İthalât, ihracat Her tarafta ticari müamelât oluyor 930 senesine nazaran yüzde elli fark var Son yapılan istatistiklere göre 932 #€nesinin yedi ayında 47 milyon 364 bin liralık ithalât vaki olmuş- tür. Buna mukabil ihracat mik- darı, 37 milyon 725 bin küsur liradır. Netice itibarile ihracat lehine yedi ay zarfında 261 bin küsur liralık bir fark vardır. Bu rakamları geçen seneki vaziyetle mukayese edecek olur- sak, yedi aylık ithalât ve ihracat arasında, yarı yarıya bir fark vardır. Geçen sene 79 milyon 754 bin liralık idhalât olmuştu. Ihracat miktarı, 63 milyon 119 bin lira- dır. 930 senesinde vaziyetin daha iyi olduğu izah etmek için, şu rakkamlara dikkat etmek kâfidir. 930 senesinin yedi ayındâ itha- lât 84 milyon 367 bin lira idi, ihracat ise, 77 milyon lira idi. Netice itibarile, iktisadi buhfan devam ettikçe, senelere göre gerek idhalât ve gerekse ihracat azal- maktadır. Bu azalış, 930 senesinin yedi ayile 932 senesinin yedi ayi atâsında yüzde elli nisbetindedir. İktisadi buliran bütün metr leketlerde bu şekilde tezâhür etmektedir. Diğer memleketlerin m tisbetleri tetkik olunâcak a, omlarm harici ticaretlerim ol de de yarı yariyâ yakin bit azalış nisbeti görmek kabildir. Iranda vaziyet Buşit 20 (A.A.) — Reüter Ajans sından: Eski Yask şehrini zâptet- miş olan âsiler çekilmişlerdir. Bu hâvalide sükünet hükümfermâdir. Bari sergisi Bu sene sergiye iştirak etmiyöruz İtalyada Bari şark panayırı, komitesi reisi, hükümetimize ser- gide bir pavyon açmasımı teklif etmişti. Bari şark panayıri bir eylülde açılacaktır. Şimdiye kadar, bu panayrâ | yetişmek için kâfi detecede ha- zirhklar yapılamattıştır. Bu yüzden bu sene iktisat ve- kâletinin şark pahâyırina iştirâk edemiyöceği anlaşılmaktadır. Mucize gibi Seller denize kadat götürdü, orada kurtarıldı Ordu, 19 (Husüsi) — Orduda iki aylık kuraklık devam ediyordu, bu yüzden mahâulât büyük tehlike geçiyordu. Hattâ fındık başakları da dökülmeğe başlamıştı. Nihayet iki gün fasılasız yağmur yağdı, herkesin yüzü güldü. Yağmur esnasında şehrin sokaklarını seller kapladı. Tam bu sırada bir kadın sokaktan Oo geçerken (o kaldırım çöktü, kadını sel suları alıp ta denize okadar götürdü. Fakat kadın denizden canlı olarak çıka- rılabildi: Bundan başka Gölköy nahiye- sinde vukua gelen heyelân altında iki köylü kalmış ve ölmüşlerdir, Kontenjan usulü Şehrimizdeki Italyan © ticaret odası, umümi kâtibi, dün ihracat ofisi müdürü Cemal beyi ziyafet etmiştir. Mumaileyh, iktisat vekğ- letihin yeni kontenjan usulülleri “hakkında malümat istersiştir. GÜNÜN HABERLERİ Kapatılan türbe Çirkin kadınlara büyük bir güzellik veriyormuşl! Islahiye, 20 — Burada Akkaş isminde bir türbe zabıta tarâfın- dan kapatilmiş ve türbedarla beraber saçları gayet uzun olan birkaç mürit de adliyeye veril miştir, Bu adamlar saç ve sakalları itibarile pek korkunç bir halde- dirler, Son zamanlarda türbe, bu muhitte bir çok (hurafelerin yaşamasına sebep olacak derecede halk arasında şöhret kazanmıştı. Hattâ sort zamanlarda civar kaza ve vilâyetlerden bazı safdil halk bu türbeyi ziyaret etmek, kurbanlar kesmek, adaklâr yapmak için geliyordu. Bu akımn osebebi de: güya hâzreti Aliniri Düldülüşerifi vaktile bü dağlardan geçerken (21) Akkaş dedenin şimdiki yıkık türbesine de uğramış (!) ve hatıra olmak üzere de oradâki bir kayaya ayak izini birâkmi mış. Bu türbeyeyi bilhassa çirkin ve kıskanç koca karılar pek ziyade ziyaret etmekte idiler, Zira tütbe kocasiyle ârası iyi gitmiyen çirkin kadınlara pek kısa bir zeman zarfında sehhar bir güzellik, kör- lere bir çift kara göz, topallara kötürümlere ise en meharetli bir atlet çevikliği ve sıhhat ihsan eylemekte imişl. İslahiye kaymakamı bu türbeyi seddederken türbede bir kac tef, bir kaç da dümbelek bulun- muştur. Güzeller dönüyor Güzellik kraliçeleri (o Patisten birer ikişer memleketlerine dönü- yorlar. Avrupa güzellik ktaliçesi olan Daânimarka kraliçesi Dafi- matkaya, Rus güzellik ktaliçesi de fratisain cenubünda oturan ailesi nezdine gitmişlerdi. Resmimizde bu iki kraliçe bir atâda götülü- yor. Soldaki Darimarkâ güzellik kraliçesidir. Jâpotiya ve Cemahiri müttahide Vaşigton, 20 (A.A.) — Japon- yanın Vaşington büyük elçisi M. Debouchi, Tokio'ya hareketinde şunları söylemiştir : Japonya ile Cemahiri müttahide arasınde Mançuri meselesi hak- kindaki noktai nazar itilâflarının uzlaşabileceklerine itimadım vatdır. Almanya - Fransa Fransız matbuatı Ateş püskürüyor Almanya ordu teşkil edebilecek mi? Paris 20 (A.A.) — Havas Ajân- sından: Gâzeteler, Almân devle- tinn Alman mili müdafax ördu- sunun yeniden teşkili için Fransız ve Ingiliz hükümetlerile müzake- reye girişeceğine dair olarak Ber- linden gelen haberi hasmane bir tarzda karşılamaktadır. Matbuat umumiyetle hariciye nezaretinin bu bususta resmen malümattar edilmemiş olduğunu kaydederek bunum Fransız efkârı umumiyesini yoklamak ve Alman- yanın dahili buhranina bir yenilik verecek olan müzakeratı yemle- mek için yapılmış bir manevra olduğu kanaatindedir. Hattâ bu bapta yapılmak iste- nilen müzakerelerin de lüzumsuz ve mevsimsiz ve Fransız - Alman münasebatı çerçivesini geçmekte olduğu ve çünkü bunun Fransız efkâtı umumüyesinin hasim bulun- duğu Versay muahedesinin yeni” Tefrika ESR ME 4 Harp zengininin Gelini Büyük milli roman Haşş$şt hınzır müsibeti — Aynalı dolap desem değil, aynasız küçük, yazıhane desem kitap konacak yeri daracık. Bu nedir böyle? diyerek çekmeyi çekmek isterken tabak konacak tahtayı çıkarmasın mı? Yanlış bir şey yaptığım zannederek korkup bıraktı. Büyük hanım da afallamıştı. — Kırıldımı, bir yeri mi çıktı? den tetkiki demek olduğu zikre“ dilnektedir. Petit Pariste gazetesi, bu kabil müzakerelerin 10 gür sörira Raiştag meclisi buzurunu nasil çıkabileceğini bilmeyen bir hü- kümetin hüküm ve nufuzu dairesi dahilinde olmadığı kanaatindedir. Echo de Paris gâzetesi de, şunları yazıyor. “Almanya şiridi- ye Kkâdâr sefaretleri vasitasile iblâğ edemediği bir o meseleyi şimdi cihan efkâpı umumiyesi müvaceheside çıkarmak isteyor, fakat biz, bu manevrayi bozma- sını ve hayir demeseni bilmeliyiz. Mollison Tayyareci hava yolu ile dönmekten vaz geçti Londra, 20 (A.A.) — Zevcesile telefonla görüşe tayyareci Mek lison, zevcesinin yarın ketidisine iltihâk için hareket edeceğini haber alanştır. Mollison avdet seferine çıkma- dan evvel zevcesiğin gelmesini bekliyecektir. Saint Jean 20 (A.A.) — Tays yar&ci Mollisow, bie kaç gün sontâ hava yolile İngiltereye tekrar avdet plânmı terkötmiş bulunduğunu beyan etmiştir. Almanyada Reichstag meclisi feshedilecek mi? Berlin 20 (A.A.) — Rayhiştag reisi M. Loebe, Verwâetts gaze“ tesiride, 30 agüstdste parlâmehto- nütt içtima devresi (başladı zari tahaddüs edecek muhte ihtimalleri (oderpiş (etmektedir. Mumiaileyh, şayet Nazilerin, kem dilerme atfedildiği veçhile, parlâ- mento (omüzâkerelerinde hazır bulunmamak tasavvurunda olduk- ları tahakkuk ederse M. von Papenin hiçbir ekseriyet elde edemiyeceğini beyan eylemektedir. Kanuhu esasi noktai nâzarıridan yegâne mümkün hal çaresi, rayiş- tagın yeniden feshidir. Diğer bütün mutasavver hal suretleri ve meselâ parlâmeritöhuri içtitma- lafınin tehiri veya hükümetin verilecek bir ademi itimat reyine rağmen iktidar mevkiinde tutuk masi veyahut intihap kanununun tadili gibi hal çareleri; Lo&benin fikrince kanunu esasiye mugayir- dir. Si , 1 ME diye kızını geri çekiyor, senin'de Bedriyeden farkın yok; şu karı gelip tarif edinceye kadar sabır edemiyorsun! diyordu. Bedriye el sürecek iken onuda kolundat tutup çektiler. Ortanca Hanım, beline kaldır“ dığı eteklerini indirmek için koluru uzattrkeni dirseğinini tema- sile tahta içeri girince hep bir likte bir öoht. Çektiler. — Yüreğimiz hop etti amma kırilip mıfilmanış! — Girip çıkmak için mahsus yapılmış galiba. — Yoksa çekmenin tahtasının tutkal mı bırakmış? yollu söyleş- meler arasında, Bedriye tahtayı bir daha çekince dmiesinin gözleri evinden oynadı: — Cinlerim zaten obaşımda, şimdi hırsımı senden alacağım. Senin bildiğin (kunt) dolaplardan değil; baştan aşağı hofoz işi; parmağın dokunmadan dağılacak. Büyük hanım, sandalyede rahat etmediği için Bedriyeye bir erkân minderi getirtip üstüne bağdaş kurdu; kızı da yanına çömeldi; Bedriyeyi de karşılarına alıp ko- nuşmağa başladılar: Eskiden tereke, mezat olurdu amma herşey yok bahasına, Çarşı oesnafınm, o koltukçuların elinde savurulurdu. Şimdi mezattan alınan eşyayı, ne yevimsiz sayan var, nede kullanırken, baştan kalmış diye tiksinen. Rahmetli babanm terekesini unnttun mu? Trkhimi, tıklım mal; nelerde vardi neler: Saksonya kâseler, gümüş şamdatılar, Manâstır telkârileri, Şam kutnüları, Yemen akikleri, boynüz hoşaf kaşıkları.. Hepsi zorzoruna taş parâsını çıkardı. — Hele o piryol saat aklıma geldikçe hâlâ içim sızlar. — Sus, yarama biber ekme. Ne saatti o. Merhüm sarây tab- lakârı değil miydi? Şehzadelerin sünnet düğününde, Sultan) Aziz ketidi elile yadigâr etmiş, Üstü- nün elmast, cicisi bicisi yok amma bir işleğişi vardi ki sorma; çatır çatır, çekiç gibi. — Keşke onü aymıp saklaya idiniz haminne. — Al bundan da beş paralık. Hiç olur mu ayol? Kapıdan, bacadan geldiler; ne war, n& yok Sahife 5 21 Ağustos 1932 Muharriri: Sermet Muhtar elim yanima gelecek, ne yalan söyleyim, rahmetlinin biraz elinin sıkılığı vardı amma bir şeyi ben den esirgemezdi. Bir düğün, lohusa filân olunca saati takmaz- san hatırım kalır derdi. — Hanrinne, şimdi olsaydı kaç lira edetdi? — Ne bileyim ben, her halde âvuç dolüsu para. Geçen gün, ne idi!o, kokonann odâsınâ ka- | bullendiği. Günaha giriyoruü imz tövbe tövbe, ham Hava güzel mi, fırtınalı mı diye gösterirmiş. Dedi- ğim saat hemen hemen okadar var. İşte büyük babanınkini gör. - — medim deme. Şöyle uzaktan bir duruşu hatıra getiriyor, değil mi Seher? — Sâhi amie tıpkı aydı. — Demin kabullendi dedim de hatırıma geldi. Gefin kam, bun- larmda hepsini kendine çekin-— mezse elâlem yüzüme tükürsün. Farkına varıyorsunuz ya. Ne kadar başka cihetlerden, eski yapraklardan bahs açılırsa gene bir münasebet gelip gelin lâfı ortaya çıkıyor, mütemadiyen içleri kemir: mekte bulunan bu dağı derun, bir kenardan kendisini ihsas etti- riyordu. Bir aralık susmuşlardı. Bedriye: — Piyanoya sözüm yok amma aynah dolabı ben isterim; çünkü yengemin aynalı dolabi varl Demesile gene lâkmdı o yakasi açtı. Büyük hanım, büfeyi göstererek: — Bak duvara yazıyorüm, gö- rürsünüz; o bir kulp bulup çıkarır, bohçalarımı ( yerleştireceğim, iç çamaşırlarımı koyacağım diye şu büyüğü mutlaka odasına taşıtır! diyor, ortanca hanım da, kontre büfeyi işâret ederek: — Küçüğün ne suçu var; onu da tuvalet dolabı yapar diye dövünüyordu. Bunlar bu lâkırdıları ededör- sunlar, yerinden Kalkıp piyânonün yanına sokulmuş olan Bedriye, kapağını aralayacağı esnaca bir | tuşa dokundu: Dannnmn! Boş bulunarak, ürktüler. Ortarca hanımın gözleri yine değirmileştiiş, yerindet fırlamasile kızım çekip yâhina oturtmâsı bir olmuştu. Atıp tutuyordu: — Amân, dılacan, kurtlu peys nir! Bir dakika yerinde rahat oturamaz mısın? Bilmediğin, gör- mediğin şeye elini sürüyorsün; şimdi bir sakarlık yapacaksm; bu alâmet karın ağrısmı bozup yukaridakini k#-* hep birden Kİ | b a