Yazan: SULEYMAN KÂNI Mithat paşa Avrupada memleket için çalışıyor, fakat yazdıklarına Istanbulda kulak asmıyorlar Mithat paşa kendisine ailesi ef- radile görüşmesine ve yanma bir kaç kat çamaşır almasına bile meydan verilmiyecek derecede şiddetle yapılan muamelenin İs- tanbulda mutlaka bir gürültü çıka- Facağına ihtimal veriyordu. Ça- makkaleden geçerken kendisini ziyarete gelen mutasarrıfa İstan. buldan haber sormuştu, fakat pa- dişahin güya kanunu" esasiye i mat ile hürriyete ve kanunu esasi- ye vurduğu darbenin hiç detli aksülümel uyandırmadığını esefle anladı. İzzeddin vapuru ikinci sadareti ancak 49 gün süren Mithat paşayı İtalyanın Brendizi limanına çi- kardı. Mithat paşanın. taraftarlarının bir suikastından korkan Abdülha- midin Yıldız köşküne çekilmesi, kendisini muhafaza altına almağa teşebbüsü bundan sonradır. Mithat paşa kanunu esasinin 113 üncü maddesine istinaden pa dişah tarafından ihat edilince kim- sede emniyet kalmadı. Vükelâ mansıplarında. devam. etmenin çaresini saraya müdave- 'mette, padişahın ve etrafındakile- Fin meram ve arzularına. hizmet eylemekte görmeğe başladılar. Mithat paşa Avrupada bulun. duğu müddetçe seyahatler eder rek, Avrupa ricalile görüşerek dev- leti aliye menafiine hizmetler et- meğe çalıştı. Padişahtan Avrup: da kendisine siyasi bir temsil va- zifesi verilmesini istedi. Fakat bir cevap alamadı, Ali Haydar Mithat bey bana yazdığı bir mektupta pederinin bu faaliyeti hakkında şu izahatı ver- mektedi (Bu bahiste tavazzuh etmemiş bazı noktalar vardır ki zilerini fay. dadan hali görmedim: Rus muharebesi esnasında Mit- hat paşa tebiden Avrupada bulu mur iken Viyanada kont Andraşi- 8 imaleye muvaffak ol. sal malümat Pariste neşredilen (Mithat paşa sadrıazam) unvanlı 312 sahifelik bir eserde mevcut- şanın hususi kâtibi Vasıf Kiliçyan (Kliçen) | tarafından meşredik miştir. © Bu Vasıf efendi Mithat paşanın vefatından sonra hidiv İsmail pa- gamın hususü kâtibi olmuştur. Mithat paşa Viyanadan - sonra Berline gitti. Prens. Bismarkı da iknaa uğraştı. Kitaplarım arasında bu temasi gösteren almanca (Mithat paşa ve Först Bismark) unvanlı bir eser vardır. Mithat paşa Bismarkı lehimize geviremiyeceğini anlayınca | mu bibi bulunan İngiltere başvekili lord Bikonsfilde koştu. Londrada bulunduğu zaman İn“ giltere parlâmentosunda Tük SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ — Teretma, iktibas hakkı mahfuzdur mubibbi olan Kent mebusunu Le- | histana sevketti, Bu zat Lehli kont Ladislas ve sairlerini elde ederek | bu ve in Rüs ordusu hakkın- | 'da malümat topladı. Eğer Yıldız sarayı o vakit Mit- hat paşaya: şahsi adaveti bırakıp. yazdıklarını ve çektiği telgrafları nazarı dikkate * almış olsaydı Plevne. muzafferiyetinden sonra şerefli bir sulh aleti muhakkak idi. Lord. Bikonsfild.— Rusyaya aleyhtar idi. Mithat paşaya karşı da. itimat ve muhabbeti, hattâ hürmeti. çoktu. Onun bu hissiyatı yedi, sekiz sene evvel Londrada tabolunan. 9 ciltlik tercümei halin: de görülebilir; beş sene evvel de (Biksonsfildin hususi muhaberele- Ti) uavamı altında bir eser neşre- dilmiştir. Bunda. Bikönsfildin (le- | di Bratforda) ve (ledi Çesterfi de) yazdığı dostane mektuplarda da Mithat paşa ile. mülâkatlarına | dair malümata tesadüf olunur.) Filvaki Mithat paşanın Avrupa- 'da faaliyet ve hizmetine padişah tarafından kiymet verilmek. iste- nilmiyordu. Hükümet erkânı da Mithat paşaya dair padişaha söz açmağa cüret edemiyorlardı. Ras muharebesinde mağlâbi- yeller tevali ettikçe efkâr miyede Mithat paşa: tayordu. Abdülhamit ise bunu hoş görmüyor, İstanbul > matbuatında. paşa aleyhinde neşriyatı devam ettiriyordu. -Bundan, müteessir olan Mithat paşa Abdülhamide: arzedilecei den emin olduğu bir mektup ile teyrifat nazırı Kâmil beye mü le müdafaa sadedinde bulun) du, Bu müracaat Kâmil beyle Mit- hat paşa arasında bir muhabere kapısı açı Mithat paşa. ilk: mektubunda şöyle diyorduz (Menfi olan bir adamın mer- hamet ve şefkat celbedecek yer de devletin muamelât ve icraatına tariz etmesini, bazı zevalın. yeni- den infial ve husumetini davet edecek tavırlarda. dostların dahi hoş gör ni bilirim. Ancak bugün bulundu: Zumuz felâket içinde şahsi ve nef- sin selâmetini iltizam etmeki büyük cinayet yoktur. Hakkım.in dişahın hüsnü teveccühünü tağ- yise muvaffak olanların bir yıldır. | gazeteler, risaleler, hicviyelerin neşrettikleri denaetlere ve hak etlere taharamâl ettim. Şahsıma ait işler için gene tahammülde se» bat edebilirim. Fakat otuz altı milyonda bir olarak haiz olduğum. tebaiyet hakkı memleketin -feli keti karşısında süküt etmek ikti rını benden selbetmiştir. Vakit darlaşmış, kırk: seneden- beri korkulan tehlike. tamamile zuhüra gelmiştir! Her vatan evlâdınin feryat ve şikâyete, padişahın merhamet ka pısına hacetini arza halıkı vardır; bu kapıyı kendilerine kapalı gö. venlerin de her vasıta ile hacetle- mayül ar- rini işittirmeğe “ çalışmaları tas büldür. i Tetrika No. 287 Artık doğruyu söylemek pa: şaha sadakat, yalan söylemek hir yanet olduğunu temyiz edecek 21- man gelmiştir. Zatı şahanenin millet ve memle- ketin selâmeti için teşebbüs bu- yurduğu tedbirleri (1) icraya vwâ- ni olanların hatalarını vukuat bi- rer, birer gösterdi. Ümit ederim ki bu hatalarda bulunanlar artık | garazları bir tarafa korlar da ça- dişahımızın hi tifade ile memleketi kurtarmağa himmet ederler?) Kâmil bey Mithat paşaya gön- derdiği mektupta Abdülhamidin hissiyatını şu yolda tasvir ediyor: (Geçende münasebet düştü de zatı şahane zatı âlilerinin ahvali: | ni sual buyurdu. (Mükedder ve perişan bir halde dolaşmakla, ge- çinmek için ödünç para almakta vu haber aldım) arzettim, Mübarek ve rakik kalbi: hüma- yunları merhamet ve şefkate gel di. Ağladılar! İhtiyacınıza sarf için atiye olarak tarafı âlilerine gönderilmek üzere bin lira ihsan buyuracaklarını ferman eylediler. Bu paranın burada kime havale iü. niyetinden is- olduğı cevabını ederseniz ana verilmesi veya ne- reye gönderilmesini muvafik gö- rürseniz oraya gönderilmesi eyve- lerimde zatı âlilerinden anlamak icap edeceğini arzettim. Padişahımızla zatı mün'imane- niz ve bendeniz arasında kalmak lâzım gelen bu işarımın pek mah. yem tutulması, asla kimseye açıl. mamasına dikkat buyurulması el- zemdir. Zatı şahane (Her nasılsa bica- re iğfal olundu) kelimesini dahi söyledi Ahvali aliyelerinin mükâtehe ile-temin olunabileceği de iradei şahane. muktezasından olduğunu beyan ederim. Padişahımızın inayetine karşı lâzım gelen teşekkür arzuhalinin süratle : bendenize - gönderilmesi babinda:.. (23 teşrinisani 1293) İşar olunan hususatın . pek mek- tum. tutulması tekrar tekrar irade buyurulmuştur. o (Arkası var) Balatasaraylıların senelik ziyafeti Galatasaraylılar cemiyeti" her sene mezunin ailesini bir yerde | toplyabilmek” üzere senelik: ziyafet tertibine. karar vermiştir. Bu seneki ziyafet bir hazirın tarihinde cuma günü Galata: mektebinde tertip edilecektir. Tasavvur edildiğine göre mezun) lar muayyen bir saatte mektep | bahçesinde. içtima” edecekler ve yemekten evvel trampet çalınarak | tsbil mektep hayatında olduğu | veehilelenmntneni #ualurla ye) mekhanelere gidilecektir. laşlar ara- Herkesin kendi ark: sında bulunabilmesi, yemekhanelerde ayni sınıfa men. sup mezunların yanyana otütabil. mesi için tertibat alınacaktır. Tetrika No. © Yavaş yavaş sokakta sülüt av det etti. Herkes dağıldı. Hüseyin efendi, odasinda deli gibi dolaşıyordu: i — Vay ahlâksız vay! aklı muhakkak babası z Bu yaştan sonra beni rezil etti, Birdenbire çocuk gibi ağlama: ğa başladı: — Hayır, bu böyle olmaz, yar rin ben onlara gösteririm. Ertesi sabah Hasan, merkeze gidip şikâyet etti. Hüseyin efendi kızını baştan çıkarmalı istemişti, Fakat kız itiraf etti. Mahsus yaptım; para koparmak için yap» tım, bu bunak paraları mezara be- vaber mi gömecek! dedi, Mesele örtbas edildi. Samiha İstanbulda hizmetçiliğe girdi. Fikri de babasının evine uğ- ramaz oldu. Hasan efendi omuz sillkiyorduz — İki belâdan kurtuldum! Dildade bir müddet ağladı. Sons Ta o da teselli buldu. Kızı rahattı Her hafta, evin küçük beyi ile nemaya gidiyordu. Fikri Samiha kadar rahat değil. di. Bir fabrikada amelelik ediyor, on dört saat çalişiyor, ancak ek- mek parası çıkarıyordu. “Akif Ali trenden inince, karşi- sinda Necip Saim beyi buldu. Kol kola girdiler. Garın lokan- | tası önünde Akif durdu: — Birer duble içelim mi? İçelim:.. Amma evvelâ söy- leyin bakayım; memnun musunuz? — Memnun da söz mü?... Ara da sirada rüya görmediğime emin: olmak için silliniyorum: — Kazım mesut etmelisiniz. — Müsterih olunuz... Sizden miras kaçıranlar ne âlemde? — iyiler... Anlaştık. Akif Ali sıçradı: — Nasıl anlaştınız?:. Size yap» amayınız demiştim. — Bir şey kaybetmedim... On bin lira peşin verdi... Bundan böy- le de işlerini size devrediyor. Hay- ran olmuş. Ne ise... Amma bir daha. böyle şeyler istemem. Size bana danışmadan hiç bir şey yapmayı” nız demiştim... Davayı kaybetse; dik, bana: selâm bile vermiyecek- liniz. Kazandım, emeğimi. hemen hemen beyhüdeye sarfettirmiş ol- dunuz. Necipi Saim bey, Akifin bunlari söyleyiş tarzından mahcup oldu, mırıldandı: — AHfedersiniz:.. Oldu bir şey. Akif Ali; Necip Saim beyin omu- zuna vurduz — Ne ise, dedi, bu seferlik af fettim. Konuşarak iki duble yuvarlar dalar. Necip: Saim yarınki davetten bahsetti: Yirmi beş kişi kadar. ol; cağız — Bir kere belediyeye “kadar uzansak ta, nikâh için lâzım gelen, her muamelenin yapılıp yapılma» dığına baksak: — Hây hay; Vapurda, köprüye kadar konuş- madı takip ettiler, sonra eve gittiler, Konakta karısı ile kızı yalnızdı. Büyük kizile büyük damadı akşam yemeğine geleceklerini söylemiş erdi. a Nakleden: SELAMİ İZZET Şadanın karşısında, Akif Ali puslasını kaybetti:.. Şadan farkı- na vardı ve onun imdadına yetişti Heyecansız, soğukkanlılıkla elini uzattı. Akif Ali biraz kendini topladi, eli aldı, dudaklarına götürüp uzün uzun öptü, Necip Saim bey — Çocuklar, öpüşünüz, dedi. Akif genç kıza sarıldı ve saçla- Fina dudaklarını dokundurdu, san- cek;.. dedi. Bunu bütün kalbimle ve bütün ruhumla temin ediyorum. Şadan da heyecanlandı. Akifi öpmedi, sadece elini sıktı, O günün yegâne heyecanlı ani buran oldu. Akif Ali kaynanasının elini öp- tü, kayna alnından öptü. Kayınpederle öpüştüler, — Hep birden, hep beraber me- sut olacağız... Necip Saim bey cebinden bazi evrak çıkardı, karısına: .da onu var, dedi, Sonra çocuklara döndü: - Sizin de konuşacak şeyleriniz vardır. Haydi bahçeye çıkınız. — Burası rahat baba... Daba serin... Hem Akif Ali bey susa, mıştır, Kerahet vakti geldi. Akif Ali yerinden sıçrıyarak döndü. Acaba Şadanın bunu söy» lemekteki maksadı ne idi? Şadan tatlı tatlı gülümsüyor; sözünün tastik edilmesini beki. yordu. — Bir şey içsek fena olmaz. — Ne isterseniz onu yapınız. Şadan şarap, bira, ral soğub. muşta, Bir an yemek odasında yalniz kalan Akif Ali, birdenbire bulun” duğu yeri yadırgadı. Bu konak, ona hiç bu kadar soğuk görünme Düşündi — Garip şey!.. Çok tuhaf! gün nem var?. Acaba bir hissi kabi Ielvuku mu?:. Belli de pot kırıyo- Dikkat e!.. Gözümü dört Yok canım, mat açayım. ğa lüzum yok... Benim için, bu işi sona iriştirmemek pot kırmak olur... Her şey yolunda... Şadan biraz soğuk, fakat onu hararet. lendiririm. Zahmete değer... Ken- dine gel Akif... Nişanlı olduğumu unutma... Avukatlığı ele al...» Biraz sonra, Şadan, elinde tepsi ile girdi: — Ne içeceksiniz? — Evvelâ biradan başlıyalım, * — Hay hay. Tepsiyi koydu. Şişeyi açtı, bar- dağı doldurdu. Akif Ali sordu: — Yalniz. mı içeceğim? bir bardak işmez misiniz? — Hayır, Ve gözlerini yere eğerek ilâve etti — Evlendikten. sone içkiye başlarım. “Akif Ali şakaya bozdu, güldüz — Bu bana taş mı?) — Katiyen değil, — inkür etmeyin... — Vallahi değil: . — Manmafih istediğinizi söyler mekte hürsür Ne söyleseniz benim için makbuldür. Arkasi vap) - Siz