27 Kasım 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

27 Kasım 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Teşrinisani 1992 —, Sahife e Tam on sekiz baharda çiçek açmış bir fidan: Kalbi lekesiz Handan! Yüzü sevimli Handanl Üzerine saplanan bir bakışta ürperir, Bir manolya gibidir. Dokunma, soluverirl Kalbi kucak açmamış heyecanma aşkın, Saf bir hayat sürüyor: Hisleri değil taşkınl ip su içerken, bir ses işittiği an, Kalbi nasıl korkudan çırpınırsa ansızın, 136 ceylanlardasi Faşkır yoldur bu hizme Onun beyaz yüzüne biraz bs bir erkek, m li 1 Antr parantez söyliyebiliri a kar malak, Böyle hi b gm dai ln me ele Me bileli va Bir gün kumral başım aşkın eli okşadı: Sevda, munls yüzile, ark ona gülüyor! Bu çehreye bakarken gözleri “süzülüyor | Bu çağda hissedilen sevgi ne tatlı şeymiş evvel kalbini değişeymi; ge a da i i i inden vurulmuş kuş gibi, heyecanla, içinde katıyor alık alık, Kalbi gi Ölüm gibi geliyor kızcağıza ayrılık! Bası günler tenhada ağlıyor yana yana, © etiyor ber dakika yaşasınlar yan yanal Sevdanın kışı yeter, artık yazı i Hep Mümtazı arıyor! Hep Mümtazı istiyor! Ee > Sevgililer el ele, kol kola her dakika: İkisini bağladı ince, altın bir halka, Mümtazın kollarında buldu Handan kendinil Nişan parçalayınca hicranm kemendi Dediler ki: Ayrılık bir geçici tasamı Handan bir içim suydu, Mümtaz da bir susamış: Delikanlı genç kıza koştu bağrı yanarak, Dudaklarından içti pusesini kanarak, Bon bu yaşıma kadar, Aşkın kuvveti - Manzum hikâye - Bir parçacık hissetti yüreğinde serinlik! Handan bir miknatıstı, Mümtaz da tpka çelik, En sami şkla, sevgililer birleş Onlar birbiri için yaratılmış bir eştil Uzun bir kış gecesi.. Sıcak, geniş bir odal Kızlar, delikanlılar gülüşüp, konuşmada! Uzadıkça uzuyor bu mevsimde geceleri Tıpkı çocuklar gibi, söylendi bilmeceler! Neşeyle gülüşüldü, kahkahalar atıldı, Hikâyeler, fıkralar, nükteler anlatıldı! Kençler sevinçlerinden sanki birer deliydi; Bu neşeli salona o gece davetliydi, Sevgili nişanlısı Hândanile Mümtaz dal Birisi teklif etti: “İsterseniz birazda “Büsbütün çocuk olup, oynayalım körebe? Nihâl, Hândan, Peride, Mümtaz, Ziya, Mevbil Ellerini çırparak, hemen verdiler karar, Sevindiler: “Odada epiy geniş yer de Bir lâbzada kulaklar kalıkahayla dolmuştur Sırayla taş totalmuş, Mümtaz ebe olmuştu! Bir ipekli mendille bağlandı iki gözü, Duyuyordu etrafla gizlice birkaç sözü, Birini tatmak için, çırpınarak elleri, Ortada yürüyordu bir ileri bir geril re Mümtazın ebeliği uzun sürmüştü gayet, Genç kızlar maharetle kaçıyorken, nihayet Bir köşeye büzülmüş bir kızı yakaladı, Hattâ elile tutup, dedi: “Handandır adil, Bir kuvvetli çekişle, gözü bağdan kurtuldu, Yanında bakikaten nişanlısını buldul Bu doğru isabete hayret etmişti herkes, Artık yükseliyordu her kafadan aymı ses: “Esvabımız Handanın esvabına benziyor, “Mümtaz nasıl olup ta sevdiğini seziyor?.. Bu suali sorarken genç kızlar heyecanlı, Onlara cevap verdi nihayet delikanlı: “Elim ona değince birden titredi Handan, “Nişanlımi tanıdım kalbinin vuruşundanl.. Necdet Rüşt Ingiltere kralının ikinci oğlu dük of Yorkun kızı prenses Elizabeth altı yaşına basmıştır. Bu sebeple kendisine birçok hediyeler v Prenses Elizabeth İngilterenin ü Erkek prenses Elizabethden sonra şimdi iki yaşında olan kız kardı cuğu olursa üçüncü veliaht bu çocuk olacaktır. Resmimiz iki prensesi gezinti Bu arada üç tekerlekli bir bisiklet kızın çok boşuna gitmiştir. Prenses bu bisikletle sık sık gezintiler yapmaktadır. ii i dü veliahtıda Veliaht prens de Gal bekâr olduğundan ikinci etkitir. Dük of Yorkun erkek ji prenses Margaret tahta Tefrika O No.20 EKüçük 27 Teşrinisani 1932 ilânlar — Aşk, macera ve cinayet romanı — Nakli: Ç Macide hanım: — Pek âlâ. Şimdi geliyoruz cevabını verdi. Sonra, iki kıza döndü. Sanki bundan onlar meşgulmuşlar gibi çıkıştı. — Tabi, Babamızı beklemeğe lüzum yok. Daima böyle kim kalır? Beni bekletir. Ben de beklemiyeceğim işte.. Gelirse gelsin.. Gelmezse keyfi bilir. Sofraya oturdular. Didar, endişeli, heyecanlı olma” sina rağmen, babasının bazı gün- ler yemeğe geç kalmamasını, hattâ bazen de hiç gelememesini bir kabahat addetmiyordu. Adamcağı- zan işleri başından aşkındı. Yemeği düşünecek zamanı yoktu. Hayat mücadelesi içinde, pençe pençe yeydi. Elbete mazurdu. Murat bey kedileri için | didindiği hâlde, o Macide hanım, onun fazla mesaisini bile bir suç sayr- yor; hattâ bundan dolayı, kızla rınz çatıyordu. Aman yarabbil Ne aksi kadındı bu! Yemek, sakit ve vakasız geçti. Sade Macide hanım bir kaç cümle söyledi. Didar bunları ya tamamile cevapsız, yahut da kısa bir “evet,, ve “ hayır, la geçiş tirdi. Lâmiaman öğleden sonraki mek- tep zamanı gelmişti. Çantasını alıp gitti. Didar da, salona geçti. Piyano sunun başına oturdu. Çoktanberidir, çok kederli endişeli olduğu için piyano çak mıyordu. Bugün, her nedense, musiki ile uğraşmak “ibtiyacım şiddetle hissetti, Böylelikle sinir- lerinin azıcık rahatlayaçağım um- muştu. Kendisine fevkalâde © piyano çalıyor, fevkalâde musiki istidadı var denemezdi. Lâkin, bütün bis- lerini inçe parmaklarile beyaz ve siyah tuşlar. üzerine dökecek kadar maharet ve il vardı. Çok hoş nağmeler yaratabiliyordu. Insanı çairana bulyalar içinde yaşatabiliyordu. Uzun zaman piyano başında kaldı. Parmakları, koştu, uçtu, gezindi, duraladı, gene koştu, uçtu... Bazan anlaşıyor gibiydi. Ba- kolu kanadı kırılmışcasına ordu. Sanki tuşlar üzerine yıkılıyor; kalıyordu. Sonra dalıyordu. Nerede kaldığını, hattâ hangi parçayı çaldığını unuduyordu. Yeniden başlıyordu. Yahut bir öbürüne geçiyordu. i, Öyle sinirlendi ki, kendisini tutamadı. kalktı; odasına gitti. Sebebini bir dakika bile düşün meden elbisesini değiştirdi. İnce mantosunu, şapkasını giy- di. Eldivenlerini, çantasını eline aldı. Kapıya doğru yürüdü. Ko- ridorda üvey annesile karşılaştı. — Çikıyor musunuz, Didar hanım? - diye kadın, hayret alâmeti gösterdi. Bugün bir yere gitmiyeceğinizi zannetmiştim. — Sokağa çıkmağa hiç niyetim yolu, hanımefendi. Lâkin, üze- rimde bir asabiyet hissediyorum. Azıcık yürümek, hava almak ihti- yacındayım, Geç kalmam efendim. Macide hanım cevap vermedi. başım salladı. Üvey kızınm arkasından müs tekziyane baktı. Fakat yüreğinde hafif bir değildi. endişe de duymuyor va - Na) D san ne tarafa doğru mez de ayakları ür; işte genç kızda, bu suretle yürüyorduz. © Nereye bilmiyordu. Her halde, büyük bir caddeden gidiyordu. Taksiler, tramvaylar, ir iki yanından akıyordu. Hafif bir rüzgâr vard. Alana sarpıyordu. Dimağında vazih bir düşünce bile yoktu. Bir yumruk yüreğini yahut midesini © aşağıya doğru bastırıyordu. Uyku ile uyanıklık: ortasında gibiydi. Arada sırada, Feridin hayali gözleri önünde canlanıyordu: imat edebilir miyim? Sakın benimle alây etmiş olmasın. Ab, ne yapımda, dün gece, asabiyet ortasında, / nişanlanaca ğımızı ve nişanlımın babamı ziyaret edeceğini söyledi: yarabbi, ya gelmez döşünüyordu. siydi. Bu istihzaya uğramak, onu bitiriyordu. « — Gelir. olduğu halinden belliydil, diyordu. Bazen de, ümidi kesiliyordu: “— Imkânı mı var?... Niçin be- Ciddi bir adam ni almağa kalkışmın?.. Onunla benim aramda me münasebet tasavvur O, zengin, yakışıklı, Benimse , ne büyük özrüm var.. böyle bir | kabahatlı kızdan başka evlenecek kimseyi bulama" dı mı?.. Şüphesiz, alay ediyor. Fakat, sahiden alay ediyor, ne vicdansız adam, me vicdansız adam... Yoksa, otomobil ve ev Bir söhtekârlık lüşünceleri inkitaa uğruyordu, Dahyordu. Bir müd- det yürüyordu. Boşluk içinde yü rüyordu. Hiç bir şey düşünmi yordu. Dimağımın manzarası sisli havalardaki hale © benzeyordu. Sonra, sisler açılıyordu: öyle sahtekârlık yalan söylemesi mümkün in cevabımı gene kendi anlaşılmaz... “— Anlaşılmaz, Ne yazıl ki anlaşılmaz.. Özeki erkeğin nemabiyette bir adam olduğumu harici şeklinden, halinden © anlayabilmiş midi. Karumdaki çocuğun babasını nasıl ideal kalinde görmüştü. Onu ni beten epice uzun bir zaman tanıdığı halde aldanmıştım, O adam, yalan söylemişti. Sözünü tutmamıştı. Peki, Didar, nasıl olurduda, şimdi, pek az tanıdığı bu yaban cının sözünü tutmasını - hemde kendi ne haldeyken - onunla ev- lenmesini uma bilirdi? “ — Ben çocuğum! Ben deliyim! Ben budalayım... Imkânımı var?. Babama bugün gitmeyecek... Beni aldattı! diye yollarda yürüyordu. (Arkası var) mama 2 ci Amca bey albümü çıktıl Fiat; 50 karaştar. Taahbütlü bir mektup kuruşluk posta pulu gön renlere bir albüm gönderilir. Mektuplar: (Akşam'da Amca bey adresine yazılmalıdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: