Yazan: SULEYMAN KÂNI Cevdet paşanın adam yetiştirmek hakkında bir mütaleası | Abdülkamit (masin ittifaki Rus- ya ile harp maddesi Umumun bu emeli üzerinedir. “tan Murat taraftarlığı necektir.) Yolunda içli, dışlı telkinat kar- şısında kala, kala Rusya ile has bin kendi saltanat menafiine uy- olmuştu. Halk muharebe ile uğraşarak baş- yun düşeceğine kani ka şeyler düşünemiyecekti! Hele bir de galebe çalı decekti! Bu mülâhazalarla Petersburga elçi gönderilmek tedbirine ehem- miyet verilmedi. Günler geçirildi. El altından yaptığı bu teklifin bi- © le devleti aliyece ihmal görmesi Rusyaya ağır geldi. “ Devleti aliyenin neşredilen ka- nunu esasiyi tatbile geçerek mec- Tisi mebusanı içtimaa davet etme- si İngiltere kabinesi üstünde iyi bir tesir yapmaktan hali kalma- mış, İngiltere hükümeti İstanbula elçisini inde eyliyeceğini bildir- mişti. (20 mart 1877). Londra protokolu tersane kon- feransınn şartlarmı. bir derece daha tahfif eylemişti. Bu protokol ile Rusyanın bir notası Babrâliye, 3 nisan 1877 de tebliğ olundu. Abdülhamit bunu mebusan meclisine tevdi etti. Mebusan meclisi 9 nisanda Av- tekliflerinin kabule lar bu cevabı pek mü- #eazzimane buldular. (Böyle cevap vermek için devleti dünyanın en kuvvetli bir devleti olmalı idi!) diyenler oldu. is muahedesi Osmanlı dev. letile Avrupanın büyük devletle- rinden biri arasında bir ihtilâf karsa bunu halleylemek üzere Zer devletlerin dostane tevasıutta de bir semere hasıl olmadı. 1856 senesinin güzel günleri ar- tik uzaklaşmış, Avrupa bu taah- terviç edilmi yecek olursa halk arasında Sul kuvvetle” ya İsut hiç olmazsa netiçede münasip şartlarla bir müsalâha aktine mu- vaffakıyet hasıl olursa artık: sal tanatı sarsılmaz bir kuyyet kesbe. — AKŞAM EE Teretme, iktibas hakkı mahfuzdur — Mukaddema devletin harici iş- leri Fenerli Rum beylerinin elle- rinde iken Rum fitretinde devle- tin Rumlar hakkında emniyeti münselip oldu; Sultan Mahmut Rum tercümanlarının istihdamını menetti; Babiâlide açtığı tercü- me odasında hep islâmdan tercü- man ve mütercimler yetiştirdi. Yetiştiğimiz zamanlarda hari- ciye nezareti dairesinin memur ve halifeleri hep müslümandı. Tercü- me odasında yalnız Sarafin na- mında bir hristiyan hülefaya ho- calık ederdi; bir de Maroni müter- cim vardı. Bu ikisinden başka Ba- b:âlide hıristiyan memur yoktu. Vakıa Reşit paşanın Agop ma- mında bir fransızca serkâtibi var ise de kendi dairesi halkından s yalırdı; değildi. Reşit paşa Sultan Mahmut za- manında görmüş olduğu usulü ta- mamile muhafaza etmişti. Onun yerine Âli paşa geçtikten sonra Babiâlinin resmi memuru Ermenilere ziyade itibar etti. Ha- | riciye nezaretinde teşkil olunan. tahrirat hariciye odasına Ermeni- leri doldurdu. Ermeniler de yavaş yavaş müs- lüman efendileri, hattâ devlete sadik Ermeni memurları bile bi- ver takrip ile defettiler. Yeniden odaya alınacak efen- dileri hep kendi fikirlerine mu fik Ermenilerden aldılar. Hari- ciye dairesinin nazik işleri hep Ermeniler elinde kaldı. İşte bu seyyiatı Âli paşa tesis €dip gitmiştir. Öyle görünüyordu ki Ali paşa müslümanlardan hariciye işlerine aşina adamlar yetişirse kendisine rakip olurlar diye korkuyordu. Müslümanların Âli paşa hak kında buğzu adavetlerine başlı. ca bir sebep te devletin ruhu me- sabesinde olan politika ve harici. ye işlerinde Ermenileri istihdam eylemesidir. Fuat paşa kayıtsız bir adamdı. Reşit paşanın ikbal vaktinde ona güzel muavonet eylediği gibi Âli paşaya refakati günlerinde de ona üyardı. Lâkin yetişecek adamla rın yolunu vurmak tekellüfüne dahi girmez, belki tabii bir fırsat SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Tetrika No. 320 Bu sefaret ise daima Reşit paşa aleyhine işlerdi. Fuat paşa ametçi iken Mahmut Nedim bey mektupçu idi. Geceleri daima hembezmi sohbet olurlardı. Fuat paşa dirayet ve malüma- | tile ileriledi; Ali paşa ile atbaşi | beraber gitmeğe başladı. Mahmut Nedim bey ise o ikti darda olmadıktan başka pek mü- televvin bir zattı, Reşit paşa bir gün Mahmut Ne- 'dim beyin tavır ve mişvarından canı sıkılarak: — Bizim mektupçu bey sabuna benzer, Amma ne el yunmağa ya- rar; ne de çamaşır yıkamağal Demişti, Mahmut Nedim bey terakki | edemiyerek hariciye müsteşarlı. ğında kaldı; dilgir oldu. Frans sefareti Reşit paşa aleyhine dü- şünce bundan Reşit paşanın ik- balden sukutunu anladı. Rıza pa- şa koluna semer devirdi!) Cevdet paşa kendi yetiştiği de- Virdeki gidişten işte böyle bahse- diyor. O tam kemale erdiği sırada ar- kadan yetişenlerin Abdülhamit devrinde kendisinden yüksek ma- kamlara çıktıklarını gördü. Abdülhamit saltanatının ilk on senesinde Hayreddin, Sait, Kâmil paşalar gibi malidut bazı zevatı sadarete kadar ileri çekmiş, bun- dan sonra yüksek makamlara ye- tiştirdiklerinin adedi. artmıştır. Fakat Abdülhamit bir kere bir makama lâyık ve münasip gör düklerini kendisince pek büyük icap ve zaruret olmadıkça değiş tirmekten hoşlanmazdı. Bunun içindir ki sadarette teb- dil akçesi gibi kullandığı Sait pa- sadan başka bu makamda Kâmil, Cevat, Halil Rifat, Ferit paşalar, meşihatte Cemaleddin efendi, se- raskerlikte Ali Saip ve Rıza, bah- riyede Hüseyin Hüsnü, hariciye- de Kürt Sait ve Tevfik, dahiliye. de Münir ve Memduh, adliyede Cevdet, Rıza Abilürrahman, ma- arifte Mustafa, Münif, Zühtü; zi Taatte Selim Melhame, Tophane müşüriyetinde Zeki paşalar, ba- ziları nelerce, kaldılar. “Akşam, ın edebi defrikası PAT Hayatta çalışan insanın me #aisine karşı mesut ve temiz bir ömür sürmek hakkı idi, İşte bu haktan onlar daha iyi istifade ediyorlardı. Onlar çalışma saat- lerini, istirahat zamanlarmı, me- sai şekillerini sırf ecnebilerle te- mas sayesinde bizden ayırmış- lardı, Türk irki çok | çalışiyor, çok yoruluyor, hayatıni vaktinden ev vel israf ediyordu. İntizamsız ça- lışma ona az kazanç, yorucu eğ- lence ve tehlikeli bir istikbal ha- zarlıyordu. Halbuki zekâ ve istidat nokta- sindan kendine göre çok geri olan Türkten başka unsurlar teknik bilgileri ve Avrupai çalışma me- totları ile daha çok kazanıyor ve çok daha iyi yaşıyorlardı. Veznedar Hamayak Torkum- yan Harbiyedeki katolik ermeni mektebinde okumuş, sonra tica ret âlemine gündelikçi bir çırak olarak girmi Serbes çalışma hayatında bir çok işlere girip çıkmış, fırsatlar- dan istifade etmiş, daima ecnebi muhitinde, onların içlerinde ve dışlarmda yaşamış, ırki noksan- ları kalmakla beraber hayatıni tamamile onlara benzetebilmişti. Bugün rahat, güzel bir apart manda oturuyor, ve çocuklarını da gi ve yetiştiriyordu, Hayatını kurmuş, yarına em: niyetle bakan bir adam. Hem öy- le bir adam ki yaşadığı memleke- tin hisleri, hareketleri ve heye- canları ile rabıtası yok. Bu top- rağa yalnız "kesesi ve boğazı ile bağlı... O kadar ki ona rahatını veren, © portfi dolduran, evinde saadetini ve sükünetini temin eden memlekete borcunu vermekten bile kaçıyor. Bunlar haymatloz değil, koz- mopolit değil, Sırf tarihin beş altı yüz yillik devrini dolduran Os manlı teşkilâtınm doğurduğu bir smif. Şüphesiz ki ağı ırkın mah- lükları meselâ Amerikada, İng terede vardır. Onlar oralarda da hummalı ve Getin rekabetli âlemde yaşamak imkânını bulur yorlar. Fakat © memleketlere karşı ne sinsi bir adavetleri, ne aşikâr bir düşmanlıkları var. Bi- lâkis onlarla beraber yaşadıkla- rı, onların havasında teneffüs et- tikleri için hattâ göğüsleri kaba- riyor ve o memleketlerin nizam- larına yerlilerden daha sıkı bir sadakatle bağlanmışlardır. Suat Rahmi bunun sebebini fi- Birhan Cahit RON patlıktan başka asıl hâkimiyetini de hissetiirebilecekti, Uzun harp vee mücadele yılla” ri Türk arkanı bu hayati davayı benimsemekte uzak bırakmıştı, Memlekete gelen her cenebi derhal kendine en yakın muhiti, Türkten gayri unsurların cemiye- tini buluyor, yaşıyor, onların aş yor ve asıl Türki hesinden, onların havasında zaviyesinde görüyordu. Bu inkilâp yapmış bir memleket için me kadar zararli idi. İşte bugün, hin en azametli bir hareketini halketmiş olduğu halde onun ma- masını en yakın eenebilere an- latmakta güçlük çe Başımızda cenk Turumuzu okşıyan hâkim rüzgâ- rı estiği memlekette bütün bir maziyi yıkan derin bir inkılâp hamlesi yapıldığı halde içimiz- deki ecnebilere bile hakkımızda eski telâkkilerini değiştirtemiyor- duk. Bunun mesuliyetini yalnız dü- ne ve dünkülere yükletmekte mı na yoktur. Ve bu mesuliyeti tari- he bıraksak ta kendimizi kur tarmış olamazdık. Madem ki is lâ, mücadele ve zaferden son. ra ortaya derli toplu bir yeni Türkiye çıkmıştı ve Madem Xi rılmuşta. öre itiyatlarımızı, dü- dünden meli idik. Yabancı unsurlara Türkün yalnız bir kahraman de- Bil, bugünün medeni hayatına her noktada ayak uyduran insan olduğunu da anlatmalı Mister (Grevs) in kücük bi Cümlesi Suat Rahminin kafasını uzun zaman yordu. Ve o gece erken yattı. Üç gündenberi sevdiği arkada- şından bir haber yoktu. Fakat Suzt Rahmi son akşam klüpten dönerken meşhur otomo- bilin apartmanın önünden uzak- aştığını gördü. Her halde ma- denci Hulüsi bey gelmiş olacaktı. Suat Rahmi para kuvvetle genç ve güzel kadınları âdetâ ki- ralıyan bu çeşit erkeklere çok kı- zayordu. İstanbulda madenci Hulüsi bey, gibi bir çokları vardı. Hattâ bazıları böyle çapkınlığı güzelliği ile âdeta piyasada bir nevi kontenjan malı gibi kıymet- li görünüyor ve elden ele gezi hüdünü çoktan unutmuştu. elverirse yardım dahi ederdi. Sultan Hamit Hicaz viâyetimi |, tai Kabe bamın seksini | yarardı Ruslar muhasnmatı açtılar. Bu- | © Fuat paşanın kayıtsızlığı hususi | Osman ve Ahmet Ratip paşalara | SÜ ALANIM Bu kadınlara ait maceralar na yanlız Londra kabinesi itiraz | hayatında ve işlerinde de kendisini | dördüncü orduyu Zeki paşaya has L söylenip duruyordu. yetten çok aşağı olduklarında bu: luyordu. Mançesterde yerleşen Harput- gayret ederse etsin kültür yolun. lu bir ermeni silesi ne kadar da mubitinin seviyesine yüksele- | Ve çok çık bir kiyafele genç miyor ve bu itibarla daima Yu: | pad göründü. karının hâkim tesirinde kalıyordu. ğ etti. Rusyanın bu hareketile ken- disini Avrupa konserinin haricine attığını bildirdi. Fakat onun da bu şiddeti çok devam etmedi. Rusya | ma ile çıkmış olduğundan kendi ile muharebeye tutuşmaktan ise | sinde bu hastalığın mevcudiyetini muharebenin İngilterenin menfa- | bilirdi; bu hastalığın başlıca ilâcı atlerine sekte iras etmemesini ta“ | ise telâş etmemek, her hususta ka- kılmış gibi idi. © (Arkası var) «Seviye» de bunlardan biri idi. Merdivenleri çıkıyordu. Seviyenin dairesinin önüne gel- mişti, Birdenbire kapı açıldı. gösterirdi. Buna bir sebep te ken- kalp de pederinden mevrus hastalığı idi. O tibbiyeden i ote üni 2 Ğİ SENELİK 1400 kuruş 2700 Neşeli bir tavırla elini uzati ipe lin emeğe kendini mec. | yılan azade oarak yaşamak sl. | geek gop ve 20 Medeni varlık, hara kavveti, | Mefa bireyine elinin Gördü vd masile o da hiç bir şeyi kaydet. İİ SAYLIK 200 : 800 > sültür hâkimiyeti, silah kuvveti |. , çoemiz ecelin. Ker, savaş topları alabil vi JAYLIK 180 >» — ibi bir zaman için kendini ös. | vUZU hiç göreceğiniz gelmedi mi © eümbündüyordu! Kerim müharcbösinden sonra İİ Posta iade deni almaj e yi KE Ee Mammmatik kabanı Mal Adam yetiştirme! Cevdet paşa Abdülhamide beş defter halinde takdim ettiği ma- ruzatın bir yerinde şu mütaleayi irat eyler: (Reşit paşa devlete pek çok “adamı yetiştirdi. Âli paşa ise adam irmek şöyle dursun, (yetişe- yen "ğek adamların yollarını vuruyor) “diye halk arasında matun oldu. devleti aliye Avrupa devletlerin. den sayıldı; Arrupa hukukuna nail oldu, Fakat İstanbulda İngiliz Fransız elçileri nüfuz yarışına çık- tılar, Reşit paşa eskisi gibi İngiliz politikasında devam, Âli ve Fuat paşalar Fransız politikasını ilti- zam ektiler, Rıza paşa da Fransız sefaretile münasebette bulunurdu. Kuruşluk pul göndermek lüzumdr Foblalahır : 9 — Razıhızır 5 7 5 lmcak Cüvep Oğle İkiodi Akşam Yam Ebat 9Ml 489 9 AZ 1615 1940 2 Babali civan teren bir hâkimiyet değildi, O dev gibi, silindir gibi ezen ve yu- tan devamlı, sürekli bir zaferdi. Öz Türk cemiyeti mutlak ben- liğini başka unsurlara hâkim kı mak için cevherindeki kabili taktirde ilk bakışta kendisinden yüksek gibi görünen bu Farkı ka- bir haber bile gönderemedim. Bu akşam misafiriniz var mı? Suat Rahmi başını salladı: — Hayır. — O halde sizi yemeğe bekli- yebilir miyim? Biraz evvel otomobille wzaki laşan madencinin mağrur ve mahmur başı Suat Rahminin göz” lerinde tekrar yaşadı. (Arkasi var)