19 Temmuz 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

19 Temmuz 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Temmuz 1932 Tefrika No. 127 — 19 Temmuz 1932 | SEBA MELİKESİ | BELIEZIS Yazan: ISKENDER FAHRETTİN Sül.yman düşman eline esir düşmekten korkuyor- du. Babasinın başına gelen felâketleri hatırladı. Bir gün, Davud'un tahtı da tehlikeye düşmüştü. Hükümdar, firari nefere, genç kızı nereden bulduğunu, saraya niçin getirildiğini sordu. Hasse askeri tereddütle kızın yüzüne bakarak: — Bu kız sizin cariyelerinizden değil mi? Diye mırıldandı.. Fakat, genç kız, Süleymanı görünce cesaret buldu: — Hakikatı söylememe müsaade ediniz, dedi, size hayret edeceği- niz bir haber vereceğim. Ve sözünü kesmeden, şu cüm- leyi de ilâve etti: — Samı öldüren bu adamdır.. Beni onun elinden kurtarınız! Süleyman genç kızın göz yaş- larrına tahammül edememişti: — Sen haremde kal.. Dedi ve o dakikada adama ibti- yacı olduduğu için, firari neferi de affetti. Beni Israil hükümdarı üzümcü- nün kızına Âmerit ismini vermiş! Süleyman bu ismi çok severdi. Amerit ismini taşıyanlar halâskâr ve işgüzar olurlardı. Bu tarihten iki sene mukaddem, hükümdarın Amerit isminde bir bir gözdesi daha vardı. Süleyman o kızı da bir geyik avından dö- nerken Hebron yamaçlarında bul- muş ve babasından satın alarak saraylna getirmişti. Amerit saraya geldiği zaman, Süleyman para cihetinden çok sıkılmıştı. O gece ümit etmediği yerden (o hazineye büyük bir para girdi. Süleyman bunu görünce Ameritin uğurlu bir kız olduğuna hükmetmişti. Fakat Amerit bir seneden fazla «yaşamadı. Bir sabah onu yatağında ölmüş “buldular... Ve o sabah şehirde, Maam isminde bir ser- serinin, başına bir kaç bin kişi toplıyarak hükümdara karşı ısyan ettiği haberi geldi. Süleyman, Ameritin daha fazla acımıştı. İkinci Amerit de belki onun gibi uğurlu bir kız olabilirdi. Amerit'i hareme götürdüler. Süleyman, Sam'ın vefatı habe- rini alınca, hassa zabitlerinden şişman Amon'u hassa kumandan- lığına tayin etmekte gecikmedi. Saray mustahdimininin başında iyi kötü bir âmir bulunmak lâzımdı. Amon şişman, lâpacı bir adamdı. Fakat, hiç olmassa çap- kın ve haşarı değildi. Süleyman, şehrin düşınan orduları tarafından muhasara edildiği böyle tehlikeli bir anda bile hareme yeni bir cariye almak fırsatını kaçırraa- mıştı, ölümüne Hükümdar, yeni hassa kuman- | danı Amon'u çağırdı : — Seba Melikesini Moaplılar'a teslim edeceğiz. Şehri düşman istilâsından kurtarmak için, bu işi hemen bitirmek lâzım. Hassa askerlerinden bir müfreze hazır- lansın.. Melike, muhteşem bir alayla Moap hâkimine götürülsün! Dedi. Süleyman düşman eline esir düşmekten de korkuyordu. Hükümdar, esaretini odüşün- dükçe tüyleri ürperiyordu. Beşe- riyet tarihinde bundan daha feci bir hadise kaydedilemezdi. Arzı mevut (1), Moaplıların Yfevratın yetine göre (Arzı mevut) Zenabıhak tarafından hi azreti Ga ahim) e vadolunan « Sion, Sahyun, Kudüs <7 yeni kahra diyet göst Uukların itti bu | istilâsına maruz kalırsa, Süley- manın halk nezdinde nüfuz ve şerefi kalmıyacak, hâkimler dev- rindeki kahramanlıklar birer ef- sane gibi yalnız dillerde dola- şacaktı. Sarayın havlısında, (Belkis)ı götürmek için hazırlıklar yapılır- ken, Süleyman, O muhteşem de- virlerde geçen kahramanlıkları hatırladı. (Debora)nın ilâhisi bu kahramanlık devrini tasvir eden en mühim vesaikten madut idi Debora, Efrayim (kabilesine mensuptu. Kenaniler ile beni is- rail beyninde vukua gelen bir muharebede Kenanilerin hüküm- darı, Sisra namında mahir bir kumandan göndermiş ve Beni İsraili mağlüp etmek istemişti. Bunun üzerine Debora, Beni Israilden cesur (Barak) ı çağırmış, ona ebediyetin emirlerini göster- miş, Barakı Sisraya karşı gönde- rerek Kenanileri mağlüp eylemişti. Debora bu muzafferiyet habe- miş ve o zaman şu ilâhiyi teren- nüm etmişti : “Ey hükümdarlar, işitiniz! Ey emirler odinleyiniz! Rabbime, Beni İsrailin ilâhına mezamir okuyacağım... Ben, Beni İsrailin bir maderi müşfiki gibi zuhur ettiğim zaman, Beni İsrail rüe- sası iktidarsız bir halde idi. Uyan, uyan, uyan ey Debora, uyan, ilâhi oku! O zamanlır ahalinin bir kısmı büyüklere galebe etti. Ebediyet beni kahra- manlara galip eyledi. Efrayim- den hazineler, Menaseden reisler, Zaplondan kumandanlar geldi. Jsaher de Barak ile beraber oldu. Roben irmakları civarında mü- zakereler edildi. Sen, o vakit neden, kuzuların melemesini din- lemek için ağıllar önünde durdun? Erdenin öte tarafındaki Cel'ât yerinden bile kımıldanmadı. Dan, niçin gemilerden çıkmadı. Aser deniz kıyılarında oturdu, liman- larda istirahat etti. Krallar gelip muharebe ettiler. Fakat, onlar da ne ganimet, ne para alabildiler... Ey ebediyet! İşte bütün düş- manların böyle perişan olsun! Seni sevenler de daima azamet ve ihtişamile tulü eden güneş gibi parlasınlar!, Süleyman, pencereden, Belkıs için hazırlanan muhteşem alayı seyrediyordu. Bu manzaradan çok müteessirdi. Sebaden gelen aziz bir misafirini kendi elile düşmana teslim etmek kolay değildi. Beni Israil hükümdarı Tevratı eline aldı. Babası Davudun meza- Süleyman Yehovadan teselli ve merhamet dileniyordu: tin? Beni, etrafımı Feryadımı niçin işitmezsin? Rabbim! Benden uzak durma! | Zira, senden başka yardımcım | yoktur. Düşmanların o kuvvetli boğaları etrafımı sardılar. gibi yerlere döküldüm. Kemikle- rim yerlerinden çıktı. Yüreğim balmumu gibi erimiştir. Dilim kurudu. Iztıraptan ölüm toprağına düştüm. Kemiklerimi sayabiliyo. | rum. Onlar bana bakıp, istihza ediyorlar. Rabbim! Sen benden uzak durma... Canımı kılıçtan ve yaban sığırı boynuzlarından koru!,, (Arksı var) mirinden bir kaç mezmur okudu. | “Ey rabbim, beni niçin terket- | saran vahşi | boğalardan neden halâs etmedin? | Su | Akşam 108 yaşında.. İngilterenin en ihtiyar kadını İngilterenin en ihtiyar kadını sayılan madam Eliza Roffun yüz sekizinçi senei devriyesi 10 tem- muzda tesit edilmiştir. Bu müna- sebetle Ingiltere kral ve kraliçesi ihtiyar ii tebrik etmişlerdir. Kral ve kraliçenin tebrik namesi kadının torunu miralay Phillips vasıtasile tebliğ edilmiştir. Tebrik- namede deniliyor ki: “İngiltere kral ve kraliçesi bu- gün idrak ettiğiniz fevkalâde senei devriyeyi samimane tebrik ederler. Yaşınız bu kadar ilerilediği halde daha uzun ve mesut yaşa- manizı temenni ederler. Haşmetlu kıral ve kraliçe velâ- det gününüzün pek mesut olma- sını dilerler.,, Madam Roff bir kaç sene evvel görmek kuvvetini kaybetmiştir. Her ne kadar kendisinin tevellüt kaydını ibtiva eden defterler Chartist ihtilâli esnasında yan- mışsa da müteveffa iki hemşire- sinin mezar taşlarındaki kayıtlar kadının 108 yaşını idrak ettiğine şüphe bırakmamıştır. Sesli sessiz! Atlantide filminde çıkan dava Paris, 18 — On günden beri pariste şiddetli bir münakaşa o- luyor, münakaşaya sebep Atlan- tide ismindeki yeni filmin göste- rilmesidir. Bu filim vaktile sessiz olan fıransız sahne vazı Feyder tarafina çevrilmişti. Şimdi sesli nushasını alman sahne vazu Fa- best çevirmiştir. Münakaşa hangi nüshanın daha iyi olduğundan çıkmıştır. Bir çok münakkitler sesli nüshayi beğe- niyorlar. Bunun aleyhinde bulu- nanlar da çoktur. Bir sinema sessiz nüshayı gös- termeğe başlamıştır. Bunun üzerine sesli filmi gösteren sinema dava açmış, fakat davayı reddetmiştir. Iki sinemaya da halk çok rağ- bet ediyor. Muhafız gücü bisikletçileri Ankara, 17 (A.A. ) — Memle- ketimizde sporu teşvik maksadile 1 haziranda Ankaradan hareket eden muhafız gücü bisikletçileri cenubu şarki ve merkezi Anado- luyu dolaşmaktan ibaret olan 3000 kilometreye yakın iturnesini İ muvaffakıyetle yaparak O halkın alkışları arasında Balaya gelmiş- lerdir. Takım, program mucibince yarın saat 12 de Ankaraya girecek muhafaza alayına mensup arka- daşları ve Ankara sporcuları tara fından karşılanacaktır. EMLÂK SAHİPLERİ! dağ: çin süratle kiracı Emlâkiniz.. Sie kiralarını muntaza- Emlâkinizin , ahsil edebilmek Emlâkinizin vardatını temin edebilmek bususatında mutehassıslar Emlâk rın tecrübesinden istifade edebilmek için FMLÂK İDARESİ umurunda kesbi ihtisas etmiş olan UMUM EMLAK ACENTESİ müessesesine MüURACAAT EDİNİZ! Adresi Bahçekapı, Taş han No.20-21-22 Telefon: 20307 / Her akşam bir hikâye ( Fabri İD Sadiye Ör tam altı sene, dört ay, üç gün mükem- mel ve şayanı imtisal bir aile hayatı yaşadılar. Ikisi de zenğindi Fakat, zenğin olduklarını nazarı itibara alarak bir hisap izdivacı yapmış değillerdi. Sevişerek eğ- lenmişlerdi ve gül gibi geçini- yorlardı. Vaktaki Fehri bey, bir baloda Selma (o hanımı gördü, onunla dans etti, ahval değişiyordu. Selma hanım — (Kocası, yahut aşıkı neredeydi, bilinemez! ) - bir masada yalnız başına oturmuş, kendi masraf ediyordu. Tıbkı Mısır'ın o Ebülhevl'ine benzeyen, dar, uzun, alâkayı calip bir yüzü vardı, gözleri yeşil, ipek elbisesi- nin içinde, ince vücudu, bir yılan vücudunun kılıfında oturduğu gibi oturuyor. Fabri bey, nadir neviden olan bu kadına gönül veriyordu. Der- hal kur yapmağa girişti Selma aksilik etmedi. galiba o günlerde münhalmiş; mukabelede bulundu. Derhal ertesi gün için buluşmağı sözleştiler. Buluştular ve bu buluşmalar tevali etmesi sebebile de, hiyanet hadisesi Sadiyerin nazarı dikka- tini celbetti. Öyleya: Geceleri geç gelmeler, öğleden sonra işine telefon edince orada bulunma- malar başlamıştı, Ufak bir tah- kikat meseleyi meydana çıkardı. Sadiye, Selma'nın ismini bile öğ- rendi. Genç kadın kocasını seviyordu. Fakat hayır, öldürmek möldür- mek düşünmedi. Mülâyim tabi- atliydi. Aklına ilk gelen şey ayrıl mak oldu. Lâkin dedikodulardan, mahkemelerden çekiniyordu, bahu- sus, altı senelik izdivaç hayatların da servetlerini yekdiğerine karış- tırmışlardı. Bunun ayrılması için biribirleri aleyhine para davası mı açacaklardı ?.. Rezalat... Bütün bu cihetleri düşündüğü için, Sadiye hanım, talâktan da vazgeçti. Lâkin, sade aşkı değil, izzeti nefsi de yaralanmıştı. Artık, o da oturmıyor. Bir çok ahbaplarla düşüp kalkıyor. (Kadın ve erkek ahbaplarla) çaylara, otomobil ve kotra gezmelerine gidiyor. İşte bu sırada, tenis ve denizde teferrüç eden sporculardan Faruk beyle pek sıkı fıkı tanışıp kay- naştı. Onlar sevişe dursunlar, bu se- ferde, Fahri beyle Selma hanımın arası bozuldu. Daha doğrusu, Selma hanım, Fahri beyi ekerek meçhul bir erkekle meçbul bir istikamete seyahate çıktı. Fahri bey, 'bu işe, evvelâ fena halde içerledi. Sonra tesellisini buldu : “« — Selma, Sadiye'nin pabucu etmez! - diye düşün. - Ah, biçare Sadiye'cik ! Onu çok üzdüm. Hiç te böyle muameleye lâyik değildi. Benden şüphelenmemiş olmasını temenni ederim. Herhalde kendi- sine (anlatacağım ki, bundan sonra. , Filhakika, artık, sokağa yalnız çıkmak istemedi. Karısı çıkacağı zaman da daima beraber gitmek arzusunu gösterdi. Bunun üzerine, ufacık bir tahkikat, Sadiye, me- seleyi öğrendi fena halde kızdı. “ — Vay efendim vay! -diye söylendi. - O fahişe kendisini ter- kettiği için mi bana geliyor. Boyle geleceğine hiç gelinesin daha iyi.. Yok, hayır, azizim Fahri efendi! Zatı aliniz cezaya lâyıksınız! Ce- zanızı bulacaksınız.. Beni sevket- tiğin tarzda, o delikanlı ile flirtte dh e Hele meali biraz zaman geçsin de düşünürüz: Bakâlım sana avdet edecek miyim, etmiyecek miyim..,, Bu mantıki intizam tecrübesinde haylı devam etti. Faruk'la flirt yapmaktan yoruluncaya kadar.. Fahri karısının vaziyetini anladı. “— Oh, maşallah! - dedi.- Ben ortada yokken bizim hanım güzel huylar idinmiş doğrusu! Gerçi, bu benim hatamdan ileri geliyor. Fakat madamki ona avdet ettim, artık oda bana inhisar etmeliydi.,, Kendini metruk addettiği için, oda artık eskisi gibi sokağa yalnız çıkmağa başladı. “ — Demek ki Sadiye beni aldatıyor ha?... Görür o.., - diye söylendi. Kendine bir metres buldu. Farukdan ayrılan ve: “ — Zavallıcığı oçok üzdüm! gene onun gibisi yok doğrusul diye düşünen Sadiye, kocasının yeni bir metresle münasebet peyda ettiğini öğrenince şaşırdı. “Ya .. yeniden başladı ha? Ben, Selma ile olan münasebeti bir kereye mahsus gelip geçici sandımdı.. demek ki, tıpkı, böyle, daldan dala konmakta imiş?..,, Çok geçmeden yeni bir flirt buldu. Amma, bu, Faruktan daha cazipti. Bu münasebet, çok geç- meden aldı yürüdü. Sadiye henüz bu yeni aşkın cazibesi altındayken ” Fabri, son metresinden ayrıldı. Lâkin geçen sefer olduğu gibi, bu sefer de Sadiye onu reddetti. Fahri, kızıp yeni bir metres aradı. Sadiye, tekrar ona geldiği vakıt, onun başkasında olduğunu gördü. Ve bu hal, bu minval üzere, devam edup durdu. Bu karı kocanın birbirlerine sağlam bağle bağlı olduğuna şüphe yoktu. Öyle bir bağki, hiyanetler Obunu kupartamıyor- du; İzzeti nefis yaralar, on- ları ayıramıyordu. İkiside tabii hayatlarına avdeti istiyorlardı. Bunu defalarla tecrübe etmişlerdi. Fakat aksilik gösteriyordu. Hüsnü niyetleri bir türlü aynı zamanı rastlamıyordu. Bu, hal belki de ibtiyarlıkları- nın uyuşturucu devresine kadar devam edecekti... O zamana kadar köşe kapma ili Yerli ateş tuğlası Şimdiye kadar ateş tuğlası hariçten gelirdi. Son zamanlarda tuğla fabrikalarında, ateş tuğlası yapmak için tecrübeler yapılıyordu. Verilen malümata göre tecrübeler iyi bir netice vermiştir. e Yerli tuğlalar 1800 derecei hararete tahammül etmektedir. 1 Aylık abone 150 kuruş Muhterem karilerimize kolaylık Karileriwizden arzu edenler 150 kuruş mukabilinde gaze- temize bir ay için abone olabileceklerdir. Gazetemize bir aylık abone kaydedilecek muhterem oku- yucularımızdan ricamız: 150 kuruştan ibaret olan abone ücretini müddetlerinin hilamından evvel ve vakti zamanında idaremize Aksi takdirde gazete irsalâtında (o teahhur vukubulur ki bunu muhte kari'lerimizin dö arzu etmiyeceklerinden eminiz. göndermek.

Bu sayıdan diğer sayfalar: