1931 Bandırma mektupları Bandırmada balıkçılık ve spor faaliyeti Bandırmadan vapurla Yunanistana balık sev kediliyor Bandırma idman yurdunun futbol takımı ve futası Bandırma, 6 (Hususi) — Ban- dırma “Marmaranın en işlek bir limanı, Türkiyemizin mühim ve müterakki bir şehridir. Bu işlek liman gün geçtikçe inkişaf ediyor. Bilhassa bir iki aydır palamut balığı mevsiminin gelmesile Yunan vapur ve motörleri limanda eksik olmuyor. Şimdiye kadar Bandırma körfezinde (150) bin çift balık tutuldu, bunun üçde biri olan (50) bini vapurlarla Yunanistanın Pire ve Midilli limanlarına sevkedilmiş- tir. Beher çift (10) kuruştan aşağı- ya satılmayor. Bir haftadır fiat- larda tereffü vardır. Çünkü hava- lar bozmuştur. Burada bir parça bandırmalı satıcıları tahtiye etmek lâzımdır. Limanda Yunan motörleri mev- cuttur diye balığın fiatım çok yükseltiyorlar, halk de bahalı diye yemiyor ve bu yüzden madrabaz- lar hergün yirmi yirmi beşer lira zarar ediyorlar. Motörlerin bulun- madığı günler balığın çifti Ban- dırmada iki kuruştur. Bandırmada spor faaliyeti Bandırmada spor faaliyeti, ge- çenlerde yazdığım gibi, fevkalâde artmıştır. Midilli arısı klubile maç yurdunun merkezi umumiden istediği omüsaadenin geleceği muhakkak addediliyor. Bandırma mıtakasının 931 senesi şampiyonu olan idman yurdu hem kara sporlarında, hem de deniz sporlarında çok faaldır. Kışın oyaklaşmasına, mevsimin geçmesine rağmen idman yurdu geçenlerde futalarile körfez dahi- lindeki müteaddit köylere gidip gelerek idmanlar yapıyorlar. İstanbul mıntakasından sonra denizciliği ve futası itibarile ikin- ciliği kendi mıntakalarına kazan- dıran bu klubu takdir etmek lâzımdır. Belediyenin sporculara yardımı Memleket belediyesi sporculara yardımını esirgemiyor. 200 lira vererek 931 senesi lik maçlarının yapılmasına yardım ettiği gibi 300 bin liralık su işinden artırdığı bir kaç yüz lira ilede yardımda bu- lunmuştur. Belediye Bandırmada mevcut olan Idman yurdu ve birlik spor klüplerine yüzer lira vererek yar- dım ettiği gibi bütçesine spor için ayrıca bin lirada tahsisat koy- muştur. . için idman Pijama ile.. Amerikanın Seattle şehrinde garip bir izdivaç Amerikalılar garabeti pek se- verler. Bunun için ara sıra Ameri- kalılar gayet garip evlenme tarz- ları bulurlar. Meselâ havada ev- lenmek, tahtelbahirde evlenmek, balonda evlenme gibi!.. Amerikalılar artık böyle havada, suyun altında evlenmeyi de garip bir iş addetmiyorlar Daha başka türlü garabet arıyorlar. Geçenlerde Amerikada “Seattle,, şehri belediyesine pijamali bir sürü insan gelmiştir. Bunlar ara- Ağır şartlar! Üç milyon liralık mirasa kavuşmak için neler yapılmıyacak! İngilterede, Londra civarında Kroydonda George Heldorn is- minde zengin bir adam ölmüştür. Heldorn 300 bin ingiliz lirası üç milyon lira tutan servetini yeğeni Vilyama bırakmıştır. | Mamafih vasıyetname okununca bu mirasın bazı şartlar dahilinde bırakıldığı anlaşılmıştır. sında genç bir kızla bir delikanlı İ için sigara, alkollu içki içmemesi nikâh merasiminin hazuruna çık- mışlar: — Evlenmek istiyoruz.. Demiş- lerdir. Memur bu pijamalı çiftin hikâhını kıymıştr. Yeni evliler tiyatroya gitmemesi, roman oku- mamağı tahüt etmesi lâzım gel- mektedir. İhtiyarın ahbaplarından biri ayda 100 ingiliz lirası maaşla | pijamalı davetliler arasında dişarı | kendisinin tahüdüne riayet edip çıkmışlardır. Almanya antimuan istiyor Berlinde bir alman müessesesi Türkiyeden antimuan madeni iste- miştir. Ticaret odasına gelen mektuba göre müessese ayda 100 ton antimuan alacaktır. etmediğini kontrol edecektir. Vilyam 300 bin liranın aşkına sigara, alkollü içki tiyatroya gitmemeği, roman oku- mamağı tahüt etmiştir. Delikanlı vakit geçirmek icin uzun bir seyahate çıkmağa karar vermiştir. içmemeği, Eg Kralın hazinesi Kral Alfons bir şato satın aldı Kral şatoyo 3 vagonluk elmas ve kıymetli eşya getirdi Cumhuriyetin ilânı üzerine İs- panyayı terke mecbur olan sabık kral Alfons şimdiyekadar dostla- rında misafir olarak yaşıyordu. Fakat daimi surette bu hayata imkân olmadığından nihayet başını soka- cak bir yer tedarikine lüzum görmüştür. Alfons Çakoslovakya ile Lehistan hududu Crusmand ve Karpat dağlarının Slovakyaya tesadüf eden kısımda Lüblân ismindeki romantik şatoyu satın almıştır. Sabık kral büyük servetini elmaslarını ve kıymetli eşyasını ibtilâlden biraz evvel harice ka- çırmağa muvaffak olmuştu. Şimdi sabık kral bu hazineyi Scoslovakyaya getirmiş ve Lublan şatosunun mahzenlerine yerleştir- miştir. Hazine üç vagon içinde getiril- getirilmiştir. Çekoslovakya güm- rüklerinde muamele görürken baş muhammin Her Perboth hazineyi kıymet takdir edilmiyecek kadar zengin bulmuştur. Bu eşya arasında on beşinci ve on altıncı asra ait tarihi sanayii nefise asarı, gayet kıymettar min- yatürler, tablolar, mermer hey- keller, dünyada emsali olmıyan mücevherat, kıymet takdir edil- miyecek kadar nefis halılar var- dır. Gümrük baş muhammini 144 altın anahtar saymıştır. Mermer heykellerden bazıları Madritten alelâcele naklolunurken kırılmıştır. Dama şampiyonu i ) Geçen hafta İspanyada Sevil şehrinde büyük bir dama müsa- bakası tertip edilmiştir. Müsaba- kaya yirmi çift iştirak etmiştir. Birinci gelenler birbirlerile oynı- yacaklar, bu suretle şampiyon seçilecektir. Asılsız haber Troçki Amanullah ile görüştüğünü tekzip ediyor Deyli Telegraf gazetesinin İs- tanbul muhabiri 5 Teşrinievvel Vilyamın mirasa sahip olması | tarihinde şu telgrafnameyi gönder-| miştir: Sabık kızılordu başkumandanı ile görüşmüştüm. Troçki bana dediki: Güya sabık Efgan Kralı Ama- nullah Han ile intrika yaptığımdan dolayı Çanak kaleye gönderilece- gime dair devran eden şayıalar hezeyandan başka bir şey değildir. Sabık kızıl ordu kumandanı Modada ( balıkçılık, avcılık ve yazmak ile meşgul olup sakin bir hayat geçirmektedir. Sabık kral Amanullah şimdi İtalyada olup M. Troçki ile muhaberesi yoktur. Z.KŞAM'ın tefrikası: No 1 KIVIRCIK PAŞA 11 Teşrinlevvel 1931 Büyük Milli Roman Dübara; — Sallal... — Dübeş? İkiden ikiye. — Hey gidi kâfiriki bir. İkide bir çekilmez olur yarın cefası amma sen şu zarları şöyle bir avcunda oynat! — Düştü gönül babri gama cuppadak. Şu iki, şuda iki. — Dübeş, düsse, bu ne yahu? Dur bakayım, acele minganis; dört çuval inciri berbat etmiyelim. — Şeş beş, bu da kaçtı. — Pencüse, severler genç ise. — Ciharise, cahil ise ver mek- tepe okusun. — Dübara. Gelsin idara, mu- dara, dübara. Paşa, arkasında Hint ketenin- den tırıl tırıl gecelik, göğüs bağır açık, yalın ayak, başı kabak se- lâmlık tarafındaki taş merdivenin sahanlığında, eski bendelerden Şehri efendi ile tavlaya dalmıştı. Paşa, altmışıne merdiven daya- mıştı. saçları kıvır gıvır olduğu için gençliğinden beri ona kıvırcık lâkabını o takmışlardı. o Değirmi çebreli, çatık Okaşlı, (o hürmetli burunlu, lop lop etli, koca gö- bekli, kalıplı, kıyafetli biradamdı. Neşesine de, hiddetinede uyar ol- mazdı. Şehri efendi ise, cin gibi, fıldır fıldır gözlü, ufak tefecik, ehli dil, gün görmüş, yaş yaşamış, Sındırlıyı sıyırtmış, Kara ağaca kandil asmış takımdandı. Arkasında, giyile giyile neftiye dönmüş redingot, çenesinde kara sakal, cebinde Yenicami ayarı Piryol saat, ayağında potin kun- dura eski bir bende idi. Paşa bir zamanlar Manastırda vali iken Şehri efendi de Meclisi idarei vilâyet obaşkâtibi bulunuyormuş. Hukuk o zamandan kalma. Mazul olup meydanı boş bulunca derhal İstanbula kapağı atar, bavulunu o günlük Sirkecideki otellerden birine bıraktı mı derhal paşanın Nişantaşındaki konağını boylar; paşa görür görmez kucaklar, yüzünden, gözünden öper, bırak- mam! diye derhal yemini bastırır; şehri efendi de iki ay mı, dört ay mı, her ne kadarsa, başka bir yere tayin edilinceye kadar konakta postu sererdi. Onun yerinde başka biri olsa diyar diyar, bucak bucak dolaş- mağa ne lüzum görür. Bugazsa mükemmeli, yatacak yer ise alâsı, ikindi ile akşam arası tavla, ar- kasından çilinğir sofrası ve ya- renlik... Şeytana bile tavlâ öğretecek kadar mahirdi. Tavlânın önüne oturdumu Şıpın işi, Acem şahının kızının verdiği kapıları alır, daki- kasında karşısindakini yenerdi. O zamanlar köle imiş Şahım dama- dı olacağı muhakkakmış. güzeli Müellifi: Sermet I( Muharrirın yaptığı resimlerden ) Idara, müdara, dübara... Paşaya da soluk aldırmayaca- ğı işten değilse de mizaçgirli- ğine uyar yoktu; bile bile yenilirdi Her zeman sıvırya yenilmek doğru değil, Oyunun tadı, tuzu kaçacak. İyisimi idarei maslahat ederdi. Akşam ezanı ya okunmuş, ya okunmak üzere havuzun fıskı- yesi şırıl şırıl akiyor. Oyun daha devam ediyordu: — Bir beş daha Şehriciğim. — Alerre'sü velayn. — İsmail! İsmail!.. Ulan nerede bu kerata?.. İsmail bel. — Halekallahülbakar fi sure- tilbeşer. — Vallahi Elifi elifine söyledik. (Koşan aşçı çırağına ismaili bul, şişeleri kuyuya sarkıtmış mı sor.) Gene şakır şukur tavla sesleri. — Zar mı tutuyorsun, mühen- dis misin, yoksa aptessiz misin be Şehriciğim? — Hepyek. — Bugün bizde zardan yana tali tali Kör Salih; sana da arabasile geliyor a mübarek! Paşa o gün daireden erken kurtulmuş, on, on buçuk sularında konağa gelmiş, hemen soyunarak selâmlığa çıkmıştı. Aşağı yukarı — saattir tavla başında demek idi. Vakti kerahetin geldiği, Şehri efendinin hal ve kalindende belli oluyor. o Ciğaraları birbirinden yakarken, dürmadan bülbül gibi öterken göz kapakları ağırlaşmış bir esnemedir tutturmuş, üzerine bir ağırlık çükmüştü. Paşa gene gürledi: — İsmaiiüil! İsmail ağa seğirtti. — Neredesin beallahın derdi? bağıra bağıra bugazım kurudu. — Ismail ağa bendeleri ihtimal bir emrinizle meşğuldu da... — Bırak Allahını seversen. Demin dediğin gibi bu çeşitlere halkle beraber Allah'da bakar, sonra numarayı verir. Şişeler gene kuyuya sarkıtılmadı değil mi? — Teşrifinizde heman sarkıttım efendim. — Teşrifin falan sırası değil; şimdi soğuk su var mi? İlâiç soğudu mu, sen onu söyle. — Tepsiyi emrediyor mısınız? — Ne dersin Şehriciğim, vakit geldi mi? Şehri efendi saatini kulağına götürdü, sonra itina ile ibrişim kisesinden çıkardı. Ezana yedi dakika var, dedi. Kameriyenin altına götür!.. Dur beni dinle, (Lüks)midir, ne karın ağrısıdır, o arı kovanı gibi cizir- dayan baş belâsını sakın yakma ha; iki fitilliyi koy. * .. Yaz gelince Yıldız, Nişantaşı tarafındakı büyük konaklar ten- halaşır. Bütün harem tarafı Hıdrel- lez den bir gün evvel köşke nakl ederler. (Devamı var) 5 ğe Ligi a ÖNEM vr yar N