28 Teşrinievvel 1931 Bulunmaz gece! Nazeninler sokaklarda, Ziraatte yenilik Bugün sanayi sahasında birçok yeniliklere tesadüf edilmektedir. Motörcülükte yenilik, tayyareci- likte yenilik, otomobilcilikte ye- nilik, balonculukta yenilik, vapur- çulukta yenilik, Esasen son asırda enbüyük yeniliklerin ( gösterildiği saha, sanayi sahası (olmuştur. Bugünkü tayyare bundan sene- lerce evel yapılan tayyare değil dir. ü otomobilin ilk oto- mobille hiç münasebeti yoktur. Vapurlar cok değişmiştir. Graf Zeplinin Mongolfiye balonu ile alâkası yoktur.. Sanayideki yeni- likler bunları bambaşka şekile sokmuştur. Yönilik cihetinden en az hare- ket gösteren saha da ziraat saha- sıdır. Bunun da sebebi ziraatte yenilik yapılamayacağından değil- dir. Belki bu yeniliğe hep ihtiyaç olamam e > ziraat- te de gene kendisine göre bir çok yenilikler görebiliriz. Meselâ bugün birçok ziraat usulleri ta- mamile değişmiştir. Fakat dikkat edilirse bu usulleri | değiştiren yenilikler gene ziraatten ziyade sanayie âittir. Çünkü değişen aleti ziraiyedir. Aletler de sana- yiin mahsulüdür. Fakat ihtiyaç olunca da çiftçide de kendi kendine gayet şayanı dik- kat ziraat yenilikleri olmuştur. Bilhassa nüfusu fazla, arazisi dar ziraatçi memleketlerde çiftçi azami derecede yenilik göstermek mec- buriyetindedir. Meselâ Avrupada çiftçi senede “1, nihayet iki mahsul alırken, Çin çiftcisi senede 3 mahsul almanın yolunu bulmuş- tur. Çünkü Çinin arazisi, nüfusuna nisbeten azdır. Çiftçi az arazi üzerinde çok mahsul almağa mec- burdur. Bunun için senede 3 mahsul almanın usulünü keşfet- miştir. Şimdi Avrupada bir memleket aynen Çinin vaziyetine düşmüştür. Burası da nüfusunu doyuracak kadar mahsul yetiştiremiyor, ve bir çok yiyeceğini hariçten geti- riyor, Bu memleket Almanyadır. Halbuki Almanya ithalâtını azalt- mağa karar vermiştir. Bunun için hububat meselesine bir çare bu- lunması düşünülmektedir. Bunun için de bütün almanlar hemen hemen seferberlik halinde çalış- maktadırlar. Herkes ziraati ıslah için keşifler yapmağa çalışmak- tadır. Bu meyanda “Kaiser Wilhelm,, cemiyeti işe girişmişti. “Münche- berg,de bir “Islah ve yetiştirme institusu,, tesis edilmiştir. Alman hükümetinin yardımiyle yapılan bu institunun büyük ve munta- zam laboratuvarları, nümune bah- çesi, tecrübe tarlaları, ve nümune çiftliği vardır. Hiç bir masraftan çekinilmeyen bu müessiseyi meşhur ziraat alimi Dr. Erwin Bour idare etmektedir. Bu müessisenin mü- him işlerinden biride bağcılıkla asmalarla, filoksera ile meşgul olmasıdır. Müessisenin bundan baş- ka bir çok faaliyet sabaları daha vardır. Meselâ Almanyanın pata tes ithalâtı nazarı itibare alınarak buna bir çare bulunmuştur. Mü- essesenin yardimile patatese yakın nefasette yerelması yetiştirilmiştir. Orman çileği kokusunda, Ana- nas tadında, iri güzel renkli çilek yetiştirilmiştir. Tamamen nikotin- den muarra tütün nevileri elde edilmiştir. Bütün bu memlekete milyonlar kazandıran (neticeler, lüzumlu masraftan çekinilmemek, acele iş beklememek, muntazam ve müte- madi çalışmak ile temin edilmiştir. Bakalım Almanya sanayideki büyük yeniliklerini ( ziraatte de gösterecek mi? EE Akşam Cihan iktisadiyatı Dolar ve Frank mücadelesi - Amerika büyük buhran içindedir - Fransızlar ingiliz lirasının düzelmesine Fransızlar çalışıyor Cihan iktisadiyatının son mühim hadisesi dolar ile frank arasında cereyan etmekte olan hayat ve memat mübarezesidir. İngilterenin mali mevkii sarsılıp isterlin düştükten sonra dünyanın maliyesi ve parası en kuvvetli büyük devlet olarak ortada Müttehidei Amerika ile Fransa kalmıştı. Bu iki devletin mali mevkii ve parasının itibarı sarsımaz sayılıyordu. Lâkin bunun doğru olmadığı ek çabuk meydana çıkmıştır. terlinin başına gelenlerin şimdi de doların başına gelmesi ihti- mali baş göstermiştir. Amerikanın altın mevcudu ve kredi sistemi büyük tehlikeye maruz kalmıştır. Bu tehlikenin (o başlıcra sebebi Avusturya mali buhranı, Alman- yada ; bankaların kapanması ve logilterenin altın mikyasını terket- mesi üzerine Fransa ile Avrupa- nın sermayedar küçük devletle- rin harice karşı alelümum emni- yetlerinin zail olmasıdır. İkinci sebep Amerikada para biriktirmiş olanların (bankalara ve kâğıt paraya karşı emniyetle- rinin sarsılmış olmasıdır. Büyük Amerikan bankalarının külliyetli miktardaki sermayelerinin Alman- ya, Avusturya, Balkan memle- ketleri ile (o IngiltereJle (o mahpus kalması Amerika sermayedarları- nın Amerikan bankalarına karşı itimadını sarsmıştır . İşte bu iki sebep harbi umu- miden sonra ilk defa doların is- tikrarına karşı ciddi oşüpheler uyandırmıştır. Cihanın mühim mali merkez- lerinden her biri gibi Amerika da büyük miktarda ecnebi parası celbetmiğtir. Bu paralardan bir kısmı hususi ecnebi bankalarına ve halen banknot ihraç eden ecnebi merkez bankalarına aittir. Yukarıda izah ettiğimiz iki sebep- ten dolayı şimdi bu paralar geri alınmaktadır. Bu hal doları sıkış- tırmış ve bunun altın mekanizma- sını harekete getirmiştir, Yani hariçten gelen tediyatta harice yapılan tediyata nisbetle büyük farak hasıl olduğundan beynel- milel tediyat vasıtası olan altının harice akmasına yol açılmıştır. Bu suretle bir ay içinde Ame- rikadan harice 700 milyon dolarlık altın çıkmıştır. Halbuki bu mik- tardaki altının Amerikaya girmesi için seneler geçmişti. Altın çe- kenler yalnız hususi ecnebi banka- ları değildir. İhraç ettikleri bank- notların karşılığını kısmen Ame- rikada bulundurmayı âdet eden ecnebi oOmerkez (bankaları da buna iştirak etmiştir. Bu bal Amerikadaki iktisadi buhran şiddetlendirmiş ve dola- yısile bütün cihanın iktisadi vazi- yetini bir kat daba fenalaştırmıştı. Amerika hakikaten şimdi tehlikeli vaziyette bulunuyor. Çünkü ayni zamanda Amerikanın dabilinde halk arasında büyük bir asabiyet vardır. | Amerikanın © altınlarını elden kaçırmakta olduğu haber- leri abalinin emniyetini selbet- miştir. Halk bankalardaki mevduatını alarak bunları ya dolar halinde yahut altına tahvil ederek kendi | evlerinde ve kasalarında muhafaza ediyorlar. Bankalar küçük olanları mevduatını geri almağa çalışan ahaliye para yetiş- izli emi ve bahusus | Sterlinin vaziyetini kurtarmağa muvaffak olan ingiliz maliye nazırı M. Snovden tiremiyor. Bundan dolayı gün geç- miyor ki bir Amerikan bankası tediyatını talik etmiş olmasın. Halktaki heyecanın şiddetine bir misal şudur; Nev York bankalarından buh- randan eu az müteessir olan üç bankadaki mevduat geçen üç ay zarfında 377milyon dolar eksilmiş tir. Bundan evvelki altı ay içinde dahi 165 milyon dolar azalmıştır. Buhran mevduata münhasır kal- mamıştır. Amerikan esham ve tahvilâtından herkes kaçıyor. Ci- hanın her tarafında oşimdiye kadar sermaye yatırmak için en sağlam irat zannolunan Amerikan esham ve tahvilâtın şimdi herkes olden çıkarmağa çalışıyor. Bu suretle inkişaf eden buhran Amerikada banknot ihraç eden bankalara da tesir etmiştir. Hal- kın nakit para toplamasından bir taraftan banknot tedavülü vasi mikyasta artmıştır, diğer taraftan bankalar külliyetli miktarda çeki- len mevduatın yerine bankanot ihraç eden bankaların kredilerine ziyadesile müracaat etmeğe mec- bur olmuşlardır. Bu vaziyet karşısında Amerika- daki ecnebi kredilerin daha zi- yade çekilmesi ve dolaysıle Ame- rikada altının azalması Amerika- nın iktisadi vaziyeti üzerinde pek fena tesirler bırakacaktır. Bunun için Amerika hükümeti Fransa devlet bankası ile diger Fransız bankalarının oAmerikada kalan mevduatının geri alınmaması için teşebbüsatta o bulunuyor. (Fakat Fransızlar altın teminat gösteril- mesi, ticari kredilerini tevsi edil- memesi ve faizlerin yükseltilmesi gibi ağır şartları ileri sürmüşlerdir. Bu hususta itilâf olup olmıyacağı Vaşington mülâkatının neticesinde anlaşılacaktır. Dolar sıkışık bir vaziyete gir- diği bir sırada ingiliz lirasının vaziyeti salâha temayül etmiştir. Bunun bir çok sebepleri vardır: Hariç hesabına külliyetli miktar- da isterlin satın almakta, haricte mahpus kalan ingiliz paraları ya- vaş yavaş avdet etmekte ve Fransızların hesabına büyük mik- tarda dolar satılmaktadır. Paris- teki resmi makamatın ve hususi bankaların muamelâtında isterline muzaharet gösterilmektedir. ticareti o büyük zararlara uğramıştı. Şimdi bu zararların tenkisi için Pariste isterlinin yükselmesine çalışılıyor. Bundan başka İngilteredeki dahili siyasetin vaziyeti ve intihabatın neticesi hakıkında Londra mali mabhafilinde nikbinlik vardır. sinden Fransa Tarih sahifeleri Sahife 7 —— em hamamlarda! Zevkler ve düalar; vaveylâlar ve betdüalar! “Yaranı safa ve ehli hava, ehli zor ve şeka, erbabı fiskufücur,, zümreleri, “fuhuş ve rezilet sâlik- leri,, omutatları olan “faziha ve şenaatleri,, riza ile yahut ikna ve iğfal, ikrah ve cebir yollarile işlemek için çıkan fırsatları hiç kaçırmazlardı. 1590 kânunusanisi içinde bir gece ellerine böyle fevkalâde bir fırsat geçti: , Sokollunun itirazlarına rağmen Üçüncü Sultan Muradın mükbil | devletlileri tarafından açılan İran harbi 12 seneden beri sürüklenip gidiyordu. Istanbul | iğtişaşlar ile çalkanırken Iran ni mu- harebenin Odevamı (zihinlerde bittabi endişeler uyandırıyordu; iki tarafça da artık muharebeden usanıldığı (Ohis ve (müşahede ediliyordu. Iran şahı Abbas Mirza şahzada Hamza Mirzanın oğlu küçük Haydar Mirzayı dayesi ve bir tabip ile- birlikte rehin gibi Istanbula göndermek üzere sulh teklifinde bulunmuştu. Sünnilik ve şülik davalarının kalbinde bıraktığı emniyetszilikle Sultan Murat: — Eğerçi düruğu bifüruğlarına niyat yoktur; lâkin bunca müddet reayayı memleket sipahi saltanat ayağı altında paymâl olmaktadır; rehinleri gelince sefer ve hare- ketten bir zaman asayişe bais ola! Deyerek rizasını bildirmişti. İrandan gelecek şehzade ve sefaret heyeti için Sadrazam Sinan paşa Vefa meydanında Pertev paşa sarayını tahsis ve ihzar ettirmişti. Mihmandarlığa tayin olunan müverrih Selâniki Mustafa efendi “küfür ve dalâletlerini cemii kefe- renin hâllerinden akbeh ,, addet- tiği “ Kızılbaş güruhunun ,, göste- receklerine emin olduğu “ hatten efzun o küfranünnimeliğe ,, karşı içinden bol, bol atıp tutarak ha- zırlıkları ikmâl etti, Haydar Mirzanın kudumu ve- silesile şairler kasideler yazdılar; “vilâyeti Rum şattahları,, da Şah- zadenin sabavetine münasebetsiz ve pis imalerle tarihler düştirdüler! Şahzade ile 1000 kişilik sefaret alayı (1) H. 998 senesi rebiül- evvelinin yirmi birinci günü öyle- den sonra Üsküdara müvasalet etti; Anodolu beylerbeyisi Sokollu oğlu Hasan paşa tarafından karşı- landı; şereflerine parlak bir ziya- fet çekildi; yük, yük akçeler verildi. İzdiham pek ziyade idi; vakit geçikti; Kadırgalara binilinceye kadar akşam oldu. İstanbul cihetinde asker alay tertibinde sefaret heyetinin vü- ruduna intizar eyleyordu. Küçük bir acem şahzadesile Irandan bir setaret heyeti geleceği haberi şayi olunca İstanbulda büyük bir merak uyanmıştı. Maharebeden bıkmış olan halk sulhu getirecek bu sefaret heyeti için tertip edilen alayı temaşa etmek hevesile, erkeği ve kadını, ihtiyarı ve genci, evlerinden fırla- mışlardı. Alayın geçecegi sokaklarda kalabalık fevkalâde, (dükkânlar seyircilerle topdolu; hava müsait; kışlık mükemmel esvaplarla soğu- ğun tesiride pek bissedilmiyor; ” | k taret içinde İsterlinin kıymeti sukut etme- | İtal; Gay. Gülerei ee çalkanıyor; bir hayuhuy, bir gul guledir gidiyor! Nibayet sefaret heyeti Kadırga- lardan İstanbula ayak bastı; alay ancak gece yatsı vakitlerinde Vefa meydanına vasıl olabildi; misafirler Pertev paşa sarayında istirahate bırakıldı; merasim bitti, İşte bu “azim temaşadan,, sonra fırsat ve sergüzeşt arayanlara gün doğdul Üşümüş vücutlara hararet, uyuş- muş âsaba hareket lâzım idil Aç kurtlar dumanlı havayı bul muşlardı! Mehtabın bile aydınlat- madığı sokaklarda seyre dalıp kalmış kadınlar yatsı zamanı ge- çince ne yapacaklarını şaşırmış- lardı; karanlıkta kalabalık içinden sıyrılıp evlerini bulmak şimdi ne kadar müşkül olacaktı! Bu gece İstanbulda neler olma- dı? Ne safalar ve ne fecialar.. Kaldırım O kabadayılıgının © revaçlı zamanında “görmüş, geçir- miş zendostlar, için kadınların, âvareser, (o sokaklara dökülmüş bulunduğu bu 21 - 22 Rebiülevvel 998 gecesi bulunmaz bir gece, ele geçmez bir fırsattı! Kocalarımn kıskançlığı evlerin- den dışarıya çıkmalarına değil, bahçede gezmelerine bile müsait olmadığı için “güneş görmiyen nice nazenin hatunlar,, alay şere- fine kopardıkları izni bu gece efendilerine pek pahalıya Omal ettiler! Yatsı zamanına kadar evlerine varamıyarak aşınalarının hanele- rindemisafir olmak iztirarında kalan nice kadınlar behimi his- siyatın bu teheyyüç ve galeyan gecesinde ugradıkları taşkınlıklara “başımızın ' yazısı !,, diye tahammül gösterdiler | 500 den ziyade kadın uzun kış gecesini Beyazıt hamamında ge- çirdiler; bu da bam başka Bir “âlemi ab,, oldu! Diğer hamam- lara kapanan kadınların sayısını ise tarih kayıt ve zapt edeme- miştir. Fırsatı ganimet bilip mülâkat mevitlerine varan “yaran ve aşıkan zevk ve sefa ile demsaz, oldular. Randevu yeri gibi bazı evlerde de kapıları sonradan çalanları misafir kabul edemeyiz! İçerde avrat, oglan var! Deye reddetmek zarureti gö- rüldü! Bir çok “ehliırz hatunlar, yollarda kalarak “becerikli zen- dostların,, ellerine düştüler. İzzünaz içinde büyümüş nice narin ve lâtif vücutlar sert ve zorlu ızbandut kollarile sarıldılar! Bütün gece bir yerde tatmin edilen mütakabil zevklerin hışıltı- larına, ötede ve teselli bulmaz hıçkırıklar, ve imdadına yetişil- miyen feryatlar, vaveylâlar karıştı! Ne beykude çırpınmalar, oldu! Ne tesirsiz küfürler duyuldu! Bu bulunmaz uzendostlara do- yüm,, gecesinde İstanbulun mü- kerrem misafiri acem Şahzadesi Haydar Mirza “ehli havadan, kim bilir ne kadar Idualar aldı! Fakat gece gönülleri şad olan- larda, kazaya ve belâya uğrayan- ları, hattâ uğramayanlarıda ne istiraplar, ne acılar, bekleyordul Ertesi günü geceyi dışarda ge- çiren kadınlardan pek çoğu ka- bul edilmedikleri koca evinden tebaüt ve iftiraka mecbur kaldı- lar. Pek çok aile faciaları, talâk- lar vuku buldu; ocaklar söndu. Ne kadar çocuklar ana kuca- ğının daimi oşefkatınden uzak kaldı ? Ne giryeler, ne figanlar koptu? Ne yeminler edildi? Hasıl olan suizanlar, bürudetler nice ailelerde dirlik, düzenden eser bırakmadı, Zavallı Acem şahzadesi Haydar Mirzaya'da, onun alayına da kim- bilir ne lânetler, ne betdualar yağdı | Süleyman kâni