31 Temmuz 1934 AKŞAM Sahife 9. AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No, 129 “Senin bir şeyden haberin yok, Muratreis! Biz Kara- man devletile uzlaştık. Eger Beyazıt bu yaptıklarını duyarsa, zannederim ki kellen tehlikeye düşerl,, Çanakkale boğazında Muradın kelle tehlikeye mi düşüyor? Murat reis Köycükten Daş. Karaman beyile harbe tutuşa- cak vaziyette değildi. öycük kalesini tahrip ve İb- rahim beyi firara mecbur edişi Murat için büyük bir zafer sayı ayrık. labilirdi, Muradın Köycüğe inmekteri vaz geçmesi, o güne kadar ve: diği en isabetli kararlardan bi ni teşkil ediyordu. Murat Ki ğe inerse, Karaman beyinin tu- Zağına düşerek derhal telef ola- cağını kolayca tahmin etmişti. Hava bozuktu. (Marmara kartalı) Çanakka- eye doğru gidiyordu. Üç gündenberi deniz üstünde galkanıyorlardı. (Jüzetta) saman inden vaz geçmişti, imenci Hüseyin, her dakika, kendisini bekliyen meçhul bir akibetle karşı karşıya yordu. Murat reji intikam almak diği muhakkaktı Murat çok kinci bir adamdı... Hüseyinin Jüzettaya göz koydu- una inanmıştı.. Onu cezasız bi- Hüseyinden in fırsat bekle- rakamazdı. iyeükten —— ayrıldıklarının üçüncü günü akşamı Boğaza var- ruışlardı. Kara Ali yüksek sesile bağıri- yordu: — Yelkenler aşağı... Gemiciler. yelkenleri indirdi- ler. (Marmara kartalı) kasabanın önünde durmuştu. Muradın ilk işi, şehre inip kale mmuhafızını görmekti. Uzun za: mandanberi hükümet erkânmdan bir kimse ile temas edememişti. Venediklilerle sulh aktedildik- ten sonra, iki devlet arasındaki bahri ve siyasi vaziyet ne şekil almıştı? Muradın bir şeyden haberi yoktu... Şehre indiği zaman sokaklar. du müthiş bir asker kalabalığile karşılaşan Murat reis, ilk rasladı- Zi İstanbullu bir dostuna sordu: — Burada ne işiniz var? Bu ne kalabalık..2! — Vay... Sen de mi burada zn, Murat reis? Bizi buraya hü- kümet gönderdi. Avrupada ehli salip orduları hazırlanıyormuş (1). a) Türklerin yesyüzünden kaldırı Ani tasavvur ediyodu. Arıiral «De pesaroz nun Türkler terefinden iade #ini müteakip, Papanın Avrupa devlet erine gönderdiği meşhur beyanname; sine: (İ501M, -4 teşrinievyel) Türk Terin tevali eden Fütubhatının âlemi nas- yaniyet aleyhine bir galebe sağıldığını ileri sürerek eblisalip ordularının mü. tefikan Türkiye üzerine ürümeleri 20. mani geldiğini, bildirmişti. Papanın tek Hiine başta İspanya olmak üzere İn iz gilere, Fransa, Almanya, Napol Birtan, Venedik ve Macaristan hü meleri derhal milabet cevap vermisler ve Türklerin biribirini takip eden mu zalferiyetlerinden kendileri de uzun yaz mmandanberi müteessir. olduklarını bil. dirmişlerdi Papa (Alexander Borgin) bu nupa devletlerinin. siyasetini fikir ve makaatlarile telif ederek, tefik “donanmalarını Türkiyeye seldi mada muvaffak olmuştu.» "Ülkinei Beyazıt devrinde Midilli se. deriz H. 902, 5. M. 340, 8. -C 1). bulunu- | | Müşterek bir donanma ile hoğa- za hücum edecekler ve Türkiye- Yi ortadan kaldıracaklarm Murat bu haber karşısında buz gibi donup kaldı: — Sultan Beyazıt nerede? — İstanbulda... Fakat bir kaç güne kadar o da karadan büyük bir ordu ile bu tarafa gelecek, — Yola çıkmış mı? — Çıkmak üzere imiş. — Burada kale muhafızı kim- dir? — Köz bey... — Ya.. Bizim eski ahbap, Şim- di nerede bulunur acabi — Kalede bulursun! Murat arkadaşından ayrılırken başını çevirdi — Sana bir şey daha sormak isterim: Kemal reisten bir haber — (Navarin) kalesini zaptet- tikten sonra İstanbula döneceği ni söylediler. Fakat hâlâ dönme. di, Murat koşa koşa yürüyordu. Müşterek bir düşman donan: masin boğaza hücum ede. haberi Muradı sersemletmişti. Yeni aktedilen sulhün bu ka- 'dar kısa zaman içinde ihlâl e leceğini kim tasavvur edebilirdi? Murat içeriye girerken, kendi kendine söyleniyordu: ir kaç ay zarfında elime iki düşman ceneralı düştü. Ikisin- 'den de öç alamadım. Ne yazık.! Çanakkale muhafızı Közim be- yin yanında alay ve sancak bey- lerinden bir kaç kişi vardı, Mu- rat reis bir kaç aylık macerasını anlattıktan sonra: — Şimdi ne yapacaksınız? Diye sordu. Közim bey, Sultan Beyazıdın 8on kararını bilmiyordu, Fakat, muhakkak olan bir şey vardı: Çanakkalede düşmana karşı mü- 'dafan hatları tamamile | tesis edilmişti. Kâzım bey: — Boğazı kapiyacağız... Cevabile iktifa etmişti, Bu cevap Murat reisi tatınin edecek mahiyette değildi. Murat bey - adedi kaça baliğ olursa ol. sun - Türk donanmasının boğaz haricine çıkarak düşman donan- masile harbe tuluşmasına taraf- tarı. — Donanma boğazda mahsur mu kalacak? Diyerek Kâzım beyin biraz da- | ba yanma sokuldu. Küzim bey, padişahın çok sa- mimi mülemetlerindendi. İkinci Beyazıdın ne yapmak istediğini elbette herkesten çok daha iyi bi Tirdi. Yavaş yavaş konuşuyorlardı: — Papanm Avrupalılara gi derdiği beyanname üzerine yedi devlet Türkiyeye karşı harp ilân ettiler... Ve müşterek donanma- larile bizimle yola çıktılar. — Kemal reis (Nevarin) de çarpışmak üzere — Evet. Fakat, kendisine haber gönderdik. O da senin gi- bi, umarım ki bugünlerde Ça- nakkaleye dönecektir. — Düşman gemisinin miktari hakkında malümatınız var mı? — Beş yüz parçaya yakın di- yorar... — Bizimkiler..? — Ufaklı, büyüklü üç yüz elli Parçayı buluyor. — Düşman gemileri adetçe bi- Ze faik. Fakat bu büyük donan- mayı kim idare edecek acaba..? — İspanya amiralı (Gonzal- ve) nin kumandasında olarak Venediğe hareket etmiş. Oradan Venedik ve Napoli donanmala- rını alarak Boğaza ve yahut Mi- dilliye gelecekmiş, — Bizim donanmaya kim ku manda edecek? — Yeniden kaptanı deryalığa getirilen Hersekzade Ahmet pa- — Kara ordusuna....? — Kara ordumuz da Anadolu valisi Sinan paşanın kumandası altındadır. — Ben İstanbulda iken Hersek- zade Ahmet paşa kaptanı derya- klan infisal etmişti... — Sultan Beyazıt onu tekrar bu mevkie getirmeğe mecbur ol- du. Çünkü donanmayı ıslah hu- susunda büyük yararlıkları gö- rülmüştür. Murat Köycükten bahsederek: — Hamza beyi, Karaman beyi esir aldı, dedi, fakat ben de he- rifin burnunu kırmağa muvaffak oldum, Bilirsin ya, onunla aram açıktır! Kâzım bey hayretle Muradın yüzüne baktı: — Ne dedin? Karaman beyinin burnunu mu kırdın?! — Evet... Çünkü bize Köycük- ten ateş açtı, — Sizi düşman gemisi zannet- mişlerdir. Çünkü padişah Kara- manlılarla uzlaştı. İbrahim bey bundan sonra © havalide vali s- fatile kalacak. Karaman devleti Sinan paşa ile her hususta mu- tebik kalmıştır. Eğer bu söyledik: lerin hakikatse, Karaman beyini tekrar ve lüzumsuz yere kışkırt miş olacaksın! Beyazıt bu hadise- den haberdar olursa, zannederim ki kellen tehlikeye düşer, Murat (Arkası var) Türkiye SENELİK 1400 kuruş 2700 kuruş SG AYLIK 750 » 1450 > 3 AYLIK 400 3 800 3 1AYLIK 150 > Yasta itlhadına dahil olmayanı ecnebi memleketler: Seneliği 3600, all aylığı 10 aylı 1000 kuruştr. Ecnebi Adres teli için yirmi baş Kürüşluk pul göndermek Yâzındır. Babil civarı Acımusluk Sk. 18 Ne, Sabri HAYVANLAR ALEMI BO sabhita - 350 Bu metal, eğ'enceli kitabı okudunuz mu? Fiyati y Taşra için. posta Heryerde 150 || ie Dereli alnı kuruştur. I üm “Tevzi vo satış merkezi yalnız AKŞAM KiTAPHANESİ 121, Ankara caddesi, İstanbul Para yerine yosta pulu da gönder Her akşam bir hikâye Lili on altı yaşında idi. Fakat hâlâ babasile bir küçük çocuk gi- bi oynardı. Çocuk olmak o kadar iyi bir şeydir ki i, daha çok müsait davranırdı. Mü- Tebbiyesi her dakika artık bir ha: nım oldun diyerek onu sıkı altma almak isterdi, Hanımlık Lili için bir dert gibi geliyordu. Babasının. boynuna sarılıp kucağına tırman- mak, hanım olunca kabil miydi? Lili hâlâ kucağında taşıdığı ko- ca koca bebeklerinin yanına bir de arkadaşlarından Fatmayı ka- Tıştırdı, onu eve aldı. Babası kaş- larını çatarak: Birincisi, babasi — Mesuliyetten korkarım, de İşte Lilinin anlamadığı bir keli me, Hemen ağlamağa başladı: — Mesuliyet mi? O ne demek? zehirlerse ben lenirim. O plâjda boğu- lursa ben de boğulurum... Hem Fatmanın kimi var, babacığım? Kim soracak onu? Bir teyzesi var, O da hiç arayıp sormuyor. Babası Lilinin hiç bir kıramazdı. Onun için Fatmanın da evde yerleşmesine ses çıkara- madı, Lilinin pek çocukça bir mu: hakemesi vardı, Fatmayı bir kar- deş gibi sevince, babasını da onun- la paylaşmağa kalkmıştı. Kendisi babasının sağ yanağını. öperken Fatma da sol yanağını Kendisi babasının bir dizine otu- Türken Fatma da öbür dizine çıka- caktı. Babası — Canım, Lili... diye bir itira- za başlarsa Lili derhal mukabele ederdi: — Neden! Fatma benim karde- şim değil mi? Fatmanın babası yok, annesi yok. Dünyada kendi: sini okşıyacak kimsesi yok... Babası bir çok şeylerin sebebini Liliye izah edemezdi ki bunu an- lamasın, fakat içinden Fatmanın teyzesi gelip te bir an evvel Fat- mayı evden alsın diye bekliyordu. Fatma güzel, sakin bir. kızdı. Liliye uymak için kendi lasım, fakat içinden Fatmanın yor, yemek pişirmesini biliyordu. “Akşamları «baba» ya «sürpriz» ler hazırlıyor, lezzetli bir sofraya koyuyordu. Lili keyifli keyifli babasının yüzüne bakar, Fatmanın bu tatlı- yı nasıl pişirdiğini tarif ederek iftihar hissederdi Genç babanın gözü evde bir aya tesadüf edince gözleri yü- zünde biraz fazla durmağa başla- mışlı, Gözlerinin kenarlarında ilk tatlıyı buruşuklar görünüyordu. Şakak. larında biraz ak teller vardı, Kar- nı biraz büyümüştü. Görenler elli yaşında tahmin edebilirlerdi. Hal- buki çok daha gençti. Onu böyle | vaktinden evvel ihtiyarlamış göz- teren sebep karısının vefatından. beri duyduğu iztıraptı. Fatmanın teyzesinden bir mek- tap geldi. Biraz hastalanmış, Fat- mayı bir müddet daha alamıya- cağını yazıyordu. Lili sevincinden elleri yor, fakat baba Şimdi dostlarına şeyler soruyord. girpi- sinirleniyordu. kı sıkı bazı * Bir erkek kaç yaşında ihtiyarlar? Kimi altmış, | kimi seksen, kimi otuz diyordu, Sonra başka bir hesaba girişiyor- du, karı koca arasındaki yaş farkı ne kadar olmalı idi ki arada saa- dete bir mani teşkil Hatırından aralarında yirmi yaş edemesi; fark bulunan karı kocaları geçire- rek mesut olup olmadıklarını dü- Yaş farkı —— şünüyordu, Kendisi ile Fatma aram) sında da ancak bu kadar bir farlg vardı. i Bir gün, genç baba, Fatma ile evde yalnızdı. Onu yanına çağirdi, — Otur, dedi ve bir yer göste, medi a — Nereye oturayım? Koltuğun kenarını gösterdi: ı — Buraya, Fatma, bir gün ge lip evleneceğini hiç düşünmedin. mi? — Ben hiç aklıma getirmem. Fakat Lili düşünüyor, babam bize iki kardeş bulsun, versin, hep bir arada yaşarız, diyor. | Güzel baba Falmaya bakıyor, hayatımızı zorlaştıran bin mülâhazaları, bağları düşünüyor- du. Yaş farkı? Sordu: — Ben kaç yaşındayım, biliyor musun? — Benden beş yaş fazla! Baba güldü. Bu cevap pek ho- şuna giti : Lili o gün sofrada, yaptığı bir tatlıyı yerken, birden- bire haykırdı j — Baba, Fatmayı hiç bırakmiz yalım, Hep bizde kalsın! i — Nasıl olur? — Evlâdimiz olsun. — Sen evlât edinecek yaşta de- Zilsin. — Senin evlâdı olsun. Fatmanın — Kanun müsaade etmez. Bir çare var. Bana varsın! zi Lili kocaman bir kahkaha ko- pardı. — Aman ne tuhaf olur! dedi, Hiç aklıma gelmemişti. Kardeşim Fatma annem olacak! Yarın bu- nu tecrübe ederiz. Fatmaya beyaz- lar giydiririz, yüzüne duvak kar, senin koluna veririm... | Fatma gülmüyordu. Önüne ba- kıyordu. Baba üzülüyordu ve dü- şünüyordu. Ozece, baba, çocuklara seya- hate çıkacağını söyledi, istasyon- da Lili kendisini de götürmesi için israr ediyor, nazlanıyor, Fatma mahzun duruyordu. Gözleri yaşl dolmuştu. Baba büyük bir insana bitap eder gibi — Allaha ısmarladık, Fatma, dedi, kim bilir bir daha ne vakit üşeceğiz! — Umit ederim ki pek yakında. —O kadar yakın değil — Ben sizi beklerim. Baba genç kızı çenesinden tut- tu, başını kaldırdı: — Beni bekler misin? Hayır, yavrum. Bilâkis, aramızdaki uzun. mesafe fasılasını doldurmak için koşman lâzım... Fakat buna im- kân yok! İkisinin de gözleri yaşarmışti. Öte tarafta bir bildik ile konuşan ili yanlarına geldi. — Ne oldunuz ?dedi. Ağlıyor. — Hayır, dumandan... ç — Şimendifer dumanının böyle bir tesiri olduğunu hiç bilmiyör- dum... , — Hareket eden trenlerin dur manında bazan bu tesir vardır. | Hikâyeci AKBA müesseseleri Ankaranın modern türkçe fransızca ve ecnebi lisanlarda kitap, gazele, mecmua, fotoğraf levazımı ve modellerini temin eder. Merkezi: Maarif vekâleti karşısın. da telefon 3877 Şehesiz Samanpazarında,