İstanbulun eski emektarı arı Unkapanı köprüsü Haliç vapuru' köpr ünün altından geçerken birdenbire sesler yükseldi. “ Hey efendi hey.. Biz de köprünün ne sefalarını sürdük Ne âlemlerini gör ie ik.. sai gidi keyi v “ Unkapanı,, bir deniz canavarı cesedi halinde hareketsiz ve Ortadan bölünmüş bir halde Gazetelerde * Unkapanı“ köprü- sünün artık kapanamıyacak bir hâle geldiğini okumuştum. Dün işimin “olmadığı “bir zamanda, Istanbulun bu eski emektarını görmeğe gittim, Yalnız.-insanı canli mahlüklar merhamete sevk- etmez, bazen böyle manzaralar da insana derin bir hüzün verir.. O ne fıraklı manzara idi, o ne içlere dokunan hâldi.. Yangın kuleleri, minareler tepe- den Unkapanı köprüsünün 'o peri- şan vâziyeline acıyarak bakıyor- lar.. Lisani hâllerile bütica #enelik kapıyoldaşlaYına sanki: — Vah.. Vali.. Vah.. diyorlardi. Halicin iki tarafında" Anifiteatr şeklinde yükselen' büyük binaların pençereleri' Urikapanı" köprüsünün karşısında hüzünle" *dolu' “sevğili gözlerine benzeyordük'Ve bütüm bur âcikli bâkişlar'karşısında Un- kapanı “köprüsü “güneşin altında muazzam bir deniz hüyvanının sü üstüne çıkan-cesedi gibi: cansız, hareketsiz - yatıyordu.. - Ortâdan ikiye ayrılan köprü: uzaktan Galata köprüsüne bapık ta: — Hey gidi gençlik hey... Biz de vaktile böyle idik... Der gibi idi. | | mörkörle Köprünün önüne Fatihin Istanbu- lun fethinde kullandığı hatırlatan kalın bir zincir gerilmiş, ortasina da kırmızı bir bayrak asılmıştı. Köprünün eski baraka- larımnı yaninda' yinet Otobüs ve ötomobiller geçemez Levhası“ duruyordu" ' Muzibin biri bu levhanın altına “ tebeşirle şu cümleyi işaret etmiştir Ve dahi'nevi beşer ve karıncadan mâda bilümum öanli mahlükat Ni .. Biraz ilerileyecek' oldum. *Köp- rünün heman yanı başında''oturan ihtiyar kırçıl bir zat arkamdan seslendi: — Nafile yorulma efendi.. Köp- rü açık. Sonradan öğrendim ki bu efendi, eski bir köprü tahsildar memuru imiş.. Benim gazeteci olduğumu anlayarak uzün uzun dert yandı. Hâlinden şikâyet etti : Senelerce burâda para toplarım; Eskiden bu köprü Galatade idi.. Oradada yine memurdum. Velha- sıl: beyim,"bu köprünün ne zevkini sürdüki..-O zaman böyle mi idi ya... Ben de gençtim: o da gençti. Birbirimize yakişmıştık,.. Şimdi o da ihtiyarladi; ben de. Sonra köprüyü © buraya - çektiler, beni Galata © küprüsünde; - yenisinde bırakmak istediler, Razı olmadim. Baş memura çıktım: — Ben âhşap köprüden ayrıla- mâml. dedim. Ve beraberce bu- raya geldik. Sonra köprü parası kalktı, biz açıkta kaldık. Fakat buradan ber geçişimde yüreğim İSTANBUL talebe için YENi KURSLAR AÇILIYOR zinciri | sızım $ızım $izlar.. Şimdi onun'bu haline bakıyorum da içim param parça öluyor.. Hey gidi hey.. İhtiyar köpfü memürü; gemisi batan bir kaptan kadar” hüzünlü idi, bitkindi, gözlerindeki mahzun ifadeyi” bana “göstermemek “ için başını" başka tarafa çevirdi.. “» Dün Unkapanı köprüsünü gör- dükten “sonra aklima “geldi... Mademki “bu ihtiyat köprü artık kullanılmayacak, onun yarine Gâzi köprüsü “yapılacak. : Bu şimdiki tahta köprüden 'pek âlâ istifade ödilebilir...Hem “de. ne mükemmel bir surette. Eski Unkapanı: köp- rüsü bifaz: tamir''ile gayet güzel bir yazlık gazino ve otel olabilir.. Sabih otel... Hani Nasreddin: ho- canın eski ayları kırpıp kirpıp yıldız yapması, Avrupalıların eski vapurları otel haline koyması gibi otel ya Köprünün alt katma biz de eski köprüleri gazino ve küçük küçük'odalar 'yapm.: Üst kat Balkon makamında” kullamla- bilir. Fabtaları yenileştirerek 'bu' Balkonda ''yaz “geceleri : mehtabü karşı “ne 'güzel dans edilebilir. Heie ağustös-'sıcağında. . bir ro“ || köprü “Adanın önüne çekilirse: ve pırıl: pıril da-elektrik- lerle aydınlatılırsa - artık. zevkine doyum olmaz.. Dans ise dans, denizse deniz, ada ise ada, banyo | ise banyo... Unkapam köprüsü emsalsiz bir yaz oteli olabilir... , .. Bunları düşünerek köprünün yanından geçerken: bir de baktım bohğaları” Kucaklarmda küçük çocukları “ile kalabalık. * bir aile ilerleyor. Tam köprüye geldiler. bayrak ve zinciri görünce evvelâ durümsadılar, büyük: hanım: — A. Ayol bu'da ne?. Üstü me iyilik Sağlık. Köprüye de Zincir çekilir mi imiş kuzum? Diye seslendi. Bir az evvel benimle “konuşan ihtiyar köprü memuru izahat”veri: -— Efendim “fırtına olmüş- da.. Köprü kapanmıyor... Açık. r © biraz * köprüden! Büyük” hanım: sinirli sinirli ge girdi: — A kuzum açik köprüden biz nasıl geçelim... Vapur muyuz?.. — Obür köprüden geçin hanım. Bu söz üzerine büyük hanim hiddetlendi: — Bana bak efendi... Ben ki- mim biliyor musun?.. Ben tamam 17 senedenberi burada otürürum.. Bir kerre bile öbür köprüye ayak basmamışım.. Bu yaştan sonra frenk köprüsünden geçmem doğ- TUSU,.. Büyük hanımın “frenk köprüsü, dediği Galata. köprüsü idiz Âile efradı sepetler ve bohçalar elinde Şaşkın. şaşkın ne. yapacaklarını düşünmeğe başladılâF. Belediye köprünün açık olduğunu bir kaç gün sıra ile ilân etmeli- diri. Çünki aldanıp ta gelenler pek gok. i .. Bu. işten en memnun olanlar . kimler" biliyor mpi Haliç vapurlarının * taifeleri ... Evelden biçarelerin', : köprüden e vâpurların” bacalarını indirip kal- dırmaktan canları 'çıkardı.: Şimdi bu külfetten akal fotoğarafçı'ile resim çekmek için ilerledik... Bu &sndda! bir şirket vapuru. geçti” Ve bir kaç ağığdan “bir ses : — Yaşa. Yaşşa!. Diye ba” girdr: E Köprü tâmiratı-ile meşgul: olan bir amele anlattı... 'Fırtınd gece- sinden , 'yani köprü bu hale gel- dikten sonra vapurlar her geçişte tayfa böyle : — Yaşşa!, Diye bağırarak izharı şadümani ediyormuş... Galata köprüsünden" ' geçiyor- dum. Baktım » TaaaasKâğit- hane sırtlarma' kadar görünüyor.; Bayağı hüzün duydum. Zavalir ihtiyar köprü; ve ihtiyar-köprünün zavallı ihtiyar memuru... Hikmet Feridun Köprünün Kapanmayan orta yeri 373 Istiklal cadde caddesi Haci Bayram caddesi) Müptedi ve “Müptedi ve müterakki g Hususi ve umumi ders ler “hanenizde veya HER LiSANI DĞRETİ R ANKARA mektepte, tecrübe dersi MECCANENDİR Biz | | çekmecesini; i lesene... AKŞAM'ın tefrikası; No 17 27 Teşrinievvel 1931 KIVIRCIK PAŞA Büyük Milli Roman Hanımerendinin paşşşa! diye feryadı kohağın içini çınlattı. Paşa boş bulunup yerinden: siçra- miş, yüreği ağzına gelmiş, benzi limon gibi sararmıştı. Şehri efens dinin dizinden uzaklaşarak, şaşkın. şapalak; kulak kabartıyordu. Hanımefendi “ Paşa |, diye" bir çığlık daha kopardı. — Benim: odamdaki' konsolun üstünde Hüsnü Cemal “hanımın dikiş çekmecesi duruyordüş: meys danlarda yok, hangi” eli kirılası" kaldirmış ? Diye barbar bağırıyor, “durma- dan paşa ! diye çağırıyordu. Paşa eteklerini tuta tuta; selâm- * lığın ara kapısına kadar “koştu; ne var hatun? diye seslendi; Hanımefendi atıştırdıkça' atış- tırıyordu: — Bir saattir boğazımı! yırt yorum'da umurunda değik O miskin Kokak ile burun “Buruna' oturacağına'ne oluyor diye kulak versenel. Belki selâmün.. kavlen bir tarafıma: bir şey oluyor; belki bir yer tutuştu; dünyadan bihaber; yan gelmiş, kurulmuşsun;.. Paşanın nutku; tutulimuş,. tükrü- yutmak: için üst üste yut- kundukça devam ediyordu. — Hatunumi tentenesi'”söküldü, ' dikecek; bir saattir: fellek “felek: lâcivet”” ibrişltnimi: arayor; Ayol dilintutulmuş “gibi ide bakip duruyorsun “öyle Çek- meçeyi bir yere köoydum'iü;'söy- Vallahi inip hırsimı o altı kulaç heriften alacağım; bir temiz saçım, sakalını yolacağım. Hürmüz ve Hüsnü Cemal ha- nımların bulduk . bulduk! diye koşuşmaları üzerine ses kesildi. Paşa da arkasına baka bak,: yerine geldi, oturdu: Karşılıklı bir lâhze: sustular. Oda: kapısı * aralıktı..-Sofada, Abdülgani efendinin: yürüyüşüne benzeyen ayak sesleri vardı. Şehri EF. koltukdan sıçradı; gitti kapıyi kâpadı. Gene diz .dize sokuldular. Şehri EF. sözün alt tarafına devam et- meğe başladı: — Ne yaparsın paşam, “ Mib“ net zedera ezhertaraf senk ayet, — Her günkü-küllü çörek ammâ insanın gönlünün! yazı Var, kışı 'var. — Ne aarzediyordum? “Saray gözdeleri: gibi bir tavrupurvakar ile sandalyaya geçip oturdu: 'Ne yalan” söyleyin. Allah “kusursuz yaratmış. Palüze 'asa gerdan; be- yaz güvercinler gibi yümuk yamuk eller; şebbu gibi bilekler ve kollar; miri mini ayaklar.. — Allahu ekber!.. — Yaşı ben diyeyim 17, siz'de- yiniz 18; taş çatlasa yirmisinde yok. Hele o çıtıpıti sözleri, billür gibi kahkahaları. — Öyle ise değdi; bu bukadar ölür anam, babam! Haydi" birer tane daha. — Mükemmel © sazı, sözü de he Udu, kanunu" eline altnca üyletiyorm bülbül gibi de Mem mt hanımefendi: çığlıktâ' şimdi “aşağiye* ' yük kalkımıştı dan beri her tarafu bağlı imiş te i şimdi “çözülmüş, serbes bırakılmış ” işmar © torbayı Kulumç ağrılarım ağrılarından" mmuztarip olanlar Slöan's «Omah'ülünü' bir > mteri olabilir. Çünkü, Slöan's oynak “vevağrıyan' mahallere hafifçe, sürül- dükte ihtikanı ve neticesi olan bütün ağrilarr derhal teskin eder. siyatik, sızılar için Sloan's istimal ediniz. SLOAN?S LENEMENT Müellifi: Sermet Muhtar okurmuş. Hele ellerini bir kaldır- sın, Köçek oynnu tuttursun, ha- yatımz “gider; beyatınız. kalir diyorlar. — Hey Allahım, durduk durduk turnayı gözünden vurduk desene. — e karışık: helvâ, dut yapi olur demezler mi, ciğim e eden “derviş, meli ermiş. Şehri efendi elini a götürüp bir az' emi. a tavru” ciddileştirerek' ve kaşlarını çatarak; “para”sayar gibi oynattı" ve ilâve: etti: — Mesele “dönüp' dolaşıp “bu- rada temerküz bae Para husu- sunda “bir az fedakârlik icap edecek. — Sen orasını : hiç dü; le, Evel allah her şeyi ii ali — O hâlde “mübarek'bad, velinimet, mesele halledilmiştir. Yarın badezzeval efendimizle gi- deriz. Mizaç ve mişvarı “âlilerme muvafık mı, değilmi, * sizide “tetkik buyurunuz. : Üst 'târafın “halive fasleyliyecek abdırnaçizdır; Paşa *fesini 'arkaya itti, başını kaşıdı : — Yarın günlerden-ne ? — Cuma. — Âlâ; selâmlıktan sonra bir kira arabasına atlayıp ver elini, orayı “boylarız. .Eve dönünce de Başmabeyincinin odasında lâfa, mafa daldım diye bir kıtır atarım; olur, “biter; “alt tarafı da Allah kerim. Paşanm üstülidert büyük bir . Sanki'“ne Zaman“ gibi:sere serpe “geziniyor, - kolla- rını salliyor; kalibınasığamıyordu. Bu akşamki içki : kâfidi: Daha ileri: varıp ağzı, burnu -şaşırmanın; set derken sepet demenin sırası değildi. Paşa, Şehri efendiye kaş, gözle ettikten sonra, * İsmaile yemek!.. Diye “seslendi. Seslenir -seslenmez-'boynundan sallandırdı; : elini içine soktu. Bir tutam para aldı. Bu günlük bw! Diyerek: Şehri efendinin cebine: koydu. O kadar: içi genişlemiş,” yüreği ferahlamıştı ki mümkün olsa-hop- laya. hoplaya. “kalkıp (oturacak, oynaya oynaya: yürüyecek idi. yerinde bile . rahat oturamıyor, dört dönüyordu. Şehri efendi ile lâfın arkasını kesmişlerdi. Olan bitenden, yapılacak edi- leçekten hiç birşey ağıza almıyor- lar, yalnız karşı karşıya takındık- ları tavurlar, bakışlarındaki ifa- deler bütün memnuniyeti ifadeye kâfi: geliyordu. Abdülgani efendinin-bu akşam bir iki defa hatırı kırılmıştı. Gön lünü“ almak için o da. sofraya çağrıldı. Yemekte, öteden beriden, havai beş on lâf edildi, edilmedi. Ab- dülgani efendi de onlara" uymuş ibi dili bağlanmış, “ hem “ağzını sey ebyati arabiye ve fari- siyeden tek bir kelime sarfetmiyor, yemeğe kaşık atıp duruyordu. ibi Devamı var İN ENER defediniz. * Kulunç defa istimal ederek Romatiz- bel ağrıları" ve sair —Agriları Keser