Sahife 6 28 Nisaa 1937 > Tarih sahifeleri EYE RE AAA AR SERE Siyaset dolaplarında dönen rüşvetler Reisülküttap tayini meselesinde Sultan Mustafa ile Ragıp paşa arasında ihtilâf - Ne benim dediğim, ne de senin dediğin olsun! Dünyasından geçmiş biri reis oluyor amma sevinç ölümüne ugrayor! - Fransız elçisi düştüğü yerden kalkmak ümidinde ! Üçüncü Sultan oMustafa kız kardeşi Ayşe Sultanın Silihtar Mehmet Paşadan kızı Rukıye Hanım Sultanı kendi dairesi mün- tesiplerinden ve divanı hümayun hacegânından Haremeyn mütevel- lisi Lâle zade Nuri Bey ile evlen- dirmişti; reisülküttap Kâşif Meh- met Emin Efendi yerine bu Nuri Beyi geçirmek istiyordu. Ragıp Paşa ise terakki ve tealisini ancak padişahın teveccühüne omedyun bir zatın başka işlerde tecrübe edilmeden riyaset gibi mühim bir makama getirilmesini tasvip etmiyordu. Bu sebeple ehvali tec- rübeden geçmemiş olduğunu beyan ederek Nuri Beyin böyle hatalı bir makama getirilmesi caiz ola- mıyacağını padişaha telhis ve ilâm eyledi. Günden güne artan nüfuzuna ve mülahazasındaki isabete güve- nen sadrazam ile padişah arasın- da sual ve cevap tekerrür etti. Padişah sadrazamın reyine muba- lif olarak Nuri Beyi resen riyasete nasp kudretini gösteremedi; fakat veziriazamın da dediğini yapmiş görünmek istemiyordu. Her sere şevvalde umum tev- cihat yapılmak idari bir usul idi. H. 1172 şevval tevcihat gecesi Sultan Mustafa Ragıp paşaya: (Nuri bey olmaz ise Emin Efendi de olmasın! Başka her kimi ister isen reis edesin!) Diye haber gönderdi. i Ragıp paşa bu ruhsatı alıncaya kadar seher vakti yaklaşmış idi. Eski kalem arkadaşı Dilâver ağa zade Ömer efendiyi riyasete getir- meyi münasip gördü; sabaha karşı kapıcılar (Okâhyası Hindi Hasan ağayı yanına çağırdı. — Yarın mansıp olacak ve atiye alacak zevat geldiklerinde içlerinden Dilâver ağa zadeyi bulup bana getir. Emrini verdi. Dilâverzade de Ragıp paşa gibi defterihâkani kalemine mülâ- zemetle işe başlamış, o zamandan aralarında dostluk takarrür eyle- mişti. Ömer efendi üçüncü Sul- tan Ahmet zamanında hacegân- lığa nail olarak teşrifatçı, başmu- hasebeci, Yeniçeri kâtibi olmuş bu kâtiplikten azlinden sonra inziva ve üzleti ibtiyar eylemişti. Istanbulda babasından kalma bir evde, pek çok vakittir, menkubi- yet, fakır ve zaruret içinde yaşı- yordu. Aldığı cüzi miktar tevci- hat atiyesinden başka maişetine medar olacak mukannen varidat kalmamıştı; mevlevi tarikatına sâlik olmuştu; uğradığı sefalete sabır ve tevekkül (göstererek günlerini geçiriyordu. Ragip Paşa sadarete geldikten- sonra bazı ehibba eski arkadaşın- dan dünyalık istid'a eylemeye kendisini teşvik ve tergip eyle- mişler ise de o dünya emellerinden rabıtasını kesmiş 'olmasile kimse- nin sözünü dinlememiş, Ragıp Paşayı ancak resmen tebrik için bir defa ziyaret etmişti. Fakat Ragıp Paşa kendisini unutmadı- gını arasıra kapıcılar kâhyası Hindi Hasan ağayı gönderip hâl ve ha- tırını sormakla gösteriyordu; hattâ fırsat zuhurunda matlubundan âlâ bir mansıpla çıragetmeyi de va- detmişti. Ömer efendi ise riyasetin de- gil, sadrazam himmet etse dahi nemalıca bir mansıbın husulüne bile taliinde (omüsaade memül etmiyordu. Tevcihat gürü Hindi Hasan ağa Dilâver ağa zadeyi davetliler ara- sından aldı, sadrazam huzuruna götürdü. Evvelce (o Reisülküttap (o Kâşif Emin efendiye de davetçi gitmiş iken sonradan istirahat etmesi haberi gönderilmişti; bu haber şayi olması üzerine kapıda bulu- nan davetli ricâl ile memurlar reisin böyle bir surette azline bayret ettiler; herkes kimin reis olacağına merak ediyordu. Niba- yet fakirane libas, mağdurane heyetile, elinde tevcihat defteri olduğu halde, Dilâver zade er efendi sadrıazam nezdinden bunların oturdukları odaya çıka- gelince hazır bulunanların hepsini bir süküt istilâ etti. O zaman yetmiş yaşını geçmiş olan Dilâver ağa zade kendisini tebrike gelen bir dostuna bağte- ten zuhur eden bu memuriyeti ülümüne işaret addeltiğini söyli- yerek bu ikbal ile teşeüm eyledi; filvaki zavallı O“merki şadiye uğramış, gibi kırk gün sonra öldü; “ ahir vaktinde dünyadan nasibi bu kadarca mukadder imiş; ukbaya gözü açık gitmedil,, H. 1172. zilhiccesinde divanı hümayun ametçisi Abdullah efendi reisülküttap oldu. Faransız elçisi Verjen dostlarından olan Abdullah efendinin OBabiâli ile Fransa münasebatmın © ıslah © yolunda mesai sarfedeceğini umuyordu. Abdullah efendi riyaset maka- mına gelmeyi aklından bile geçirmediği günlerde Fransız se- fareti tercümanı Düvâl vesatatile sefaretin hatırnüvazlığını görmüş- lerden idi. Verjenini karşısında Osmanlı devletini kimler temsil ediyordu? Saltanat kaidesi kendi keyfin- den, etrafındakilerin telkinatına kulak kabartmaktan. ibaret bir padişah; Dirayetli bir devlet adam ol- makla beraber eski düzeni boz- mamak düsturile devlet kudretini faaliyetten ziyade uyuşukluk için- de muhafazaya taraftar bir | sadırazam; | Gözleri efendilerinin en küçük hareketlerini takibeden, kalpleri bir taraftan mansıplarının, mallarının, | canlarının zıyaı korkosu ve diğer ! taraftan menfaat celbi, servet iddiharı hırsı arasında tereddüt ve temevvüç içinde teşebbüs fikirlerinden mahrum vükelâ! | Verjen düşünüyor idi ki (oObu gibilerle insanher zaman düştüğü yerden kalkabilirdi! Bu mülâhaza ile oen cüzi hâdiselere kiymet veriyor, en ehemmiyetsiz bir maddeyi bile muhaliflerinin manevralarını boz- mak hususunda silâh makamında kullanmağa çabalıyordu. Para tevziatına bir türlü | atılamıyan (OoVerjen Oomuharebe- de fransız silâhlarının galebesi günlerinde Babıâliye bir muhtıra takdim etti, bunda Devletialiye için bir askeri hareketin lü- zumsuzluğunu ve tehlikelerini Sıra Tunneyin ! Amerikada çocuk kaçıranlar çoğaldı ! | ri | Amerikada haydutlar geçende | tayyareci Lindbergin çocuğunu kaçırmışlardı. Yapılan tahkikata ve araştırmalara rağmen şimdiye kadar ne çocuğun, ne de kaçıran- ların izi bulunamamıştır. Bu hadisenin sebep olduğu heyecan devam ederken şimdi ortaya yeni bir vak'a çıkmıştır: Haydutlar eski boks şampiyonu Turnneyin çocuğunu kaçırmağa karar vermişlerdir 1.. Şampiyona gönderdikleri o mektupta mühim bir para istemişlerdir. Para veril- mezse oçocuğu kaçıracaklarını bildirmişlerdir. Tunney bu tehdit mektubunu ikamet ettiği Mulrooney şehri polis müdürüne vermiştir. Tunney geçen mart iptidasında Bermuda adasına yiderken çocuğunun mu- hafazası için hususi bir polis muhafızı istemişti. Tunney mis Lander isminde gayet zengin bir kızla evlenmişti. Şimdi beş aylık bir erkek çocuk- ları vardır. Kaçırılmak istenen çocuk budur. Son günlerde Amerikada filim yıldızlarının çocukları da kacırıl- makla tehdit edilmiştir. Yıldızlar polisin himayesini istemişlerdir. ürüyen dağ Bir nehrin mecrasını değiştirdi Almanyanın Ren arazisinde Kohesu civarında 200 metre irti- famdaki bir dağ bir kaç gün sırasiyle ibtizaz ve hareket ettik- ten sonra bir gece nısfulleyilde yürümüş ve Mozel nehrinin mec- rasına kapatmıştır. Nehrin civarındaki binalar taş ve toprak altında kalmıştır. Bina- lar vaktiyle tahliye edildiğinden insanca zayiat olmamıştır. Nehrin içine 10,000 metre mükâbi toprak ev kaya parçası düşmüştür. Beşiktaşta bir kadın hırsız yakalandı Son zamanlarda ötede beride çoğalan kadın hırsızları hakkında zabıta sıkı takibata devam etmek- tedir. Beşiktaş polis merkezi bunlar- dan birini daha yakalamıştır. Refika isminde olan bu kadının muhtelif hırsızlıkları tesbit edil- miş ve evinde yapılan araştırmada bir çok çalınmış eşya bulunmuş- | tur. Refika adliyeye teslim edil- miştir. Bu asırda Ticaretin ruhu Reklâm! dır Malınızı çok satmak için Akşam'a ilân vermeniz kâfidir. Zira: AKŞAM Bütün Türkiyede en fazla satışı olan gazetedir izahetti. o Babıâli Ragıp paşanın bizzat kaleme aldığı bir cevapna- İ mede Fransanın kendi siyasi men-” faatleri icabatına göre ittifaklar akdetmesi Babıâlinin samimiyetini sarsmadığını, (o Devletialiyenin de kendi kuvvetine metanetle istinat eylediğini beyan ederek Fransaya dostluk teminatı verdi. Süleyman Kâni Muallimlerin fikirleri Korkutmak, çocukları ya- lan söylemeğe sevkeder Tedrisatta sınıf usulü bizim bünyemize daha uygundur Mekteplerde tedris ve terbiye sistemi (o hakkında (omuallimlerle mülâkata devam ediyoruz. Bugün de Şehzadebaşında 9 uncu mek- tep muallimlerinden Tevfika hanı- mın muhtelif suallerimize verdiği cevapları neşrediyoruz : — Muallimlik hayatınızda şim- diye kadar ne gibi tetkikatta bulundunuz ? Elde ettiğiniz neti- celeri söyler misiniz ? — Her nekadar muallimin ruhi- yata istinadı vazifesi ise de, bir tertip ve usul dahilinde alette- madi ruhi terassutlarda bulunmak da muallimi mesaisi hududu hari- cine çıkarır. Muallim ancak ruhiyat tecrübe- lerinden terbiye ve tedrise hâdim faydalar memul bulunduğu anda; çocuğun ruhunu tanımakla onun hakkında daha mülâyim ve: cesur olacağı için bazı ruhi terassutlar yapar. Bu terassutları yaparken de bir ruhiyatçı gibi fenni ve tahlili bir usul içinde mücerret değildir. Bu itibarla muallimin bulacağı kıymetler herzaman için belki de bir vasat kıymeti ifade etmiyebilir. Şu küçük başlangıçtan sonra, fazla bir iddia ile ortaya çıkmak- sızın, mesleki mesaimde tahsisen fazla yalancı çocuk tipile uğraştım. Çocuklarda yalancılık; bilhassa ailelerindeki lüzumsuz tefabürün, mübaligacılığın ve fazla temeddü- hün mahsulüdür. Bazı küçüklerde taklit kabili- yetinin fazla münkeşif bulunması ve tahayyül melekesinin lüzumsuz tahriklerle (hayale inkılâbı ile beslenmektedir. Bir kaç küçük talebem mutat mükâlemelerinde ve tahrir vazi- felerinde (o ekseriya mübalâğaya kaçarlar ve hattâ hakikati de hayal olarak ifade etmeğe çalışırlardı. Terbiyevi bir müdahale yapmasam mektepte diğer arkadaşlarının da taklit insiyaklarına fena ve mü- essir bir misal olacaklardı. Aile müessesesinin terbiyedeki rolünün kiymetini de kendime müttefik olarak kazanmak lâzımdır. Yalancı oçocukların ailelerini çağırdım, tahkik ettim. Bu çocuk- ların ailede fazla korku tesiri | içinde yaşadıklarını, ekserya vazi- feden kaçınmak için yalan icat ettiklerini anladım. Çocuğu fazla korkutmamak, yapılamıyacak şey- leri vadetmemek, arzularına fazla mümaşat etmemk, yapamıyacağı işi çocuğa tabmil etmemek gibi mü- dahalelerin evde de yapılmasında ailesile (o anlaştık. Iki küçüğün ailesi bu mesaide bana tamamen yardımcı oldular. Küçük mektep İ cemaatimizin içinde yalancı çocuk- ların ve yalancılığın fena netice- leri üzerine misal olacak hikâye- lerden istifade daha sonraları müsbet ve müşahhas vakalar içinde yalancının hacaletini müşa- hede ettirdim. Anut bir takip fikri içinde mütemadi cehtlerimle bu çocuk- ların izzeti nefislerini kurtarmış- tım. Artık yalan söylemedikleri gibi diğer küçük yalanları bile israrla kovalayıp haber veriyor- lardı. — Tedrisatta sınıf usulü mü, Yoksa grup usulümü tatbik edilmeli ? Dokuzuncu ilk mektep mual- limlerinden Tevfika hanım — Her iki usulün de fayda ve mahzurları bulunmakla beraber, faydaları galip olan bizim terbi- yevi, içtimai bünyemize uygun olan sınıf usulüdür. Ne yazıktır ki memleketimizde hâkim zihniyet çocuğun yalnız mektepte terbiye edileceğidir. Evet bunda kuvvetli bir hakikat mevcuttur, fakat sadece mektepte değildir. Bu yanlış hal Türk mü- rebbisini daha çok çalışmıya sevkeden bir vakıadır. Aile ile mektep arasındaki terbiye rabı- tasını teşkil eden ebeveyin bir- likleri gibi teşekküller bizde henüz canlanmadığına nazaran muallimin hâkim vasfi mürebbiliktir. Muallim evvelâ mürebbi olunca sınıf usulüü tercih etmek lâzumdır. Esasen ilk mekteplerde (o gaye ( terbiye olunca tedrisat da bu maksada hâdim bir vasıta olarak kalır. Binaenaleyh (o her safhasile ilk mektepte terbiye hâkim olunca buda ancak sınıf usulü ile kaimdir. likmektep (o muallimlerinin yüksek tahsil görmelerine taraftar mısınız ? — Nefsimde bul ihtiyacı hisset- miş olmaklığım itibarile buna en kuvvetli bir taraftarım. Yüksek tahsil muallimin tefekkürüne açık bir ufuktur. Ancak bu talebim, bazı arkadaşlarımın iddiaları gibi mesleğin haricine çıkmak üçin değildir. Belki mesleğimde daha faydalı bir say yapabilmek arzu- sundandır. — Mekteplerini bugünkü idare ve terbiye sistemleri hakkındaki fikriniz nedir? — Cumhuriyetle beraber mem- leketimizde de mektp reformu başlamıştır. Terbiye (tarihimize bakarsak eski idareler usulsüz ve prensipsiz olan siyasi veçhele- rini o zamanki terbiyeye de akis ve tesir ettirmişlerdir. Fakat cumhuriyet devrinin ter- biye idealine nazaran bugün mek- tep, çocuğun seciyesinin tesisini birinci vazife edinmiş ve bu mak- satla muhitine intibak edebilen, faal, müteşebbis ve müstahsil fertler yetiştirmiye çalışıyor. Bu gayeye de, çocukların kendi ken- dilerini idareye muktedir bir hale hale getirilmelerile erişilecektir. Bugünkü idare ve terbiye siste- mimiz bu maksada matuf bütün prensipleri taşımaktadır. İskender Fahreddin