MM Ağusles 1934 SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI — Teretme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tetrika No. 237 Ali Suavi kimdir, Istanbulda vaizlere nasıl başladı? Padişahin payitalıta gözü de cereyan eden irtikâplara göz yumması mesuliyet hissini de, korkusunu da pek az vicdanlara münhasır bırakmıştı! Islahatın tatbik aletleri olacak Faemurların bu haleti ruhiyesile makinenin nasıl işliyeceği ise bel Midi! (Genç Osmanlılar) ve (Veli &fendi çayırı) meselesinde ismi geçen Ayetullah bey tayin olun- duğu Tuna vilâyeti mektupçulu- Bundan 1294 te vali Asım paşa tarafından azledilmişti. © Bunun üzerine sadaret makamında bulu- nan Mithat paşaya, şu telgrafnar, meyi çek: “(Vazifesini ifa etmediği işin Bir padişah hal'ettik. Vazifesini ifa eden bir mektupçu niçin azle- diliyor? Cevap tasi © mürüvvet muletezasıdır) (1). Ayetullah bey o vakit bile bu feryadına cevap alamamıştı. Son- Ta sonra işler büsbütün çığırından çıkmıştı. Hakka, adalete riayet kalmayınca, tavsiyeye, iltimasa ria- Yet artınca, rüşvet her işte, her Yerde en büyük kuvveti haiz olun- ca şüphe var mi ki: Güle Gü etiremaz, boş yara blbal imleri İyelik vefayı kim okur, kim dirler? Bu sebepler ile devleti aliye se- meden seneye Molyerin Hastasi gi- bifdoktorlarile eczacılarının elle rine ölecek hale geliyordu! “Frenk doktorlar hastanın ha- yatını ancak ayak terini münkün olduğu kadar fazla alabilmek için temdit eylemek çarelerini düşü- ardı. Konsoltolanda çok gü- rültüler, ihtilâfler oluyordu! — Hasta adamın anirasna tekba- şina konamıyacağına kanaat ge tiren Rusya Çarımın: — Boğaziçi havası hasta ada- ma iyi gelir! , © Demesi tevekkeli değildi! Hasta adam ölmemeli İdi! Ama- maa iyileşmemeli idi de! Ağızla- rulda insaniyet ve medeniyet keli- meleri dolaşan meyus tavırlı dok- torlarla' onların verdikleri reçete- leri hazırlamağa şitap eden et raftaki eczacılar her hareketine haris gözlerini diktikleri hasta- nin başucunda bekliyorlardı! Kendi haline kalsa hasta belki bir derece salâha yüz tutabilirdi; fa. kat hariçten, dahilden zehirli ilâçların ardı, arasi du « Devletin vücudunda yaralar büyüyordu! # Senieden seneye devlet binasi- Bin bir tarafı çöktüğü görülüyor, umumi inhidam gününün yaklaş. Uğı hissolunuyordu. 2 — Taymis gazetesinin meşhur mu- Kabiri M, dö Bloviçe göre deyleti sliyenin yaraları edilir: 1 — Havalecilik (kmtasiyeci Mile); 2 - harem; 3 - bahşiş Crüp- kesilmiyor. vet); 4 - vakıflar; 5 - yolların yokluğu; 6 - gayri muntazam borçlar; 7 - Avrupanin suiniye- ti! (2). Blöviç bu sonuncuyu devleti Gi) TEE Tarih eneameri meomuaş i Tesmi Türkiya, bundan Suavi efendinin H. 1255, All Suavi elendi aliyenin yaraları arasında saya- cağına bu yaraları derinleştiren bir hançer gibi göstermiş olsaydı daha ziyade isabet ederdi! 4 Bir de Bloviç Türk olsaydı bu yedi yaraya bir sekizincisini ilâ- ve edecekti: Kapitülâsyonlar! & 4 Fakat belki Bloviç bunu Av- Tupanın suiniyeti (omaddesinde mündemiç saymıştı Osmanlı - Rus he dığı felâket ve inkisamı gözönü- ne getirince bu büyük ve müthiş yaralarile bu imparatorluğun ha- Yatı daha yarım asır sürebilecei ne ve inhidamının Avrupanm en büyük bazı devletlerinden bile sonra vaki olabileceğine Abdül hamidin ilk saltanatı senelerin de hiç kimse ihtimal veremiyor- du. # b Ayni zamanda bir çok kavim- leri bir idarede toplamak mokta- sında Osmanlı imparatorluğuna benziyen Avusturya imparatorlur Bunun ise Avrupa ortasında mev- .cudiyetinin elzemiyetine kani ne kadar müellifler ve müverrihler, siyasiler ve diplomatlar vardı! , i Halbuki Osmanlı devleti par- çalana, parçalana umumi harbe kadar vücudunu sürükledi. #üşg i Bu harp içinde muazzam Rus Çarlığının. başında Romanof ha» nedanı, sonunda da Avusturyanın eski Habsburg, Almanyanın o ka- dar kudretli Hohenzolern hane- danları yıkıldılar; Osmanlı hane- danı bitap ve muhtazır, fakat ne olsa hayatta gene saltanat seri- inde tutunabildi! Ta Vahdeddi- Din muhalefetine ve hiyanetine ğmen mili varlığını koruyan is- tiklâl zaferine kadar! Çırağan - Ali Suavi vakası © Bu vakanın kahramani olan Ali Suavi efendi İstanbulludur; Ak- sarayda doğmuştur; babası Hü- seyin efendi kâğıt mühürlemekle maişelini temin eden bir fakir idi © #bnilemin Mahmut Kemal bey (Ulüm gazetesinin 1257 tarihli nüshasında Suavinin henüz 32, 33 yaşlarında gösterildiğini ve namının «kalemile bunca din ve adalet düşmanları müzmahil ol- mak maznun bulunan Suavi» ye tezkir edildiğini) bildiriyor ve 1266 Tarihlerinde dünyaya gel diğini istidlâl ediyor. Ali Suavi efendi medreseye devam ediyor. du. Maddi imkânsizliğa rağmen ilme aşkı ziyade olmasile zekâ: hı, şahsi tetkik ve mütalealarla, tahsilini ikmale sarfetti, Sami paşa maarif naziri (18 recep 1273 - 21 cemaziyüle vel 1278) rüştüye mektepleri mu- allimliği için bir müsabaka inat hanı açtı. Bu müsabakada yirmi iki yaşlarında olan Ali Suavi efen- di birinci çıktı. Bursa rüştüye mu- allimliğine gönderildi. Bursalılar genç hocayı hoş gör- mediler. İnfisalinden sonra Sami paşa kendisine konağında bir oda tahsis etti. Filibe rüştüye muallimi iken Rumelililerle hasıl etiği sıkı mü- masebetler e Çırağan vakasında muhacirlerden kendisine yardım- cılar bulmasına bâdim olmuştur. a e iline teşebbüsle halkı tenvire çalıştı, Bu faaliyeti yüzünden En- derundan yetişme mutasarrıf Ata bey ile aralarında mücadele ve davalar oldu. İstanbula avdetinde camilerde verdiği derslerde siyasiyattan ba- hisler açmağa başladı. Vaizleri- ne halk çok rağbet ediyor, takrir. leri çok cazip geliyordu. Fikri inkılâplara ait aleni kalem mücahedelerine ülema kıyafetin- de ilk defa girişen Ali Suavi ol muştur. Sami paşa konağında * yatip kalkmakta devam eden Suavi (Muhbir) gazetesinde | şiddetle Ali paşanın aleyhinde bulunuyor. du. Cami derslerinde siyasi mesele- lerden bahsetmesi hükümetçe halkı fesada tahrik addedildi; Şehzade camiinde vazettiği bir gün tevkif ve Kastamonuya mef- yolundu. (1284 - haziran 1868). — © (Arkası var) Almanyadan koğulan Leh işçileri Berlin 12 (A.A.) — Haklarında budut harici çıkarılmak kararı verilmiş olan bin leh maden ame- lesi dün sabah bilâ hadise Lehis- tana sevkedilmişlerdir. İlân tarifesi Bir ay içinde 100 santimden fazla ilân verenlere hususi tenzilâtlı tarife tatbik olunur. Mektep ve neşriyat, doğum, nişan, akit, teşekkür ve ölüm, ira, tapu ve mahkeme ili İzi “Gazetemizde nerredilecek > ilânlar için müracant yeriz ilâncılık kollektif Şirketi F Ankara caddesi, Kahraman zade han, Tel, 20094-20095. “Akşam. ın edebi tefrikası * PA'F iz Genç kiz deparda atik davran mış, mesafe kazanmıştı, Bu he- sapsız yarışın sonunda kendisine bir zafer neşesi çıkaracağını tah- min eden Suat Rahmi onun peşini Bırakmadı. Çayırlı lardı, Mis Lidya bir ceylân gibi sekerek beyaz etekleri havalana- rak koşuyordu. Yaşlılar arkadan bu ye: gencin yarışını seyrediyorlardi. Tam çayıra geçilecek noktada bir hendek ve çalılık vardı. Suat Rahi- mi buradan istifade etmek istedi. Eski yüksek atlama rekordmeni buraya gelince pistte olduğu gibi zaman mis Lidya hendeğin için- den tutuna tutuna öte tarafa çık mağa çalışiyordu. Suat Rahmi hizini alamadan koştu ve çayırlığın başındaki yük- sek fıstık ağaçlarının. gölgesine kadar gidip sepetini yere bıraktı. Mis Lidya ötekilerle beraber kalmıştı, Bertoldler: — Fakat siz müthiş bir atletsi- niz Suat bey. Orasıni nasil atla" diniz! Derlerken mi: idya bu sözleri iş, babasına sesleniyord — Burası mıydı baba? Yoksa Karşıki ağaçlık mı? Suat Rahmi onun sesindeki he- zimeti farketmişti. Ölekilerle mesgul görünerek bu peticenin bıraktığı tesiri silmeğe çalıştı. Aksi gibi arkadan gelen Yaşlılar bahsi tazeliyor, onun hen- 'dekleri bir yarış atı gibi atladığı" mı söylüyorlardı. Bu konuşmalar olurken mis Lid. ya, biraz uzağa çekilmiş, taşıdığı termos şişelerini kuytu bir çalılık arasına yerleştiriyordu. Nihayet paketler bırakılıp sof- ranın yeri aranırken oda yanla- rına geldi. — Yiyeceğiz, içeceğiz ve uyu yacağız. Mister Alen, Kolej direktörü ilâve etti: — Ondan evvel çayırda koşa- cağız. Oynıyacağız. — Briç takımı var. Koşmayi gençlere bırakalım. 4 Patronun bu sözü Suat Rahmi- Yi alâkadar etti: — Briç takımını ben taşıdım. Fakat bilmem ki koşarken bir şey düştü mü? Madam Grevs temin eti — Merak etmeyin, he #rol ettim. Yalnız Lidya bir termo- sun kapağını düşürmüş. Mis Lidya kıpkırmızı oldu. Bertoldle, “ — Ararız - dediler. Koştuğur muz yol malüm. Suat Rahmi: — Siz zahmet etmeyi Ben bulurum. Ve yürümeğe başladığı sirada mis Lidya hırçın ve si — Hayır, hayır, dedi, ben bu- lurum, n Ve şimdi hem münakaşa edi- yor, hem de sert ve hızlı adımlar. la geldikleri yola dönüyorlardı. * Bir zaman konuşmadılar. yaklaştıkları 1, dedi. zamani mis - dedi. Bürhan Cahit RON feslerle kalkıp iniyordu. Bir saniye durdu. Sonra kirık, yorgun, adeta istimdat eden bir sesler — Çok zalim oluyorsunuz Suat bey, dedi. Bu kadarı biraz insaf- sizlik olmaz mı? Delikanlı hem müteessir, hem şaşkın: Taze bir ziyen yeşile yakın kurşuni çekik gözleri biraz daha süzüldü. Heyecandan burun delikleri hareket ediyor, göz kapakları sü- yatle inip kalkıyordu. Bütün dü- şüncelerini ifade etmek istiyen derin bir bakışla cevap veriyordu. İkisi de susmuşlardı. Suat Rahmi bilmiyerek bir ke. bahat işlemiş gibi boynu bükük önüne bakıyordu. Genç kızın içinde biriken hınç- lar, teessürler, hisler biribirine ka- rışarak taşmak, boşalmak istediği için heyecanını zaptedemiyordu. Yalnızlık, açık kava, kızgın gü- neş nihayet asabını gevşetti. Ar- tık iradesine hâkim olamadığı bek iş bulut — Daima rakipsiniz, daima ga lipsiniz, dalma kuvvetlisiniz... Sizi yenmek için ne yapacağımı bilmi- yorum, Beni çıldırtıyorsun! Artık lisanına bile mukavemet 'edemiyerek böyle birdenbire sen- Ti benli oluvermişti. Suat Rahmi genç kızın buhranından, heyeca- nından adeta korkmuştu. Bir şey- ler söylemek istiyor, fakat fırsat bulamıyordu. Genç kız, hattâ kırk elli adım ileridekileri bile unutarak onunla akaşaya hazırlanmış, üne kadar şid- etli nöbetler geçirdiği, gururile mücadele ettiği ve nihayet bu son mağlübiyetle bütün mukavemeti ldığı belliydi. Onun yalnız bir spor heyecani geçirdiğini zanneden Suat Rahmi birdenbire kopan bu. fırtınadan ürktü, Mis Lidya artık şuurunu kay betmiş gibi duyduklarını bütün samimiyeti ile anlatıyordu. Genç kızlarla ahbaplığı teklif- sizlik derecesine getirmekten da- ima çekinen Suat Rahmi gafil av- andığını anlıyordu. Bu taze bir manolyaya benziyen İngiliz kızı © kadar metin görünmesine rağmen bir anda açılıvermişti. Genç kız bütün bu spor mağlü- biyetlerini çetin bir gönül buhra- karıştırıvermişti. Suat Rahmi vaziyetin, hele biraz Örn gözleri önünde daha fazla de- vamında tehlike gördü. olunuz ki size tahmin ettiğinizden çok hürmetim vardır. Uzattığı el genç kizin titriyeni parmakları arasında kaldı. Açık yeşil göz bebekleri yalvaran bir süzülüşle baktı: — Hürmet mi., Yalnız bu ka dar mı Suat bey: Güz göze gelmekten korkan de likanlı başını önüne eğdi, — Nasıl arzu ederseni Bu müphem ve ifadesiz kelime- ler o anda hiç bir mukavemet is- temiyen genç kıza yumuşak ve manalı geldi. :