Sahife TO. Yazan: SULEYMAN KANI Abdülhamit Bursaya kaçmak için hazırlık yapıyor Kezimetler, felâ velyetti, Osmanlılara muhip Berlinde görünen gazeteler hergün askeri makaleler yazarak nasihatler ve- Fiyorlardı; Berlin elçisi Sadullah paşa da bunlardan hükümet mer- si haberdar ediyordu. ckat İstanbulda artık bu nasi- hatleri dinliyecek kulak kalma aştı, (1) Ruslar Ayastafanosa ka- devletli, inayetlü Hafız Behram öğe Moskof Çarının (nc!) olaca- ğını bugünlerde artık takdir et iş . Şuhadise bunu Bu esnada bir gün Basiretçi Ali © emdi bir iş için Yıldız sarayına gitmişti; mutfak tarafında yüz ka- dar tenekecinin süratle teneke ku- tular yapmakta olduğunu görür. Koyunlar kesilmiş; kazanlarda | ka- kai şerif ile livayı em cma- matı mübarekeyi, kendi evlât ve ayalini beraber alarak Bursaya fi- rar ve hicret etmek fikrine düştü. Yol yemeği olmak üzere sekiz yüz teneke kavurma ihzarile uğraşılı- yor! der. İngiliz donanmasinin Marmara- ya dühulü ve Rusların İstanbula 'doğru hareketi üzerine hadis olan vahim vaziyeti müzakere için sa- rayda toplanan umumi meclis da- Galdıktan sonra idi. ile Bursaya çekilmek niyetinde | olduğu haberi sarayı içinde yayıl- mıştı, Haremi hümayunda kadın- lar feryadü figan ediyorlardı. Padişah giderse bittabi hükü- met heyetinin de bu eski Osmanlı payitahtına çekilmesi icap ede. çekti, Bu hareket Rumeliden el, ayak gekmek manasını tazammun eyli- yecekti, Mesele saraya gelen vükelâ ile harp esnasında Abdülhamit te bu sözü biraderi Sultan Reşada ihtar eylemiştir.) liranın kuvveti? Berlin. elçisi Sadullah paşa 0) Sadullah paşa (8) Tatanbulr Şam asık vakayil Dülünme, SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ 5 Terenme, iktibas hakkı mahfazdar — Serasker Namık paşa Ayastafanosa gitmek üzere İstan- buldan hareket edeceği gün mabe- yinde bulunduğu odaya mi şeyhülvüzera Namık paşa gelir. Sadullah beyin kim olduğunu 50- rup öğrenir ve kendisine: — Baksana evlât! Bundan elli sene evvel ben Prusyadan geçer- Ken delikanlı bir Prusya Prem vardı. Galil ül pek zeki bir çocuktu. Sağ mıdır? Diye sorar. Sadullah bey o pren- o sırada Avrupa hükümdarla- rının en yaşlısi olan imparator Vil- helm olduğunu söyler. Almanya imparatorunun — tanıdığı prens olup olmadığını evvelce merak ederek sorup öğrenmemiş olduğu anlaşılan Namık paşa bu cevap, tan memnun olur! Sadullah bey Berline ile bir sırasını getirir, bundan impa- Fatora bahseder. İmparator genç- liğini tanıyan bir zatın hayatta bulunuşundan, kendini tahattür edişinden hazzeyler; Namık pa şadan tekrar, tekrar bahseder. Bir sene sonra Abdülhamide prens dö Raçvil ile nişan gönder- diği zaman Namık paşayı ziyaret ederek tarafından selâm tebli prense tembih etmeği ihmal et mez, Bir rabıtanın hatırası... İstanbulda hazinci hümayunda Macar krallarından Matyas Kor- yinüsün kütüphanesinden alınmış otuz beş cilt kitap vardı. Tabaa- tin icadından sonra bu kral kü #üphanesi o devrin en zengin kü- tüphanelerinden biri sayılırdı. Bu kütüphane vaktile (Ofen) de kral köşkünde sair kıymetli ©$- ya ile birlikte Türk eline düşmüş, kitaplardan otuz beşi hazinede sandıklar içinde mahfuz kal şt. Macarlar, sonradan bu taril çok defa istemişler idise de padi- şahlar vermeğe muvafakat etme- mişlerdi. Rusya ile muharebe ihtimalleri kuvvetlendiği sırada Macarlar O8- manlı devletine karşı samimiyet ve muhaleset eserleri gösteriyor. lardı. Hükümet te buna bir cemi Je ile mukabele eylemeği muvafık ile Peşteye göndererek Macar milletine hedi- ye edeceğini Macar hükümetine bildirdi. Bu haber Macaristanin her ta- rafında büyük memnuniyetle te- lâkki Macar darülfünunlari talebesi bu münasebetle büyük bir müm: Yiş yapmağa karar verdiler ve ha- İİ hazinci hümayunda mahfuz bulu- KKŞ Tetrika No. 322 Zirlikta bulundular.” : Hariciye nazıri Saffet paşa Peşte darülfünunu rektörüne bir mektup yazdı: (Padişahımız necip Macar mil seti hakkındaki teveccühünün bir delili olmak üzere üç asırdanberi man otuz beş cilt fenni ve tarihi eserleri | Peşte | darülfümumu- ma gönderiyor. Zeti şaha ne bu eserleri izde et mekle Osmanlı ve Macar millet- leri arasında infikâki gayri kabil bir rabıta teşkil etmesi lâzım ge- len muhabbet ve hürmete yeni bir delil daha ilâve eylemek istemiş” ir) Mebusan meclisinin küşadından bir ay kadar sonra hünkâr yaverle. rinden kaymakam Mustafa Tah- sin bey Abdülhamidin fermanını ve otuz beş cilt kitabi alarak İs- tanbuldan çıktı; Tiryeste tarikile Viyanaya git Macarlar Tahsin beyi istikbal için Tiryesteye bir heyet gönder- diler. Talısin bey kitapları Viyana- 'da imparator Fransuva Jüzefe Peşteye gönderildi; fevkal rasimle darilfünun kütüphanesi. ne konuldu, Macarlar Türklere karşi muha- faza ettikleri muhabbet ve tevec- cübü bu kitapların iadesi müna- sebetile bir kat daha şevk ile izhar eylediler, Bundan sonra İstanbuldan bir talebe heyeti de Macar talebesini ziyarete Peşteye gitti. Bu da Ma- carlarda samimi tezahürlere yeni bir vesile oldu. Talebe heyeti ülemadan Süley- man efendinin riyasetinde i Ulemadan Mehmet efendi ile Suk. tani - Galatasaray lisesi - ikinci müdürü Mehmet efendi, Edirne mebusu Hüsnü, Basiret muharrir. lerinden Tevfik efendi, Sultani ve sair mektepler talebesinden Esat, Ali Rıza, Cevat, Şemseddin, | Reşat, Reşit, Ragıp, Hasan efendilerden mürekkepti. Bu heyet ie ta Macarislanin hu. | dudundan istikbal ve Peştede Ma- car talebe tarafından fevkalâde izaz ve ikram edilmişti, Macarlar şark buhrani hakkın- ini, Türklere olan te- bu talebe rinden daha kuvvetli bir surette de göstermek istediler. Macar parlâmentosu Rumeli daşlığı hukukunu bahşeylemek arzusunu izhar eyledi. Bu teklif zatı şahancce kabul olunarak iradeye iktiran eyledi ve keyfiyet sadaretten Süleyman pa- gaya tebliğ olundu. Macaristanı fethe giden Türk kahramanlarının kalplerde uyan- dırdıkları korku ile kiliselerde ça nan <Türk çanları» artık çoktan susmuş! Macar mültecileri meselesinde devleti aliyenin gösterdiği siyasi kahramanlığın kalplerinde bırak- tığı minnettarlık hatırasile Macar- lar şimdi Türklerin Ruslar elinde | zebun olmamasına dua ediyorlar. dıt (Arkası var) | İ miz tabakada... Akşaı ın edebi tefrikası: 36 PAT 19 Temmuz 1934 RON Bürkan Cahit Ve pek ehemmiyetsiz bir bi se nihayet verir gibi hafifçe rü gerip arkasına yaslanarak live elti: “ — Erkekler arasinda âşık olan- Böylelerini ak 'datmak bir tehlike değil, bilâki ondan daha fazla istifade etmek- tir. — Vakti, hali bozulan bir Kocayi da aldatmak böşle mi? — Bu vicdan meselesidir diye öeksiniz. Öyledir de. Böyle ko- casmın iyi zamanında sadakat gösterip darlık vaktinde alda: tan kadınları affetmem, Fakat bunu yapan kadınlara tahammül eden kocalara ne dersiniz. Bune lar âdeta aman karım benden ay- rılmasın da zarar yok, bir ada- mın metresi olsun , diyecek ka- dar erkeklikten çıkıyorlar. — Rezalet! — Tabii, Bir erkek ki, karısi- nin bükün bir günü bir bekârm ve yahut zengin adamın apartıma- ninda geçirdiğini yor. Ve sonra akşam karşılaştığı karısile oturup aile yem çocuğunu beraber seviyor ve bir saat evvel bir yabancinin ih- tiraslı hücumlarına bütün cinsi zevklerini verip boşalan o kadı. nın yanında geceliyor. Key — Ben kadınlığımla bundan nefret ederim. Böyle gurursuz, heyecansız, bu kadar duygusuz bir erkeğin karısı olmak me felâ- ket Yarabbi. Erkek değil hakiki bir ihaneti duymuş, hattâ ki çük bir hafiflikten şüphelenmiş olsa cinsi kıskançlık bütün isyan nını göstermelidir. Bunu yapmı” yan erkek hiç bir kadını tatmin edemez. Genç kadın. söylerken âdeta sinirleniyor, iyordu, Suat Rahmi iyi konuşan, tatli tatlı dinleten, İnce, kıvrak buluş- larla mevzuunu süslemesini bi genç kadının sohbetinden haşlan- muçtı, Bütün fikirlerine iştirak et- memekle beraber kanaat samimi olduğunu anlıyordu. Vaktin masıl geçtiğini bilmi yorlardı. Suat Rahmi onun bir sından istifade ederek sahte bak- 8, On ikiyi geçiyordu. Ayağa kalktı, — Sabah erken kalkacağım, Bu kadar oturduğumu biç bilmi- yorum, dedi. Sohbetiniz o kadar tatlı ki! — Dedikodu ettik değil mi? Yalnızlıktan. sıkılıyorum. Tasav- var ediniz ki konuşacak bir ar- kadaştan bile mahrumum. Sizin- le tanıştığıma o bunun için çok memnunum Suat bey. Delikanlı hürmetle elini uzat v5 — Bu kadar olsun hizmet ede- biliyorsam bahtiyarım Seviye har mumefendi. Hizmetçi çekilmişti, Genç kadın misafirini kapiya kadar geçirdi. Suat Rahmi ertesi gece yemek. ten sonra kendisini bekliyeceğini söyledi. Suat Rahmi o pazar mis Lid- yanı günü olduğunu az kal sın unutuyordu. Halbuki mister Grevs daha bir akşam evvel ona pazari hatırlatmıştı. Grews ailesi bir haftadanberi (Bebek) © ta şmmışlardı. Deniz ihtiyaci onlari her mevsim Boğazın bu güzel kö şesine çekiyordu. ç Suat Rehmi yazhanenin güne ük işlerine şöyle bir baktıktari ve muavini Muhsin beye talimat verdikten sonra öğle yemeğine yetişmek üzere bir otomobile atlı. yarak Bebeğe gi Grevs ailesi yazı, banyo me. simini Bebekle Hirar arasın büyük yalılardan birinde geçi yorlardı. Buradaki hayatları da Beyoğ. Yandaki hayatın eşi idi. Az eşya, geniş veranda, bez ve hasır kol- tuklar, Göze çarpacak başka hiç eşya yok. Suat Rahmi Boğazi eski yalısmı evvelce bilirdi. Yalının geniş antresinde bütün aile ve en yakın destlar onu hep beraber karşıladılar. Her taraf Göçek içinde idi, Suat Rahmi kendisini sıcak bi dostlukla karşılıyanların elleri sıkarken mister Greve ona takılı- in bu ğın bir maç var. Nasıl viski mü- sabakasma hazır mısın? Mis Lidyanın isim günü için hazırlanmış bali görünmüyordu. Her zamanki gibi ince beyaz bir keten elbise ve beyaz iskarpin- ler. Yalnız açik kumral saçları. Bin biraz daha itina ile tarandığı göze çarpıyor. Göğsünde henüz yaprakları aç- mamış bir beyaz gül var. Yarısı denize, rıhtıma doğru ileriliyen geniş amtrenin iç kıs mında baştanbaşa bir büfe ha- zarlanmıştı. Hep soğuk yemekler ve bur kö- seleri içinde yollar... İstiyenlerin rehniça yemeleri için kanatları açılmış büyük kapının yanlarına ve önüne küçük masalar ve basır koltuklar yerleştirilmiş. Mister Grevs biricik kızına isim ünü için her şeyden evvel sami- mi bir dostluk havası yaratmağa çalıştığı için kalabalık yoktu. Mis Lidya misafirleri arasındaki İngiliz. kızlarile konuşup gürken uzaktan gözüne ilişen Suat Rahmiye işaret etti. Deli- kanlı yaklaştığı zaman yanında kilere tanıttı: — Tenis şampiyonu. Onu mu- hakkak tanıyımız. Hem sizin komşunuzdur, zannederim. Mis Lidya evvelce Suat Rah- miye bahsettiği Modadaki ak baplarını tanıtıyordu. İüve ett — Suat bey müthiş bir sporeu- dur. Tavsiye ederim. Onunla bir setlik maç yapınız. Daha ilk ge- yimde anlarsınız. e — Mübalâğa etmeyiniz mis. Sonra mahçup olursunuz karış- mam. O rar etti — iddiami çürütmek için beni mahçup edecekseniz o başka. — Rica ederim. — O halde irbati güç değil, Akşama doğru matmazel Artolle bir single yaparsınız. Sonra ister- seniz bir de dable yaparız. Me raklı çok. Etrafına toplanmışlardı. Cevıl cıvıl konuşuyorlardı. Mister Greve bu gençlik gru- punu bir torpil gibi yardı. — Gevezeliğe daldınız.. Hay- di bakalım, Lidyanın şerefine bü- Feye. CArkası var))