29 Mayıs 1932 Sahife 7 Masal olanlar : Babalı araplar Ağız köpükler içinde, gözler kan çana- ğı, beden çeki taşı, parmaklar kerpeten Daha hırsını alamadı mı elini daldırıp'en iri ateşleri avuçlar avuçlamaz haydi ağzına Babalı arapları gene Rahime H. naklediyor: Bir arabın babası tuttu mu o artık beni âdemden bir kimse değildir. Başlı başına bir mahlük- tur. Ne insana benzer, ne hayvana; ne deliye benzer, ne sar'alıya; ibretin kudretidir. Eskiden, babalı arap denilince çocukların ödü kopar, tazelerin eli ayağı titrer, yaşlıların benzi uçardı. Babalı arap rüyaya bile girdi mi çocuklara, dağlara taşlara, havale illeti getirir, büyüklerin dudaklarını çepeçevre uçuklatır, saçlı başlı adamları çarpıntılara uğratırdı. Esasen her arap, aşağı yukarı, babalı olmağa müstait idise de bazı kodamanları dehşetti. Çoğunun babası seyrek tutar, tutsa da ortalığı allak bullak ede- cek raddeyi bulmaz, halbuki müt- hişinden Zâloğlu Rüstem gibiler bile yılardı. Araplar, evin içindekilerine kendilerini saydırmak, sözlerini tutturmak için baba tutmağı silâh makamında kullanırlardı. Ahçı bacıya, emektar kalfaya, Sudanlı halayığa, öyle sellemehüs- selâm, ağıza geleni söylemek, azarlamak, hele kafasına terlik, guratına muşta, göğsüne yumruk vurmak her babayigitin harcı mı? Maazallah bir kere babası tu- tarsa yer yerinden oynar; kıya- metlerin son günü kopar, bütün mahalle pençerelere üşüşürdü. Dediğimiz gibi baba tutmanın da derecesi var. Hafifçesi, pek karğaşalığı mucip olmaz ve kolay geçiştirilir. Meselâ, bacı bir şeye alınıp öfkelendi değilmi, bir köşede taş kesilip çebreyi asar; suratından düşen'bin parça. Laf “söylersen cevap vermez; omuzuna dürtersin kımıldamaz; kolundan çekersin yerinde mıh- lanmış. Yavaş yavaş hiddeti artar. Kendi lisanında mırıldanmağa, durmadan başını sallamağa; gözle- rini açıp yummağa başlar; arka- dan, höykür höykür höykürür. Ne evin büyük beyi, ne büyük hanımı, ne damat bey, ne küçük Babalı arap halayık tuttuysa, bacı gene evvelâ put gibi durduktan sonra gümbedek, apan- sız kendini yere fırlatır; korkunç korkunç sadalar çıkarmağa başlar. Ne seslerde ne sesler? Canavar gibi uluma; köpek havlama; dana gibi böğürme. Vücudunu yerden yere atar, rahvan, kuzu kuzu, tırıs, dörtnal odayı dolaşır; ağzından salyalar saçarak, boyun kemiğini kütür kütür kütürdeterek, başını fırıl- dak gibi bir yandan bir yana çevirir. Goool.. diye yine gırtla- ğından boğuk, korkunç, tüyler ürpertici sesler çıkarir. Arkasın- dan zenci lisanınca bir yığın çakıl çukul heceler sayıklar. Ben deyim bir saat, siz diyiniz iki saat, bu cezbe devam eder. Bulunduğu odanın kapısı dışa- rıdan sürmelenmiş, ev halkı tirtir titriyor; hepsinin gözleri anahtar deliğinde, tahta budaklarında. Mevsim yaz, vakıt ta gündüz ise odada mangal, lâmba bulunmadı- ğından yürekler bir derece rahat- tır. Kış veya gece olaydı hangi yiğit içeri girip maugalı, lâmbayı çıkarabilecekti. Beterin beteri olur derler yal Baba tutmanın da tam tertibi var. Meselâ bacıyı çağırıp: — llâhi bacı, ikidir şu dolmaya karabiberi dolduruyorsun; zehir zembereğe benziyor. Harca, mias- rafa günah değil mi? derken sizinkisi okla vurulmuşa dönüyor; ötekiler gibi önden somurtup put hanım... Kimseyi gözü görmez; | kesilmeden, dıvar budur! diye içeriye padişah girse umurunda | bir tos vurup evin temellerini değil, sarsar sasmaz, koca vücudunu Babanın bir gömlek üstünü | yere veriyor. 0110000 Burnova ziraat enstitüsü ai” İzmirde Burnovada 700 bin lira sarfile yapılmıştır. Enstitünün yakında kat'i kabul muamelesi yapılacaktır. Burnova istasyonun karşısında ve İzmir şosesi üzerinde olan bina çek güzeldir. ı > Mi MERE SE ima e bir ziraat enstitüsü , çutur kırmalar, Öyle coşmuş, azmış, kendinden geçmiş ki ağzı köpükler içinde, gözleri kan çanağı, bedeni çeki taşı, parmakları kerpeten, ayakları balyoz. Odanın içinde çöp çöp üstünde kalmamış. Bardak, tabak, çanak, çömlek; konsolun üstündeki camlı saat, büyük beyin tükrük hok- kası, büyük hanımın saç boyası, güçük hanımın düzgün şişesi, damat beyin nasır ilâcı şangır şungur yerlerde. Sigara sehpalarına oturup çatır duvardaki ( Ya sabur ) lâvhasını param parça etmeler.. Felâketin © felâketi * odadaki mangal. Mubareğin ateşten de korkusu yoktur. Daha hırsını alamadı mı, elini daldırıp en iri ateşleri avuçlar avuçlamaz haydi ağzına. Sanki ateş değil de tarçınlı akide... Bu toz duman arasında hangi kabadayının (fermanı kulağına girer. Ev halkı bucak bucak kaçmış- lar, kimi gusülhaneye, kimi kö- mürlüğe, kimi tahtaboştan erik ağacına kapağı atmış. Gürültü patırtıdan bütün kom- şular pencerelerde. Teklifsiz olan- ları eteği başına çekince sokak kapısına kadar seğirtmiş fakat içeriye adımını atacak yürekli nerede ? Babalı arap bu; kim önüne , durabilir ? Bacının ateşi tavsayınca şama- , tayı biraz gevşetir. Bir müddet de böyle geçtikten sonra, sesi, sadası kesilir. Evdekiler, candan komşular, merdiven kapısını sürmeleyip aşa- gıki taşlıkta baş başa vermişlerdir: — Kardeş, babalı araptan bil- mem hangi padişah bile kork- muş ta selâmün kavlene uğramış! — Ayol onlar yamyam cinsidir; gözleri daha kızınca adamı çiğ çiğ yerler. — Benim derdim o değil, kar- şımıza yeni taşinanların kızı iki canlı, — Ferhunde yumurcağı nerede? Bulsam da damağını kaldırsam!.. — Canım anne, Neşet oğlanı da bulmalı, korku damarlarını bas- malı! Sırası gelmişken, rahmetli büyük teyzeden işittiğim, olmuş bir vak'ayı nakledeyin: Eski paşalardan birinin cariye- leri içinde birde gayet azılı bir arap varmış, bu arap kendisine hiç laf söyletmez, şunu nereye koydun? Bunu nereye kaldırdın? Deseler hemen babası tutarmış. Hanımlar, bu halinden bizar kalarak işi paşa yaaçmışlar: Bu halayığı artık satalım; evin içinde tahammül edemiyeceğiz | demişler. Paşa, bir daha babası tuttuğu zaman kendisine haber verilmesini tenbih etmiş; çok geçmeden de arabın gene babası tutmuş ve paşayı çağırmışlar. Paşa, gümüş “saplı fil koyruğu kırbacını kürkünün için esaklayıp halayığın odasını boylamış. Arabın dünyayı gözü görmiyor, alıp veriyor. Paşa, yasettar! Di- yıp kırbaca sarılmış; — Bir daha baban tutacak mı? tövbemi bakayım? Diyerek pestili- ni çıkardıktan sonra arap imana gelmiş ve Hikmeti hüda bir daha babası tutmamış. Sermet Muhtar “İmsnsi bir | Haftalık siyasi icmal Japonyada harp kabinesi teşekkül etti - Avusturya kabinesi ve Tuna memleketlerine yardım Japonya (o başvekili . Inukayın öldürülmesi Japonyada karışık we karanlık bir vaziyet ihdas «imişti. Kabine buhranının ne melice vereceği belli değildi. Ne parlamentodaki ekseriyet fırkası olan muhafazakârlar ne de akal- liyette ve muhalefette bulunan liberallar yeni hükümeti teşkil €tmeği deruhte etmeğe cesaret «demiyorlardı. Çünkü devletin işine ordu ve donanma karışmıştı. Japonyada bu iki harp müessesesinin garp memleketlerinde emsali olmıyan mevkii ve imtiyazı wardır. Kumandana kabine karış- maz. Kabinedeki harbiye ve bah- yiye nazırlarını başvekil değil, ordu ve donanmanın kendisi gös- #erir. Memleketin dahili ve harici ahvali tehlikeye maruz kaldığı zaman ordu müdahalede bulunur. Ötedenberi mevcut olan bu âdete ötbaan japon ordusu son kabine buhranına müdahale etmişti. Japonyanın bir kaç seneden beri geçirmekte olduğu iktisadi we mali buhranın ve işsizliğin önünü almak için plânlar hazırla- anıştı. Orada zuhur eden kabine buhranını kendisinin o plânlarını we tasavvur ve taleplerini tatbik we icra etmeğe vesile ittihaz et- miştir “ e Hazırlanan plân Mançurinin res- men Japonyaya ilhakını ve Mo- golistan ile şimali Çinin Ja- ponyanın nüfuzu altına alınmasını we Sovyetler ile harbe girişilme- sini ihtiva etmektedir. Yeni kabinede siyasi fırkaların ikinci derecede mümessilleri var ise de askeri unsur galiptir. Hattâ yemi başvekil meşhur bir amiral- dır. Yeni hükümet askeri daha doğrusu harp kabinesi olduğun- dan mezkür istilâ ve harp plânı- mım tatbik ve icra edeceğini ken- disinden beklenmelidir. . “e daponyanın harap hazırlığı Japonyada askeri kabinenin teşekkül etmesi Sovyet Rusyası âle zaruri olarak harbi intaç ede- cektir. Mançurinin ilhakı ve Mo- golistanda Japon nüfuzunun tesiri Soviyetlerin Aksayı şarktaki as- İkeri ve siyasi mevkiini tehlikeye düşürecektir. (Esasen o Japonlar 'Mançuriye ve Mogolistana yerleş- tikten sonra atiden emin olmak âçin Şarki Siberyada el uzat- mak istiyecekler ve burada Ja- pon nüfuzu ve himayesi altında bir nevi hükümet tesisine kalkı- şacaklardır. Şovyetler ne kadar sulhperver olsalar Aksayi şarktaki ve alelü- mum Asyadaki nüfuz ve mevki- lerinin müdafaa için Japonya ile harbe gireceklerdir. Ruslar şimdiden her ihtimale karşı hazırlanıyorlar ve Şarki Siberyada tahşit ediyorlar. Japon- lar ise bu müdafaa tertibatından istifade ile şimdiden harbe baha- meler ihzar ediyorlar. Japonlarda harp için hararetli hazırlık vardır. Ezcümle Mançuri- deki Japon karargâhı umumisi Mançurinin Japon mıntakasının merkezi olan Mukdenden rus mıntakasının (merkezi (Harbin şehrine (nakledilmiştir. £ Harbin Şarki Siberyayi, Sovyetlerin bahri eyaletine ve bunun merkezi Wla- divostok limanına rapteden doğru demir yolunun iltisak noktasında bulunuyor. Avusturya kabinesi Avusturya kabinesi son belediye ve eyalet meclisleri intihabından sonra istifa etmişti. Çünkü bu intihabatta Prusyada olduğu gibi Hitler taraftarı faşistler mühim miktarda rey kazanmışlardı. Bu yeni vaziyet karşısında Avusturyanın umumi parlamento- sunun fesholunarak yeni intihabat yapılması icap etmiştir. Yeni kabine, bir kaç ay sonra intihap edilecek yeni milli meclise kadar memleketi idare edecektir. Fakat Avusturya iflâs halinde bulunduğundan ve vaziyeti şimdi gayet nazik olduğundan yeni hükümete çok ağır vazifeler düşüyor. Binaenaleyh hükümetin çok sağlam olması icap ediyor. Fakat bu netice elde edilmemiştir. Çünkü faşistlerin başka bir çeşidi olan Alman birliği kabineye iştirak etmemiştir. M. Dalfuss'un riyasetindeki yeni kabinenin taraf- tar mebusları 82 muhalife karşı 83 kişidir. Yanibirrey ekseriyeti haizdir. Avusturyanın bütün mu- kadderatı bugün tek bir mebusun elinde bulunuyor. Böyle bir hü- kümetin ne dahile ne de harice karşı itimat telkin eylemesine imkân yoktur. Tuna memleketleri Avusturya sukut etmekte ve büyük devletlerden ve Cemiyeti akvamdan mütemâdiyen imdat istemektedir. Fakat büyük dev- letler kendi entrikalarile meşgul olduklarından ne Avusturyaya, ne de Merkezi Avrupada ve Balkanlarda son derecede sıkışmış olan diğer devletlere ehemmiyet vermiyorlar. (o Cemiyeti (O akvam meclisinin son içtimanda bu dev- letlere yardım meselesi görüşül- müştür. Lâkin ayni intrikalardan dolayı bir karar verilememiş ve yardım meselesi tekrar komisyona havale edilmiştir. Fransa müşterek bir plân ile ve beynelmilel murakabe altında bulunacak bir sermaye ile umumi surette yardım yapılmasını teklif etmiştir. Italya ise umumi değil yardıma muhtaç olanlara muavenetin hasredilmesinde israr etmiştir. Bu suretle Avrupa dev- letleri arasındaki rekabet merkezi Avrupada ve Balkanlarda gayet vahim bir vaziyet ihdas etmiş oluyor. EMLÂK SAHİPLERİNİ Emlâkiniz İenelee kiracı Emlâkinizin ic tası edebilmek Emlâkinizin air. temin hususatında mutehassısla- Emlâk rın tecrübesinden istifade edebilmek için EMLAK İDARESİ umurunda kesbi ihtisas etmiş olan UMUM EMLÂK ACENTESİ müessesesine MURACAAT EDİNİZ! Adresi: Bahçekapı, Taş han No.20-21-22 Telefon: 20307