* kreton, 4 Nisan 1930 AKŞAMDAN AKŞAMA Fransızcanın Karaman'lıcası !! Eskiden, Karaman'lı Rum'lar, *Anadolu. diye bir gazete çıl fırlardı ki, barfleri rum harfi, sözleri türkçe idi Bu * Anadolu, — gazetesi dereceye kadar rumca sayılabilir Dilencümeni azasından bazı zex tın lisanımızı sürüklemek- istedi leri müstakbel şekil de, o kac türkçedir... Canım dilimizi, fran- #ızcanın Karaman'lıcası yapacak- lar yahul. Size İbahim Alâeddin Beyin 1280 sahifalık “ YENİ TÜRK LÜGATİ ,nden " iki buçuk sa- | hife göstereceğim ki, içinde tek gayrı fransavi kelime yoktur; ve İögatte bu gibi sahifalar bunlar- dan ibaret değildir. İşte: <Krampon, krater, kravat, kre- ans, kreansiye, kredi, kredili, kredisiz, kreditör, kredo, krem, krema, krematoryüm, kremayyer, krezot, krep, krepbirman, — krep- damur, — krepdölen, — krepdöşin, krepmaroken, krepon, krepsaten, briket, kriko, — kristal, kristalize, kristaloğraf, kriteryum, kritik, kritike, kriz, krizantem, krımtartar, kroki, krokodil, krom, kromofotoğrafi, kromojen, — krom, kronik, kronikör, kronoloji, kro mometre, kroşe, krovazör...> | kelimelerin göre sözüum ona tashih eden /” sözüm ona, diyı rum; çünkü, meseld, «Kreansiye» kelimesi, türkçe olmadığı gibi, imli Maten ) okumakta' az çok fay- alı olabilir; fakat türkçemizde *kreans,,, “kremayyer , nevinden kelimeler var mıdır; varsa kaç “tatlısu Türk'ü , / tarafından kaç kere yazılmıştır ki, bunların ma- nasını anlamak için lügate baka- hm?l Avrupa lügatçileri, halkça kul- lanılmağa başlanılan yeni kelimı lerin lisanda yeredip etmiyeceğini ediyı İlkönce ceketini giyen; — sonra yelek, gömlek ve — fanilâsını giymeğe kalkışan insanlara ben- ziyoruz: Aklımızca lisana lâzı sandığımız / yabancı / kelimeleri | evvelâ kitaba sokuyoruz; sonra | da, sözde, bu kelimeleri halk ka- bul edecekmiş Lügatte, | “komilfo ,,, “korije , nevinden tam karaman'lıca tabirler var; — sonra, meselâ, “kompromi,, ke mesi, (şayet ille dilimize gireci “tarzı tesviye, uzlaşma, anlaşma,, şuretinde girmesi lâzımdı; halbuki, İbrahim Alâeddin Beyin lügati fransızçaya hâs ikinci man; “Tehlikeye düşmüş, leke- -. — Buna mukabil, 'tam türkçe kelimeler, 1280 sahi: falık Jügatte şöyle kolaycacık tarif iş Maruf meyv irmut,, meç- hulmuş Haşmetlü para hazretleri... ci kısım — Bunda güçlük mü çekiyor- sunuz? — Evet. | Bu işi bana havale eder | misiniz? — Minnettar olurum. Şu halde onunla bu akşam | örüşürüm, — yarın çıkıp gider. 'alnız parasını vermek İâzım, — Hem de bol vermeli. İki bin frank veririz... j | Marki'nin içi rahat etmemişti. W | Jül Löru, Hektor'u neden sev- inediğini söyleme Yemeğe giderlerken, | sordu:. — Bir sene evvel Lazarin'le Röne mektepte idiler değil mi? aydane | bedava ilâç verilmektedi Dispanserler Emanet fıkaraya muaveneti genişletecek tsızlıktan dolayı yeniden hastane açılamadığı için emanetin bir kaç dispanser “açmak tasav- vurunda olduğundan bahsetmiştik. Bu seneki butçenin buyük bir kısmı sokak ve cadde tamiratına hasredileceği için dispanser açma- ğa da imkân görülememiştir. nserlere — devam — eden fakir hastalar, zarurette - bulün- duklarını mahalle - ilmuhaberile isbat ettikleri takdirde kendilerine Şimdiye kadar alınan neticelere göre bedava ilâç talebinde bulu- nanlar, geçen seneye göre bir misli çoğalmıştır. Fakat dispan- serlerin tahsisatı kifayet etmedi- ğinden bu. taleplerin çoğu isaf edilemiyor. Gelen hastalar yalnız hekime — göstermekle iktifa ediyorlar. Fakat verilen reçeteyi yaptıra- madıklarından hastalıklarını teda- vi - ettiremiyorlar. vaziyet karşısındı tevzüni daha geniş tutmağı düşü- nüyor. Mahalle ilmühaberleri, hepsine ilâç verilecektir. Yeni yollar Garp vilayetlerinde bir çok yollar yapılacak Nafa - veki iyetlerindeki bütün yolları tar ğe karar vermiştir. Bundan çok yollar da yeniden inşa edilecektir. Vekâletce Manisa Alaşehir - İnegöl, Borlu - Demirci, Salihli- Borlu, Kasaba- Parsa ve Kasaba şehir dahili yollarının kabulü katisi icra - olunmuştur. yolların — inşasına bu sene garp ir Yakında bu başlanacaktır. gibi. fikirle yerine gelirse, lisanımız şu hâli alacak: “Korrekt, komilfo, kompetan bir kontrmetr, kliniğin kondan. satörünün kontrkuranını aranje etmek için bir kontrkoneşman propoze etti. . — “İetvu, mesyö le kompatriyot? — Anladınız mı, vatandaşlar? , şu * verbavvuar , ile « i de |X Verbe savoir> ve verbe “ötre»i Tügatin imlâsile yazdım.) millete öğretsek de hep birlikte fransızca konuşsak; fran- sız Karaman'lıcası yazsak. Jül Lör farkına varmadı. — Hayır, kızlarım evde hususi tahsil gördüler. Hiç bir zaman mektebe gitmediler.| Marki sapsarı oldu. Artık öğrenmek istediğini öğ- renmişti. Lazarin'in Hektoru tanı- mamasına imkân yoktu. Acaba Hektor'la Lazarin seviş- mişler miydi? Bu düşünce Marl nin kalbini zehirli bir ok gibi kanattı. Yenet pek tatsız ve pek sessiz geçti. Lazarin babasile beraber Hek- tor'u görünce kıpkırmızı oldu. Bu tesadüften çıkacak fena n düşünmeğe - başladı. yordu.' Söylenen — sözleri — din- lemiyor, — konuşmiyor, — sorulan şeylere anlamadan cevap veriyor- du. Karısının bu hali - marki'nin gözünden kaçmıyordu. tuzağın besliyenlerin arzusu | Elleri titri- | ŞEHİR HABERLERİ Zahire borsası Tenkihatın şekli henüz kararlaştırılmadı Ticaret ve zahire borsasının varidatı eskisine nazaran azaldı- ğından borsa idare meclisi ten- kihat yapmağa lüzum görmüştür. İdare meclisinden bir kaç aza bu meseleyi tetkik için ara sıra tima — ediyorlar. Tahkikatımıza göre — varidatın —azlığı — üzerine bütçede bazı tadilata — zaruret hasıl olacaktır. Bu hususta borsa çesi arasında bir ihtilâf olduğu söyleniyor. Bir kısım âza bütçede ticarat sarayı için tahsis edilen ikrini, ileri sörüyor. Bu bususta esaslı bir şey tesbit edilmemiştir. | Konyada suşîızlukı Meram çayının suyundan istifade edilecek Konyanın bütün bağ, bahçe ve tarlalarını sulayan Meram çayının suları — gittikçe — azalmaktadır. Bu yüzden bir çok — tarlalar susuz kalmıştır, — deredeki un değirmenlerinin ekserisi - susuz- duk. yüzünden — işliyememektedir. Meram çayının bir çok kolları vardır. Bu kollar vasıtasile yayılan sular muntazam bir mecra bulma- dıkları — için kumlar — arasında kuruyup gitmektedir. Konya belediyesi Meram çayının kollarını kapatarak çayın sularının eksilmesine mani olacaktır. Bu sene az kar yaj İDAREHANE — Acımuslük- sokağı Telgraf adresli SAkşam, İstanbul, Telefon iyan İşleri . için : İst x 1686 leri için: ŞT geneliği 1700 altı 800 kuruş. Ecnebi. in farkına varıyor, pot kırdığını anlıyor, Hektor,u tanıyıp tanıyacağına pişman olu- | yordu. Hele Hektor'un hali görülecek | şeydi. Sofra başında süt dökmüş | kedi gibi oturuyordu. | Marki, halinden bir şey sezdir- memeğe gayret ediyor, fakat muvaffak olamıyordu. Hali tabiide olan yalnız Loran Vedel'di; amma onunla da konuşan yoktu. | — Bu şerait altında yemeğin uza- |t ması imkânsızdı. Lazarin, bir baş V ağrısı bahane edip gitti. -Marki | Jül Löru'ya satranç oynamağı | teklif etti. | Jül Löru: | — Oynuyalım, dedi, fakat ondan evel görülecek işim var. Siz bana | iki bin frangı veriniz... | Paraları aldı, sonra iki ressama | | yaklaştı; Loran Vedel'e: Üstad, dedi, talebenizle bir Lubiyat mı? Alman kadını vergi verecek mi vermiyecek mi? Bir müddetten beri şehrimizde kendisini teşhir ettiren 270 kilo sikletindeki şişman alman kadını Anna Roza, temaşagerlerden 25 kuruş alıyor. Halbuki bu paradan biç bir resim kesilmemektedir. Darül'âceze her nevi oyunlardan hisse alıyı Alman kadınının kendisini teşhir etmesi bir nevi lübiyat teli adilip — edilmiyeceği - tereddüdü celbetmiştir. Emanet bu bususu bir nevi lübiyat telâkki şişman Alman kadınından resim istenecektir. Kolonya ziraat iırı isi Almanyada Kolonya şehrinde çılacaktır. Sergi üzerinde tertipedile- Ren nehri cektir. Alman ziraat şirketleri ser; bir milyon mark sarfedecektir. Almanlar 1 mi ta açılacak Pamuk piyasası Bir kaç günden beri piyasa hararetlendi Adana pamuk piyasası hararetli bir devreye girmiştir. Gelen ha- berlere göre Mersin limanından İtalyaya bir kaç parti mal sevk- edilmiştir. Rus harici ticaret müm de Adanadan 15 bin balya pamuk satın alacaktır. Ruslar bu hafta içinde mubayaata başlayacaklardır. Rusların Adana piyasasından pa- | muk mubayaasına ait haberler piyasayı canlandırmıştır. Bu yüzden Fiatlar yükselı Sanayi erbabı ve rüsumat idaresi Rüsumat idaresinin sani rba- bıina — müşkülât — çıkare ıdan isle bazı şikâyetler vakı olmuş- Sanayi müdüriyeti gümrükten maaf olarak geçen eşya - için sanayi erbabının eline bir vesika veriyor. Rüsumat idaresi elinde bu gibi vesaik olan kimselerden daha başka vesikalar istiyor. Sanayi erbabı bu muameleye nihayet verilmesini istemektedi müddet yalnız görüşmeme müsa- | ade eder misiniz? falı hayır olmi- yürüdü. Balkona çıktılar. Jül Löru: —Burada rahatça konuşa dedi. Bundan on sekiz aramızda geçen hadise dadır değil mi? Hektor mırıldandı: | — Evet, bana karşı çok hadit davrandığınızı unutamam. | —O hiddetim azdı bile; çünkü | pek ahlâksızca hareket ettiniz. Hektor kıpkırmızı oldu: — Ne demek istiyorsunuz? Jül Löru gencin omuzuna vurdu: | — Sesiniz biraz daha yavaş | çıksın / Aramızda — izzeti nefis Meselesi mevzuu bahis olamaz. Siz o zaman ahlâksızlık ettiniz. Sahife 3 YENİ NEŞRİYAT — Besim Omer paşanın kıymetli bir eseri Uzun seneler- W den beri im ; Uğrunda saçlarını ağartan kıymetli doktorumuz. Be- sim Ömer paşa yeni ve pek de- ğerli bir eser neşretti: ANNE OLACAKLARA VE ANNELERE.. Türk —anaları çok şefkatli, çok Besim Omer — fedakâr, çok paşa çalışkan olmakla beraber annelik sırrına, annelik sanatine tamamile vakıf dej Bilhassa kenar mahallelerde, rülen bacakları kemik hastalığı gö- yetişrtimek, hasta bakıcılk gibi başlı başına bir sanattir. Bizde tavuk yetiştirmeğe mahsus kitap- lar çıktığı halde, çocuk yetiştir-. me ve çocuk bakımına ait pek az eser vardır. Bu eserlere dik- kat edecek olursak-hemen hemen ilk bahsinden — bir alıyoruz: “Bir memlekette ölünün sayısı doğumunkini asla - geçmemelidir; geçen memleket kendi kendine ölüyor; bitiyor, intihar ediyor de- mektir. Böyle bir halde doğumu daha çok komşu milletler nüfusu 'inilıe:ı:oçılıı memleketteki yere lere yerleşmeğe calışacak, metruk araziyi işletmeğe başlayacak, kalan — boşluğu dolduracaklardır. Fransa- da doğumun azlığını gören et alman jenerali Molteke: “ Fransa her gün bir muharebe kaybediyor., demi Bir alman ocağında az çok yoksulluk içinde dört beş evlât var. Fransada bir evin çocuk kalabalığı tek bir evlâttan ibaret. Dört hele beş, birinin hakkın- dan gelir. Bir millet fazla arttığı ve onunla dirsek dirseğe yaşayan komşu başka bir millet seyrek- leştiği zaman, ondan buna doğru bir cereyan başlar. Bu cereyanın halk dilindeki adı istilâdır. İsti- lânın en fenası sulh içinde “Sulh- perverane!,, olandır. İşle bu sebepten bugün Fran- sa'da nüfus meselesi ile çok uğraşılıyor, her sene başka bir yerde olmak üzere kongreler toplanıyor... Besim Ömer paşanın kitabı *doğmadan evvel çocuk,, garken - çocuk ,, sonra çocuk ,, giydirilmesi , gibi bir adam, babası milyoner olan on altı yaşındaki bir kıza aşktan bahsederse ahlâksızlık etmiş olur.. Öyle değil mi? Hektor, mahçup bir başını önüne eğdi. Jül Löru devam etti: — Sizi kovdum. Bundan başka bir şey yapamazdım. -Ondan sizi bir daha karşımda görmeyeci zannediyordum. Burada gene karşıma çıktınız. Kızımın markiz dö la Tur - dü - Rua olduğunu biliyor mıydınız ? tavurla — Hayır, namusumla temim ederim ki bilmiyordum. — Peki, — geldiğiniz — zaman tanımadınız mı? — Tanıdım. X— Fakat tanımamazlıktan gel diniz. (Bitmedi)