ı % 4 i 30 Şubât 1930 Köy gazetesi Dün gelen vilâyet gazeteleri arasında mini mini bir ceridecik vardı: “Uzun İsa,, köyünde “Güzel ordu, gazetesi.. Bu küçük refi- kimizden bir kaç satır okuduktan hi "Güzel orduş, sonra öğrendi 4 Törkiyede — köyde & Güzel Ordunuz sahibi karyı demirlerindan ve eline geçeri Muhtelif vidalardan, demir par- çalarından bir makine yapmış, gazetesini bu makinede basıyor- Muş... Gazetenin sahibi M. Bilâl bey kendi ihtira ettiği tabı ma- kinesi hakkında şu — malumatı veriyor: TAB'I MAKİNEMİZE MALÜMAT “Makinenin uzunluğu 2, yük- sekliği T buçuk metro olup ağır- lığı 35 kilodur. Sahife - yatağı, iki demir ray üzerinde hareket eder. Dişlikler, karyola çubukla- vt bükülüp çivilenmek — suretile tücude — getirilmiştir. — Makine (150) kuruşa mal - olmuştur. Makine gayet hassas ve ayarı çok kolaydır. Tab'ı zahmetli olmasına rüğmen / saatte (140) nashanın her iki bas- maktadır. Kumpas tahtadan, çifi, balye kuşağından, anterlinler, mukav- vadandır. Merdane — kalıbı. tene- keden, garanitorler tahta- parça- sındandır. Tezyinat yerine (S $j harflerini kullanıyoruz. Komşunun zeki çocuğu —Aziz efendi bir ayda — san'atı tertibi öğrenmiştir. Güzel orduyu yalnız başına çıkarmaktadır.. İstanbul - gazetelerinin — 20,000, 100,000 liraya makine getirttik- leri bu devirde Güzel Oordunun 750 kuruşluk makine: işleyor ve cıvardaki bütün köy- lerin tabı ihtiyacını temin ediyor- muş... Eğer Edison gibi meşhur muh- teriler, Ford gibi meşhur fabri- katörler karyola — demirlerinden yapılan bu türk icadı makineyi görselerdi hayretlerinden dillerini utarlar, parmakları / agızlarında alırdı.. Gazetenin ikinci sahifesinde S ve Ş harflerinden tezyinat - yapıl mış çerçeveli bir yazı vardı: SEĞSSSSSSTESES S — BÖRÇ ETME! a 5 SSŞSSSSSŞŞSSŞŞŞŞ Ş ve S harflerini icabında harf icabında — tezyinat — makamında kullanacak kadar büyük bir yok- Tukta çıkan Güzel Ordu gazete- sinde İstanbul gazetelerini kıskan- dıracak derecede güzel, - şürler, güzel köy yazıları var.. İşte bun- lardan bir kaçı: çıkan DAİR tarafını Çat bir tokat.. Bir dah: Gülizarın tokatları.. Derhal gene şurun üstündeki kovuk ve karanlık mağara kafam Açinde canlandı, orada da ayni sahne geçmiş, Gülizar Faiği tokatlamıştı. ,? hızla birdenbire çadırdan içeri daldım.. Gülizar ot yatağı arka- Şına büzülmüştür, Mahmut da onun arkasındaydı... Çetrefil ve çkarışık bir şekilde oturmuşlardı. İMahmudun iki bacağı, Gülizarın ,beline temas ediyordu.. Kavga bu Şüzden çıkmış olacak... Beni görünce Mahmut yayvan yayvan güldü: an No: 71 e Akşâm Sahife $ AKŞAMDAN AKŞAMA ŞEHİR HABERLERİ | — Neücec Garip bir teklif Rüsumat daireleri antrepo yapılmalı imiş! . Alâkadar bir daire İstanbul limanının antrepo vaziyetini tetkik etmektedir. Bu hususta hazırlanan rapor şayanı dikkattir. Şimdiye kadar İstanbül limanının antrepo işleri — tetkik* edildiği — zaman yeniden antrepo — yapılmasından başka bir çare görülmezdi. Bu raporun mühim kısımları şudur: İstanbul limanında antrepo yap- tırmadan evel mevcut antrepoları ıslah etmek lâzımdır. İstanbulda — rusumat — idareleri yıhtım kenarında, antropolar ise rlhtımdan uzak yerdedi Vaziyeti ıslah etmek için rıhtım üzerinde bulunan gümrük daire- lerinin antrepo yapılması ” tek- lif ediliyor. Bu fikirde olan daire — diyor ki: — “ Antrepo yapılması lâzım gelen yerlerde | büyük büyük hanlar yapılmıştır. | Rıhtım şirketinin antrepolarından çok hanlar vardır. Birinci rıhtım banı, Çinili rıhtım hanı, Merkez zıhtım hanı gibi... Vaktile rıhtım şirketi rıhtim - yaptıralacak yer- de han apartıman yaptırmışt Fakat bütün bunlar olmuştur. Şimdi yapılması mümkün olan şey gümrük idarelerinin antrepo yapılmasıdır. Çünkü mevent antre- polardan istifade etmek pek te kadil deği Barbunya bolluğu Fiatler 80 kuruşa kadar düşti Bugünlerde Balıkpazarında bar- bunya bolluğu vardır. Dün Adı lardan ve İzmit, Erdekten çei mize çok barbunya gelmiştir. Fiatler 80 kuruşa kadar düşmüş- tör, Uskumru azdır. Fiatı 60 ku- Zengin oruç tutarken — böyle niyet eder: Baklava börek ot Eetim oruca niyet, Fakir de her zaman böyle: Su içtim daruca Ekmek yedim kuruca Niyeb ottim orüca Eğer salâhiyetim icat makine ile defa köy gazetes Bilâl beye Türkiyenin Götenbergi derdim.. Ne çareki bu salâhiyet bende yok.. — Sen de oynayor musun? — Elbette... Ve onlara kızgınlığını itarak, unuttum - gibi görünerek saklambaç oynamağa başladım... Dikkat ediyorum. Mah- mutla Gülizar hep aynı yere sak- | lanıyorlar.. — Pakize de beraber... Saklambaç sonra kocayemiş ezmesi oyunu başladı. Size bir kaç kelime ile bu oyunu tarif edivereyi Kocayemiş ezmesi oynayacaklar olan u yahut benimle oyunundan | Bundan da Türkiyede ilk | bir halka olurlar.. Ortaya bir sepet Garip şey! Bir malın vagondan mavnaya nakli yol parasından pahalı Tüccar şark demir yollarından şikâyet ediyor. Bu hususta 60 kişilik bir şikâyetname ” Ticaret odasına verilmiştir. - şikâyetname oda nakliyat ve denizçilik şubesi tarafından tetkik edilmiş, tüccara hak verilmiştir. Şikâyete sobep şudur: demiryolları — vagonları tıhtımdan mavnalara malı boşal- tırdı. Ozaman vagonlardan mavnalara analı boşaltmak için bazı vesait vardı. Kumpanya bir kaç sene- denberi bu vesaiti her nedense kaldırmıştır. Elyevm vagonlardaki r hamallarla mavnalara nak- lediliyor. Yapılan hesaba göre bir sene de Trakyadan Sirkeci rıhtımına 30 bin vagon geliyor. Bu vagon- İarın tahliye masrafları pek ağır- dır. Eskiden vagondan mal şirke- tin vesaitile doğrudan doğruya mavnalara — nakledilirken — şimdi beher vagon için 5 lira tahliye masrafı alınıyor. Bu masrafın ancak onda biri hamalların kesesine girer. Geriye kalan kumpanyaya: aittir. Yalınız tahliye masrafile iş bit- miyor. Ayni zamanda — ardıye parası da vardır. Eğer anbarlar- da yer yoksa mal yere yığılır. kumpanya — yer ardiyesi diye bir para alır. Kum- panya bu parayi aldığı halde eşyanın — muhafazasile alâkadar değildir. Bu iş te tüccara aittir. Tüccar malini muhaza için bekçi ücreti vermege mecburdur. Bundan başka eşyanın özerini örtmek için bir de muşamba pa- rası alınır. Hasılı eşyanın Trak- yadan buraya kadar gelmesi vagondan mavnaya kadar girme- sinden daha ucuzdur. Ticaret odası bu fuzuli masraf- lara nihayet vermek vekâleti nezdinde bulunacaktır. Şark- Konservatuvar talebesi bir konser verecek Konservatuvar talebesi tarafın- dan yakında büyük bir konser verilecektir. Konsere 70 kişi işti- rak edecektir. Ramazan: 20 İmsâk — Güneş Öyle BiLök ZGT KŞ4 Z6SLERML İkindi “ Cakşam 19387 kocayemiş getirilir. Halkanın ba- | şında duran bu kocayemişten bir avuç alır, parmakları ” arasında ezer, yanında — dürana — uzatır.. Kendisine kocayemişi uzatılan bu ezilmiş, adeta reçel haline gelmiş yemişi dudakları ile emer, ve oda bir avuç kocayemiş alarak yanın- dakine uzatır.. Böylece bu yemiş ihvanı bütün halkayı dolaşır.. Gene oyunun kaidesi veçhile halka şeklinde sıra sıra oturduk. Halkanın başında Pakize vardı. Elile bir avuç yemiş aldı. Bana uzattı.. Ben bunu yadikten sonra bir avuç yemiş alıp yanımdakine uzattım.. - Nihayet sıra ara geldi. Kınalı parmakları ile on 'on beş tane kocayemişi aldı, bun- ları ezdi ezdi ezdi, avucunu yanın- da oturan kız Mahmudun dudak- larma yaklaştırdı... Mahmut evvelâ Gülizarın yüzüne manalı manalı baktı. Sonra dudak Kışın oyunu ! Havaların iyi gitmesi yumurtacı- ları zarara soktu Bu kış, havaların mülâyim git fumurta ve yağ tacirlerini büyük zararlara sokmuştur. Mes- ele şudur: Her sene kış gelmeden evel yumurla ve yağ tacirleri ucuzdan Mal alarak buzhaneye depo eder- ler, kışın en şiddetli zamanında pahalı pahalı satarlardı. Bu sene de pynt maksatla buzhaneye yü- murta ve yağ doldurmuşlardır. Fakat netice hesap edildiği gibi çıkmamış, havalar mütemadiyen açık geçmiş, Anadoludan taze mal gelmiştir. Bu yüzden buzha- nedeki malların sarfına —imkân kalmamıştır. Tüccar buzhaneye yumurta dol- durduğu zaman fiatler daha yük- sekti. Şimdi bir sandık yumurta 50 liraya satılıyor. Halbuki buz- haneye giren mallar 60 liraya satın alınmıştır. Yumurta tacirleri hem zararma — mal satmakta hem de çürüyen mallarını denize atmaktadır. Aynı zamanda bu iş yağ tacir- lerinin de başına gelmiştir. On- lar da - kış şiddetli. olacak diye buzhaneye yağ koymuşlardı. Havalar iyi gittiği için her taraftan taze mal gelmiş buzha- nedeki mallar sarfedilmemiştir. Bu işte en ziyade kârlı çıkan peynir tacirleri olmuştur. Peynirin bol zamanında tenekesi 6 liraya alınan istok mallar 14 liraya tılmıştı İngiliz Hirası 10 sene zarfında ne kadar yükseldi İngiliz lirası dün 1040 kuruşta açılmıştı. Geçen sene aynı günde İagiliz lirasi 988 kuruata. İagiliz lirasının her sene ne kadar arttı- ğını anlamak için şu rakkamları okumak kâfidir 1919 senesinde 374 — kurüş BU — y A 29217 4 gxa MÖlüşeriŞ A02D yi l BMRDM ği A9MA . Taalatba d ller /ER K . ŞST <- ada aT MEELERA BN SŞ VAA Ça 1927 » 929 e ö ef Ğt ? TC aa | SEN Rüsumatın motörleri idaresinin - Almanya ve İngiltereye sipariş ettiği mo- törlerden ikisi bu hafta içinde idareye teslim edilecektir. Rüsumat larını büzüp uzatarak — Gülizarin kınalı avucunda duran ezik koca emdi. yemişleri Lâkin bu öyle Yılışık bir emiştiki. Mahmudun dudakları - belki ir, bir buçuk dakika Gülizarın avucuna yapışık kaldı..Koca yemişin lübbü bittik- 'ten sonra Gülizarın avucunda yalnız penbe bir su kaldı.. Kız Mahmut bir genç kız dudağı ka- dar ince ve renkli dudakları ile bu penbe mayii yaladı. Kırmızı dilinin ucu iki kat kı rılmış uzaktan insana yumuşaklık bissi veren dolğun avucunu adeta kaşıyor, gidikliyor. gibi idi.. — Gülizar bu. kırmızı dilin tazyi- kından hoşlandı. Fıkır fikır fikırdamağa/ başladı.. Onları çırıl çıplak bir yatakta ve dudak dudağa görseydim bu kadar hırslanmazdım. Ve esasen öyle - zannediyorum ki onlar bu vaziyette dünyanın iki dost kazandım Yeni züppelerin nasıl ve ne kıyafette Şeyler olduğunu bir fıkramda tarif ettiğim için kim olduklarını gizliyen bazı kimseler tarafından telefonda dayakla teh- dit edilmiştim. Ögünden itibaren, rasigelen - beni taziyet eylemekt — Zayıfsın; “dayağa, — bilhası demir yumruklara filân pek oka- dar dayanamazsın; aman kendi gözet; tenha yerlerde - dolaşma. — nasihatini vermekte idi. Doğrusu, bu umumi - telkinin tesirinde kalmıştım; vehimlere ka: piliyordum; geceliyin, bir yerde çt işitilse faltaşı gibi yuvalarındam dışarı uğrıyan gözlerimin önünde kara kara kayışlı kollar yumruk- larını sıkmıya başlıyordu! Fakat, artık korkmıyorum. Samimi ve giyabi - dostlarım olduğunu — yazılarının — tarzından anladığım iki hakiki sporcu, bana aşağıdaki mektubu — yollamışlar; ayhen dercediyorum: (Vâ- Nü) Bey, 13-2-930 tarih ve 4074 numaralı gazetenizde intişar eden (Eski züppeler ve yeni züppeler) ünvanlı mahza bir hakikat olan yazınızı seve seve okudük. — Ertesi gün, aynı sütunda, (Spor klüpleri ve yeni züppeler) ünvanlı yazınızı da okuduk. Fakat, telefonla ismini vermekten çekinen bir korka- ğın tehtidini (21) hayretle gördük. 13 tasrihli yazınızda spor klüple: i ve sporcuları istihdaf ettiğinizi ima edecek tek bir. kelime bile yokken — herhangibir — sporcu taslağı züppenin izzeti nefsine () dokunan bu yazıyı ne maksatla yazdığınızı anlamadıysa başkasına sorması lâzımdı. (Vâ-Nü) Bey, rica ederiz, bu satırlarımızı da aynı sütunda ya- zanız. İsmini bildirmekten korkan © telefon kabadayısı şunu bilsin ki, — kafanıza indireceği”“demir yumruğun karşısında evvelâ biz türk gençlerini bulacak ve vure — mak için kaldırdığı demir kolu, çürük bir tahta gibi kırılacaktır. Buna katiyen emin olsun. Yazılarımız sporcuların şeref ve haysiyetini rencide edecek bir mahiyette olsaydı, bunu tenkit ancak spor klüplerinin reislerine bir vazifci has olurdu. Yoksa, kendini aynada görüp de üzerine alınar: tehdide kalkan cesaretsize, biz — ve sporcular değil, muhavereyi dinliyen telefon santralındaki mat- mazel bile güler. Hürmetler. | Osmanbey, Anonyan apar tımanı No, 5 — 5 tüccar dan ve eski sporculardan güreşçi Muzaffer Eski sporculardan Tevfik Yeni ve gıyabi doslarımı kazan- | dığım için Memnunum, mütehas- sisim ve onlara müteşekkirim. (Vâ - Na) en büyük zevkini duyarlardı... Kadının gözleri süzüm — süzüm süzülmüştü , erkek yani Mahmut da biz , bir insan olduğunu unutmuş gibi.. Gibisi fazla ya.. Hattâ bizi unutan yak 'nız Mahmut değil , Gülizar da. Ve unutulan sade biz değil bütün etraflarındaki dekordan haberdar değillerdi. Çok iyi tahmin edi- yorum o dakikada Mahmut için yalnız Gülizar, Gülizar için de yalnız kız Mahmut vardı Bu esnada Mahmut n avucunda — yaladığı — kocayemiş suyunun bir. damlasını yere al fınca, halka dile geldi, hep bir ağızdan bagırdılar. 'yandı. Bir avuç tanesi ren, yahut da suyunun lasını ağzından yere akıtan ceza olarak bir avuç yemiş yemek mecburiyetinde idi. (Mabadi var)