Sahife 9 CAKDENİZDE TÜRK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN Yazan: “Şu Sinan paşanın yaptığını gördün mü, ağacığım? Muradı uzaklara atarak, (Jüzetta) yı kendi konağına getirmiş..!,, Muradın evihe giren muhafız- İar evde hizmetçiden başka bir kimse olmadığını görerek telâşla bahçeye indiler. Ve arabanın ya- ina sokuldular: — Evde kimseler yok, beyim! Karaman beyi kaşlarını çatarak sordu: — Her tarafı aradınız mı? — Aramadık bir yer bırakma- dik, beyim! — Yatak odasini Oraya da baktık.. Yerde se- bir yatak va ipekli bir örtü seril İbrahim bey hizmetçi kadini Yanına çağırmış zil Ve üzerinde — Jüzetta nerede? Diyerek ihtiyarın koluna vurdu. Hizmetçi kadın boynunu büktü: — Üç gündür eve gelmiyor, pa- şam! Nerede olduğnu bilmiyorum. — Murat gittikten sonra, hiç €ve gelmedi mi? — Hayır.. Bir gün Murat beyle beraber gittiler.. Galiba Edirne- kapı tarafında bir arkadaşının evine götürdü. — Bu arkadaşin kim olduğunu biliyor musun? yır... Sadece (Sinan) di- ye bir isim geçiyordu amma... Kim olduğunu, ne iş gördüğünü bilmi- “yorum. 4 ibrahim bey sakalıni eline ala- Fak düşünmeğe başladı. — Sinan ha..! Demek ki Murat karısını Sinan paşadan başka bir kimseye emniyet edemedi. Pekâlâ! Ve ihtiyar kadının yakasını bi- | raktı, — Haydi, gir içeriye! Karaman beyinin cani çok si- kılmıştı. Muradın bu kadar ranacağını tahmin etmiyordu. — Senin de alacağın olsun, Si- han paşa! Diye mırıldanarak, bağırdı: * — Dön geriye... iyatlı dav- arabacıya Karaman beyinin mis kokulu 1, ipekli entarileri.. hi tün hazırlıkları boşa git- ibrahim bey o gün saraya dö- ner dönmez doğruca Cafer ağanın odasma uğradı: — Gördün mü kurnaz tilki 'dedi - Güzelim kızı ne yapıp yap- &, evine all Cafer ağa birdenbire mıştır yaşala- — Hangi kurnaz tilkiden bah- | “sediyorsun, beyim? Diyerek ayağa kalktı. man beyine yer gösterdi. İbrahim bey yağlı sakalını gir tarağı ile tarıyarak anlatmağa şladı — Sinan paşa (Jüzetta) yı ken- “di evine atlalmağa muvaffak ol- mu. Ben padişaha: (Sinan paşa kaptanı deryalığa lâyık bir adam değildir!) dedim de sen bile ba- pa kızmıştın.. Biliyor musun? Cafer ağa iri dudaklarını kini. — Sinan paşadan her şey ümit Muradın karısını Kara- “edilir amma. i ummazdım. onun evine götür — Padişahın etrafında ibi saman altından su yürüten- € iy yi J Tefrika No. 84 ler pek Alacağı olsun pa: şanın. — Bu kadına Muradın nikâhlı karısı diyorlar, beyim! sen arabacımı çağır, sor? — Aman beyim, yalan si cek değilsin ya! Ben size rım. Fakat, Sinan paşa padi Muradın karısından bahsederken, kulağımla duydum: (ötekinin be- | Tikinin Iâfına bakraayınız, şevket- lim! Bu kadın Muradın nikâhlı, meşru zevcesidir ve çok namuslu bir keferedir!) demi; — Yalan... Hepsi yalan, Sinan paşa bu kadına göz koymuş. Mu- radı Marmaraya savmasının. bebini şimdi anladın ya! (üzet- ta) yı kendi evine atlatmak için kurulmuş bir dolap. Harem ağası hayretten hayrete düşüyordu: — Aman yarabbi! Dünya ter sine dönüyor galiba!.. Sinan pa; nin bu kadın kadar torunları var- dır. Kendisine padişahın da hal kın da teveccüh ve muhabbeti var, Herkes kendisini sever. Muradın karısma veya odalığına göz koy- ması doğrusu şaşılacak şey. ibrahim bey Cafer ağanın ku- ağına eğildi: imdi beni dinle, ağacığı ne yapıp yapacaksın., Pa- şaha bir an evvel açacaksın! | — Açmak bir şey değil amma. Ya aslı çıkmazsa..? — Kabil değil, Çağır, sor diyo- yum sana! Dört muhafız ve araba- «1 bu hadiseye şahittir. Onlardan da bahsedersin! Yalnız bu mese- leyi benden işittiğini söyleme! Çünkü padişah, alej hinde kasten söz söylediğime za- hip olur ve sözüne inanmaz. Bu meseleyi hariçten duyduğunu söy- lersin! Böyle ahlâksız ve kadın düşkünü bir adama devletin do- nanmasını nasıl teslim ettiğini söy- inan paşı ersin! — Padişah bana kızmaz mi acaba — Canım ağacığım! Sultan Be- yazıt seni sevdiği kadar beni sev. se, İstanbulu baştanbaşa satın alır ve Türkiyede ikinci bir. padişah gibi yaşardım. Padişah senin sö- zünden dışarıya çıkar mı hiç...? Arabın kolları kabarmıştı, Bu sözleri işittikçe, oturduğu yerde kabarıyor, böbürle- — Sahi padişahımız beni çok sever amma, benim gözüm tok. Fakat şu Sinan paşa aklıma gel dikçe hiddetleniyorum. Ne olursa efendimize ar. olsun, bu rezaleti etmeden duramıyacağım. Bana müsaade, beyim. | (Arkası var) Staviski meselesi ve M. Ghautemps. Paris 14 (A.A.) — Bazı gaze- | telerin eski başvekil ve dahiliye | nazırı M. Chautempsı Staviski hadisesile methaldar göstermeyi istihdaf eden neşriyatı. üzerine mumaileyh parlemento tahkikat komisyonuna bir mektup yazarak kendisinin en kısa bir işinde istimamı istemiştir. lerinin sında oturan genç kıza seslendi — Semahat hanım. Evlenecek göftlerin listesini doldurdunuz mu?, — Dolduruyorum efendim. ” — Aman biraz çabuk olun. Malüm ya yarın perşembe... kâh günü, Sonra iki ayağımız bir pabuca girer alimallah... Semahat hanım harıl harıl ça- lışmağa başladı. Önündeki liste- ye birer birer evlenecek çiflerin isimlerini, Yaşlarını, ne iş yap- tıklarını cızır cızır yazıyordu. Çalışkan bir kızdı. Dairede herkes ondan memnundu. Fakat bir müddettenberi Semahat ha numa bir dalgınlık gelmişti. Hele evlenenleri büyük deftere geçi- rirken, yahut üç ayda bir kıyılan mikâhların listesini çıkarırken da- hp dalıp gidiyordu. Bunun sebebi vardı. Semahat hanım tam 25 yaşına girmiş, hâ- ii kendisini bir istiyen çıkmı şt, Halbuki o şimdiye kadı kaç bin çiftin evleneceğini, kaç bin! göpün çatıldığını büyük deftere kaydetmişti, Her hafta tanıdıklarının bir iki- si evlenme salonuna giriyorlar Yeşil çuhalı büyük masanın ne heyecan içinde oturuyorlardı Bir kaç dakika sonra neşeli, me- sut iskemleden kalktıkları zaman. gözlerinin içi gülüyordu. Acaba Semahat hanıma da sıra gelmiyecek mi idi?, O yalnız böyle hayatının s0- nuna kadar sadece evlenenlerin , yaşlarını, işlerini, güç- lerini yazmakla mı vakit geçire- Nikâh masasına bu kadar yakın, nikâh masasının hemen yanıba- şında olduğu halde evleneme- mek!... Semahat hanım kendisini her gün türlü türlü yemek pişirdiği halde bütün bu nefis şeyler için: de aç kalmağa mahküm bir ahçıya ordu. Bazan büsbütün da- yordu. O zaman hayalinde âmi- ri, ihtiyar nikâh memuru yanına | Nikâh iskemlesine buyurmaz mısınız?, diye soruyor. du. O da nikâh iskemlesine otu- ruyordu. Yanındaki iskemelye pe-| işahının küçük oğluna ben ziyen tığ gibi bir delikanlı otu- ruyordu. Nikâh memuru soruyor- duz — Kızım sen bu genci zevçliğe kabul ediyor musun? Heyecan içinde fısıldıyordu: — Evet... Fakat tem bu tatlı rüyanın ara- sında nikâh memurunun sert sesi işidiliyordu: — Semahat hanım. Gene dak dınız... Oradan mareken kaplı bir evlenme cüzdanı getiriniz de dok duralım Birdenbire silkinerek tatlı rü- yasından uyanıyor, kendi kendine fısıldıyordu: Acaba bugünler ne zaman gelecek?.. Ve bütün bunların arasında bir yandan da âl istediği maro- ken kaplı defteri arıyordu. Ah bu mareken kaplı nikâh cüzdanla Bu şık kaplı küçücük defter. ler geceleri onun rüyalarına giri- yordu, Bazan evlenmek dairesine er- kenden, âmirinden çok evvel ge- başka kimse bulunmazdı. Hemen evlenme salonuna girer, nikâh kı- yilırken genç kızların, kadınların oturdukları iskemleye yan gelir- di. Oturduğu bu maroken kaplı iskemle ona sanki sevgilisinin di- zinde oturuyormuş gibi tatlı bir heyecan verirdi. Bundan sonra ni- kâh memurunun kalın sesini tek- lit ederek kendi kendine sorardı: — Kızım... Semahat Kanım. Siz bu beyi kocalığa kabul edi- yor musunuz?, Sanki nazlanıyormuş, müstak- bel kocasını beğenmiyormuş gibi bir hareket yaptıktan sonra ken- | di ince sesile: — Evet... Kabul ediyorum... derdi, Tekrar sesini kalınlaştırıp, ni- kâh memurunu taklit ederek: — O halde nikâhınızı kıyıyo- rum, sizi İstanbul belediye reisi namına evlendiriyorum. Lütfen kararı imza ediniz. İnce sesle: — Peki imza dim... Kalın sesle: — Sizi tebrik ederim efendim. Saadetler temenni ederim. İnce sesle: — Teşekkür ederim memur bey. Ve güya memurun tebrik için uzattığı eli sıkıyormuş gibi he- yecandan alev alev yanan avu- .cunu boşluğa doğru uzatıyordu. Bazan nikâh kararını imzalıyor- muş gibi önündeki kâğıda kosko- caman bir «Semahat» imzası atardı Lâkin arasira fena tesadüfler olur, Semahat hanım kendi ni- kâhını kendisi kıydıktan sonra karşısında görünmiyen muhay- yel nikâh memuruun elini sikar- ken kapı açılır içeriye ya hade- me, ya hakiki nikâh memuru gi- rerdi. İşte o zaman hemen vazi- ,yetini değiştirir, sanki masanın üstünde bir şeyler arıyormuş gi bi bir hal alırdı, Masasının ba şına geçerken içinden: — Acaba o gün gelecek mi?.. diye kendi kendine sorardı. edeyim efen- Ve nihayet Semahat o günün yaklaştığını anladı. Bir haftadan- beri daire koridorlarda bir genç peyda olmuştu. Yakışıklı şık bir gençti. Koridorda, bilhassa Se- mahatın oturduğu odanın açık kaz pısı önünde dolaşıyordu. Yaz ol- duğu için Semahatın oturduğu odanın kapısı daima açık durur. du. Genç adam bu kapının önüne ce durümsar, Semahata uzun içli içli ba- & kardı. Bir kaç kere koridorda karşı- laşmışlardı. Genç adam evvelâ ona doğru yaklaşmış, kıpkırmızı ol- muş, gözlerini yere indirerek uzalşlaşmıştı.. Bir hafta içinde böye heyecanlı bir kaç karşılaş- ma olmuştu. Delikanlı Semahati görünce kından biç bir şey söyliyemiz yordu. Nihayet bir gün öğle ta- linde Semahat dairede kalmış tı, Sefertası içinde getirdiği ye- tekbaşına yiyordu. İçeriye o genç süzüldü. Sema: hat yemeğinden gözlerini kaldır. dı. Gözgöze geldikleri zaman meçhul delikanlı gene kıpkırmızı oldu. Hiç bir şey söylemeden Se- mahatin masasının başına pembe derin derin Radyo 934 cumartesi 7 latanbul 18,30-19 fransızca ders, 194 19,30 plik nepriyatı, 19,30-21. “Tüne, ye riyal (Fahir hanın, Bee, ey, Safiye hanım, Refik bey), 21-21.31 Ezra Şeh bey tartmdar Yanlama 21,30-22,30 orkestrn konseri, ari Pre (0202 m) — 20 lk m sahabe, 20,35 opera musikisi, 32 or! kenira, 23,15 plâk, 23,30 orkestra Budapeşte (550,5 m.) — 19 dane musikisi, 20 plâk, 21 Viyanadan maz kil, 23.10 konser, 23,40 dans musik 24115 çiğan takımı, Roma (420.6 m.) — 18,10 konser, | muhtelif, 21,45 birer perdelik iki musa hali temsil. Viyana (506,8 m) — 20 kop pakli, 2245 haberler, 23,05 Heleç takımı Perakendeci ve toptancı Ankara 13 — Maliye vekâleti maddelerden alınacak kanununun telgrafla yaptığı tamimden sonra gene yanlış tatbik edildiğini müş ve yeni bir tebligat hazırla- mıştır, Bu tebligata göre hariçten toptan ithal ederek malı denk ve sandıkla satanlar toptancı, ki- lo ve metre ile satanlar ise pera- kendeci Muallim aranıyor. Ankara'da Türk Maarif cemi- yeti ile hususi bizim mektebin rt inkara gireli Lr Fen bilgisi, Riyaziye dersleri olmt> Yankı pipe elli seyi mani alınacaktır. o Muallimlik evsafını baiz olanların vesaiki ile birlikte Ankara'da Türk Maarif Cemiyeti Umumi merkezine müracaatları, Zayi — Bir zarf içinde maki param ile mafıs tezkeremi zayl eyledim. Diğerini, çıkartacağımdan eski arap harflerile clan nlfus İezkeremin. hükmü olmayacağı ilân olunur. Ortaköy da sakin, posia memurluğundan miz. kat İL. Ziya, li Falk Sabri HAYVANLAR ALEMİ Bu meraklı, eğlenceli kitabı okudunuz mu? Piyeti a ra için posta Feryerde 150 mi kuruştur. “Tevzi ve satış morkozi yalaız: AKŞAM KITAPHANE Semahat derhal zarfı yırttız «Muhterem kâtibe hanım, Bendeniz çok mahçup bir gen cim, Bir hanımla evlenmek isti , yoruz, Fakat bu ii muamele sini hiç bilmiyorum. Şimdiye kar dar mahçubiyetimden © evlen” mek» kelimesini başkalarının yas nında ağzıma alamıyorum. Utan: gaçlığımın derecesini tasavvur bun yurun, Gerek bu derees mahçubi- Yetim, ve gerek konuşamıyacak derecede kekeme olmaklığım niz kâh dairesinde derdimi anlatma- ma mâni oldu. En muvafık ola” rak sizi buldum. Size işimden bahsedecektim. Bir kaç kere kar, şılaştık, Fakat mahçubiyetten lim büsbütün ağırlaştı, hiç konu. şamadım. . Yanınızdan kaçtım. Şimdi memur hanım. Bendeniz. evvelâ nereye ve nasıl mü edeceğim, Sizin delâleti ederim, Eğer bizi evlendirirseniz iki gencin kayır duasını almış Bendeniz yarin gene Bir yıldız | olursunuz. bir mektup uzattı, Kendi bir şey) uğrıyacağım.»