Sahife 3 Bulgaristanda taşkınlıklar Bulgaristan, hakiki | dostları İçin pek eseflerle karşılanacak bir manzara arzediyor. Bulgaristanın muzlarip bir. halde yaşadığını pekâlâ biliyoruz. Fakat bundan dolayı her şeyden evvel kendisi- nin kabahatli ve mesul olduğunu unutmaması iktiza eder, Sulh mu- hedenamelerinin bazı memleket. lere vurduğu acı darbeleri hafif- letmek çaresi belki bulunabi Fakat bu çare, şimdi Bulgar kom- gularımızın tuttukları yolda te- söylemek min. edilemiyeceğini mecburiyetindeyiz. Bulgaristan, komşularına karşı açıktan açığa düşmanlık hissiyatı ilân ediyor. Komşu memleketler- den topraklar istiyor. Hem de bu hiç bir akıl ve mantığın kabul ede- miyeceği kadar çocukça ve gülünç bir şekil alıyor. Bir kısım Bulgar- arın İstanbul surlarına kadar yak- laşan ve kim bilir belki de İstan bulu bile içine alan geniş bir istilâ arzularını uzaktan biraz mülebes- simane, biraz kendilerine acıya: rak seyrediyoruz, Eski Bulgar kralı Ferdinandın İstanbula girerken giymek ü bir üniforma sipariş etmesi belki de Bulgar şovenleri için İstanbul üzerine bir istilâ hakkı teşkil et meğe kâfidir. Fakat bunlar başlarında haklarını müdafaa et mesini bilen, metin, sakin, sabur, fakat icabında söz söylemesine ve harekete geçmesin: lar bulunduğunu gırmamalıdır Bugün, Türkiye kendi komşu- ları için ideal bir arkadaştır. Açık, samimi, makul, realist siyasetile etrafına emniyet telkin eden Tür kiyeden Bulgarların örnek alması iktiza eder. Asırlarca müddet Ma- kedonyada, şarkii Bulgaristanda ve Bulgaristanda hüküm sürmüş olduğumuzu, oraların hâlâ Türk maneviyatile çınladığını hatırla. Yıp tekrar istilâ emellerine kalk- iniyoruz. Böyle uzağa bile zihni len ayırmış. isek Bulgar komşularımızın da kendi- lerine zarardan başka bir fayda vermiyecek taşkınlıklara kapılma» dıklarını görmek isteriz. Türk dostluğu, Türk müzahereti Bul. garlar için büyük bir «koz» teşkil eder, Bulgar milleti içinde vaziyeti hakiki manzarası altında görecek ve muhakeme edecek kimseler bu- Junduğuna inanmak isteriz. Fa- kat itiraf etmelidir ki son zaman- larda birdenbire Bulgaristanı is- tilâ eder gibi görünen hayalperes- tane, macera, istilâ ve tecavüz emelleri Bulgar dostlarını hiç te memnun edecek bir alâmet değil. dir. Biz bunları marazi bir ruh Tramvay şirketi yakında başlanıyor 1926 tramvay mukavelesinin feshi üzerine şimdi tatbik edilen 923 mukavelesinin muvakkat ol. duğu malümdür. Nafıa vekâleti ile tramvay şir- arasında yeniden yapılacak ke müzakerenin esasları her iki ta- rafça tesbit edilmiştir. Nafıa ve- kâleti, bundan evvel tramvay gir- ketine yaptığı tebliğatta yeni mu- kavelenin ne gibi esaslar etmesi lâzım geleceğini bildirmiş, şirket bu tekliflerden bazılarını kabul etmiş, bazılarını da © 2a- man cevapsız bırakmıştı, Heber aldığımıza göre şirket Fsurahbasları, yeni müzakereye zemin teşkil edecek bülün muka- veleler hakkında şirket idare mec- isinden talimat almışlardır. Yeniden açılacak müzakere ne- ticesinde ücret te ecek hatlar ve tramvay münakı lâtı kararlaştırılacaktır. Müzake- renin bir ay içinde ikmal edile- rek yeni mukavelenin imzası mu- hakkak görülüyor. Heroinciler Bir erkekle bir kadın yakalandı, mahkemeye verildiler Murat isminde bir erkekle Hayri- ye hanım isminde bir kadının öte- de beride heroin sattıkları haber inmiş ve zabita bunları takibe başlamıştır. Murat o civarda bir kahvede bir müşteri ile pazarlık ederken po- lisler kendisini yakalamışlar. ve üzerinde heroin dolu tüpler bu- Tunmuştur. Polisler Murat ile Hayriye ha- nımın bir arada oturdukları ev- de de araştırma yapmışlardır. Bu araştırmada da bir dolapta ve Hayriye hanımın sandığında he- Foin bulunmuştur. Heroinler mü- sadere edilmiş, Murat ve Hayriye hanım ihtisas mahkemesine ve- bubranının fiyevrleri cümlesinden addederiz, Bu humma içindeki sa- yıklamalara büyük bir ehemmiyet vermiyebiliriz, fakat Bulgaristaı da hakikati gören ve anlıyan kim- selerin de seslerini işittirdiklerine şahit olmak isteriz. Bunlar susar. lar da ortalıkta yalnız bugünkü taşkın seslerden başka bir şey işi- tilmezse bunun zararı gene ken- dilerinedir. Akşamcı Yeni müzakereye Mahlüller Evkaf ile maliye arasındaki ihtilâf Evkaf idaresi ile muhtelif de- arasında ötedenberi ihtilâfa sebebiyet veren bir çok meseleler vardır. Bu ihtilâfler, zaman za- man gazetelere mevzu teşkil et- mektedir. ihtilâflardan biri de mahlül em: lâk meselesidir. Kanunu medeni- nin neşri tarihindenberi mahlâl emlâk meselesi bir türlü halledile- memiştir. Kanunu medeni, veraset ve in- tikal silsile: daha geniş mik- yasta tutmakla beraber uzaktan, yakından hiç bir varisi olmıyan- hükümete intikal edeceğini tasrih etmektedir. Bu itibarla mahlül emlâkin - evvelden olduğu gibi - evkafa değil, dev- lete kalması lâzım gelmektedir. ların mallarını Maliye vekâleti kanunun bu sa- rahatı karşısında varissiz vefat edenlerin mallarına vazıyet etme- ğe ve lapusunu hükümet namına çıkarmağa teşebbüs etmektedir. sekzinci maddesi evkafın yeni teş- kilâtına ait yeni kanun çıkıncıya kadar eski evkaf ahkâminin ay- nen baki olduğunu gösterdiğin- den mahlül emlâkin de - eskisi gibi - evkafa intikal edeceğini din ediyor. Bu ihtilâfin halli için bir yol aranıyor. Ihtiyar kadın Çocukları seyrederken balkondan düştü Beyoğlunda Macar caddesinde bir apartımanda oturan 85 yaşın- «minde bir in akşam üzeri evinin üst balkona çıkmış ve s0- kakta oyniyan çocukları seyret meye başlamıştır. Madam Marika çocukları daha iyi görmek için bir aralık fazlaca eğilmiş ve müvazenesini kaybe- derek balkondan aşağıya düş- iştür, Düşme neticesinde muh- telif yerlerinden yaralanan ma- dam Marika bayılmış ve ifade veremiyecek bir halde hastaneye götürülmüştür. İhtiyar kadının ha- yatı tehlikededir. AFYONKARAHİSAR MADENSUYU En sıhhi ofra suyudur. Beykoz çayırı Belediye çayırın şehre devrini istiyor Belediye kanununun bir mad- desine göre sahipsiz bulunan me- Ta, çayır, meydan gibi yerk be- lediye namına tapuca escil edi- mesi lâzımdır. Halbuki kanundan evvel bu kabil arazi devlete ait Kanunun neşrindenberi beledi- yeye intikal etmiş çayır, meydan ve saire pek azdır. Bu meyanda meşhur Beykoz çayırı belediye ile Beykozdaki kundura fabrikası arasında bir ihtilâfa sebep ol- muştur, Bu ihtlüfın başlangıcında Ma- liye vekâl Beykoz çayırının da kanuna göre belediyeye geçmesi lâzım gelen araziden olduğunu ileri sürmüş, fakat sonra çayırın fabrikanın mütemmimatından ol- duğunu iddia etmiştir. Belediye, çayırın ötedenberi bir il olduğunu ve kanunun ahkâmına muvafık olarak bele diyeye geçmesi lâzım geleceğini iddia etmektedir. Ihtilâf henüz helledilmediğin- den işin mahkemeye intikal etme- si ihtimali çoktur. Sarhoşun yaptığı Rakı şişesile arkdaşını başından ağır surette yaraladı Hasköyde oturan Hüseyin ve Şerif isimlerinde iki arkadaş ge- genlerde para meselesinden kav: ga etmişler ve biribirlerini döver- erken etraftakiler araya girip bunları ayırmışlardır. “Aradan bir hafta kadar geçtik- ten sonra evvelki gece bunlardan Şerif geç vakte kadar rakı içip rhoş olmuş ve sabaha karşı ce- bine bir de Şişe sokarak Hüseyi- nin kapısına gitmiştir. Şerif ka- ünde bağıra çağıra ilesine küfretmeye baş tüyü duyup uykudan uyanan Hüseyin kapının önüne in- miştir. Hüseyin kapıyı açıp sarhoşu terken Şerif elindeki ra- bütün kuvvetile bir kaç kafasına indir. miştir. Hüseyin başından tehlikeli surette yaralanmış ve düşüp ba- yılmıştır. Bu sırada sarhoş Şerif te kaçmıştır. Vakayı haber alan polisler yetişerek Hüseyini bay- gın bir halde hastaneye kaldır. mışlardır. Biraz sonra sarhoş Şerif te gene elinde rakı şişesile ma- halle aralarında dolaşırken ya- kalnmıştır. , “Amca beye göre! şeylere pek alışmış olurs PE Garip bir tavsiye «Bilen söyler, bilmiyen söyler» diye bir söz vardır. Amma ne doğ- Bazılarımız bi im bilmiye- lim, her meseleye el atmağa, dil uzatmağa, kalem sallamağa kak 'karız. Meselâ zaman zaman taze- e | Evvelki gün bunun hakkında yazı okudum. Garabet şaheseri idi, Muharrir bey diyor ki «Seyyah celbi için eğlence yer- lerine, bara, cazbanda ne lüzum var. Esasen ecnebiler bun- ları kendi memleketlerinde görü- yorlar, dinliyorlar.» Evvelemirde derhal söyliyelim ki bizim seyyahtan maksadımız sabah gelip akşam giden insanlar değildir. istediğimiz seyyah mem- leketimizde bir kaç hafta, hattâ bir kaç ay kalabilecek insanlardır. Bizim böyle kimselere ihtiyacımız. var. Burada haftalarca kalacak €cnebinin cazbanda, bara, eğlen- ce yerlerine ihtiyacı olmaz mı? ilhassa memleketinde bu gibi ru, Muharrir bey bu eğlenceleri yerine İstanbul için şu Siyeyi ileri sürüyor: «Boğaziçinin İcadiye tepesine, Rumelihisarındaki sırtlara, Sarı- yerin sularına, Büyükdere su bent- lerine asansörlerle çıkılan birer yüksek kule yapsak ta her tarafı seyyahlara seyrettirsek..» Maşallah ne buluş. Ne ameri- kanyari bir keşif. Şimdiye kadar hiç kimsenin aklına gelmiyen ve gelmesine de imkân olmıyan müt- hiş bir fikir. Muhiddin bey derhal bu asansörlü kuleleri yapmağa başlasın. Maamafih kolayı var... Acaba gelen seyyahları birer birer İsta buldaki bütün minarelere çıkar- #ak ve ellerine birer dürbün verip: — Al gözüm seyreyle.. Şu kar- şıdaki bina Emniyet sandığı olup, diye etrafı seyrettirsek nasıl olur?. Dahası var.. Bakınız gelecek seyyahları nerelere götürmeli imi- giz: Seyyahları vapurdan çikar çı maz Tuzla içmelerine, Alemda- ğındaki Taşdelen membalarına götürmeli im Hakikaten bu da mükemmel Tuzla imelerinde biçare Ame, kalı seyyahların halini tasavvur buyurun, Adamcağızlar bir âbıha- yat membama geldik zannile is- hal verici, suyu içmi Etrafa 100 numara! yorlar. Ellerinde lâzımlık dolaşan- lara garip garip bakıyorlar... Aman ne hoş manzara!... Ne gü- zel bir eğlence. İstanbuldan ne güzel intibalarla ayrılırlar. Sonra Alemdağına gidip üç bu- hiş bir hüzün çökmüş ormanı gi rerek seyyahlar hüngür hüngür ağlasınlar mı? Hikmet Feridun — İktibas ve tercüme hakkı mahfuzdur — — Bilmem sahi, bilmem yalan, ge en sene garip bir vaka işitmişim Am. ca bağı * Bir seyyah vapuru limana gelip. | vee Demirledikten sonr - Kaptan syanlış geldiki» diye Hi dönüp gitmeğe kalkmıştı, a» TAB. — Kaptanın hakkı var dostüm, şehirde konusulan. diller işitip Babile gildim sarmıştır!