Taksimdeki tulüat güreşleri devam ediyor Alaturkacı pehlivanlarımızın kendi meydanlarına dönmeleri iyi olur Evvelki söneki Türkiye baş pohlivanlığı güreşlerinden başa tutan yiğitlerimiz (başla en uzun boylusu Kara Alidir) Bu ayin on yedisinde Taksim stadyomunda kurulan güreşler bâ- lâ devam “ediyor. Zannederim, profesyonel pehlivanların. başka vi mukaveleleri olmasa, ay- iler gelecek sene bu aya kadar da devam edebilir... İşitti- | Zime nazaran, bu. profesyoneller Macaristanda da, burada olduğu tertipte, müsabakalar kurmuşlar, iki üç ay sonu gelememiş ve miha- yet maçların nihayetini resmi dai- reler getirmiş. Taksim meydanında şimdiye kadar yapılan güreşlerin dolaplı olup olmadığını uzun boylu tetkik edecek değilim... Mademki se- yireiler geliyor, elbet memnun olu- yorlar da geliyorlar. Esasen bir müsabakanın müşteri tarafından bilmeti vücudu da alâka ve rağ- bet cihetlerinden ölçülür. Dünya- yı dolaşarak hayatlarını kazan- mağa mecbur olan bu kabil gü- reşgi kumpanyalarından amatör- lerden beklemeğe hakkımiz olen şeyleri istiyemeyiz de:.. Doğrusu hatır sayan adamlar da bu pehli- yanlar... Yağ güreşçilerimize bir günde kispeti çıkartarak serbest güreşçileri icat ediverdiler. Faz- la olarak onlara galibiyetler zandırdılar,. i Bu işi o kadar çabucak ve bu kadar kolaylıkla kim yapabilir- Balkan güreşlerinin, Yunanlı. larla, İtalyanlarla yaptığımız amı #ör temasların şeklini ve yapılı tarzlarını gürenlerden bazıları Taksim meydanındaki (tulüat gü- reşlerinden) şikâyet ediyorlar. Bu ibilere dün gece, ta Kütahyadan kalkıp (Taksim cihan şampiyona- sını) seyre gelen bir seyirciyi tererek dedim kiz — Yahu, bakın adamçağız ta Kütahyadan buraya kadar yol masrafı vermiş, her gece otellerde yakarak bu işi seyre gelmiş. O şi. kâyet ediyor mu? Hem bakın ne memnun... Bizler evlerimizin yanı başında ve bize bir saat açık ha- Va aldıracak şu eğlencenin yapı: Jaş tarzına takılmış lenip gi- diyoruz. Bu pehlivanların. bizim kafamıza göre müsabakalar ter. tip edeceklerine dair elimizde bir senet var mı? Kütahyali seyirci gibi memnun olmağa çalışın. Ya- hut sinirlerinizi bozmamak için isterseniz evlerinizde oturun... dâyetçi ahbaplarımı bana hak. verir gibi oldular. Ondan sonra biz de Kara Alinin dört dakikada- iyetini benimsiyerek alkış- ilk ve son defa dün gece gitti ğim Taksim güreşlerinden çıkar. ken bir şey hatırladım; meğer şu bizim alaturkacı pehlivanlarımız ne civanmert, ne varlıklı insan- larmış... Yüz seneden fazladır, profesyonelce güreştikleri halde müsaraa çayırlarının ermeydi ları halinden çıkmasına bir türlü yazı olamamışlar... O meydanlar- «oynaş» yapanların yerlerini bilmişler... Hem ne mukabilinde!... Bazan bir küçük kuzu, bazı da yalnız şerefli bir iddia için... Yağ güreşlerinde Türkiye baş- pehlivanlığını muhafaza eden Ka- ra Aliyi ber halile severim. Müte- vazidir, efendidir, hoyrat deği dir, velhasıl tam bir Türk yiği dir. Onur asıl kendi meydanında, ermeydanında, başında yağlamırken, sonra da ilanlar gi- öğriyerek gıcırı bükme yetiş- tiğini seyrettim. Doğrusu evvelce ermeydanında Ali ile dün gece de alkışladığım Kara Ali arasın- daki büyük fark yüreğimi yaktı. Ve dedim ki: « Keşki bu alışamki gibi kazama- eağına, kendi çayında zorlu bir Büreşten sonra yenilseydi?... Ben de biliyorum; bizim eski pehlivanlarımız Avrupada, Ame- rikada kispeti bir yana bırakarak alafranga güreşler tutmuşlar ve cihan şampiyonluklarını kazan. mışlardır... Fakat, dünyaya par male ısırtan kuvvetile o Koca Yu suf bile bir kaç ay. çalışmadan frenk minderlerine. çıkmamıştı. Hem Koca Yusuf, Adalı Halil gibi pehlivanlarımızla yenileri ara sında pek büyük farklar. olduğu halde... Taksim güreşlerine niçin bir di- yeceğimiz olmadığını, yukarıda kabil olduğu kadar açık, izah et #im, Ecnebi profesyonellerin bu- kazan rada bilemiyecekleri idari bazi iş leri yoluna koymaktan başka Tak- sim güreşlerile bir alâkası olmıyan Sait beyin müsabakalar tarafın- dan suçlu telâkki edilmesine ak- lim eremez. Bu seferki güreşler Balkan güreşlerini pek güzel ter- tip eden Sait beyi ihtimal, müsa- bakalardan memnun olmiyanlar kadar sıkmıştır. Amma, kendinin gelirimediği bu güreş kumpanya- sinin hazırladığı müsabakaları is- tediği tarza çevirecek iktidarda dir. Nihayet Sait bey soyu- up mindere çıkarak, profesyo- mellere: : — Hodri meydan! Sizinle ben ciddi tutacağım, diyemez. « Taksim güreşlerini pek mecbur olmadıkça bir daha avdet etme | mek üzere burada keserken, gli türkacr pehlivanlarımıza onlari sevenlerin bir tavsiyelerini tek- rarlıyacağım: «Her horoz kendi çöplüğünde öler.n Kara Aliler, Tekirdağlı Hü- seyinler, hemen Taksim minderi- ni bırakıp ermeydanlarını dön- sünler!... Eşref Şefik Vefa - Kumkapı gere ayrılıyor mu? Mevsuk bir yerden aldığımız haberlere göre, iki sene evvel bir- leşmiş olan Vefa - Kumka; leri bazı idari mahzurlar yüzün- den tekrar ayrılacaklardır. Vefalılar futbol kısmını daha kuvvetlendirecek, Kumkapılılar da idlübün bi faaliyetini mü- dele sporlarına hasredecekler- dir. Kumkapının sırf mücadele sporlarile meşgul olması memle- ket sporu için her halde faydalı acaktır. Avrupada bir spor şa- besini ihtisas işi yapmış olan te- şekküller o şubeyi hakkile canlan- dıracak ve kuvvetlendirecek im- kânlara melik olurlar, Bu itibarla Vefa - Kumkapının böyle dostça ayrılmasını fenadan ziyade iyiye hamledebiliriz. Beşiktaş klübünden Kayıtları 934 senesinden itiba- ren tecdit edilecek umüm âzanın müterakim aidatını tesviye bu- yurmaları son defa olarak rica olunur, SAlşam, ın edebi tafikası 72 PAT . Seviye önüne bakarak cevap verdi: #— Birde yatak odanizi gi Suat Rahmi yandaki kapiyi aç- & Derler ki tertipli ve bilgili ka- dın elinin ve zevkinin ne sihirli Bir kudret olduğu onun girdiği ve dolaştığı yerde belli olur, Deli- kanlı daha ilk adımda bu tılsımı buldu. > Köşeye, gardrobun yanina si Kişan lâke karyolası ortaya çekil miş, gardrop kapıları açılınca ay- dınlığa karşı gelmek üzere karşi duvara alınmıştı. Her zaman ka- palı duran perdeler yanlara asıl- mış, yalmız stor indirilmişti. 4 Suat Rahmi gece okurken or. Tadaki lâmbadan istifade ediyor- du. Gene kadın gece dolabının üzerine çok şık bir abajur yerleş tirmişti, # Suat Rahmi başini çevirdi. Se- yiye, arkadan sokulmuş, yaptığı öşlerin delikanlıda bırakt leri kontrol ediyordu. Gözgöze gelince Suat Rahmi sordu: — Fakat bu limba bizde yok- tu, Nereden buldunuz? — Sizde yoksa İstanbulda bul- mak kabil değil mi? Getirttim. — Nereden? — Mağazadan! Odayi tertip &derken aklıma geldi. Bende 2 en bir kataloğ verdı. Telefon et- tim, Getirdiler, Faturası da işte yanında duruyor. Ve başmı önüne eğerek ilâve et — Kendim alıp hediye edecek tim. Fakat cesaret edemedim. Suat Rahmi genç kadının bu cümleyi ne elim bir mecburiyetle söylediğini anlamıştı. Dedi — Bunu düşünmeniz bile kâfi.. Alâkanıza teşekkür için kelime bulamıyorum. Suat Rahmi hafif bir tuvalet ten sonra yemek odasına döner kem genç kadın elinde bir mey va tabağı ile mutfaktan çıkıyordu: — Eksikleriniz çok arkadaş, dedi. Teklifli bir ahbabınızi evi- hize çağırsanız ne yapacaksınız bilmem. Suat Rakmi güldü: — Komşularımız eksik olma sinlar. Onlar varken! » Seviye bu alşam beyaz, keten bir ev elbisesi giymişti, Dar etek- leri uzun ve düzgün vücudunun hatlarını her harekette belirtiyor- du. Çiçek mevsimi olmadığı hak 'de bu akşam sofra renk renk çi- geklerle donanmişti. Suat Rahmi bunlari nereden bulduğuna şaşıyordu. — Kadın isterse! dedi ve sonra servis tabağını yerleştirirken ilâ- ve eti — Çiçekten daha mühim şeyler bulabilir. Suat Rahmi başini salladı: — Ve yapabilir! — Yaptıra — Muhakkak Gülüşüyorlardı. Suat Rahmi alıştığı Gu süslü ve neşeli sofranın başında derin bir zevkle yemek yiyordu. Genç kadın bahivten bahise at. İlyor, yemekte daima ne, Bürhan Cahit RON afaki mevzulara girip çıkıyor, de- likanlıyı meşgul ediyordu. Suat Rahmiye kendi vaziyeti ni ve onun dışarıdaki uzak ve yar kın alâkalarını hatırlatacak mü- nakaşalı bahislerden uzak kaç" yordu. Fakat yemekten sonra yazı oda- sina çekildikleri zaman hazım devrinin her şeyi hoş gördüren ve kabül ettiren rehavetinden isti- fade etmeyi biliyordu. Kendi dairesinden getirttiği viskiyi içiyorlardı. Seviye bir kaç akşamlık birlep- melerde Suat Rahminin ev aile hayatına düşkün bir genç ol- duğunu tamamile anlamıştı. “Apartıman hayatına, ev işleri- ne, ve klüp eğlencelerine dair bir ip çıktıktan s0n- gok bahislere ra dedi kiz — Bir kaç gündür o kadar si kıldım ki! Bir yere çıktığım yok. Yarın biraz kır, deniz havası al- mak istiyorum, Suat Rahmi bir an içinde yarıni düşündü. Yarın pazardı. Ve o Grevslerle beraber Kilyo- 8a gitmek için motöre davetliydi. Gözlerinin önüne mis Lidyanın yapı tatlı, kurşunü yeşil gözleri geldi. Genç kız ondan bu hafta kati bir cevap, bekliyordu. — Ne düşündünüz Suat bey? Seviye onun daldığını görünce hayalini dolduran şeylerle. fazla meşgul etmemek için hemen mü- uma benzi ehemmiyetli bir şey değil! — Sizin de yarın programınız var galiba. Ve birdenbire hatırlamış gibiz — öyle ya. Ne kadar dalğınım, yarın pazar. Suat Rahmi gözleri önünde, dü- günceli: — Evet, dedi, yarın pazar, Ve kafasının. içinde mister Grevsin, mis Lidyanın biribirini tamamliyan arzuları bir daha canlandı. Bir haftadanberi, hatta en mühüm işleri arasmda düşün- 'düğü bu mesele hakkında son ka- yarını bir türlü veremiyordu, Ve kendini haklı buluyordu. Bir ecnebi kızı ile hayatlarını birleştireceklerdi. Bu izdivaç ba- 21 gençler için bir fırsattı. Bir de- fa miz Lidya memleketlerinde da tanınmış bir ailenin kızı idi. Bazi arkadaşlarının şuradan buradan buldukları cenebi kızları gibi de- ğildi. Sonra iyi yetişmiş bir kız- dı ve cazibeli bir gi rd. işin bir ya ilk genç kızlık sevgisini ona karşı hissettiğini itiraf etmi Ve nihayet patronun bütü leri kendisine bırakarak çekilme si de onu artık aile erkânından saydığına delâlet ediyordu. Suat Rahmi bütün bu hadise- leri biribirine ekliyerek düşünür” ken birdenbire irkildi. Acaba mister Grevs onu mu- hakkak kızile evlenmek maksadi- le mi kendi yerine getirmişti? * Bu fikir bir anda kafasına gi- mızı oldu, Gur yi şahlanmıştı rince yüzü kapk: ruru bir yağız at gil