek ki (Jüzetta) ateşler için- de kalmıştı! (Jüzetta) nın Ahmet paşanin evinde bulunduğuna imanı kadar emin olan Murat bey, birden mü- vazenesini kaybederek, kalabalığı yara yara, dev adımlarile ilerile- meğe başlamıştı. Gökyüzünden n kavileim yağmuru Muradın yüzünü de ya- kıp kavuruyordu. Şiddetli bir lodos rüzgâri yer den kopardığı ateşleri gökyüzüne savuruyuor, sonra bu ateş parça- ları yağmur halinde aşağıya dö- Külüyordu. Murat koşa koza nihayet yan- gin yerine yaklaşmıştı. Kapten paşanın konaği karşi- sındaki büyük vireneliğe halılar germişler ve çoluk çacuk bu halı- lerin altıma sığınarak ağlaşmağa başlamışlardı. İstanbul o güne kadar bö; müthiş bir felâket Yangın, Ahmet paşanın konağı 'dan arka sokaktaki köşkleri sar- mış, bir diğer koldan da Mahmut paşa caddesine uzanmıştı. O ne müthiş ateşti yarabbi! Murat yangın yerine vardığı 2a- geçirmemi man, kaptan paşanın konağının yerinde yeller esiyordu. Murat reis bu sırada şaşkın şaş- kın bakınan paşanın uşaklarından. birini gördü: — Jüzetta nerede? Diye sordu. Uyak Muradı tanımadı: — Paşa efendimizin halini sor. muyorsun da, Venedik kahpesini mi arıyorsun? Diyerek yürü, Muradın canı sıkılmı Paşa nerede diyorum sana... Cevap ver? — Şu karşıki — Yangında m1? — Cariyelerden üç kız üst kat- ta yandılar. — Jüzetta hangi katta oturu- yordu? Uşak yerden hızla kalkti: — Hâlâ mı onu soruyorsun? Murat uşağın yakasından yaka- lamıştı. Belliydi ki paşanın uşaği her şeyi bili — Haydi, cevap ver, dedi, şim- di canını alırım! Uşak şaşaladız — O da üst katta oturuyordu, — Kurtulmadı mı? , — Belli değil, Aradık.. Bulama: | Tetrlka No. 180 İmdat .l dik amma. Yandığına hükmedile- Murat uşağı yere fırlatarak vi- Taneliğe doğru koştu. Giderken, yıkılmış duvarların arasından hazin bir ses işitlir — ölüyorum... imdat.! Murat bu feryadı varların dibine gitti. Araştırdı. Bu ses, (Jüzetta) mın sesine ne kadar da benziyordu. Aleş yağmuru altında dolaşan Muradın ensesi kıpkızıl yara ol. muş. Gözünün kirpikleri kayrul. muştu. — Burada işin ne kadın? Diyerek yere eğildi.. Kendisine uzanan çıplak bir kol gördü.. Ya- kaladı.. Çekti. Ve kucaklıyarak viraneliğe döndü. | Muradın kucağındaki kadın, Ahmet pasanın ateşler içinde ka- lan cariyelerinden biri idi, Murat kadını, dalları kurumuş bir ağacın arkasına dayadı. Şa- kaklarını uğuşturarak: — Aklını başına tople, hatun! Diye bağırdı. Genç kadın silkinerek | başini kaldırmıştı. — Murat bey, beni kurtardınız. Teşekkür ederim! Diyerek geniş bir nefes aldi.. Saçlarının ucu, elleri, göğsü ve el- bitesi iyice yanmıştı Muradın gözleri dışarıya uğra- imden miştir — Jüzetta nerede? dedi, ateş- ler içinde mi kaldı yoksa. — Paşa onu odasınm üstünden ilemişli. Galiba çıkamadı... Murat aslanlar gibi göğredi: — Jüzetta ateşler içinde yanıp gitti desene..? Paşanın cariyesi dudağını büke- vek hakikati söyledi: — Kurtulduğunu zannetmiyo- rum, dedi, fakat bir defa paşaya sorunuz! Belki o kurtarmıştır. Muradın beyninde yeni bir vol- Kan buluşmuştur. (Jüzetta) yanmışsa ne yapa” caktı? Paşanın cariyesini ağacın dibin- | de bıraktı., Viraneliğe daldı. Pa- şayı arıyordu. Murat kendi kendine: — Jüzetta yandıysa, vay başi ma geleceklere, kaptan paşa! söylenerek, her rasladıği adamdan Ahmet paşayı soru yordu. Ahmet paşa Muradın sesini | uzaktan işitmişti.. Yanındaki kız” lara — Ben şu halıların arkasında- | yım, Murat beni sorarsa, saraya | giti dersiniz! | Dedi sindi. Ahmet paşa (Jüzetta) nın yan- dağından emindi... Kapıyı kilitliye- Karılarının . arasında Tek, genç kadının ölümüne sebep olduğu için, vicdan azabı çekmi yor değildi. Fakat, felâket geli ken: (Ben geliyorum!) demezd Artık iş işten geçmişti. Ateşin önüne hiç bir kuvvet geçemezdi. Paşa; — Hele şu faciayı.. Şu kara geceyi bir atlatayım... Yarın Mu. radın gönlünü nasıl olsa alırım. Diyordu. Paşa da bunu kasten yapmamıştı ya..! (Jüzetta) ile bir | nedar Radyo 23 Eylül pazar İstanbul > 18,30 plâk neşriyatı, 19,20 habe inci ei riya: (Kement Reşat, Mes Cemil, Muzaffer beyler ve Vetihe, Vedia Riza hanımlar), 21 Ateş - Günes klübünden pakil, ejens ve borsa, haberleri, 21,30 orkestra karişik program, Bülereş (565,5 m.) — 12 öğle kon seri, 13. plâk, 1345 maodern omuski 18 dans musikisi, 19 haberler, 20,15 plâk, 21 aksam konseri, 21.40 kazanı 23 spor, 22,10 radyo orkestra, 23 b berler Varşova (1345 m.) — 18 dans mu- sikisi, 20 hafif musiki, Zİ popüler sen- Fani? konser, 21,45 muhtelif bahirler, 22 Tembereten neşeli memiya, 23.15 reklâm ve konser, 23,30 dan, Budapeşte (550.5 m.) — 19 salon takımı, 20,15. neşeli süvare, | 2120 por haberleri, 21,40 Budapeşte konser orkestrası, 23,10 kaberler, 23.30 filim sikisi, 24,15 çiğan musiki Viyana (507 m.) — 18,45 car kon seri, 19,25 Yunanistan ve Giride seya bat hatıraları, 19,50 yeni gürler, 20,20 haberler ve seire, 20,30 sarkılar ve ha Hif parçalar, 21,05 piyes, 23 Balalayka komser, 23130 haberler, 23.50 akşam kanseti 24 Eylül pazartesi İstanbul : 18,30 fransızca ders, 19 konferan, 19,50 Türk musiki neşriyat (Ekrem, Rüsen, Cevdet, kemani Cev- der, Şeref, İbrahim beyler ve Vecihe, Belma hanımlar), 21,20 ajans ve borsa haberleri, 21,30 Bediiye Rasim hanımın öştirakile. caz ve tanzo orkestra, Bülereş (364.5 m.) — 13-15 gündüz nesriyat, 18 hafif musiki, 19 haberler, 19,15 radyo orkestrası, 20,15 plâk, 21 i, 22,15 kah vehane musikisi, 23 haberler, kahvehaneden naklin devan, Varşova (1345 m.) — 18 oda mus 2330 Kii, muktelif bahisler, 18,35. tazanmi ve piyano, 19,15. hahif musiki, plâ 19,43 ekeni neşriyat, haberler, 21,48 dan alla 10 Gec yildönümü meünasebetile verilecek konser, 23,15 veklâm ve konser Viyana (507 10) — 18,30 plak, 20 haberler ve saire, 20,20 karişik neşriyat, 10 sene Viyaha radyosu, 21.15 2. 22,05 merasim programı, senfenik kön- sen, 23,05 Cenevreden Milletler ein yeti içime hülâsa haberler, 2343 opere köylü musiki Abone Ücretleri Pe SENELİK 1400 kurup 2700 kurup 8 AYLIK 750 > 1450 > SAYLIK 400 > 800 LAYLIK 150 Tosta ii ecneti memleketisr: Senel 600, alı aylığı 1900, aylığı 1000 kuruştur. Ares tebâli için yirmi beş Kuruşluk pul göndermek Jizimdir. yeli 1 — Ruha Aİ $ emk Güney Opl İkidi Age Yal 2 349 da 12 A7 1631 17 1, are; Babil civarı Acimeluk Sk. 18X, Türk Tıp cemiyeti Türk Tıp Cemiyeti yeni devre çalışmasına başlamış ve ilk top- lantısında bu devre için idare heyetine isimleri aşağıda yazılı zevatı seçmiştir Reis: Dr. Osman Şerafettin ikinci reis: Etem, Ahmet Şükrü, umumi kâtip: Şükrü Hazım, vez- beyler. kaç gün gönül eğlendirdikten «— İşte, oğul, karını Venedikli tacirin elinden kurtardım!» Diyerek (Jüzetta) yı Murada teslim edecekti. Ne yapsın ki felek yâr olmamıştı. Ahmet paşa da muztaripti.. Ha- Bütün eşyası, numanı sönmüştü. hattâ paraları ve mücevherleri de kül olmuştu. Yangından bir kaç halıdan başka bir şey kurtarama mışlardı. Murat cariyelerin yanına yak- laşt — Paşa nerede? — Saraya gitti, beyim.. (Arkasi var) allah güzel güzel seyahat eder- siniz; iyi eğlenirsiniz. Sizi de- niz banyoları için İstanbula gön- deriyorum, amma, - Allaha çok şükür! - böyle banyolara manyo- lara muhtaç olacağınız için de- gil! Şimdi her şey gibi kısmete de buhran var. Artık gözünüzü açın, buraya boş bu sözlerinden biraz sıkılmış gibi artık lâkırdıya pek kulak verme- dikleri sırada, içeri Behrement gir- di. Bu, iki kız kardeşin mektep ve çocukluk arkadaşı idi. Onların her işlerine koşar, hele böyle se- yahat filân gibi bir işleri çıkarsa artık çırpınıp dururdu. Behremen- di görür görmez kızlar haykırdı. lar: — Biletler hazır mı? — Yataklı vagon bulundu mu? — Termosu aldın mı? — Ah Behrement, vallahi bu- Tunmaz adamsın! Behrement bu yüze gülmelerin mutlaka yeni bir takım angaryalar başlangıcı olduğunu bildiği halde gene bunlardan hoşlanıyordu. Kuru kuru yüze gülme hususunda ise gen; kızlar pek cömert idiler. ir gün, Behrement Melihaya: — Seninle nişanlansak | nasıl olur? Ne dersin? demişti, Genç kız gözlerini hayretle aça- raki — İkimiz mi? Çıldırdı mı sen ayol? diye kahkahayı salıvermişti. Behrement bir' genç kıza dün- yanın en tabii bir teklifinde bu- lunmak neden dolayı çılgınlık ola- cağına bir türlü akıl erdireme- Fakat her halde Melihadan bir şey beklememek lâzım gelece- ini anlamış, ondan ret cevabı al- diktan Sonra da 'Medihâya baş vurmayı! pek beyhude bulmuştu. Onun için, kaderine razı olmak- tan, genç kızları gittikçe artan kardeşçe bir teklifsizliğe kendisi- ni teslim elmekten başka yapa cak bir çare görememişti. Bu yaz kendisi Anadoluda kalarak yay- Meliha ile Medihanın İstanbula gitmek için ısrarlarına dayanamı- yarak o da kendilerile beraber de- niz banyosu yapmağa karar ver- mişti. Hasan bey artık son tavsiysler- de bulunuyordu: — Çocuklar sana emanet, Beh- yement, diyordu. İyi nezaret et, ha, Benim yerimi sen tutacaksın. Eğer onları bana İstanbuldan ni- şanlanmış bir halde getirebilirse, sana koca bir aferin! derim, Zavallı Behrement, şimdi de bu mesleğe sülük edecekti! Behre- mendin bütün bu zahmetlerden aldığı mükâfat ise pek nazari ka- yordu: Kızlarla sadece samimi olmak. O kadar samimi ki oda ka- pılarına vursa, onlar da giyinmek üzere bulunanlar bile hiç istifleri- ni bozmadan Behremendin od. larına girmesine 21 Jariş etmezlerdi. Meliha ile Mediha ve Behre- ment Büyükadaya yerleşince ipti- da halleri bir hayli dedikoduya sebep oldu. Fakat bir kaç “gün içinde genç kızlarla Behrement arasındaki münasebetin gayet kardeşçe olduğu göze çarptığı işin artık kimse kendilerine dil uzat- maz oldu. Denize giriyorlar, geziyorlar, te- dans ediyorlar, nis oynuyorlar, her yerde kendilerini gösteriyor- erdi, Onların neşeleri, teklifsizlik- leri bir çok ahbap celbetti.. Ka- dınlı erkekli koca bir grup teşkil | set kalmiş gibiydi. ettiler. Hep bir arada geziyorlar, eğleniyorlardı. Meliha ile Medi- meselesine karar vermekler iba- Behrement arada nezaret vazii” fesini yapmak istiyordu: — Kızlar, biraz kendinize g: — Ne yapalım, Behremcxt? Bax bamızı ve seni memnun etmeğe, çalışıyoruz! ğ * — iyi amma, istanbuldan yak nız nişanlı dönmekle kalmıyacak- sınız, korkarım kucağımızda biret gocukla döneceğiz! Meliha ile Mediha gali rer kahkaha çınlatıp geçiyorlar. dı. Hasan beyefendi Behrement- ten Büyükada hayatına dair mek” tup aldıkça fedakârlıkta devam etmeğe bütün bütün karar vere- rek banka havalenamesi yolla makta devam ediyordu. Bu para- lar da şapkacı, ayakkabıcı, lâvan- tacı dükkânlarına derhal dağıtılır” yordu. se Bir gün, birdenbire işler altüst iptidaları kimse rağbet etmediği halide, iki kardeş İngiliz kızı dan- söz olarak gazinoya gelince, bir- 'denbire Meliha ile Medihanin et- Tafı boşaldı. Adanin bütün genç- leri sanki salgın bir hastalığa tu- tulmuş gibi bu İngiliz kızlarının peşinde idiler. İngiliz kızları gelmeden evvel Yorgolide herkes Meliha ile Me- dihamıni peyki gibi onların yanım- dam ayrılamıyordu, Beraber de- nize girmek için can atıyorlar, on- lar denizden çıktıktan sonra hepsi kızların etrafında bir halka taş kil ediyorlardı. Fakat şimdi bütün bu alay İngiliz dansözlerin etra- fini sarıyordu. Meliha ile Mediha fena halde içerlemişlerdi.. Ne söyliyecekle- rini bilemiyorlar, azamet tasla- maktırı, ehemmiyet vermez gö rünmekten başka bir çare bula- miyorlardı. Fakat Behremendin ağzımı bıçak açmıyordu. Düş dü, düşündü, nihayet bir çare buldu. Yat klüpte amatörlerdeni mürekkep bir tiyatro vermek! Bunda Meliha ile Medihaya par- lak bir rol ayırmak. Derhal kaleme sarıldı. Revüyü andırır bir piyes yaptı. Etrafların- daki gruptan amatörleri topladı. Herkes büyük bir neşe ve şevk ile çalışıyordu. Çarçabuk hazırlandı” i “Acaba Meliha ile Medihanin bu piyeste rolleri ne olacaktı? Burasi büyük bir sırdı, herkes merak ile oyunu bekliyordu. Büyük bir kalabalık huzurunda! Yat klübün e bahçesinde yapılan muvakkat bir sahnede Hilâliahmiet menfaatine bu piyes oynandı. Meliha ile Medihaya ayrılan. rol, ingiliz dansözleri tarzında bir dans idi. Genç kızlar zarif tu yaletlerile bu modem dansları © kadar muvaffakiyete oynadılar ki pek hakiki alkış tufanları ara- sında tekrar tekrar sahneye çik- mağa mecbur oldular. Sanki ani bir rüzgâr darbesi Meliha ile Medihanın etrafına, tekrar bir sürü prestişkâr dalgasi atmıştı. Bu geceden sonra Meliha ile Medihayı paylaşamaz. olmuş ardı. On gün sonra Behrement Hasan beyefendiye müjde telgrafını çer kiyordu. Hikâyeci |