Sahife 7 Sinema, bir Fransız - Alman anlaşmasını temin edecek Birlikte çalışmanın feyizli neticeleri, düşmanlık hislerini azalttı Fransa ile Almanya arasında bir anlaşma tesisi için senelerden beri çalışılıyor. Bir çok misaklar, muahedeler yapıldı. Fakat buna rağmen iki hükümet arasında bir türlü dostluk tesis edilemedi. Hattâ dostluk şöyle dursun iki memleket halkı arasındâ birbirine karşı olan hususiyet'ekâilmedi.. Fransızlar, Almanların bir gün intikam almağa kalkışmalarından korkarak gittikçe - silâhlanıyor, Almanyayı zaif, kendilerini kuv- vetli bulundurmağa < çalışıyorlar. Almanlarla Fransızların bu hare- ketine kızarak gün geçtikçe 'daha ziyade fransiz aleyhtarı” oluyorlar. Avrupanın en müterakki ve en medeni iki memleketi arasındaki bu anlaşamamazlık hiç şüphesiz teessüf edilecek bir şeydir. Yapı- lan teşebbüsler esaslı bir netice vermediği için diplomatlar âdeta bir yakınlık tesisinden ümidi kes- mişlerdi. Fakat son zamanlarda bir Fran- sız - Alman anlaşmasını imkân dahiline sokabilecek bir vasıta bulunmuştur. Bu vasıta sinemadır.. Sesli filim çıktıktan sonra Fran- sa ile Almanya arasında sinema sahasında birlikte çalışmak esası kabul edildi, Bir çok Fransız ar- tistleri Alman rejisörlerinin idaresi altında filim çevirmeğe başladılar. Bir kısım Alman artistler de Fran- sızça olarak filim çevirdiler. lik Zamanlar bunun sade ticari bir © İş olduğu zannedilmişti. Fakat gün geçtikçe bu müşterek çalışmanın iki memleket efkârı umumiyesi Üzerinde büyük tesir yaptığı ve husumet hislerini adeta azaltmağa başladığı görülmüştür. Bu cihet son zamanlarda bil hassa nazarı dikkati celbetmiştir. Tan gazetesi bu hususa dair şayanı dikkat bir makale neşret- miştir. Tan makalesinde diyor ki: “Bir; müddetten ve Alman zanatkârları o sinema sahasında o birlikte (çalışıyorlar. Berlin ile Paris arasında mütema- diyen senaryo, artist, dekor, şarkı mübadele ediliyor. Bu müş- terek çalışma çok iyi neticeler vermiştir. Bu sayede ortaya hafi- beri Fransız Bir çok filimlerini zevkle seyrettiğimiz üç artist: Willy Fritsch, Henry Garat ve Lillan Harvey katen pek güzel filimler çıkmak- tadır. Sinema © sahasında © müşterek çalışmanın verdiği bu hayırlı ne- tice her kesi düşündürmeğe baş- lamıştır. Bir çok kimseler diğer sahalarda da bu suretle birlikte çalışılırsa ümit edilmiyen semere- ler elde edileceği “kanaatıridadır- lar. Şimdilik bu kadar nikbin gö- rünmiyenler var. Fakat herne olursa olsun sinema sahasındaki anlaşmadan ve el birliğile çalış- madan çok ders alınacaktır. Almanyada yapılmış güzel bir filmi seyreden, filimi vücude getirenler kimler olursa olsun, bunları unutamıyacaklardır. Ha- kikaten müşterek çalışma ortaya unutulamıyacak filimler çıkarmış- tır. “ Cennet yolu,,, “Kongre Gürmü meşhut filmini çeviren fransız ve alman artistleri bir arada eğleniyor,, , “ Prenses emriniz ,, » “Montekarlo bombalar altında, , “Aşka tövbe,, daha bunlar gibi filimler unutulabilir mi ? Sonra bu müşterek çalışma bize Henry Garat,. Armand Bernard, Pierre Magnier, Marcelle Vallde gibi artistler kazandırdı. Bunlar Willy Fritseb, Conrad Veidt de- recesinde muvaffak oluyorlar. Şimdi Paris sinemalarında “Kız ve oğlan, isminde yeni bir film gösteriliyor. Bu güzel filmin baş artisti Lilian Harvey'dir. Senar- yoyu bir Alman hazırlamıştır. Fakat buna esas olan piyes iki Fransız muharririnindir. o Filmi vücuda getiren gene bir Alman Wilhelm Thicle'dir. Filmi çeken Alman, şarkıları yapan Fransız, besteleyen gene bir Almandır.. Ne güzel bir mesai iştiraki. Tan gibi bir gazetenin muhafaza- kâr bir makalesi Fransada Fransız- Alman anlaşmasının ve müşterek çalışmasının ne kadar iyi netice- ler vereceği takdir edilmeğe baş- ladığına en güzel misaldir. Birgün sinama sahasındaki anlaşmanın yarın diğer sahalarda da baş gös- termesi, bu suretle sinamanın bir Fraüsız - Alman uzlaşmasını temin etmesi çok muhtemeldir. Sinema haberleri Fransızların 5 meşhur. komik- leri Fratellini kardeşler Alman- yada Fransızça bir. filim çevire- ceklerdir. X Bulgaristanda sinemalar fi- atleri indirmişlerdir. En * pahalı yer bizim paramızla 35 kurüştur. 15 kuruşa kadar yer vardır. En küçük kasabalarda hile sinemalar tesis edilmiştir. Tuzlu çölden geçerken.. Tuzlu çöl zannedildiği gibi çorak bir yer midir? o... Her taraf yeşil, her tarafta koyun sürüleri.. Bunlar çölde ne arar ? Macaristanın bir “Pusta,,sı var- dır. Hani şu “ Çardaşfürstin ,, “Çignabarones,, , hatta son “Vik- toriya ve husarı ,, gibi filimlerde gördüğümüz genis meralar, at ve koyun sürülerinin enine boyuna gezdikleri düz ovalar yok mu, işte Macarların Pustası' odur. Macar dostlarımız: ve Alman filimçileri hiç merak etmesinler, şayet Püstaları bir gün dünya yüzünden kaybolursa bir ikincisi bizde mevcuttur ve adına da “Tuzlu çöl, derler. Pusta'da çöl manâ$ına mi gelir? Pek “bilmiyorum. Şu dakikada elimin: altında bir Mâcar da olma- dığı için öğrenemedim. Bara kadar gidip bu iş için bir artistle mü- kâleme de işime gelmedi... Fakat muhakkak olan bir şey varsa ma- carların Pustası ile bizim tuzlu, çölün ikiz olmalarıdır. Evet, aynı düzlük; aynı sürüler, aynı terazili kuyular ve taş yalaklar hatta aynı yağız çehreler, ve siyah parlak gözler... Yalnız Macar beygiri sürücüle- rinin başında geniş kenarlı şap- kalar bulunurken bizimkilerin ba- şında Konya külâhından muaddel kasketler var, o kadar... Sonra bizim Tuzlu çölün hay- vanat. itibarile Pustadan bir faz- lası var: Deve... Bir eksiği var: Domuz. Binaenaleyh bu cihetçe de takas var demektir. Konya ile Ankara arasındaki koca sahaya bizim haritalar ne- den çöl demişler bilmem. Esasen çolün ârazı hakkında kati fikirle- rim olmadığı için bu tabirin çürüklüğünü isbat edemiyeceğim. Yalnız belki de bu sahanın en güzel mevsimi olan şu yeşillik zemanında geçtiğim için, buraya çöl demiye bir türlü ;gönlüm razı olmıyor. Çöllerde bu yeşil çayırlar, mavi, beyaz çiçekler, koyunlar bütün sene beslenen atlar bulunur mu? Ya manzara güzelliği, renk güzelliği, o mavi mavi dağlar, alabildiğine uzayan hafif tepecik- ler, bakmakla doyulmuyor.. Bu itibarla da Pustuya çok benziyor demektir. < Çünkü © Almancasını okuduğum bir yazıda bir macar şairi diyor ki: Pustayı güzellikten âri zannetmek, güzellikten anlama- mak demektir.,, Bizimkide öyle.. Tevekeli Alman filimcileri oraya musallat olmuşlar? Bizim pustamızı (bu tabir tuzlu çöl tabirinden daha munis göründüğü için kullanıyorum.) bana Allah razı olsun bana devlet | demir yollarımızın muktesit ida- | resi gösterdi. (Çünkü Konyada bulunan ailemi görmek için Anka- radan hareket etmekliğim lâzım geldiği zaman tren tarifesini sor- dum. Bunun her keseye uygun gelemiyeceğini öğrenince başımı gözümü allaha emanet ederek otobüs adlı halis bir kamyona atladım ve bu suretle buradan geçtim. Aksi takdirde (bu pa- halılık devrinde demir yolların fiatı bende ne ziyaret zevki ne de görmek arzusu bırakmazdı, ve pustamızı göremezdim. Zannedersem şimdiye Okadar coğrafyacı geçİnenlerimiz de bu sahadan ; geçmemiş, bu. yanlış ismi tashih etmemişlerdir. Zira burasi asgari olarak meselâ Konya - Ereğli arası kadar güzel, mahsuldar ve ekilidir. Hazır görmüşken bir az da coğrafi malümat vereyim : Püsta- mızda diğer hayvanlar da bülun- makla beraber en çok koyun sürüleri vardır. O derecede ki, birini bırakırsanız diğerine tesadüf edersiniz. | Otomobili kovalıyan çoban köpekleri yanımızdan hiç eksik olmaz. OHani vapurlarla yarış yapan Yunus balıkları gibi bir şey.. Şu farkkla ki köpekler kendi sürülerinin «. hududunu “ geçince otomobili diğer sürünün çomarla- rına teslim ediyorlar, bu refaket- leri bir nişane ihtiram ise bütün o sahayı izaz ve ikram ile geçiyor- sunuz demektir!.. Yalnız bu bitmez tükenmez sürülerin sütleri ne olur? Kim yer kim içer, burasını bir türlü anlıyamadım. o Öyle ya, Macar Pustasının yanı başında bulunan Budapeştede en güzel tereyağı bizim para ile 80 kuruşa alınır- ken, biz Ankara sükkânı o mü- bareğin en kötüsünü 200e, sütü 30 kuruşa alırsak, bunu tahlilde aklı kasıranemi mazur görürsü- nüz.. Eğer bir iktisat allâmesi olsaydım şöyle tefsir ederdim: Iktisadi teşkilâtsızlık... Yola. gelince; Âdem babamız- dan bugüne kadar aziz toprak- larını hiç bir kazmanın rahatsız etmediği bu yerlerin ne misillu yollara sahip olabileceğini erbabı izana terkediyorum. Almanyada ilk demiyolları yapılırken zamanın uleması toplanarak şöyle bir fetva vermişler: “İnsanları bir demir arabaya doldurarak büyük süratle mesafeler Okatettirmek, onların fikirlerini zafa sevkeder.,, Bu kaziye orada tahakkuk et- memiş, fakat bizim Pustada tahak- kuk edecek galiba... Çünkü ben bile bu mektubu yazabilmek için tam bir hafta beklemek zaruretini hissettim. M. Şevki Edirnede sebze ve meyva Edirne, 21 (Hususi) — Bu sene Edirnede sebze ve meyva bol olacaktır. İlk turfanda kiraz 20 kuruşa satılmıştır. Bir kaç günden beri kiraz fiatı 15 kuruşa düş- müştür. Edirnede (Bakla ( pahalıdır. Istanbulda beş kuruşa bakla sa- tıldığı halde, burada okkası 30 kuruştur. | ER 1 Aylık abone 150 kuruş Muhterem karilerimize kolaylık Karilerimizden arzu edenler 150 kuruş mukabilinde. gaze- temize bir ay için abone olabileceklerdir. Gazetemize bir aylık abone kaydedilecek muhterem oku- yucularımızdan ricamız: 150 kuruştan “ibaret . olan -abone ücretini müddetlerinin hilamından evvel ve vakti zamanında idaremize göndermek. Aksi takdirde - gazete irsalâtında Oteahhur vukubulur ki bunu < muhterem kari'lerimizin de arzu etmiyeceklerinden eminiz.