26 Mart 1932 e —— — AKŞAMDAN AKŞAMA Hayalât engininde... Her nedese, bu gün, arkadaş- lar arasında, mütemadiyen tay- yare piyangosundan bahsettik. Çıksa, neler, neler yapacağız... derken. mevzu değişti (1)... Ingil- teredeki “Derbi, at yarışlarına intikal etti. Bu piyango nasıl tertip edilirmiş; biletiniz, isabet edince kaç para alırmışsınıze Sonra, şayet âtınız yarışta birinci gelirse ne olurmuş. Geçen sene, birinci ikramiyeyi kazanan İtalyan hak- kında uzun uzun malümat.. Odada sekiz dokuz kişiydik. Bu mes- eleye dair, herkesin ayrı ayrı müktesebatı ilmiyesi, noktai nazarı var... Belli ki, uzun ouzadıya tetebbü olunmuş mevzular... Daireden dört arkadaş çıktık. Yerler vicıkvıcık kar ve çamur karışığı.. Elimi cebime attım. Hele şükür, bir yirmi beş kuruş buldum... ayaklarım üşüyordu. Eve kendimi -bir an atmak istiyordum. — Haydi; çocuklar! - dedim. - siz.de yirmi beşeri verinde bir otomobile. binelim. — Ne münasebet... Ben,tram- vayın kirincisine bile binmeye- ceğim de, ikincisini bekliyeceğim. — Vallahi, bizde, birader... Çarımaçar, tramvaya bindim... bir yer bulup oturdum. Köylere 'ktisadi buhranın — tesirine dair bir makale yazacağım da, gazete- lerde oma dair havadisler varmı diye göz gezdiriyorum. Bir akşam gazetesinde, gözüme şu satırlar ilişti... “Yalova civarında, köylüler büyük bir define bulmuşlar. Defineden bir sürü altınla bir sürü gümüş çıkmış. Gümüşler külçe halindey- miş. Altınlar beşibiryerdelik, ve iki buçuk liralıkmış, Eski bir zamanda basılmış alduğu için kıymetlerinin derecesi tayin olu- namıyor mış. oOFakat, define, herhalde, pek büyük bir kıymeti haizmiş. ilk... , — Allahallah... diyerek, başka bir gazete açtım. Gene o günün başka bir akşam gazetesi... Şu satırları okudum: Adana, 23 — Alâiyenin Sidre köyünde, bir mabet harabeleri civarında koyunlarını otlatmakta olan iki çoban harabenin temel- lerinde iki mermer sandık gör- müşlerdir. Bu sandıklar merak- larını mucip olmuş ve içinde ne bulunduğunu unlamak için saat- lerce çalışarak mermer kapakları açmışlardır. İki sâf köylü - karşılaştıkları manzara karşısında hayretten hayrete düşmüşler. Mermer san- dıkların yüzlerce okka altın ve mücevherat ile dolu olduğunu görmüşlerdir. Çobanlar bu kıymettar defineyi nakle teşebbüs ederken keyfiyet haber alınmıştır. Alâiye hükümet erkânı mahallinde tahkikat yapıyor. Demek ki, köylüler de biz şehir- liler giki hayalât engininde yelken açmış... Onlarda kendilerini, aç tavuk misali arpa ambarında sanıyorlar... (Akşamcı) Harap binalar Belediye bir tamır müessesesi açmak istiyor Evinde, apartımanında küçük, büyük tamirat yapmak istiyenler bu işi kendilerine tavsiye edilen lâalettayin kimselere havale eder- ler. Bu işçi çok defa işininin ehli olmaz. Mal sahibinden avuç dolusu para aldığı halde biraz sonra aynı bina tekrar tamire ihtiyaç göste- rir. Belediye bütün bunların önüne geçmek için bina tamiratını kendi nezareti altında yaptırmağı düşün- mektedir. Belediye, bu mesele hakkında bazı Avrupa belediyelerinin yap- tıklarını Istanbulda tatbik ede- cektir, Avrupanın bazı şehirlerinde kâfi miktarda parası olmıyan bir adam evini “tamir ettirmek için belediyeye müracaat eder. Bele- diye tamiri yapar ve sarfettiği parayı küçük bir faizle muhtelif taksitlerde mal: sahibinden alır. Istanbul belediyesi, şehirdeki binaların harap olmaması için bu usulün oOburada da © tatbikini çok faideli görmektedir. Ancak bugünkü mali vaziyeti ile bele- diyenin bu işi başarmasına imkân yoktur. Hırsız şebekesi Zabıta hırsızlardan birini yakaladı Pangaltı polis merkezi yeni bir bırsız şebekesi meydana çıkar- mıştır. Bunlardan Hüseyin isminde biri yakalanmıştır. Bu şebeke evvelki gece Pan- galtıda aktar Hikmet beyin evine giderek kapı kilidini bir may- muncukla açıp içeriye girmişlerdir. Hırsızlar evden bir kürk manto, bir dikiş makinesi, bir tabanca, iki takım kostüm, bir pardesü, bir kıymettar masa saati, bir hırka ve bir işlemeli gümüş ta- baka alıp kaçmışlardır. Pangaltı polis merkezi işe va- zıyet etmiş ve tahkikat netice- snide hırsız şebekesini meydana çıkarmıştır. Tutulan Hüseyin ifadesinde Şükrü isminde diğer bir arka- daşı daha olduğunu söylemiştir. Bunların daha başka arkadaş- ları da olduğu ve bir kumpanya halinde çalıştıkları anlaşılmakta- dır. Zabıta Şükrüyü ve diğer arkadaşlarını arıyor. Bulunan eşya Beyazıt polis merkezi bir el çantası, bir tas, Samatya merkezi bir kehribar tesbih, Kasımpaşa merkezi bir keçi bulmuştur. Sahipleri opoliş 2 inci şube müdiriyetinden eşyalarını alacak- lardır. — eml İ Acımusluk sokağı No. 13 İ ŞEHİR HABERLERİ Yurt açılıyor | Galatadaki binada hazırlık yapılacak Belediye tarafından elli küsur bin liraya satın alınan Galatadaki ingiliz mektebi binasında açılacak kimsesizler (oyurdunun talimat- namesi hazırlanmaktadır. Binada bazı tadilât yapılacaktır. Yurdu açmak için elde otuz bin lira mevcuttur. Fakat bu para yurdun idaresine kifayet edemiyeceği için 932 bütçesine daha otuz bin lira konmuştur. Istanbulda sokaklarda dolaşan, mektebe devam etmiyen, dilenen ne kadar çocuk varsa hepsi top- lanarak yurda sevkedilecektir. Bunlar muayyen bir yaşa gelin- ciye kadar yurtta barındırılacak- lar, kendilerine ilk tahsil verile- çek, aynı zamanda ileride hayat- larını kazanmaları için bazı sanat- lar öğretilecektir. Yurda alınacak çocukların Istan- bullu olmaları şarttır. Kimsesizler yurdunun bir darülâceze haline konulmamasına dikkat edilecektir. Eski bir sarnıç bulundu Çakmakçılar yokuşunda Ameri- kan mektebi arkasında kanalizas- yon hafriyatı yapılırken pek eski zamandan kalma bir sarnıca rast gelinmiştir. Müzeler idaresi buraya bir memur göndererek tetkikat yaptırmaktadır. Belediyeye müra- caat eden müzeler müdiriyeti kanalizasyon şirketininin bu sarnıcı tahrip etmemesi için kendisine tebligat yapılmasını istemiştir. Sokaklarda bırakılan enkaz Inşaat ve tamirat münasebetile cadde ve sokaklarda biriken malzeme bakiyesinin bazan gün- lerce ortada kaldığı görülmekte- dir. Bubal, sık sık şikâyetleri celbetmektedir. Belediyece inşaat yapan emlâk sahiplerile müteahhitlerin ellerin- den birer tahütname alınması ve malzemeyi ortada bırakanların mesul edilmesi takarrur etmiştir. AKŞAM ABONE ücretleri Türkiye Ecnebi SENELİK 1400 kuruş 2700 kuruş 6GAYLIK 750 » 1450 » 3AYLIK 400 » 8900 » 1AYLIK 150 » — map” Abone ücretleri doğrudan doğruya AKŞAM idaresi namına gönderilmelidir. Adres tebdili için yirmi beş ku- ruşluk pul göndermek lâzımdır. Zilkade 19 — Kasım:140 5. İmsâk Güneş Öğls İkindi Akşam Yatsı E. 945 129 5,52 9,27 12 132 Va, 4,14 5,55 12,20 15,49 18,27 19,59 idarehane: Babığli civarı Sandal bedesteni Mezat idaresinde satış usulü değiştirilecek Mezat idaresinde satılığa çıka- rılan bazı eşyanın yok fiatine satıldığı ve bir takım muhtekir- lerin mezat yerine getirilen bir çok şeyleri ucuz ucuz kapattık- ları nazarı dikketi celbetmiştir. Belediye mezat idaresindeki usulü esaslı surette değiştirmeğe karar vermiştir. Bilhassa satışta muhte- kirlerin fiatleri kırmaması için son derece dikkat edilecek ve bunun için de yeni bir teşkilât yapılacaktır. Belediye mezat ida- resinde satışa dair incelikleri tetkik edecek, ondan sonra bir program hazırlıyacaktır. Bundan başka mezat idaresine bir ikraz sandığı tesis edilecektir. Bu sandığın 1500 lira sermayesi olacaktır. Sandık mezat idare- sine gelen güçük eşyaların terhini mukabilinde bir müddet için isteyenlere borç verecektir. Ikrazat sandığının bir müddet sonra sermayesi (fazlalaştırıla- caktır. Sandığın esnaf bankasına rabtı da düşünülmektedir. Kaçakçılık Ceza mahkemelerinde kalmış olan eski davalar Kaçakçılık kanununun neşrinden sonra rakı kaçakçılığı da diğer kaçakçılıklar gibi ihtisas mahke- melerinde muhakeme edilmektedir. Kanunun omâkabline oşümulü olmadığı cihetle ihtisas mahke- melerinin oteşekkülünden O evvel vukubulan eski davalar gene ceza mahkemelerinde eski kanun üze- rine rüyet edilmektedir. Bu cümleden olmak üzere evvelki gün üçüncü ceza mahke- mesinde Hayik, Boğos ve Mustafa isimlerinde üç rakı kaçakçısının muhakemeleri yapılmıştır. Bu üç kaçakçı yirmi beşer lira para cezasına mahküm edilmiş- lerdir. Öğrendiğimze göre bu şekilde eskiden kalan rakı kaçakçılığı davalarından, linci ceza mahke- mesinde 14, 2Zinci Ocezada 3, 3 üncü cezada 27 dava vardır. Bu davalarda yakında bitirilmek üzeredir. 6 ay hapis! Hüsnü efendi isminde birisi geçenlerde Nazire ve Şevkiye hanım isimlerinde iki kadını tehdit etmekten maznunen yakalanarak adliyeye verilmişti. Hüsnü efendinin muhakemesi 3 üncü ceza mahkemesinde biti- rilmiş, cürüm sabit olduğu cihetle kendisinin 6 ay müddetle hapse konulmasına ve 20 lira da cezayı nakdi tahsiline karar verilmiştir. Finonun defteri Bir finonun hatıraları : Hanım benim çikolata sevdiğimi bilir.. Geçen gün iki paket çiko- lata almış... Beyefendi bu sefer de beni kıskandı. e Çikolatalardan birini istedi.. Hanım : — A onlar Fidelin veremem.. dedi beyefendi : — Ah şu Fidelin yerinde olsaml, diye mırıldandı. Ne kıskanç adaml Beni öyle kıskanıyor, öyle kıska- nıyor ki sormayın.. Hanım çıko- lataları onüme parça parça kır dıktan sonra dışarıya çıktı. Hınzır beyefendi. çıkolatalardan dört parçayı önümden kapıp ağzına atmaz mı ?.. Hemen avazım çık- tığı kadar feryadı bastım. Hanım yetişti.. Beyin avurtları şişmişti.. Zeki hanımcığım “vaziyeti derhal anladı. Beyin kulağından tutarak önüme getirtti.. Kafasını 3 kere sallatarak bana tarziye verdirdi. Ve zorla çikolataları ağzından çıkarttı. Hınzır bey el çabukluğu ile bir tanesini yutmamış nu ?. Ne der- siniz bu aç gözlülüğüne?. Fakat çikolatalar ıslanmıştı.. Iğrendim, yemedim. Koklayıp bıraktım. Bey yesin bari.. 70 Mart, gece Hanımın yatak Bey dedi ki: — Karıcığım.. Benim odam bu gece pek soğuk.. Müsaade eder- sen bu gece burada kalayım. Rahatsız etmezsem şayet.. Hanım küplere bindi: — Olmaz.. Ben uyuyamam. Dışarda pek ehemmiyetli bir işim vardı.. Hergece mühim bir iş zımmında hizmetçi beni dışarı çıkarırdı. Fakat bu gece soğuk olduğu için hanım içi toprak dolu leğenimi odaya getirtti Beyin gözleri onünde mühim işimi yap- tım. Bu suretle yatağı kirletmem ihtimali kalmamıştı. Hanım ben- den evvel yatmıştı. Biraz sonra ipekli oyatağın içine ben de girdim... Oooh sıcacıkl.. Bey hâlâ odada idi. Hanım : — Sen artık git de.. uyuyayıml. dedi.. Bey dışarı çıkarken yorga- nın arasından başımı çıkarıp şöyle bir baktım.. Bana ne hain hain, ne sert sert bakıyorl.. 20 Mart Bey bu sabah işine giderken hanıma : — Erken geleyim de yıkana- yım.. Bir aydan beri su yüzü gördüğüm yok.. Başım kepek içinde kalmış !. dedi.. Hanım gene fena halde kızdı: — Aaa... Hizmetçilerin işi var.. Senin için hamamı yaktıramam doğrusu |.. Fakat öğleye doğru hanım bembeyaz tüylerimin üstünde bir leke gördü : — Aman hemen hamam yan- sın |, Fidel yıkanacak !. Hemen hamam yandı.. Yıkam- dım paklandım.. Sonra gene ha- mamı söndürdüler.. Bey akşama gelip de beni böyle yıkanmış, bembeyaz olmuş, tüyleri taran- mış, mis gibi kolonyalar içinde görünce kim bilir ne kuduracak, ne kuduracak.. Aman ne kıskanç adaaaam |. Hikmet Feridun odasındayız.. Amca Beye göre... Ukalâi — Şu hamalada bak hele Amca Beyl.. | «. Püfff1,, Yük böyle mi tasınır... | «e Yük sırta böyle mi alınır... .. Yükün altında böyle mi | yürünür?... A. B., — Gel öyleyse hazret, şu vükü sen taşı bakalım!..