Sahife 6 Akşam Tekirdağlı doktorun muayenehanesinde.. “Burası Tekirdağlı doktorun muayene- Ver yüzlüğü.. Ai reçcıcni 2 e anacı | sum ri ke6 se Tee, ee —.— ZA LYER.. A e “Vay bağırsaklarım.. Aman midem!.. Of böbreklerim!,, doktorun muayenehanesi burası.. Yanlış bir yere gitmeyelim, Tekirdağlı doktor burada.. Ver yüzlüğü al reçeteyi.. Ver yüzlüğü al ilâcı.. Tekirdağlı doktorun muayene- hanesi küçük bir eşek arabasıdır. Bu araba O karpuzla doludur. Doktor beyin muayenehanesi her sabah Yenicami saatlerinin biraz ilerisinde durur muayenehanenin etrafı derhal sarılır. Dükkân çırakları, Okoğuşundan çıkıp da tadilini geçirmek üzere evine giden itfaiye neferleri, fabrikaya giden ameleler, reji kızları, trikotaj tez- gâhlarında çalışan kadınlar, çop- çüler, işportasını bir tarafa bırak- mış seyyar satıcılar... Tekirdağlı doktor ayni zamanda mükemmel bir hatip.. Ucu sivri, tahta saplı çakı elde bir yandan karpuzları doğrıyor. Bir taraftan başlıyor: — “ Vay bağırsaklarim! ,, “Aman mideml!,. “Of böbrekle- rim!,, Diyenler, Tekirdağlı doktor burada... Tekirdağlının muayene- hanesine gel... Bedava doktor... Yüz paraya! Bir yüzlüğe bir doktor... Bir yüzlüğe bir reçete, bir yüzlüğe bir ilâç... Hiç bir sabah Tekirdağlı dok- torun muayenehanesini boş bula- *madım. Meşhur doktorları görmek için muayenehanede ne kadar beklemek olâzımsa burada da Tekirdağlıdan bir “reçete,, yani bir karpuz almak için o kadar beklemek lâzım... Tekirdağlı dok- torun, meşhur doktorlardan bir farkı varsa o da birkaç gün evvelinden (o randevu (alınmak külfetinin o olmamasıdır... Bütün bu civar halkı, dükkâncılar, esnaf Tekirdağlı doktoru tanır. Genç doktor bir karpuz mev- siminde okendisine büyük bir şöhret yapmıştır. Geçen sabah Eminönünde tramvaydan indik. Tekirdağlının önünden geçtim.. Biraz ilerledim.. Tekirdağlı dok- torun tam karşısına başka bir şabah doktoru gelmiş... O da avaz avaz bağırıyor: — Diyarbekirli doktor burada.. Paristen diplomalı. Diyarbekir doktorunun muayehanesi burada.. Bir ikiliğe bir reçete... — Burası efendim.. Tekirdağlı i . diyenler.. Neredesiniz yahu.. 100 paraya bir reçete. e - " ” Tekirdağlı doktor reçete yazıyor. Tekirdağlının muayenehanesi sabahın karanlığında Bahçekapıya gidiyor. Vakit pek erken olduğu Için henüz müşteriler gelmemiş Arkadaşım : — Maşaallah dedi memlekette tıp terakki ediyor!.. Tekirdağlı hem karpuz kesiyor, hem müşterilerine izahat veriyor : — Ne yaparsın bilâder, dok- torlar çoğaldı. Fakat Diyarbekirlinin rekabeti Tekirdağlının işleri üzerinde hiç bir tesir göstermemiş.. Onun mu- ayenehanesi gene dolup boşalıyor. Müşterileri ara sıra kendisini poh pohlıyorlar : — Sen meraklanma... Eski dok- torsun si Müşterin kaçmaz... Al şu yüzlüğü de bir reçete ver... Tekirdağlının önüne yüzlükler yağıyor. Doktor bey de birer birer reçeteleri veriyor, karpuz- ları elma gibi adam akıllı soyduk- tan sonra ortasına bir bıçak atı- yor ve müşterisine uzatıyor. Re- çeteleri alanlar aralarında konu- şuyorlar. — Vücudun zehrini alıyor ya- hu... Kaç gündür yüzünüze güller yumurtlayamayan tavuklara dön- iştüm... “Acaba hintyağı mı iç- diye arpacı kumruları gibi düşünüp duruyordum. Arkadaş- lardan birine söyledim. — Hintyağı alma, dedi, hazır yolunun üzerinde iken Tekirdağlı doktora ouğra... Öyle yaptım. Hamdolsun, şükürallah... Eskiden bir de sinir gelmişti... Ne sinirim kaldı ne bir şey... Adeta ferah- ladım yahu... Beri tarafta melonunun rengi uçmuş ihtiyar bir ermeni, saf bir köylüye büyük bir hekim tavru ile tıbbi dersler veriyor: — Ne zamanki böbreklerin ağrorsa karpuz ye... Melonun yani ” ya kavun dediğin hazmıtaamı biraz müşkülcedir.. OEğerkim inkibazı muannit iltetine müptelâ isen o va- kıt incir yiyesin.. Karpuzunun son dilmini yiyen Yenicamiin ibtiyar arzuhalcisi bu- na itiraz edecek oldu. Fakat er- meninin tıbbi malümati kuvvetli olduğu için fazla bilgiçlik yapa- madı.. Arabanın sağında iki çöpcü: — Ülen emmede sulube... Bir dane alalimda koğuşta yeriz. — Şimdiden alıpta nideceksin be?. Akşam dönerken alıp ara- banın üstüne koyarsın. Her sabah aynı manzarayı göre göre kanıksadığım için doktorları ve müşterilerini kendi hallerine bırakıp yola koyuldum. Arkadaşım: — Birader. dedi, bunların dok- tor olduğuna ben inanmayoruml.. Bunlar doktor değil. — Neden?. —Şeyleri yok — Şahadetnameleri değil mi? — Ne münasebet, apartımanları yok.. Doktor değil bunlar.. Insan- lar arasında ne fena düşünenleri var.. İşte bunlardan biri de arka- daşım. Zavallı doktorlar, tavuk- ları için kümes yaptırsalar heman fısıltılar yükseliyor. — Doktor bey apartıman yap- tırıyor!. Hikmet Feridun EMLÂK SAHİPLERİ! Kira kontratları tecdit zamanı yaklaşıyor | Kiracılarla münakaşa ve pazarlık her vakit müşkil ise de bu sene ahval dolayı- sile daha güç olacaktır. Bu nahoş münakaşalardan kurtulmak isterseniz EMLÂKİNiZiN iDARESİNİ Bahçekapı Taşhan No. 20-21 -22de mukim UMUM EMLÂK ACENTESİNE TEVDİ EDİNİZ! TELEFON 20307 27 Ağustos 1932 Askeri bahisler Fransız tahkimatı gene ehemmiyet kazanıyor Alman başvekilinin teslihatta ve siyasette mutlaka müsavat temin edeceğine ve hattâ İngil- terenin buna mumaşatkâr bulun- duğuna dair söylediği sözler, ilk iş olarak insana Fransızların hâlen takip ettikleri tahkimat siyaseti- nin kazandığı ehemmiyeti hatırla- tıyor. Bir kaç sene evvel Fransızlar parlâmentodan bu tahkimat için lâzım olan tahsisatı istedikleri vakit bir çok Fransızlar; “Biz bu kadar” kuvvetli iken bunun ne lüzumu var?,, Demişlerdi. Fakat bugün görülüyor ve yarın görü- lecektir ki; zamanın değişmesile ahval de değişiyor, kısmen de Fransızların haris (siyasetlerinin tesirile yine Fransayı istilâ ile tehdit edecek bir Almanya mey- dana geliyor. Biz burada Fransa veya Ak manyanın haksızlığını değil yeni tahkimat sistemlerini ve ondan beklenen faydaları meydana koy- mak üzere Fransanın harpten sonra yaptığı ve hâlâ yapmakla meşgul bulunduğu şimal ve şark tahkimatından bahsedeceğiz: Fransa harbi umumideki zafe- rini her şeyden evvel tahkimatına medyundur. Eğer Fransız tahki- mat şebekesi olmasaydı Almanlar ne Belçikaya sapar, ne Verdun önünde durur, ne Amerika, hattâ ne de ltalyanın Fransa tarafına geçmesine (ovakit (o bırakmadan tekmil Fransayı (o işgal (ederek 1870-71 sulhunu yapmağa muvaf- fak olurlardı. Tahkimâtın gördüğü bu büyük hizmeti takdir eden Fransa yeni vesaiti (o harbiye karşısında eski manzumenin kiymetini kaybettiğini nazarı itibara alarak 1929- 34 seneleri zarfında sarfedilmek üzere takriben! 265 .milyon türk liralık bir tahsisat almıştır. Esas planı yapan mareşal Peten ceneral Veygant, ceneral Debeney gibi meşhur şahsiyetlerdir. Tahsi- satın esbabı ınucibesinde deniyor- ki “Fransanın 120 sene zarfında dört defa şimal ve şarktan istilâya uğraması bu hudutların tahkimi hakkındaki (o zarureti (meydana koymuştur.,, Bu tahkimatın en mühim noktai istinatlarının yapıl- masından sonra Fransızların hiz- meti askeriyeyi bir. seneye tenzil etmeleri de şayanı dikkattir. Yeni fransız tahkimat sistemi hududun bir zincir oşeklinde barettir. o Bu kapatılmasından Fransız Rear M. Lebrun, iki hafta tatil siyasetten vazgeçmelidir. zencirin halkaları ise, bir ziyaret- çinin anlattığı üzere, hiç birbirine benzemez. Yani, bugünkü ihtiya- cına ve fenni - terakkiyata göre çok muhtelif şekildedir. Burada 20-30 metre yer altında elektrik ve mihanikiyetten azami derecede ittifade etmiş, gibi silâhları havi bir dehliz şebekesi şeklinde iken, ötede kazılmış toprak içine otur- tulmuş bir beton ve çelik yığını halinde, daha ötede dallar ve fundalıklar arasına (o gömülmüş kule halinde, beride taşırılacak su halinde... Hülâsa karada yürüyen bir orduyu odurdurabilecrek (o bütün eşkâl bulunmuş ve tatbik olun- muştur. Zira bilinmek lâzımdır ki; taar- ruz bugün nasıl bir Alman sanatı haline gelmiş ise müdafaa ve tah- kim de asırlık tecrübelerle bir Fransız sanatı haline gelmiştir. Tahkimat Dünkerkten Bala ve Mont Blanc dan Akdenize kadar devam eder. İsviçrenin bitaraflı- ğına güvenildiği için bu hudut üzerinde fasıla verilmiştir. Asırla- rın . öğrettiği istila yolu Luksen- burg cenubu olduğu için en kuv- vetli mıntakada Verdunden Rene kadar olan parçadır. Buradan Bala kadar olan saha- da Ren nehrine ve buna muvazi Voges dağlarına güvenildiği için nisbeten daha zayıftır. Keza Ver- dunden Dünkerke kadar olan kı- sım da hem istilâ yolu üzerinde değildir, hem de bilhassa su ve bataklama manilerile (müdafaa olunabilir. Yeni sistem gizlemeye çok ehemmiyet veriyor; ekseri tesis- ler makineli tüfek yuvaları, top kuleleri gibi ufaktır ve tahtezzc- min yollar ile gerilere merbuttur. Mamafih bu ufak tesisler de va- sati olarak 40 milyon dolara mal almaktadır. Tahkimatın bizzat Fransız istih- kâm askerleri tarafından azami tasarrufla yapıldığı düşünülürse, ne kadar çok malzeme: sarfedil- diği anlaşılır. Fransız istihkâm askerinin yaptığı Douaumont tab- yesi 120 bin top mermisinden sonra 18 mahfuz mahallinden ancak beşini kaybetmiştir. Bu yeni tahkimatın belki daha büyük itina ile yapıldığı muhakkaktır. Fakat Fransa eğer harbi istemi- yorsa her şeyden evvel harpçu müddetini geçir- mek üzere geçende köyü olan Mercy la Hautya gitmişti. M. Lebrun burada sabahları, kardeşile beraber tarlada çift sürmek, öğleden, sonra bahçede istirahat etmek ve kitap okumakla vakit geçirmiştir. Resmimizde M. Lebrun evin önünde toplanan hemşerilerinin teza», hüratına teşekkür ederken görülüyor.