Sshife 6 e e — Dünya değişmemiştir Hatırımda kaldığına göre, eğer yanılmıyorsam, Ağa oğlu Ahmet bey, Ruşen Eşref beyin edebiyat anketine cevap verirken: — Beş asırdan beri değişmemiştir! Deye bir kelâmı kibar savur- muştu. O zaman, Süleyman Nazif merhum, bu sözü diline virdet- miş, mütemadiyen alay ederdi. Ben de bugün: — Dünya yaratıldı değişmemiştir ! Desem, yalan mı söylemiş olurum? türkçe yaratılalı acaba Dünya değişmemiştir. (Çünkü insanlar değişmemiştir. Beşer - Âdemden beri deyeyim, zira Darvin'i göz önüne getirirsem de- giştiğini kabul etmem lâzım ge- lecek - Âdemden beri aynı beşer- dir. Âdemin bağrında çarpan kalple, benim yüreğimin arasında büyük fark olduğuna kail değilim. Belki orun boyu uzun olduğu için, kalbi hacmen daha büyüktü, ben ufak tefek olduğumdan, yüreğim daha küçüktür. Fakat bu da pek belli olmaz. Nice kısa boylular vardir, ki geniş yüreklidirler.. Meselâ terkos şirketi müdürünün yüreği. İstanbul susuzluktan cayır cayır yanarken o piposunu içiyor ve siğarasını yanğınların ateşinden yakıyor... Kendisi pek iri yarı değildir amma, yüreği geniş maşallah!... Ne diyordum, ha, evet, Âdem- den beri insanlar değişmemiştir. On beşinci asır muharrirlerinde birinin bir yazısını okuyordum. Lokantaya gitmiş balık istemiş: — Bana bir lufer verin! Garson kulağına eğilmiş: — Lüfer taze değildir, ne yalan söyleyeyim.. Yalan söylemek gü- naktır... Size uskumru vereyim... Uskumru tazedir. — Uskumru ver! Uskumru gelmiş. Muharrir diyor ki: — Gelen uskumru kokmuştu. Garson, doğruluk telkini ile, bana kokmuş uskumruyu taze diye yutturdu. * #» Geçen aksam bahçeli bir bira- haneye gittim. Rakı getirttim. Temiz mezelerle buzlu rakı geldi. Surahideki suya bir göz attım: — Hamidiye mi? dedim. Garson evvelâ boş bulundu: — Hamidiyedir paşam! dedi Sonra duraladı : — Ne yalan söyleyeyim, deye ilâve etti, unuttum, Hamidiyemiz biraz evvel bitti... Bu terkostur... Yalan günahtır paşam, affeder- siniz, unuttumdu. Size kapalı şişe vereyim. — Ver. Garson koşarak gitti ve ta büfenin önünde bir şişeyi açar gibi yaparak geldi, önüme koydu. — Buyurun paşam! Bardağa boşalttım. aldım. Asitfinik kokuyordu. Halis terkostu. Ağzıma .. Âdemden beri dünya değiş- memiştir. On beşinci asırda taze diye kokmuş balığı yutturan adamla, yirminci asırda iyi su deye terkosu sokuşturan adam arasında ne fark var? Havva Âdemi iğfal etmiş, Ayşe Ahmedi iğfal etmiyor mu? Dünya, oldum olasıya, aynı dünyadır... Selâmi İzzet VEZNECİLER GÜZELİ Uzaktan sanki güldür Dili ayni bülbüldür Bak çaldığı sadece Bahardaki gönüldür. Farkı yok onun yazdan Geçer burdan birazdan Dikkat et dudağına Fark edilmez kirazdan. M. Hayri Iş Hesabını, kitabını bilen aynı zamanda şık gezen bir kızla evlenmek istiyordu. Fakat istediğini bulamıyordu. Çok şık kızlar gösterdiler. Be- ğenmedi. Şık, amma zevksiz şık, işlerini bilmiyorlar, dedi. Nihayet evlendi. — Aman, dedik, istediğini buldun mu? —Elbette, işini bilen, hesabını bilen, yüksek zevkli bir kız buldum. —Işini bildiğini, yüksek zevkli olduğunu neden anladın? — /pekiş'ten giyiniyor! — Bu yaptığın tepe sağlam mı? Oturursam çökmez ya? — Hiç korkma, altında dayım varl KADIKÖY GÜZELİ Aşkı gönüller biçen Hep zenginleri seçen Piyasada çok geçen Kadıköyün güzelil Gönül kapıp can yakan Aşıklar peşe takan Işte şu bize bakan Kadıköyün güzeli! M. Hayri Kazanç Salamonun bu fıkrasını bil mem duydunuz mu? Salamon, banker Levinin ya- zıhanesine gitti. — Levi beyi görmek istiyorum. — Ne yapacaksınız. — Kendisine elli bin lira ka- zandıracağım. Kâtip haber verdi sonra Sala- monu içeri aldı. Levi sordu: — Bana elli bin lirayı nasıl kazandıracaksın? — Kızınıza yüz bin lira dra- homa vereceğinizi duydum. Elli bin lira verin de ben alayım! — Kocacığım, etmeden evvel, vitesleri derhal yol alabilecek miyiz!.. Hikmetin eseri Arkadaşımız Hikmet Feridun “Bugün de diyorlar ki... ismi altında, Akşam'da yaptığı anket- leri toplayıp kitap halinde çıkardı. Buna dair bir yazı yazmam için kitabını verdi... Bu hususta yazı yazamıyacağım. Sebebi: Üçüncü sahifemizde Vâ-Nü'nun fıkrasına müracaat! — 5S. / Göz Onlara teniste rasgeldim. Feri- hanın attığı top, Fikrinin gözüne geldi. Gözü çürüdü. Oyundan sonra Fikriye dedim ki: — Feriha ile evlen artık. — Neden? — şte bak, gözüne girdi! — Koltuğuma gömülüp, çanı çalmak, uşağımla şoförümü çağırmak en büyük zevkim. — Uşağın şoförün var mı? — Yok amma çanım var! yanında gidene küfür bir muayene et, DEMEYIN Sevgilinize * “lik sevgilim sensin!,, demeyi- yiniz. Jnanmış gibi görünse bile, ka- tiyen inanmıya- caktır. Inansa içinden düşünecekti; — Simdiye ka- dar kimseyi sev- memiş, demek ki sevilmemiş. Şim- diye kadar sevil- memesi için bir kusuru vardır.. Ve sizde kusur aramıya başlar. Şarkı Kuşlar uçuşurken gece yollarda konuştuk, Hülyada uçan biz iki sevdazede kuştuk. Yandık içimizden heyecanlarla tutuştuk. Hülyada uçan biz iki sevdazede kuştuk. Mustafa Nafiz Hicranları gömdük ve unuttuktu bir akşam, Sevdamızı mehtapta uyuttuktu bir akşam. Göz yaşlarımız dindi de biz başbaşa kaldık... Sevdamızı mebtapta uyuttuktu bir akşam. — Kumarda çok mu talihi var? — Müthişl.. Nasıl kâğıt çaldı- ını bir türlü anlıyamadık! i. F. DEMEYIN Sevgilinize : “ Sen ötekilere benzemiyorsun!,, demeyiniz. Susmak, dırdır etmekten hayır- lıdır. Ona, günün bi- rinde nasıl olsa: — Sen de öte- kiler gibisin! de- mek mecburiye- tini 'duyarsınız. Ne söylediği- nizi bilmediği- nize, fikirsiz ol- duğunuza zahip olur. — Bir mektubu postaya bir saatte mi verirsin? — Affedersiniz, iki mektuptul.. Cevap — Kızım doğru söyle, evlen- mek istiyorum, deye, gazetelere ilânmı verdin? — Evet efendim. — Ya beyefendi duyacak olursa ne der?.. Inşallah kimseden cevâp almamışsındır?. — Bir tane aldım efendim: Beyefendiden! Geveze — Azizim ben Ahmet gibi insan görmedim. — Neden? — Söylenen sözler bir kulağın- dan girip, öbür kulağından çıkıyor. — Bu bir şey degil. Sen benim karımı görmelisin. Söylenen sözler iki kulağından girip, derhal ağzın- dan çıkıyor | OLDUM Bıkmadım hâlâ meyden, Meyhanede câm oldum.. Bir, iki, üç, dört derken; çince ben tâm oldum.. Döndü, dolaştı başım; İşte şimdi ayyaşım, Azdırdı arkadaşım, Helâlken haram.. oldum Tuttular, girdim ağa; Çırpındım sola, sağa.. Başladım bağırmağa, Dedim ya tamam oldum.. Cüceler dev göründü, Dünya alev göründü, Kaldırım ev göründü; Artık duramam; oldum.. Vakit akşam, yok öğle.. Ne dedim, işte böyle... .Selâmi, sen de söyle; Turşuluk şalgam oldum.. -— Rakıyi bıraktım. —Bıraktın ha? Doğrusu azmin iraden kuvvetliymiş, — Karımınki kuvvetlidir |