kı e SULEYMAN KANI Fuat paşa, kendisile Âli ve Rüştü Pş.lar arasındaki farkı nasıl anlatıyor? Fuat paşa lâubaliyane mesleki icabınca Sultan Azizin huzurun- sözli söyler, nabı hak efendimizi ği iniz, a efendimi bağı i döker, hezil ve. dö eniğelkil en mühim si- yasi meseleleri iâtifeperdazlık ininde hall fak olurd Sultan Abdülâziz: — Fuat paşayı gördükçe mün- ayorumi! şerih ol - Dermi: Kendisini az daha öbür dün- yaya göndermeğe e vesile teşkil yini garip bir söbesi üzerine vaki olmuştu. Bu vie iptida Saffet efen- di - paşa - tayin ru, Saff efendinin ni tik olur, bu asabi yanağı, gözü oy- nardı. İspanya i bu bapta Babıâ- Tinin nazarı dikkatini celbetmişti: — Kraliçe izabella genç bir ka- dındır. Sefiriniz Saffet efendi suretle sefirinizin haysi- yeti kral Fuat efendi Madride etdi memuriye- tinde muv. Ancal olmuştu. k Madritte daki e Fuat ai ölüm tehlikesi ge- Mi efendi mülteciler mesele- sinde azimet ettiği Petersburgda Rusya vükelâsı bez ip iptida r ile istenilme- — sert mame maruz kaldı. ikna inde i a ilzam ederek imparatorla buldu. m evvelâ kendisine şiddet göster, Fual eri ise diller dökerek, tından acem gömleği çıkar! - Der. 11) Fuat paşanın bu sözleri milli edilemez. Fakat Fuat paşa sözlerinde böyle dü- tabi olmazdı. Bir nükte tercih ile işin içinden çıkmağı erdi. — Budefa da her dereden su geti- rerek tatlı sözlerile Çarın gazap ve | — 10) Rieali mühitamei “siyasiya, hiddetini teskine muvaffak ol- muştu. : Suriye meselesinden sonra Fuat it kendisine murassa e bir vi verdi. Fes e konulan bu pelikler base düğkü sa icadıdır. Güneşte parladığı için Sultan Müzi zamanında > Fuat paşa Reşit m aç ei e Redklif il sebe- rek devlet rem teşrik “eyle- mesine ima eder — Ekanimi sl bizde de agi Reşit paşa eb, Ali'Ga- lip paşa ibn, lord kide ta Tu düstür. ii Yeniçerilerin ilgasindan sonra dini mübalâtsızlık yolunda ser- besçe sözler söyliyenler görülü- yordu. — p Hekimbaşı Abdülhak Molla o zamanda sözlerini tartmağa pek lüzum görmiyerek: Gecenin “kadrini bil! Leylei kadri aramal k Mramiyösükdle “)bulünabildiyi; Ancak bu kadar! Sultan Mecit ve sonra Abdülâziz zamanlarında ise librpansörlük daha gönd dinde mübalâtsızlık epeyce Müriğ gün bir mecliste Saffet paşa: — snsinaş sangu — uyduru; olsa insanın içime bir e eliyorl Der, Fuat paşa da: am büilün namazlari la siz aram da içime hiç bir şe; gelmiyo Mülaeind bulunur. açik bir zekâya mâlik ai cihetle devlet 0 . Hedefe vusul içi Sahife 8 AKŞAM Son yedi padişah (İkinci Mahmut, Abdülmecit, Abdülâziz, Murat, Milan, Reşat, Ynmın. devirlerinde Tetfrika No. 101 mem; dizlerime kadar ıslanaca- a da ehemmiyet Er sal- sia, geçmeğe çalışı: Âli paşa sı erk ZE bar kar, lede, si geçit yeri arar; bulunca Rüştü paşa in ii yerlerini tetkik eder; düşünür, taşınır, s0- nunda suyu geçerken ayakları al- tına belki bir pa tesadüf eder diye geri döner! sas “Berlin ve Viyana sefaretlerin- de bulunmuş olan Sadullah paşa mede idi. la daha vezirlerin arında sairlerinden Pa hinl tamamile m bir go- cuk ile paşaya ağır saa Hamdi pa: şa kendisince muhakkirane sl tiği bu muameledi dile bir gün Babiâlide sadrıazam len şikâyet maksa- Fuat paşanın nezdine gelir. Kü- çük Sad ere tini mi görmiyen Fuat pa Silin ayağa kalkmaz; Hamdi paşanın buna canı sıkılır; yüksek sesle: — Efendim! Vaktile bir vezir sadrıâzam nezdine gelince sadrı- azam o zatı binek taşından istik- bal ederdi. 425 Haziran 1933 25 Haziran 1933 r Aile Sırrı Nakili: (Vâ- Nü) "Ağniyazadeler ailesini sine- | oynıyan erkek çok güzeldi.” KA evlerine götüren kapalı Kızının erkek hakkında de omobil, hem geniş, hem rahattı. | güzeldi» demesi, babayi pek sa madı: Misin evlâtları olan Cemil bey irmi üç ve hanım on do- liz yaşlarındaydı. Koltuk halin- deki strapontenlere rahatça ku- rulmuşlardı. Baba ve anne, çağlarının icabı Atiye : şişmanlamışlardı. Üç, hattâ dört kişinin sığabileceği arkadaki iht- iram mevkiine ancak girebilmiş- rdi, lerdi. Şüphesiz ki, <a inde yüz kırk kilo deli re EN A ei Bir kadına her hangi bir ikramda bu- lunsa, meselâ, masanın üzerini e duran bir gümüş kutudan çikolata ikram ele kadın, ona — , Fakat sakın bana bir fenalık yapmayın! -:demek i olurdu. e ii değildi. Hâlâ be- e nı muhafaza eden fakat ın dolgularla ışıldıyan dişlerini risalei için, memnuniyetle gü: lümserdi. Lütfi bey, bâlâ, karısının naza- rında, ej esleriklerin. en güzeliydi, en ülmeziydi! ın, anlıkta kocasile ediyordu. Leylâ hanımın ince olan sade hurma şeklindeki burnile çocuk seke eğ zıydı. Bu iki uzuv, yanaklar kınlığı ortasında kay) lem pe diler. Bu iki km ve ağzın altın- dan çene n dört mizi aça katmer gerdan, Mali yarış Der. H paşa da: Evet öyle idi! Fakat o ne Gerdanda, b i, gününe göre Şiniz sadriâzamlar (o madelet pantantifler, meret filân da hilâfını iltizam eden © vezi vie e ki e o binek taşında in verir; Hamdi paşayı mephut eder! 3 (Arkası var) caddede vi bella sapmaz, vir gibi saldır, sal millet ördüğü SS lk için maf Âli gibi zemin vw. mia bdülâziz bir defa Fuat paşa- ya kendisile Âli ve mütercim Rüştü paşalar arasında ne fark bulun- duğunu sual eder. Fuat paşa da şu pl verir: en nün sağlam olup olmadığını tetkik eğer; Mütercim ise üstünden bir alay —— geçmedikçe ayak N a ğ ie paşanın bu mukayeseyi başka bir defa şu suretle yaptığı da söylenir: — Üçümüz birlikte bir say ke- narına insek ben geçit yeri ari yarak vakit geçirmeğe lüzum'gör. | (2) Vandama batıtaki, İ (va -Nü) Küçük ilânlar Fevkalâde meraklı aşk, macera ve inayet ra romanı mami aneen tarzında İm ve 'gayet temiz olarak im KİTAPHANESİ tara- | ve -neşredilmiştir. 3R elsi “bu büyük ve a kitabın fiati 75 “kuruş- Ciltli isteyenler için de cit yaptırılmıştır. Ciltlisi 90 Tora siparişte bulunan- lardan posta ücreti alınmaz. mi ar zarif ambalaj. müşterilerimize Yeaiibul 3 Saiçi gönderilir. Tevzi yeri: “Ankara caddesi No. 131 istanbul AKŞAM KİTAPHANESİ Ee Ankara tevzi merkezi AKBA kitap evleri tm sik olmazdı. Lütfi beye Hi Sağ mücevherat takmakta karısile ya- rış ederdi, Kalın, kısa ve kıllı lâ- kin manikürlü pa: an ümrüdü: şaheseriydi gün de, altı sıra inci, Leylâ ha- oltesindeki (o ihtiyatsız- lığı gizlemekteydi. Cemil, serveti, men ticaretle Mi mi e memiş, diplomatlığa heves etmişti. Sarışın bir oğlandı. lu, tıknazca; Çocuklarımız “hoş şeyler.. Fakat ikisi gösterişsiz! - diye, bi- ribirlerine itiraf ederlerdi. i bey: 5 — Seyrettiğimiz filim ENR maydı! - dedi - değil mi, Leylâ? « Karısı, sıçradı: e eg rap Ne dedin? Filim il Ve belki... dikkat et — in etmedinse niçin sine- maya gidiyorsun? Evinde sui uyu, daha iyi edersin. li Aklım Kia i de, onun için n sineme bi Rİ yerdeydi gi mile > e halde, kaçakçi rolünü — i rolünü iyi mania. demi sema ri — Hayır, baba... Eri öğsü hari larının ve -— rının adeleleri a ie ileri dirseğile, 25 ek ne söylediğini işiti- yor musun? Ne terbiye, maşal- lah... İftihar edelim... Koltukle- Kız; -aten güzel olmadiğimi rum! Bunu bin türlü kina- yeli yollarla bana Hasan tekrar edip durmağa hacet yok! Ben kinaye Maral Le girkinsin demedim, ters anlama! — Biliyorum, Vani daima te- vazu ve çalışmı ye edersi- ol niz.. lamı- dağimdi her fırsatta anlatmak istersiniz... Onun için, tavsiy: nizi tutacağım... Tıp fakültesine am edeceğ Artık çaylar: filân 'da paydos el ari ir daha eve çağırmıyacağım.. Yarınki ziyafetten vazgeçeceğimi de onlara bildireceğim. Anne: deli misin, kız?... - diye eri - Babanın söylediği Tâf- a bu senin pl ara- e ne münasebet var? Baba: — Yarınki ziyafetten vazgeç- mek olamaz! - diyerek, âdeta kız gıncasına bağırdı. Nişantaşındaki na gelmişlerdi. Otomobilden indik. leri sırada, Lütfi bey, şoföre uh . Süslü sofalar, muhteşem sa- ni her taraf debdebe ve alâ * içinde... “La bey, çocuklarının alnın- dan öperek, karısile iii dai- resine e çekildi, 'Çekilirk: AL ah — Al atlık versin, Ce- mil! - dei iç de, gözünün yaşlarımı sil, 1, abdal kız!... O be- kin değilsin ayol! Hattâ dik dur- san, kıyafetine itina etsen, tır» naklarını gemirmesen güzel bile 6i ın. Leylâ hanımın yatak odasına girdikleri zaman, karı koca, baş iç yila İleri e güzel olsun, ns ilemi süzen oralı olmadı. « yo olacak değil ki, . — re şen kadınları da kocaları aldatmıyor mu sanki?... (Arkası var),