17 Temmuz 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

17 Temmuz 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Temmuz 1934 AKŞAM AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN Yazan: “Romalı Kostantin (Istanbul) u tesis ettiği gün genç kadınlar kolayca koca bulurlar, gebeler sancısız çocuk doğururlarmış1., (Istanbul) salı günü mü tesis edilmişi Tabip o(Yorgios) Jüzettaya, gemideki sarsıntıyı kasten yani korsan Andiriyanın kaçmasına meydan vermek için yaptığını söylemişti. Yorgios (Andiriya) nın muvaffak olduğunu görünce Jü- Romalı o Kostantinden — O da iki ada arasında Pre- toriyenlerle dövüşürken bir genç kız delöletile düşman eline esir düşmekten kurtulmuş ve kaçmış- 4ı. İşte, tarih yürüyor. Sen aziz bir kadın olacaksın ve Kostanti- nin ahfadından olan Andiriya da onun kadar meşhur bir adam ola- cak, © Demiş Murat filika ile sahile inmişti. Gemide dı di, bir sessizlik va üzetta (Andiriya) yi kurtardı- Zindan dolayı çok memnun ve vicdanen müsterihti. Kendi tinden tanınmış bir adamı den kurtarmayı kocasına karşi bir ihanet telâkki etmiyozdu. Rum tabibi ile konuşuyorlardı. Yorgios genç kadını teselli — Sana bu vesile ile hatırlati ğim imparator Kostantinin hay: tından bahsedeceğim, dedi. An- diriyanın cedadını tanımanı iste- — düzetta, Yorgiosu meraklı dinli- Jordi — O zamanın hıristiyan mi »rihlerinden (Euzbe) in verdi- malümala göre, bir akşam Ro- mın civarında Maksanun telef | olduğu muharebenin — sonunda Kontantin grup eden güneşin ü: tünde parlak: bir salip işareti gö müştü. Bu salibin üzerinde: «Bu- nunla galebe edeceksin!» kelime- leri yazılıydı. O gece hazreti İsa rüyada Kostantine göründü ve bu üç kelimeyi tekrarladı reti harpte sancağının. üzerine koymasını emretti. Kostantin lebe ettikten sonra, kendisine muzafferiyet bahçetmiş olan Me- e İtaat etmiş ve İsa isminin ilk harfini alarak salip şeklinde bir Sancak yaplırmıştı. Kostantin © vakit hıristiyan değildi. Fakat hristiyanlara karşı himayekâr gö- rünüyordu. Validesi Elen bir fa- . Kos fantin, pederi gibi, hristiyan ol. mamakla beraber | hristiyanlığa çok mi Kostantinin düşmanlari olan Zarpta Maksans, şarkta Daça cs- ki Roma dini taraftarlarının mua- Hris- tiyanlar ise Kostantine taraftar görünüyorlar ve icabında yardım ediyorlardı. İ - Bu işa" kir aileden ve hristiyan venetlerine nail olmuşlardı. . Kostantin bu sancakla yaptığı ilk muharebede galebe temin edince askerlerinin kal- kanlrın Mesih namının ilk harf- azdırdı. run miğferi üz bütün Hattâ imparato- | indeki salip işa | retli tacını Bizanslılardan ele ge: | giren Fatih Sultan Mehmet bile bu taci sarayda hüsnü muhafa- za etmişti. Bizanslılar bu taca tık simli ve mucize nazarile bakarlar mi Tetrika No. 115 ve el süremezlerdi. Fatih İstanbula girince: «Til sım bozuldu. Mucize hristiyanlık- tan müslümanlığa geçti» demiş- ti. Kostantinin. hristiyanlığa bu kadar müsait göründüğü halde hristiyan olmi taassubun- 'dan değildi. Çünkü o, (Liçinyos) ile birlikte neşrettiği (Milân fer. manı) ile hristiyanlığın dini ka- dim ile müsavi olduğunu ilân et- mişti (313). Fermanda: «Herke- sin beğendiği dini kabul ve ayi nini serbssçe icra edebileceği ve din işlerinde hiç kimsenin kendi ü ü yola gi mekten menolunamıyacağı» bi ve kiliselerden zaptedilen emlâk ve saire tamamen inde olunmuş- tu. Bundan sonraki | senelerde Kostantin hristiyanlık lehinde ba- | zi kararlar da vermi müesseselerin pazar günü kaj Kostantin tarafından emredilmiş- ti. Pazar günü hristiyanlarca | rile, bir ki (yevmi uruç) ve mabudu şemse tapanlarca da (yevmi şems) ad- | dedilmekte idi. O gün çalışmak menolunmuştu. Hristiyanlar Kostantin tarafı: ni iltizam ve icabında yardım edince, Liçinyos. şarkta | hristi- yanların düşmanı olmuştu, bir taraftan kiliseleri kapatıyor, hris- tiyanlara işkence yapıyor, hris- tiyan memurları azlediyor, diğer | taraftan da Kostantini tehdide yel- teniyordu. Kostantin galebe ettik- | ten sonra, şarktaki hristiyanlara garp hristiyanlarına verdiği hu- | kuku verdi. Hristiyanlık impara- torluk mezhebi olmuştu. Bunun- la beraber eski mabutları da yık- Kostantin (325 | İznik ruhani meclisi mukarrera- tı) nı bütün hristiyanlarca riayet edilmesi lâzım gelen bir kanın haline koyarak dinde ikili tefrikayı kaldırdı. Fakat kendisi eski Roma dini. le alâkasını büsbütün kesemedi Putperestliğin alâmeti olan Pon- GF unvanını hi i yor, meskükât İiğe mahsus resim ve yazılar de- vam ediyordu. Kostantin şarkta ordusile galip gelince ken: mine izafetle yeni bir şehir kur- mak istemiş ve (Korndor) bilini muvafık bulmuştu. (Kos tantaniye) nin tesis merasimi işin. güneşin kavis bürcüne dahil ol- duğu gün (4 teşrinisani 326) in- tihap edilmişti (1). Evvelâ Yeni- şehir üzerinde Apollonun. tunç- tan yapılmış bir heykeli bulunan kırmızı somaki mermerden mur mak istememişti azzam bir sütun dikilmiş ve bu sütunun altına Romanın hâmisi olan (Palladium) un sağ eli nak- 11) Romalı Kostantin büyük hun lerdeki gelebesini, gerip bir tesadüf ese, Fi olarak teşrinizaninin ilk haftaanda. temin etmişti. (Yenisehir) $ tesis için de (4 teşrinitani - salı) gününü bekle isi, Halk güneşin kavis bülreine du bil olduğu bugünü Bütün insanlar için uğurlu sayıyorlardı. Gebeler o gün san- siz doğurur, evlenmek istiyen kadın lar kolaylıkla koca hukurlar ve © gün evlenenler mesut ve bahtiyar olurlardı. (Komantaniye)nin tesisi günü, Romalı lar ve daha sonra Bizanslılar tarafından her sene - şehrin Türklere geçtiği güne | Tiyatro müsahabeleri (Baş tarafı 5 inci sahifede) hıza tâbi olmıyabilir. Dünyayı, s€- Yir halinde göstermek mecburiye- tinde değillerdir. Onlar, dünyayı, eskisi gibi görmekle ikı Tiyatro, «yeni insan» göstermek- Ie mükelleftir, bunun için de yeni dekora mahkümdur. İster stilize edilmiş, ister realist, ister şairane olsum, dekor, bir ba- kışla göze çarpmalı ve çarpar garpmaz halkı kendine cezbetme- lidir. Fakat bu cazibe, piyesin ruhuna maküsen mütenasip olma- malıdır. Meselâ başbaşa biribiri- apan iki sevdalıyı, göz iş bir odada gö rürsek, aşkın mahremiyeti kaçar. Koca bir çöl, bir metre sahaya sıkıştırılırsa, seyretmek zevki kal maz, Bir metre sahayı, enginleş- tirmek lâzımdır. Bunu «Volpon» da gördük. Sahnenin ön kısmın. da, hem kanal, hem gondol, hem de iki evin içini gördük. Dekorun bir vasfı da, gözler için bir tablo olmasıdır. Sahne işıklarile, renklerile, elbiselerile, eşyalarile, eşhasın evza ve etv teşkil ederek, dimağı dinlendirmeli ve göze zevk vers melidir. Selâmi İzzet Radyo 17 Temmuz Salı İstanbul £'18,30-19 pik nesriyatı, 19-19,30 çocuklara mnanl (Mesut Ce emil bey), 19,30-21,20 Türk musiki meri siyatı (keman Reşat, tenbür Mest Ce sw, kanun Vecihe, Muzaffer, Vedia Re 30 hanmlar ve beyler). 21.20.2130 ajans ve bora haberleri, 21/30-22:30 slüdye caz ve tango orkestrası tarafın. dan dan musik (0414 m) — 10,15 orka ri Genlonik). 19.15 pâk (piyano), 20,15. hafif konser, 20.50 spor, 21,05 musiki | bahisleri, İZ plâk ile Vagner (Tristan) ve (İzol. de) isimli mumikili ra Bükreş (3645 m.) 9,05 Mot takımı, 20,45 plâk, 21,15 senfonik kon ser, 2215 senfanik konserin devamı, 23 haberler, 23,30 plâk, 1,25 Orutava- 45 Gilârmenik konser, 22 haberler, 23.15. Sehmmel könseri, 23.45 haberler Viyana (506,8 m.) — 20,55 opera nsikisi, 22,55 akşam konseri, 23,30 Baberler, 24 komser, | plik (etce mu- sikimi). 18 Temmuz Çarşamba İstanbul: 18,30 - 19 Fransızca ders, 19 - 19,50 Monolog Şehir tiyatronun. dan Muammer bey, | 19,30 - 21,20 Türk musiki meşriyatı (Mesir, Kuşen, Cevdet, Mustafa beyler, Vec'he, Sez iha hanımlar). 21,20 - 21,30 Ajans ve boran haberleri, 21,30 - 22,30 Or. kesira konseri karısık program, Nurul. lah Sevket bey tarafından kayanmi lenatonun methaline (ikbal) mabudesinin büyük de bir heykeli konmuştu, Memurların ve askerlerin bir kısmı Yenişehirde yani (Cons- tantinopolis) te henüz eski ma- butlara prestiş ediyorlardı, Kos- tantip bunları serbes bırakmıştı, Kostantaniyede büyük kiliseler inşa ediliyordu. Kudüste | hristi yanların itikadınca hazreti İsa- nın çarmıha gerildiği tepeyi tat- hir ettirmiş ve metfun oldi mahalde (Kammame) ve doğdu: ğu yerde de (Beytüllahın) kilise lerini yaptırtmıştı. Hattâ — imparatorun Elen bizzat bu inşaata nezaret etmek üzere Kudlüse gitmişti. İşte hazreti İsanın yabudiler tarafın- dan salbedildiği hakiki salip ef de bu tarihte meydana çi- validesi nin validesi buldu. Şimdiye ka- dar Kudüs piskoposları bu. sali- bin yerini bilmiyorlardı.» şeklin- de beyannameler neşri suretile edilmişti (Arkası var) ederler, Noter bir zarf uzatarak — İşte, hanımefendi, dedi. Sa- tilan köşkten hissenize düşen ra. Dört yüz lira tutuyor. Sattığı mıza yazık ettiniz, Şu sırada köşk almayı kim düşünür? Tamir edip kendiniz oturmalı idiniz. Genç kadın memmmiyetle ce- vap verdiz — Çok kalabalığız. Satıp işin işinden çıkmaktan başka çare yok- tu, Kardeşim bana hissemin an- cak iki yüz lira tutacağını söylü yordu. Ne iyi müşteri | bulmuşsu- muz! Neşide noterin yanindan pek keyifli ayrıldı. Sokakta neşeli me- şeli. yürüyor ve düşünüyordu. Uzun zamanlardanberi beslediği hulyayı artık hakikat haline kal. betmek imkânı hasıl olmuştu. güzel gümüşü Bilki satın alabilirdi Son zamanlarda onların da fieti gok düşmüştü, Neşide omuzunda bu muhayyel kürkün tatlı sıcaklı ğını şimdiden hissediyor, etrafın- daki dostlarının imrene imrene fakat belli etmeden bakıştıklarını gözlerinin önüne getiriyordu. Fakat mühim bir mesele vardı. Eline para geçtiğini Ruşene his- sellirmemek lâzımdı. Çünkü o her şeyi kendi tarafına yontmayı s€- ven erkeklerdendi. Ne kadar za- mandanberi eline bir para geçer- se güzel bir radyo alacağını si leyip durmuyor muydu? Ne lü- zumsuz bir masraf! Hem sonra radyoyu bahane edecek, Neşide geceleri sinemaya gitmek isteyin- ce, bilmem nerede bilmem ne kon- seri dinlemek için evden çıkmıya- caktı! Hem bundan başka yeni bir esvap yaptırmak istedi söylüyordu. Vakıa pantalonunun. dizleri parlamıştı amma... Evli bir adamın pantalonu elbette par- ardı. Ne Ruşeni almak vakti idi. Fakat çan- tasındaki dört yüz lira onu rahat- sız ediyordu. Bir an evvel eve gi dip ne olur ne olmaz parali bir yere saklamak lâzimdı. Onun için, o gün bankaya gitmekten vazgeçti, Ruşen bankanın kapisina çıkıp, ta etrafına bakarak Neşideyi gör- meyince yahat rahat bir iç çekti. Öğle yemeğini yemek için eve meden evvel biraz yalnız başına kalarak serin kunlılıkla di mek istiyordu. O sabah ne kadar vakalar olmuştu! Her şeyden ev. vel, muhaberatta çalışan küçük Be- dia hanım masasının üzerine kâğıt- ları korken defterlerin arkasından gizlice elini sıkmıştı, Sonra, Rıfkı ile Mısıra yolladıkları sigaraların | satışından iyi haberler. gelmiş, yüz lira kazanmıştı. Evleneli beş sene idi ve o za- mandanberi ilk defa olarak karı- sından habersiz eline yüz lira ge- giyordu. Bu paradan kimseye he- sap vermeğe mecbur değildi. Ce- bindeki gizli yüz lira onun kanına bir sıcaklık, içine bir neşe veriyor- du, Elini ceketinin üstünden cüz“ danına götürerek yokluyor, okşu- yordu. Radyo almak fikrinden tama- men vazgeçmişti. Bedia hanım ile bir kaç gün bir tarafa kaçamak yaparak dolaşmak ve gezmek Başbaşa ne hoş bir hayat idi. Ruşen bu hulyalar içinde me- sut, eve geldi. Neşide sofraya çi gek koyuyordu. Biribirlerinin yüze. lerine bakmağa cesaret edemiye-! yek el sıkıştılar. Her zamanki gibi, havaiyattan - konuşarak sofraya oturdular. © Ruşen zihnen pek meşgul ol masaydı Neşidenin halindeki gan rabete mutlaka dikkat ederdi. Ayni sebepten dolayı Neşide de; Ruşendeki gayri tabiiliği anlıya- mıyordu. Başını önüne eğmiş, ye- mek yiyordu. Halletmeğe mecbur olduğu me- sele çok zordu. Nereden para bulk duğunu izah etmeğe mecbur kak madan atın almak lâzım- dı. Kocsi bir şeyden şüphelene- cek, bu kürkü bir âşıkın hediye ettiğine ihtimal verecek olursa aile saadeti ortadan kalkardı. Kürkü akrabasından birinin hedi- ye ettiğini söylemek vardı. Fakat Ruşen için bunu tahkik ve kontrol etmek çok kolay olurdu. Ruşen de dalgındı. Sofrada ağır bir süküt hüküm sürüyordu. Ru- şen düşünüyordu: İki üç günlük bir gaybubeti nasıl izah etmeli? Tebdilihava dese, ne münasebet? Hem Neşide de beraber gelmeğe kalkmaz mıydı? Hal çaresini en iş buldu, Mudanyada zengin ve ihti- yar bir teyzesi bulunduğunu ha- tırladı, aksi bir ihtiyar idi. Ruşen ile hiç iyi geçinmezlerdi. Ne va- kittenberi (o dargındılar. Neşide Mudanyaya kadar bir gider de kürkü oradan avdette alırsa bum teyzesinin bir hediyesi diye gös- termek kabil olabilirdi. Ruşen için de tahkik imkânı bulunmazdı. — Şekerim, dedi, sıcaklardan bu apartımanda çok bunaldım, Mudanyaya kadar gidip şu Hati- <e teyzede bir kaç gün kalsam di- ma... Bana çok iyiliği var. Ken- disini pek ihmal ediyoruz, İçimde bir azap hissediyorum. il olmuştu. Arayıp ta bulamadığı nimeti Neşide kendisi temin edi- yordu. — Çok iyi düşündün, Neşide, dedi. Bu gibi şeyler ancak senin aklına gelir, Pırlanta gibi bir kal bin var doğrusu. Senin Hatice teyzeyi ben hiç sevmem amma... Mudanyaya gitmiş iken bari epeys cc kak. — Dört beş günde dönerim. — Nasıl istersen... Beni şünme, merak elme, Teyzeye kutu çikolata alayım da biraz key- elsin. Ne pisboğaz koca karı bilirsin ya? Gülüştüler, Şimdi evin içinde de- rin bir neşe ve samimiyet havasi esiyordu. z Sofradan kalktıkları zaman, Ne- şide Mısıra gönderilen si işini hatırladı. — Misir işi nasıl oldu? Haber bekliyordum? diye sordu. — Hiç, nafile, sorup ta derdi- mi tazeleme. Bugün cevap aldık. Bu buhran ile İnsan neye el atsa kuruyor... Ne ise, bereket versin ziyan etmedik. Onar lira kadar da bir kâr aldık. Ne ümitler besliyor duk, değil mi? Hikâyeci Osmanlı Bankasından: ilân Osmanlı Bankasının Galatade; Yenicami ve Beyoğlu devairi, Milli Bayram münasebetile cari “Temmuzun 23 ncü pazartesi günü. kapalı bulunacaktır. dü- ralar,

Bu sayıdan diğer sayfalar: