Atina tina mektupları Sonmaçetrafında dedi kodular devam ediyor . Ağırbaşlı gazeteler artık bu kabil Bi temasların menini istiyor e Öliumii) — Geli” | zl i ve eline alarak hakeme göstermeğe gittiği zaman, yunan müdafii, kendisini iterek sahadan çıkarmak istedi. Bunun üzerine türk takımı da sahadan ayrılmağa kalkıştı, seyirciler de “Yuhal,, diye bağır- mağa, türk futbolcülara ufak taş parçaları atmağa başladılar. Hal- kımızın bu hareketi ve topun değiştirilmesinde ısrarı bir küçük- lükten başka bir şey değildi. Bizim takımımız Istanbula gittiği zaman, maç Yunan topile oynandı. Türkler buna hiç itiraz etmemiş- lerdi. Atinadaki maçın Türk topile oynanması Türklerin hakkı idi., Görülyorki, bu iki münsif, Yu- nan gazetesi, diğer arkadaşlarının iddaaları hilâfına olarak ikinci maç- taki hadiselerin mesuliyetini bizim takı mımıza yükletmeğe kalkışma- yorlar ve ilk maçta, takımımızın donukluğu yüzünden, Yunanlıların kazandığı galibiyet hilâfına olarak ikinci maçta galip gelemiyeceklerini anlayınca, bütün kabahati topta bularak değiştirilmesinde israr etmesinde, ve hakemin büna mu- vafakat etmeyince Yunan antre- nörü tarafından topun gayri nizami bir şekilde delinmesinde bulu- yorlar. Şunu da kaydedeyim ki Yunan- lar, takımımızın hakem hakkında dermeyan ettiği itirazları ve şikâ- yetleri varit bulmamaktadır. Se- -bebi de Yunanlıların teklif etmiş oldüğü üç bitaraf hakem arasında, bizi iz Duigar hakemini tercih ve intihap etmiş olmalarıdır. “Ha- kem Yunanlıların favüllerini tec- ziye için inkişaf halinde bulunan Türk akınlarını kesmiş ise kaba- hat bizde değildir., diyorlar. Yunanlı spor muharrirleri, dünkü maçın fenni tenkitlerini yaparken, yunan mübacimleri olduğu kadar bizim (muhacim hattımızın da gayrı müessiriyetini kaydediyorlar ve takımımızın ilk maça nispetle ikinci maçtan daha güzel ve daha yüksek bir oyun gösterdiğini itiraf saray - Fenerbahçe muhtelitile Atina mubteliti arasında, cereyan eden ikinci maç, müessif hadise- ler arasında 2 - 2 ye beraber- likle neticelendi. Ilk maçta takı- —aumiza-karşı gayet hakşinas dav- ranmış olan seyirciler (ikinci maçta, misafirperverlikle kabili telif olmayacak bir takım teza- hürlerde bulundular, bazı Yunan gazetelerinin, bu hadiseleri güya kavga çıkarmak fikrile sahaya çıkmış olan futbolcularımıza, bil- hassa pek sert bir oyun oynadığını iddia ettikleri sol müdafiimiz Mit- hata tahmil etmeğe kalkışmalarına rağmen “Elefteros Antropos, , “Elefteron Vima, gibi munsif ve hakşinas gazeteler, Türk-Yunan dostluğuyla kabili telif addetme- © dikleri bu hâdiselere bazı yunan > oyuncularının sebebiyet verdik- — —. Jerini açıkça itiraf ediyorlar. Ezcümle “Elefteros Antropos,, ile #“Elefteron Vima, . gazeteleri ikinci maçtaki hâdiselere topun behemehal değiştirilmesini talep iz > yunanlı futbolcular ile yu- z ilerin sebebiyet ver- Glerin kaydederek diyor ki : ... Hakem M. Duşef, kendisene göl bir çok toplar arasından top, Türk takımının boşuna gitti, fakat Yunan sol müdafii Kursantis | Türk lansmeni boşalmış topu Z al El mağazasını yapmak için yanında daima bir “top getirir. Bu defa, kendisinin getirmiş olduğu top, tercih — edilmeyince hakemin seçfiz: topa i itiraz etti ve değişti-iimesini talep — etti, Kursantisia bu bareketine diğer yunan futbolcüleri de itiraz ettiler, Hakemde hakklı olarak bu itiraz- ları dinlemedi. Bazı fazla asebi seyircilerde bu itirazın sebep ve hikmetini bilmi- yerek yunanlı futbolcuların tara- fını iltizam ettiler. Tahafı şudur ki seyircilerden © bazıları topun ağırlığından, bazıları da hafifli- ğinden bahis ederek itiraz edi- ke SE 2 yek yorlar, bağırarak değiştirilmesini, | ediyorlar. Yunanlılara göre ikinci istiyorlardı. Yunanlı futbolcular, | maçta en ziyade temayüz eden bu topla oynayamadıklarından | oyuncularımız Zeki ile Fiktettir. bahsederek hakem şikâyette bu- © uhuluruyorlardı. Hattâ, taca gidince, ir iki dakika alıkoyarak iade etmiyorlardı. ne ise, top bir defa taca zaman Enosis klübünün Yunanlıların Türk-Yunan futbol- leri hakkındaki omukayeselerini ve Caha müessif hâdiseler cereyan etmemek için şimdilik Türk-Yunan futbol temaslarına nibayet veril- mesi hakkındaki Omütalâalarmı. başka bir mektubumda bildire- ceğim. *k* EMLÂK IDARESİ ALIM ve SATIM KIRA ÜZERİNE AVANS İPOTEK Istanbul Bahçekapı, Taş Han No. 20-31-22 an: 20307; Posta kutusu : 658 İstanb, keyfiyet ? Ketumiyet dirilir. Konturato müddetini kimi eden veya bu müddetten evvel galıştığ iğ Musevilere yurt Bir musevi zengini bir milyon altın ingiliz lirası bırakti Şikagodan Deyli telegraf gaze- tesine bildirildiğine göre bu şeh- rin musevi zenginlerinden Jubis Rosenwald vefat etmiş ve bırak- tığı vasiyetnamede Krım yarım adasında musevilerin iskânı için 1,000,000 altın ingiliz Tirası teberru etmiştir. Bu paralar, bu uğurda sarfolu- nması için sovyet hükümetine verilecektir. Rosenwald vasiyetnamesinde di- ger hayır işleri için 2,000,000 ingiliz lirası teberru otmiştir. Müteveffa berhayat iken muh- telif hayır işleri için 10,000,000 altın İngiliz lirası sarfetmişti. Rosenwald Beyrut darülfununu için 50,000 ve Berlindeki çocuklar dişçilik | seririyathanesi için 200 bin ingiliz lirası vasiyet etmiştir. İçki saatleri İngilterede içki zamanı tahdit edildi ingilterede barlarda ve lokan- talarda hanyi saatlerde müşteri- lere içki verileceği mühim bir içtimai mesele olmuştur. İki senedenberi, kral namına teşkil olunan, bir komisyon bumeseleyi tetkik ediyordu. 20.000 Iogiliz altınına mal olan bu komisyon nihayet kararlarını vermiştir. Komisyonun verdiği ksrarlara göre içki satılan yerler bütün ingilterede saat onda kapana- caktır. Yalnız lokantalar saat on ikiye kadar yemekle beraber içki verecektir. Yemeksiz bir damla içki ver- mek bile yasaktır. Içki saatleri lokantalı trenlerde bile tahdit . edilmiştir. . Burada ancak saat İl ile 15 ve 18 ile 24 arasında yolculara içki verile- cektir. Komisyon barları menet- mek istemiş isede çabuk iş gör- meğe alışan İngilizlerin tabiatına barın muvafık olduğu görülmüştür. Yalnız komisyon barlara fazla sandalya (konulmasına (lüzum göstermiştir. Avcılık kazası Tazminat vermek lâzım mı, değil mi? Sekizinci Paris hukuk mahemesi adliye tarihinde bir misal teşkil edebilecek bir avcılık kazası da- vasının ruyetile meşguldür. Chan- tily ormanında, tertip edilen müş- terek bir av esnasında, fabrika- törlerden biri, bir arkadaşı tara- fından kazaen başından ağırca yaralanmış ve Sine mahkemesi carihi 300,000 frank tazminat itasına mahküm etmişti. Müdde aleyh Rouen mahkemesi tarafından evvelce verilmiş olan bir hükme istinaden bu karare itiraz etmiş, bunun üzerine dava- nın istinafen ruyetine başlanmıştır. Müddeüialeyhin itirazında istinat ettiği Rouen malıkemesinin kararı şudur: Avcılık bir spordur. Bu sporu yapan her adam, bunun tehlike- lerine de katlanmalıdır. Binaen- aleyh avcılık esnasında, bir kazaya uğrarsa, tazminat istemeğe hakkı yoktur. Müddeialeyhin vekili bu karara istinat ederek tazminat mahkü- miyetinin nakzını istemiştir. Paris hukuk mahkemesi, mes- elenin nezakete, ve adli bir emsal teşkil edecekine göre, her iki tarafın da müdafaat ve müddei- yatını uzun uzadıya tetkik ve tamik için kararını talik etmiştir. m MACERALARI «- AHMET EEZMİ NİN Mürüvet hanım ii mü, öldürüldü mü? Sıra numarası: 4 Iri yapılı bir adâm bahçe kepisında bir müddet durdu, sonra bahçeye sirdi: Bu Ahmet Cezmi idi Behçet derin bir nefes aldı. Uşak kendisine yol gösterdi, sonra hizmetçinin peşi sıra yukarı çıktı. Duvarlarının Obir kısmı kitaplarla örtülü kocaman, uzun- lamasına büyük bir odanın eşiğine ayak bastı. Odanın ta nihaye- tindeki pencerenin önünde, genç bir kızla, bir erkek konuşuyor- lardı. Adam, kollarını indirip kaldırıyor, genç kız kahkahalarla gülüyordu. Adanı, madeni bir sesle bay- kırıyordu : — Senelerden beri sizin esiri- nizim. Elverir artık... İşte tam bu söz üzerine genç kın kapıdan Behçetin girdiğini görmüştü. İlerledi: — Kimi istediniz efendim? — Bendeniz avukat Behçet. Gençkızın gözlerinin içi güldü. Bekçete doğru koştu. İki elini birden uzattı: — Bu kadar çabuk geleceği- nizi ümit etmiyordum. Çok teşek- kür ederim. Behçet gençkızın) Mehlika oldu- gunu derhal anladı. Sahiden, Ali Saminin tarif ettiği kızdı: “ Dal gibi, sülün vücutlu, abu gözlü , bir gençkızdı. Renginin sarılığın- dan, dudaklarının titremesinden, endişe içinde kıvrandığı anlaşı- lıyordu. Mehlika Behçeti elinden tuta- rak âdeta sürükledi, kanapeye oturdu: -Z Size”kömen şimdi derdimi dökeyim, dedi. — Ben de derdinizi dinlemeğe geldim hanımefendi. Yalnız beni harikulâde bir adam zannetmeyin. Mehlika tatlı bir tebessümle güldü. Sonra: — Sevinçten size takdim et- meyi unuttum, dedi, Server bey... Avukat Behçet bey. — Müşerref oldum efendim.. — Bu şeref bendenize âit.. Mehlika izah etti: — Behçet bey vekâletimi deruk- te etmek üzere geldiler. — Şu balde bana müsaade, sizin konuşacaklarınız vardır. Yalaz kaldıktan sonra Mehlika Behçetin yanına oturdu. Behçet kulak kesildi: — Sizi dinliyorum. Dikkatle gençkızın yüzüne bak- tı, gözlerinde iki damla yaş gördü. Gene heyecana kapıldı, titriyen bir sesle yalvardı: — Kuzum ağlamayınız Mehlika hanım... Mehlika gözyaşlarını sildi: — Geçti... Bazen gayri ibtiyari gözlerim yaşarıyor. — Yaşarmasın. Biran evvel ne güzel gülüyordunuz. Artık iste- diğiniz gibi gülebilirsiniz, size müjdem var. — İyi bir haber mi? Behçet cüzdanından Musa'nın iki mektubunu çıkarıp uzattı : — Okuyunuz. Mehlika yazıyı görünce yerin- den sıçradı: — Şemi Musa'nın. — Evet. Daha iyi görebilmek için pen- cerenin önüne gitti. (Dikkatle okumağa başladı. Kısa etekli siyah elbisesiyle, omuzlarına dökülen kıvırcık saçları ile bir ortamektep talebesini andırıyordu. — Ben onun para koparmak istediğini anlamıştım. Yengemin, bütün malını bana hibe ettiğini öğrendiğim zaman, size akıl da- nışacak, onunla anlaşacaktım. — Ne diye anlaşcaktınız. Musa bey akrabanız bile değil. Yen- genizin üvey kardeşi. — Hayır o dadeğil Yengemin üvey kardeşinin kocası. Yengeme hernedense abla demiş, karısı öldükten sonra da kadıncağızın başına musallat olmuş, konağa postu sermiş.. Fakat ben gene ona para verecektim. Amma artık ondan nefret ediyorum. Hakkım yok mu? — Hakkınız var Mehlika hanım. — Bundan böyle onun sözlerine dilimi çıkarmaktan başka ne yapabilirim. Ona para vermem, katilliği üzerime almak demektir. — Doğru. — lik defa istintak hâkiminin karşısma çıktığım zaman korktum. Suallerinden değil, sual soruş tarzı beni korkuttu. Çok sertti, Adliye binasına her gidişimde de arkadaşlarım bana idama mahküm edildikten sonra bigünah olduk- ları tebeyyün eden bazı mahküm- lardan babsediyorlardı. — Fena şaka. — Hattâ cezamın idam oldu- ğunu söyleyenler de vardı. Bu sözler beni çileden çıkardı. Size telgraf çektim. Ağır ağır, heyecansız anlatı- yordu. Birdenbire sözünü kesti. Pencereden bakarak: — Bu da kim? dedi. Geniş yapılı bir adam, uzun bir müddet bahçe kapısı önünde durduktan sonra, içeri girmişti. Behçet : — Ahmet Cezmi bey, dedi. Mehlika sendeledi, Elini alnına götürdü, kanapeye oturuverdi. Behçet yaklaştı : — Ondan hiç korkımıyın. Musa beyin mektuplannı gös- terdim. Cezmi bey size düşman değil, dosttur. Bunu bana bizzat kendisi söyledi: — Nerede? — Izmirde? Bana: Mehlika ha- nım hiç korkmasın, müsterih ol- sun dedi. — Şu halde neden geliyor? — Herhalde sizinle bir kere konuşması lâzım değil mi ya? — Benim çektiğim telgrafı kendisine gösterdiniz m? — Evet. Mehlika elini dudaklarına gö- türdü: “Susunl, dedi. Dışardan sesler (geliyordu. Kapı açıldı. Hizmetçi afallamış bir halde içeri girdi, kekeledi: — Şey... Küçükhanım... — Biliyorum, beyfendiyi buraya al Ahmet Cezmi girdi, Mehlikayı eğilerek selâmladı, Behçetin elini sıktı: — Behçet beyin burada oldu- ğunu bahçeden gördüm ve mem- nun oldum. Herhalde benim kor- kulacak bir adam olmadığımı size söylemiştir Mehlika şaşaladı : — Nasıl gördünüz? Başınızı kaldırıp (pencereye bakmadınız bile. (Bitmedi)