Şahife 6 Akşam — 19 Şubat 1930 — ihi roman tefrikamı BİZANSIN S İKİNCİ ON GÜNLERİ KISIMI Istanbulu nasıl fethettik? Gece yarısı, içi barut Yazan: iskender Fahreddin dolu dört gemi, liman zincirini aşarak, Kızkulesine doğru gidi- yordu. Bizanslılar türk donanmasını yakmak istiyorlardı. Bir gün evel, Türk dııııııııııa' sının parulasını öğrenmişlerdi. İmperator ve saray erkânı, heyecan içinde, uzaktan bu manzarayı seyrediyorlardı... Saraydaki içtimaa gece yarısı nihayet verdiler. Teofilos ve şair Priamos, im- peratora: — Yarım sabah işe başlıyoruz! Demişlerdi. İmperatorun bütün ü adamdaydı. Estesi sabah buluştular. Zındandan yeni çıkmış olan kumandan Teofilos Bizansın mas ruz. kaldığı tehlikeyi , yakından görünce bütün zekâsını memle- ketin kurtuluşuna hasretmeğe baş- lamıştı. ülesi önündeki Türk donan- masını mahvetmek! Bu muazzam işi kuvveden fi'le degildi. Türk gemilerini - mahvetmek vazifesini Üzerine alan bu iki bizanslı neye güveniyorlardı? Bizanslıların “İgronpir.. isminde esrarengiz bir barutları vardı . , Halk arasında buna * Sulu Barut . yahut “ Cehennem ateşi . derlerdi. Sula; barot, u üzerinde bile ateş alsa yanardı. Şair Priamos, kumandan Teofi- 1os'la görüşüyordu Haliçteki gemilerden dört tanesini tefrik ettim. — Gemi / tefriki bir mesele degil. Bunları Türk donadnmasına kadar sevkedecek fedai lâzım ! — Onlar da hazır.. iç gün içinde çıkarmak — kolay — Demek ki, her gemiyi sekiz kişi sevkedecek..,? — Kâfi değil mi? — Evet.. Kifil Fakat... Teofilos endişesi — Bu işin saray muhitinde şayi olması ihtimalini düşünüyorum. — Bu tertibat tamamile ara- n izhar etti: mizda — kalacak... etmeğiniz! — Lukas Netarasla kadar açık olduğuni Priamos! Eğer çizdiğimiz pilânlar Lukas m eline geçecek olursa, bu işin de —husulüne mani — olur. © vakit, benim için kendi elimle ciğerlerimi deşip hayatıma nihayet vermekten başka çare kalmaz Şair Priamos arkadaşını tatmin etti. Zeofilos bu genç ihtilâlciye fazla itimat. etmişi, İki gün mütemadiyen bu işle nceğel oldular. — ı Gayet mahrem olarak, gemici- lere talimat verilmiştir; gemiciler, içi sulu barat denilen bu esrar- engiz madde ile doldurulmuştu Gemicileri Teofilos la Priamos' 'tan başka kimse tanımıyordu. Teofilos Viâhernaya, Haliçten Hiç — merak —- Haliçteki zincirin Akropolis tarafından — Dişlimana — çıkacak uzaktan izün mu- vaffakıyetle neticelendiğini görür- Bahrisefide — çıkacak - olan ik geminin derhal hareket ettirilmesine çalışılaçaktıı İmperator bu haberi alınca, bütün saray erkânı ile birlikte, hemen ( Akropolis) e gitti. Surların üstündeki nöbetci böl melerinden — Kızkulesi ” çok görülüyordu. Gece yarısı olmuştu. iki tarafta da derin bir | Her vardı. âz korkunç değildi. Gemilerin sa üstünde kurduğu nöbetci kordonu şimdiki Haydarpaşa önünden Üs- küdar açıklarına kadar imtidat ediyordu. Türk donanmasının kısmı aza- mı da ( tahminen yüzseksen par- çası ) tam Kızkulesi önünde ve toplu bir halde yatıyordu. O gece sui tesadüf eseri ola- rak, bahriye kumandanı, Anado- Juhisarı kumandanı Firuz ağa ile ve deniz vaziyeti hakkında izahat vermek üzere (Romanos portas) taki ordugâha gitmişti. Bizans tarihinde —mül rol oynamak istiyen bir iki inkilâpçı o geceki harekâtı Haliçteki Türk donanmasma - sezdirmemek - için, bütün sahilde çok şedit tedabir ittihaz etmişlerdi. Gece sokaklardan hassa nöbet- « süvarilerinin bile geçmeleri mencdilmiş; © muhitte — oturan balkın evden çıkmalarına müsade edilmemiş Gemiler Akropolis önüne doğru açılmağa başlayınca, surdaki sa- ray ve hükümet erkânı, büyük ir“heyecan ve — sabırsızlıkla, Bizans gemilerinin ne gibi mu- vaffakıyetler göstereceğini bek- liyorlardı. İmperator, — yanında — duran Megadoks'un - kolundan — tutarak bağırdı: —İşte geçtiler... birinci nöbetci hattından hiç bir türk gemisi mukabelede bulunmadı! Bizans fedaileri, bir. gün evel, denizdeki türk nöbetcilerinin gece parulasını öğrenmişlerdi. Bizans gemileri geçerken, türk Kadırgalarından bağırdılar: — Parulanı ver! Gemilerin baş tarafından ince bir ses yükseldi: — Hisaaaaaar... Bizanslılar, tıpkı türk kadirga- larına benziyen gemileri intihap etmişler ve haricini de aynı şekilde boyamışlardı. Deniz üstünde, her akşam, güktelif saatlerde türk nöbetci arakol gemileri dolaştığı - için, B amlk'le' Bdi dallk ha 'tını bu süretle, kolaylıkla geçmek mümkün olmuştu. Biraz daha ilerlediler... (Mabadi var) iyi | birlikte, Padişahı ziyaret etmek -| | yeni tesis olunan büyük dans sa- | yüzlerine takmaktadırlar. Koca katilleri Kocalarını zehirliyen kadınlar çoğalıyor Macaristanda cinayet mahkemesinde otuz iki kadın — kocalarını zehirlemekle maznunen muhakeme edilmekte- bunlardan bir kaçı şimd lama yahut müebbet küreğe mahküm edilmiştir. Bu muhakeme esnasında müddei umumi bir çok yeni zehirleme vakayü olduğunu keşfederek bir çok takibat yap- tırmıştır. Yeni tevkif olunanlar arasında Jalienne Nadas isminde bir kadın vardır. Bu kadın övey babası adliye hakimi Jozef Mai- ve hattâ bunun içi el tapu- tunu ısmarlayıp hazırlamıştır. Hakimin cesedi mezardan çıl nlıp fethi meyit yapılmış ve cudunda çok mıktarda arsenik bulunmuştur. Bu adamın cesedinde bulunan arsenik tahtı muhakemede — bu- lunan otuz beş kadının . kullandı n zehire benzemediğinden bunun büsbütün ayrı bir vaka olduğu ve buna benzer diğer bir çok vakayi bulunduğu anlaşılmıştır. Gene Macaristanda Bekesesaba | şehrinde bir adamın 50,000 kişiyi öldürmeğe kâfi 14 İibre arsenik ile ortadan kaybolduğu anla- | şılmıştir. Bir hastaneden çalınan 19libre arseniki nasılsa ele n bir dükkâncı yanma 14 libresini alıp savuşmuş ve beş libresini evinde bırakmıştır. Bu adamın Karısı koca- sının kaybolduğunu zabitaya haber verdiğinden dükkânı araştırılmış ve neticede beş libre zehir bulun- muştur. Frorinin - beraberinde — götür- dügü zehirleri kocasını öl istiyen — kadınlara — satacağından korkuluyor. Bir yenilik Kanadada'ameliyat salonlu tayyareler yapılıyor Amerikada Kanadada yeni bir tayyare teşkilâtı vücuda getiri- mektedir: Doktor- Jorj Milet is- minde bir hastane müdürü Kana- danın büyük karlı ovalarında bir çok kazalar olduğunu, bunlara vaktinde yetişilemediğinden ka- zazedelerin yüzde sekseninin öl- düğünü nazarı dikkate almış ve kendisi başta olmak — üzere 'on doktorla birlikte pilotluk dersi alanştır. Bu doktorların hepsi operatör- dürler. Bir yerde bir kaza olunca, pilot doktor derhal tayyares binecek ve kaza mahalline gide- cektir. Bu tayyarelerin içinde mükem- mel bir ameliyat odası vardır. Mecruh, nakledilmiyecek kadar olursa, pilot elbisesini değiş- tirerek beyaz gömleğini - giyecek ve operasyonu yapacaktır. Bu teşkilât vücuda geleliden beri, bir hafta içinde mecruh vakasında bu yeniligin büyük faidesi görülmüştür. Mecburi maske! Berlinde garip bir dans salonu açıldı Berlinin Kalbgâhı Jeğerştrasede Tonu ile kabersinde herkesin mas- ke takması mecburi olduğuna dair bir usül konmuştur. Kapıcr sından garsonlarına varıncıya ka- /dar bütün müstahdemin maske taktıkları gibi müşteriler de gar- droba elbiss ve şapkalarını teslim ettikten sonra buradan alacakları domnoyu giymekte ve maskeyi Ağardan gelip sosyeteye yag girmn genç — Feri'dün aktl — öğre tiyor. hafif me Fazilet Hanımla kur yapmı hakkında eğlencöli ve tehlikasiz olduğunu, bildiriyor. Delikanlı, nasihati dinliyor. Fazilet, delikanlının dediklerini ehemmiyetle takip etti; ve, ona, nazikâne cevaplar verdi. Esprili, zevkli, neşeli bir kadındı. Feridun, arada, bir samimiyetin - başla- makta bulunduğunu — görüyordu. Daha ziyade hoşa gilmek mak- sadile gayretini arltırdı. Herkes d: ığı zaman, genç adam, elde etliği neticeden mem- nun bu!ııııuvnrılu Fazilet, onu gelecek sefer vereceği çaya davet etmişti. Ondan evel de avukatların evinde verilecek çayda buluşabi- leceklerini; Feridun'u o çaya çağ- mtacağını söyledi. Hakikaten de, orada buluştular; birçok sefer dansettiler. Delikanlı, bu seyyal, inhinakâr vücudu kob ları arasında raksettirdiği için, bahtiyardı... Başka bahtiyarlıkları da tahayyül eyliyordu... Buna rağmen , — otomobilde — birlikte giderlerken ( Fazilet , kendinin evine kadar götürülmesine mü- saadekâr davranmıştı ) ne aşırı bir harekete kalkıştı, ne de aşırı bir söz söyledi. Öteki haftadan sonra, kapalı salonda ve açık havada sık sık buluştular. Nihayet, Fazilet, iki kişilik bir randevuya da rıza sterdi; amma, umumi mahaller- len birinde... Aralarında güzel bir samimiyet belirmiş henüz, Feridun'un diledi; siyet değil... Gençkadına nahak yere ilânaşklarda - bulunuyordu. İllBucelen, kapalı, rumuzla söy- Sonra, işi açığa vurarak, k. 'i ve hararetli hararetli konuştu. Fazilet, gülüyor; dostuna, başka şeyden bahşetmesi için yalvarı- yordu.. — Delikanlı da; — * Benim maceralarını bildiğime kail.. - diye düşünüyordu. - kolaycacık ken- dini vermek — taraftarı ” değil Mamafih, hoşuna gittiğime emi nim... , Bu — itimadınefis, — üstelik, Fazilet'in cazibesi, Feridun'u çile- den çıkarıyordu. Genç. kadının devamlı mukavemetine bir si leniyorduğki... Kadını - seviyordu. İstırap çekmeğe başlamıştı. M M Bir akşam, başbaşalarken, infi- lâk ediverdi ıktım 1 diye bağırdı. - Taş hammülüm kalmadı. Niçin benl sevmek istemiyorsunuz ? Tama» mile sevmek.., Şayet beğenmi- yorsanız, açıkça söyleyin. Ozamana kadar devam ettir- diği bir zarafetle, kadın, kaşla- rıni kaldırdı: —Niçin beğenmiyeyim?.. Bilâkis, sizinle bulunmaktan pek memnu- num. Sanırım ki, bunu isbat ediyorum. — Ohalde, niçin istemiyorsunuz? le alay ediyorsunuz.. Neden iyorsunuz?.. Mademki... Sustu.. “Başkalarına böyle yap- mamışsınız !, diyecekti. Fazilet, bir az sarardı. — Neden sustunuz? - dedi. Ne demek istediğinizi biliyorum. Evelce birçok âşıkların bulundu- ğgundan bahsetmek istiyorsunuz Bunu size anlattılar ve siz inandı- nız... Fakat, küçücük felâket şu ki, şimdiyedek ne bir. âşığım “oldu, ne de bundan sonra olacak.. Kocam mükemmel bir adamdır... Ona sadıkım. Ekseriya benden pek uzak bulunur. Fakat bana adı. tamdır. Ben de onu inkisara uğratmak istemem. Beni yalnız bıraktığı zamanlar canım sıkılyori Kendime bir arkadaş buluyorum. Erkeği kadından ayırt etmek il inde dehilim. Kocam, bu: « Etrafıma gelen erkekler, tıpkı sizin siyasetinizi takip edi- yorlar... Ümitleri kırılıp gidiyor- lar, Her sefer yeni bir erkekle : “İşte, bu, sada arkadaş kalabilecek tabiatta. diyorum. Amma, netice inkisar hayal oluyor...Sizinle de akibetimiz ayni oldu, işte. Kısa bir süküt hükümsürdü. Feridun, nihayet: — Kötü niyeti olmıyan bir dostunuz. kalmama — müsaadeniz Var mı? - diye sordu. Ve, bunu sorarken samimi idi. - d Bu muhaverenin cereyan ettiği sıralarda, Sabiha Hf. nin salonunda ne dedikodular oluyordu, ne de- dikodular... Sabiha Hf. — Bizim Feridun pek söyler Fazilet'le mercimeği diyor. — Aman yarabbi... Ne aç gözlü kadın bu Fazileccecet | » diye şaşıyorlardı. - İlik gibi ço- cukcağızı da... Nükili: Hatice Süreyya) Müzayede ile satış Devlet demiryolları Haydarpaşa ma- ğazasından: İdaremizde tip harici ve müstamel olmaları hasebile satılığa ayrıl- mış olan adi ve dalgıç tulumbaları, helâ taşı, su kovası, harik itfa aleti ve cczasi, kablo pensi, muhtelif pafta, oksijen tü üi, glop, dama- can, lâstik boru, muhtelif hortum, kâat kayış, garvens sistemi çeşme, kavuçuklu salmastra, muhtlif sap, klengrit, çalısüpürgesi, bekci kon- trol santi, susta için çelik şerit ve Cumartesi günü saat ondörtte aleni in Haydarpaşada mağ saire 22/2/930 tarihine müsadif müzayede ile satılacaktır. Talip- Emlâk ve Eytam bankası İstanbul Şubesinden 72 Üsküdar Altunizade Valdebağı Ahır, Samanlık, 250 lira ve 150 dünüm arazi 8710 Çırpıcıda 6 dönüm tarla Sipı * 171 — Eyupta Topçular mahalle ve sokağında Han — 300 ,, 172 » Dükkân 60 , 200 — Şişli Büyükdere caddesinde Maslak Karakolka- 500 ; ne ve arazı: 198 — Şişli Büyükdere caddesinde HacıOsman Bayı- rında karakolbane ve arsa 40 . 144/7 — Çırpıcı veliefendide 10 dönüm tarla 100 , Balâda muharrer şubemize müracaatları. emlâk Pazarlıkla icar edileceğinden - taliplerin