Akşam Tehsiz telgraf mucidi. Markoni geçen bafta çok mühim bir tecrübe yapmıştır. Markoni Ceneva lima- nındaki Eletfra yatından Avustralyanın Sidney şehrindeki sergiye telsiz vasıtasile elektrik ceryanı idermiş ve Serginin lambalarını yakmıştır. Markoni bu ameliyatı yaparken gene telsiz vasıtasıle beyanatta alamüşı. bu -beymat Avüatralya'da herkes tarafından Ginlenmişir. < — d Yukarıdaki resim Markoninin yatını, yatın yemek salonu Markoni ile zevcesini, Elettranın telsiz dairesini, Cenovadan Sidney sergisinin lambalarını yakmak için hazırlanan mübeddileyi ve Markoniyi makineleri başında gösteriyor. Bir tarafta üsademe, ötede eğlence! İ -— - AA — — Hindistanda vekayi gittikçe karışıyor. İptida sakin bir şekilde başlıyan hükümet aleyhindeki tezahurat son günler zarfında hararetli bir şekil almış, hükümet kuvvetlerile nümayişçiler arasında - şiddetli müsademeler olmuştur. Vaziyet çok gergindir. Yakında kanlı vakalar zuhurundan korkuluyor. ıııahıı, müsademneler devam ederken iğer taraftan valüi umumi Delhi'del mükellef bir bahçe eğlencesi tertip etmiştir. Bu eğlencede ekser mihraceler, memurlar hazır bulunmuştur. Resmimiz vali sarayının büyük bahçı bir kısmını Toğan bej münakaşa ediyordı BİZANSIL&MÜNLERİ İSTANBUL'U Fethinden SONTA e. Muharriri: İskender Fahreddin Sultan Mehmedin çadırı önünde veziriâzamla «Padişahin hayatı tehlikededir..! brakınız beni... kendisini göreceğimi » İstanbul un — fethinden — on beş gün sonra... Bir sabah, Edirnekapı h: Sultan — Mehmet, icindeki otağı hü- mayunda yatarken, dışardan aks- | eden — gürültülü bir — muhavere üzerine gözlerini açtı. Veziriâzam İshak paşa ile Toğan bey, yüksek sesle konuşuyorlardı: — Toğan! Aklını başına topa- gücendirirsen, kellen zaman - cevap şimdi kendisini mutlaka görmek ahaneye arzediniz! — Bu vakıtsiz ziyaretin sebe- bini ben de Aanlamak isterim , Toğan! Serkeşliği bırak... Söyle- mek - istediğin şey ne kadar mühim ve acele olursa olsun , herhalde, evvelâ bana anlatma- hısın! Efendimiz çok yorgundur... sabâhleyin bu kadar erken geli- şinden , gece iyi veya fena bir rüya görmüş olduğunu tahmin ediyorum.. Toğan İshak gibi, bey, yürür paşanın — Ben de yorgunum, dedi, ben de uykusuzum. Fakat, ma- demki ısrar ediyorsunuz: kısa bir cümle'ile ifade edeyim: - Padi şahimızın — hayatı — tehlikededir ! Daha fazla izahat veremem... Bu esnada otağı hümayurun kapısı açıldı. Fatih Sultan Mehmet'in| gök gürültüsüne benziyen yüksek sesi işidildi: — Toğan... buraya gel! Togan, yirmi dört yaşlarında, uzun boylu, zaif fakat çok yakı- şıklı bir delikanlıydı. Bizans ın muhasarasında, iki defa Padişahı ölüm tehlikesinden kurtarmış olan bu cesur gence Sultan Mehmet: — Yılmaz! Diye bitap ederdi. Toğan bey, Padişahın maiyetine “sancaktar beyi,, nasbedilmişt Padişah tarafından kendisine fazlaca iltifat edilen Toğan bey, huzuru hümayuna girdiği zaman çok heyeanlıydı. — Padişahı kölenizi mazur gözlerimle gördü- ğgüm bir hadiseyi vaktinde haber vermemiş olursam, emin olunuz ki, hayatınız tehlikeye düşecek... Sultan Mehmet telöş eseri gös- termedi. Sağ elini Togan'ın omu- zuna vurarak: — Söyle bakalım, koca arslan! -dedi - gine ne haberler getirdin? Toğan bey hiddetinden dişlerini Sarayda çok bir mahzen keş- mühim ve gizli fettim... — Bu mahzende mutlaka Bizans ın defineleri metfundur...! — Hayır Padişahım Efendimize — saldırmak yılan ve çiyanlarla dolu! Fatih, kaşlarını çattı: — Toğan! Ne demek istiyorsun? Orası, istiyen Çabuk söyle... Toğan beyin telâşı boş ve manasız — değildi... gördüklerini anlatmağa başlar len Vlaherna- lerin — başını nöbetçileri — braktıktan — sonra, bahçeye çıktım. Haliçe nazır ufak bir demir kapının birden- bire açllıp tekrar kapandığını gördüm. Kapıya koştum ve zor- dadım... Kapı, arkasından iyice kilitlenmediği için, çabucak açıldı. Sürgünün üstünde, henüz takılıp koptuğu belli olan bir kaç tel sarı kadın saçı gördüm. Padişah, — yatağının olurmuş, Toğan. beyi kenarına merakla — Bu kapıdan medin mi? Toğan sözüne devam etti: — Durur muyüm, Padişahim ? | Hemen kadının ayak izlerini takip içeriye gi ettim. — Yanılmamıştım, — içinden geçtiğim dar ve uzun dehlizin sonunda derin bir mahzenle karşılaştım. Genç, ve güzel bir kadın , telâş ve — heyecan içinde, uzakdan iyice işidemedi- gim bazı şeyler söyledi. Kenardan bir yılan gibi süzülerek, bu gizli mahzenin methaline kadar ilerle- dim. Neler görsem beğenirsiniz. Padişahım? Gördüğüm manza- rayı size tarif edemem... Bir sürü Bizans- dilberi, saçı sakalı uzun bir kaç papasın kolları arasında yatıyordu! Sultan Mehmet, bu habere ehemmiyet vermemiş gibi görü- nerek gülümsedi. — Toğanl Bu haber, beni uykudan uyandırdığına değmedi.. — Lâfımı henüz bitirmedim , Padişahrm! Papaslar, kapıyı açıp kapayan gözcü kızdan, sizin sa- raya gelip gelmediğinizi sordular. Genç kiz: - Gelmedi! cevabını vererek onların yanına indi Biraz daha ilerledim... Mahz köşesinde Bbir kaç” fıçı ördüm! Bu fıçıların başında, bir eşiş oturmuş, nöbet bekliyordu. Sultan Mehmet, biraz evel : — Bizans — gülleri'nden zarar gelmez! Demişti. - Fakat, barut Jâfını işidince, oturduğu yerden doğru- larak, cesur. sancaktar beyinin alnından öpti — Teşekkür —ederim Toğan, deçi, gimdi 'e dömek Ssedii anladım. O mahzenin üstündeki odalardan biri, mutlaka, benim saraya gittikçe istirahat ettigim oda olacak! Çabuk, şimdi, bir bölük Yeniçeri kuvvetile Vlâher- naya git ve bana suikast yapmak istiyen © hainlerin - burunlarını kanatmadan - hepsini buraya geti ( bir AKŞAM Küçük ilânlarile kari'lerine büyük bir hizmet ifa etmektedir, Arzu ederseniz bir defa da siz tecrübe ediniz !