Sahife 9 —— —. Me Akşam Ke ai Radyo Her akşam e AKDENİZDE | bir hikâye - i si pi Arsen biner İ Nisan b an | 3 5 F, atih, halkçı, işte kale.. Işte meydan, TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Tefrika No. 30 kaleyi kân dökmeden almak istiyordu. Şehir “Teslim olmıyacağız. Kendinize güveniyorsanız diye cevap vermişti Harp meydanında bir gi bi Kastelleri kalesi önünde müthiş ir harp başlamiştı. Padişah biz “ Ba küçü e vi vak geçirmiyelim. ü Pa ni, isem tavsiyesi Zerine sie halkına şu haberi Bön nde işti elenen teslim olu- mezi Mukavemet ederseniz, döke- — m bedel, sizden kan is- akn Sultan Mehmede ge- n cevap yn ağırdı: he So; muza kadar müd oa edeceği Li lim olmiyaca- Siz, emi güveniyorsanız, İş- 6 kale.. işte meydan!s Sultan Mehmet bu cevabi alın- i m dört tarafından eş R “derek geceli gündüzlü hücum * Yaptırıyordu. Fatih otağı hümayunün geriye ilmesini emretmişti. Kaleden $tlan oklardan biri Dimitriyosun Sadırının kapısına saplanmıştı. 81 gerisine erime lerdi. , Dimitriyosun muhafazasina Mu- tat bey memur edilm ii Murat Mmitriyos ta Murat beyden çok m tı, a halki çok e dr. Oz edip te harbe tutuşma sar Fatihin neşesi eli yerek, harbin devamından Bülecedir olduğunu anlatıyordu. O gün akşama kadar iki taraftan & ok yağmuru yağmış ve yara- m Türkler geriye çekilerek Sadırları apak a k Murat nl Dimitriyosla a uyor ei niçin teslim ide 2 a yerlerde vakit Beşireceğiniz, Ee Ida rahat Yahat am var, İzmi bey! İs- söze karış- — Midili di- e ik illi e edilmiş di tetii — Evet, Orasını da babam zap- ti, Dimitriyoş hayretle soi m sen İsmail reisin oğlu Murat gülerek mil öze ad — O halde prens Romosu esir iniz, öyle mi? diye sordu. Mu va bere “ dikule zindanındadır, de- a indanındadır, rn idamını istiyordu, ben een imitriyoz bu haberi duyu nca Sir olmu: ştu. Kendi kendine Acaba prens Romosu idam et- mek istiyen padişah kendisini de İstanbula kadar tatlılıkla götür- dükten sonra idam mı ettirecekti? Dimitriyosun benzi sapsarı ol muştu, Prenses Mari, Murat beye dön- dü: — Teyzemin kızı ne oldu aca- ME — Teyzenizin kızı kimdir? mek ki prens Rupina sizin ii öyle mi? — Eve — İşte ini idamdan kur- taran benden ziyade Kivelidir. Padişah onu sarayına aldı. İkisi birden göğüslerini şişirerek nefes aldılar, Dimitriyo: nün ucile kızına bakarak sordu: — Murat bey, siz çok temiz yü- rekli ve mert bir erkeksiniz! Söz- lerinize itimat ediyorum..! Bana Kivelinin saraydaki mevkiinden b gözü- er misiniz? — Saraydaki mevkiinden mi..? cübü kadiılardan hoşlanır ve onlara her zaman kıy- met ve paye verir. imei kari la mırıldandı: ükken tal bir birdilide aiieliş te ; ME ve ere uzamıştı. Dışarıdaki gürültüler arasira artıyor ve Dimitriyos heyecana dü- şüyordu. — Padişah kalenin etrafında atla dolaşmaktan çekinmiyor mu? - diye sordu - yaralanırsa.. Dimitriyosun sözünü — "Mer ak etmeyin, ona bir şey olmaz! Beyaz atının üstüne bin- diği zaman, önüne Azrail bile çık- mağa cesaret edemez. Bu esnada çadırın içinden ince bir ses yükseldi: — Ah... Vuruldum, baba! Prem Mari birdenbire yere yuvarlanmıştı. Murat > eye fırladı.. Ça- darın ya baktı. Etrafta tehlikeli bir Ri yok- tu, Fakat, bir düşman oku çadırı delerek, iç tarafta oturan prense- sin koluna saplanmıştı. Çadırın etrafında muhafızlar dolaşıyordu. Murat, kale kulesinin tepesine çıkan bir düşmanın yayını rek ikinci bir ok atmağa hazırlan- dığını uzaktan görmüştü. (Arkası var) gere- rlerinizi mi için e mahzursuZ m R zim ” VE eremelerde (ec Aşk Arsen Lüpeni ti dığı ii yok — Aman ne canla ne çap- kın!.. — Âdeta eb Aman çocuklar sakın nunla iğ asansöre al li DİZ. akışıklı çocuk amma... İş- te 14 önüne gelene saldırması çok fena... Beş ç kız oturmuşlar Ce- Si Balesdiyer lardı... Dedik- leri çok doğru idi, Cahit dehşet- li çapkındı, Mahalledeki güzel rum hizmetçi kızlardan tutun da, gözlüklü. almanca muallimesine kadar güzel, çirkin, e genç berlilil arkasından koşuyordu. Arkadaşları kamu Leylâ dalgın dalgın düş , Cahitten ütün almış, şakalaşmış” genmiyeceği kadar çirkin mi idi?. ; Arkadaşların a e duvardaki aynay r göz attı... İmkânı yok!., Güzeldi.. Hattâ sa- londaki kızların hepsinden güzel- di. Bunların arkasından koşan bir delikanlı haydi haydi enun peşine düşerdi... Öyle ise ei niçin onu takip etmemiş, dani ederken kulağına hiç bir aşk limesi fısıldamamış, yapayalnız asansöre bindikleri zaman gayet hürmetkârane selâm verip bir köşeye çekilmişti? Niçin kendisine al bu kadar Jâkayıttı?, Leylânın öteki kızlar- dan nesi eksikti?.. O dalgın dalgın bunu düşünür- ken arkadaşları sordular: Leylâ... Sen anlatmadın... Kim bilir sana da neler yapmış- tır... Ne takipler, ne ilânı aşklar!. Müşkül vaziyette kalmıştı. Bu kadar çapkın bir adamın herkese musallat olduğu halde kendisine de takılmi mek izze- olan bitenleri söylemek istemiyor- muş gibi gülümsedi, sustu, Fakat içi cız etti, Günler geçiyordu. Leylâ âde- ta Cahide kuduruyor, kin bes- . Delikanlı herkese musa ni etmiyor, bilâkis kendisi- ir hürmet gösteriyordu. Ba vaziyet yavaş yavaş arkadaş- larının da dikkatine (o çarpmağa başladı. Onlar da şaşıyorlardı. Leylâ gibi güzel bir kıza Cahidin takılmaması!. o Bazıları Leylâ için: — Kim bilir? Leylâ biz kadın- lara güzel eml ki belki erkek- ık soğuk geliyor... demeğe başladılar. Leylâ i için için üzülü- yor: — Hai « Beni arkadaş- larıma ei pe » diyordu. Bu, genç kız için en büyük e) ne- fis meselesi olmuştu, K. i, muhakkek delikanlıya ilânı aşk ettirecekti. se te idiler, Bir yaz bahçesinde 2 imis e zel bir gece idi... Leylâ en elbisesini amal en tesirli sunu sürmüştü. Dansederken gü- pe saçlarını Cahidin yanağına EE Çalma-! zaman zaman değdiriyor, için- den: — Muhakkak ”. ilânı aşk edecek!.. diyordu... Bir erkek bu derecesine tahammül edemez... herkese sırnaşan deli- a gayet lâkayıttı... Leylâ ona az dah Saçlarını EMEN onun yanağına değ- dirdi: a sokuldu. Şimdi kulağıma kim bilir neler inline diyordu. Kak bi müthiş bir heyecan ml Göğsünün içinde bir şını döndürmüştü... İçin diy: ite hiş b kaşesi Onda hiç bir heyecan yok!.. Başını hafifçe de- likanlının omuzuna dayadı. Yü- zünü onun boynuna yaklaştırdı. Derin derin nefes aldı. Nefesleri- nin delikanlının ayn ensesini laka ona Vi Şi edecekti ık ii en büyük me- Bi kulağına ll Bld ii ra dari iki dudi pili e ya- e ağzının üstünde “Böyle Tü- imsiyerek, gerine gerine yiye kendi ken- dine: — i.e tatlı rüya!.. niyor Aşk EN Lüpeni onun da kal- bini çalmıştı... Bir gün Florya- da plâjda Arsen Lüpene rasgeldi. Beraber banyo yaptılar, Çok sr- cak bir ağustos günü idi. Leylâ: — Mutlaka ag TE yaka Sıcak yi: — söyle- iki lak ve çok güzel bir kadına bir a ı. Yanyana kumların üzerine uzandılar, Sırtlarını güneşe ver- diler. Leylâ fevkalâde bir vücudu olduğuna emindi... Güneşin altın- da ve şık mayosunun içinde bu vücudun büsbütün güzelleştiğine kaildi.. Yanında uzanan delikan- yiz omuzunu çıkardı. Öteki on omu- zunu da hafifçe kaydırdı. Şimdi sırtı adamakıllı açılmıştı. Kendi- sine al tırtmak için Cahidi lâfa , Fakat delikanlının gözleri a an olsun sırtında dolaşm; it barakasından ses pa- ketini ei Leylâ ondan bir sigara istedi. arı arasma iliştirdi. Yattığı yerden Cahide: — Size zahmet amma yakar mısınız?.. dedi... Delikanlı kum- lar üstünde yatan genç kıza eğil zm hürmet garasını yaktı. Leylâ yattığı e onun göz- Fakat lerinin içine bakıyordu. in Sağ “seiagi hı num, Nedime ha- nım), 21,20-21,30 ajans ve borsa ha- berleri, 21,30-22,30 Necip a orkestrası. Bükreş (364,5 m.) — 19,25 5 kons 21 orkestra, 21,4 dis, orkestra, 23 kafekonser. j (550,5 m.) — 19 s sarkı, 21,10 konser, 5 şarkı, peşti alo ei 21 23,50 çiğan musikisi. Prağ (470,2 m. , fon, 20,30 rma nakil, 21,35 kon ser, 22,35 keman, 23,15 radyo ünal, gramofon. — 20,05 gramo- Roma (420.8 m.) — 18,30 konser 20,15 havadis, ii 22 ORA 23 müzik, 24 hav: 19,10 Ye Varşova ni : fekonser, 19,55 radyo | jümal, 21,0 miüzik, 22 radyo jJürnal, 22,15 e 23 gramofon. Viyana (506,8 m.) — Ni 55 Rl tra, 19,55 opera, 23 radyo jürnal, 23,15 gramofon. 24 Nisan salı İstanbul : 18,15-19,15 plâk meyizalik 19,15-19, 30 “Mesut Cemil bey t dan çocuklara masal, 19.30:21 Tü vk fink neşriyatı. (Eftalya Sadi bey Sadi han » Refik bey), 21 üi ün Refik konf. Posta ittihadım; ecnebi emek 0, aylığı 1900, öç “1000 kuruştur. ayi ğe Gelik a alar ii Mir o — maş 167 nez Öğle İkindi Akşacı Y. > a ais S16 903 12 340 . 12,13 16,00 faydasız!.. Cahit gene ilânı aşk etmedi iin > d Gece Ci mehtapta dolaş- tığını seni Oda sahile indi. «Belki mehtapta ilânı aşk eder» diyordu. Cahit sahilde sandalı mese sak ğ allah Cahit bey.. Gece re mi?.. dedi. vepebül l yurmaz 'mısınız?.. canla sandala atladı...' nun önüne bant başlamıştı. Musiki, deniz, mehtap... . dd“ Leylâ: * — Muhakkak diyordu.. Şimdi başlıyacak... 3 Nafile, nafile, nafile... Sahil den epeyce açılmışlardı. Artık genç kızm sabrı kalmamıştı, Nü geleyim yanına oturdu: Cahit... Deli olacağim.. e. z na ilâm e et... Seni seviyo-, rum!.. dedi... Yarım saat sonra kayığın o rulacak yerlerini çıkarmışlar, ir ne yanyana aya karşı uzanmiş-, lardı: — Niçin şimdiye kadar bana ilânı aşk etmemişti in Cahit ünkü seni se' . Ötekiler hepsi eğlence idi... mi Bi sonra hepsine paydos.. Arsen Lüpen tövbekâr oldu Bir ye 4