Meşhur Yenibahçe çayırı ne halde ?.. Akşam “Haberin var mı Emine hanım.. Buraya topçular gelecek miş... Dahası da var..,, Kuzum evlâdım.. «Gol, gol!» diye bağırıyorsunuz. Fatih, Karagümrük, Edirnekapı, Topkapı halkını bugünlerde en ziyade meşgul eden mesele nedir biliyor musunuz?.. Belediyenin et meselesi mi?.. Hayır.. Çin- Japon meselesi mi? Hayır.. Ithalât eşya- sının tahdidi mi?. Hayır.. Yüzde on buhran vergisi mi?. Hayır. logiliz lirasının vaziyeti mi?. Hayır. Ya ne?.. diyeceksiniz. Yenibahçe çayırında stadyom ve sinema inşası... Malüm ya Yenibahçe çayırı bu dört semtin ortasında gibidir.. Bunun için şimdi Fatihte, Karagümrükte, Edirnekapıda, Topkapıda hep bu mesele konuşuluyor... Gazetelerde de o bu meselesi az mı yazılıp çizildi?. Yok uzaktı da, yok yakındı da, yok ora- da olmamalı idide, yok burada | olmalı idi de.. Az mı münakaşa- lar: oldu.. Nihayet geçenlerde, havanın ılıkça gittiği bir günde ayaklarıma acımadım gidip şu meşhur Yenibahçe çayırını gördüm.. Belki 200 çocuk.. Ayrı ayrı gruplar halinde top oynuyorlar.. Bu grupun topu tenekeden, küf- lenmiş bir konserve kutusu... Ötekinin evde dikilmiş bir pa- | Buraları çavra top.. Ceketleri, kasketleri, mektep çantaları, sefer tasları öbek halinde yıgıp kaleler yap- mışlar.. — Gel!.. — Dayan.. — Ofsayt ulan.. Ofsayt be.. — Gole bak.. Amma da gol ha.. Yapıştır ulan.. koca çayır Meydanın Seslerile ötüyor.. çın çın kenarında stadyom | Yenibahçe çayırı akşam sefası yapmak maksadile seyrana gelmiş aileler.. Torunla- rile birlikte ihtiyar o hanımlar, akşam üzeri daireden döndükten sonra entarisini, şam hırkasını giyip kuzusunu otlatmağa çıkaran bir evkaf kâtibi, gelinlerinin ha- linden gına getirerek evde hafa- kanlar boğmasın diye sokağa fırlıyan kaynanalar.. Ve bu arada satıcı sesleri : — Haniya kâğıt helva... — Eğlencelik fındık.. Haniya.. — Çocukları sevindiriyor. Fıs- tık.. — Şıradan gel.. Şıradan.. Arada bir de çocuk tepinmeleri: — Yaa isterim. fıstık isterim.. Diye bağrışlar.. Ihtiyar hanımlardan biri - bı- raklığı sigarayı unuttursun diye - küçük bir havana: ayvasını dök- tü.. Sert meyvayı âdeta yumuşak bir macun haline koydu.. Sonra parmaklarile bu macunu ağzına atarak yanındakine döndü: — Haberin var mı Emine ha- nımcığım ayol buraya topçular gelecekmiş... Emine hanım korku ile gözlerini açtı : — Aman deme komşucuğum.. bombardıman mı ede- cekler!, Ayvayı yutan hanın bilgiç bir tavurla gülümsedi : — Ayol öyle topçu değil, bun- lar.. Bu tokçular başka topçu iraişler.. — Yaaa.. — Duuur..Dahası var.. Hem de buraya bir sinematuğraf yapacak- larmış. Hani Yenibahçe çayırı şenlensin diye.. — Ayol mademki şenlensin Esat bey Manisada Gazi mektebinde çıkarken RM AAAMR lll lll ğü LL LL 11155 Baba anne | Bu «gol» de kimdir?. Söylesene! diyorlar, obarimleyin (o çarşamba pazarını da buraya getirseler de öte berimizi de alsak.. — AAA... Belki de getirirler ayol.. — Hay Allah razı olsun şu topçulardan.. Bu muhavere böyle devam ederken öteki gruplardan birinden bir kayınvalde hanımın sesi işitilir: — Efendi oğlum. Efendi oğlum. — Ne var valde.. — Kozum evlâdım. “gol, gol, gol, diye bağırıyorsunuz.. Bu gol de kim söylesene. — Yakında öğrenirsin hanımanne. Golün alâsı buraya geliyor. Me- rak etme... » ». Bu esnada iki sporcu müstakbel futbol sahasına gelmişler etrafı gözlerile tetkik ediyorlar. Hara- retli ohararetli (o kunuşuyorlardı. Kulak misafiri oldum. — Azizim buranın futbol saha- sına en elverişli tarafı neresidir biliyormusun? — Toprağının iyiliği mi? — Değil, — Her taraf çayır.. o mu?. — Değil. Saba geniş.. O da değil. Istanbul semtine yakın.. O da değil. — Ya nedir?. Sporcu elile eski hastahane binasını gösterdi: — Hastahane yakın.. ya bizim futbol tarzımız!.. lüzumlu şey burada bu bina.. Allah verede zaman bu spor- cuyu mahcup etse.. İşte şimdilik Yenibahçe çayırı bu haldedir. Hikmet Feridun Maarif vek Esat B. seyahatindan memnun Maarif vekili Esat bey İzmir, Manisa, Balıkesir, Bandırma ve Bursadaki teftiş (o seyahatinden Ankaraya avdet etmiştir. Esat bey seyahatinden memnuniyet beyan etmiştir. £ Bandırmadan geçerken kendisine bir orta mek- tep tesisi için ricada bulunul- muştur. Vekil bey buna şu cevabı vermiştir: “— Gezdiğim her yerde halkın okuma ibtiyacını hissettiğini gör- düm. Hep orta mektep istiyorlar. Bu, bütçe meselesidir. Maamafih Bandırmanın ticari ehemmiyetine binaen orta mektebe ihtiyaci bedihidir. Gelecek sene açılması için çalışacağım.,, Malüm En | gil, müsbet 21 Teşrinisani 1931 Askeri hahisler En muktesit ordu En muktesit ordu en az para sarfeden değil, bilgi sarfiyatını milli iktisada en uygun olarak yapandır Milletler iktisat ve buhran diye kıvranırken bütçelerin en büyük masraf yekununu teşkil eden or- dulara gözünü dikmesi ve ondan muktesidane hareket bekleniesi gayet tabii bir şeydir. Orduların vücudu halen zaruret olduğuna ve bütün dünyada - Da- nimarkadan başka- her devlet kendi mevcudiyetini ordusile ka- im gördüğüne nazaran bu masraf- larda esaslı bir tenzilât yapma- nın imkânı yoktur. Esasen bugünkü buhranın fazla istihsalden * mütevellit olmasına göre daima müstehlik kalacak olan orduların bu buhranda menfi de- tesirleri görülmesi lâzımdır. Emniyetsizlik ve saire gibi bil- vasıta tesirleri nazarı itibara al- mazsak işsiz miktarının azaltılması, istihlâkâtın çoğaltılması, sanayiin geniş miktarda himayesi gibi sebeplerden ordular bugünki buh- ranın' hafiflemesine hizmet ede- bilirler.. O halde bir kelime ile hulâsa edilmek icap ederse denebilir ki: En muktesit ordu halen en az para sarfeden ordu değil, belki kendi milletinin iktisadiyatını en çok koruyan, himaye eden, istih- lakâtını millileştiren ordudur. Bir çok müterakki memleketlerde yeni silâh, mühimmat, gemi, tayyare inşası yalnız orduyu kuvvetlendir- mek için değil, aynı sanayii himaye etmek, memleket dahilinde sermayenin tedavülünü temin eylemek için de yapılır. Büyük tamirat yükleri aitında ezilen ve harpten müçtenip bulu- nan Sosyalist Alman hükümetinin milyarlar sarfile vücuda getirdiği muazzam harp gemilerinin bir maksadı da işsizleri azaltmak ve tersaneleri yaşatmak olduğu mu- hakkaktır. Yine aynı devletin bazı sanayi şubelerini yaşatmak için ihtiyacından fazla ve değerinden zamanda daha pahalı siparişler yaptığı hattâ bunları bir firmaya hasretmeyerek müteaddit sanayi erbabı arasında taksim ettiği malüm bir keyfiyettir. Demek ki bütçede fazla masrafı mucip olduğu için ağır bir yük addedilen ordu, yerine göre iktisadi mu- vazene hususunda pek âlâ istifade edilebilmektedir. Şubatta toplanacak terki teslihat kongresini bütün dünya bekliye- dursun. Biz bundan yakın ve ameli çareler ümit etmediğimiz için her millet gibi bizim de büt- çemizin en yüklü kısmını teşkil eden ordu masraflarını | iktisa- diyatımız için en faydalı tarzda kullanmağı düşünmeği bütün mil- letin fertlerine düşen ve bütün milletçe başarılabilecek olan bir vazife biliriz. Meselâ geçen sene muhterem bir mebusumuzun teklif ettiği gibi ekserisi köylü ve binaenaleyh bulgurla tagaddiye alışmış olan ordu efradına pirinç yerine bulgur verilmesi buğday buhranına karşı pekâlâ bir kazançtır. Keza ordunun bu sınıf sanayie ihtiyacı olduğu için bugün iyi vaziyette olmıyan bir çok sanayi ve şubelerimizin himayesi de bu sayede mümkün olabilir. Sanayiimizin yeni teessüs ve inkişafa başlaması, bunların mas- nuatını hariçten daha pahalı yapa- bilir, fakat bu hâl tabiri marufile bir cepten alıp diğerine koymak demek olduğuna ve hemen her devlette bu gibi himayeler bulun- duğuna nazaran ordunun yardımını « esirgemesine sebep teşkil edemez. Hulâsa milli müdafaamız için çok lâzım ve zaruri olan masraf- “ları ayırırken, bunların milli ikti- sadiyamıza en. muvafık şekilde sarfını ne suretle temin edileceğini düşünmek hükümet, meclis ve ordu gibi her fert için de ayrı ayrı bir vazifed M-$. Limanlarda bekliyen transatlantikler Iktisadi buhran yüzünden Aram " TANIT Avrupa ile Amerika arsında seyahat edenler azalmıştır. Bu sebeple bir çok ingiliz vapurları limanlarda boş olarak duruyorlar. büyük posta vapurlarını göteriyor. Majestic, 52 bin Resmimiz tonluk oBerengaria, Southapton limanında duran Bunlar arasında 56 bin tonluk 34 bin tonluk Mauretania vapurları vardır, bu vapurlar seferlerini çok azaltmışlardır.