23 Kününyevvek 1929 Tarihi roman tefrikamız: 70 BİZANSIN S [MIIIILERİ Yazan: İskender Fahreddin Amperator, Klionun zındandan kaçtığını an- dayınca, idam mahkumu Anivasın yattığı yere gitti ve kendi elile zından kapısını açtı... genç zabit uyuyordu! Klio, ORHAN beyin H: teki sayfiyesinde, gizli bir odada oturu- yor, zevk ve neşe içinde, uzaktan hadisatı takip ediyordu... İmperator, Lu- kasla beraber, der- hal sar: yi nöbetçilerin bir şey- den haberleri yoktu. Muhafız kumandı nına bu haberi hariçten — vermiş- lerdi. Lukasın elile açtı. Klio içerde yoktu. Zındanın - pence- resindeki — demir parmaklıklar. kıril- mışti. sarayın Lukas yerde şu puslayı bül- | muştu : * Birdenbire pencerenin de- mirleri kırıldı. Karşımda hü- viyeti meçhul bir kaç gölge gördüm. Bana: (Haydi hazır ol. Seni kaçıracağız!) dediler. Muhakemesini - kay- betmiş bir serhoş gibi, bu emre itaat ederek gidiyorum., Klio İmperator bu pusulayı - oku- yunca hiddetle bağırdı: — Artık bu rezalete tahammül edilmez. Kapısında nöbetçilerin beklediği bir mahküm nasıl ve mereye kaçabilir? Bahçedeki nö- betçiler uyuyorlar mıydı? Muhafız kumandanı şu malü- matı da ilâveye mecbur oldu: — Haşmetpenah! - dedi - Bah- çedeki nöbetcilerden iki kişi de hıçakla arkalarından yaralanınış. Kostantin: — Bu faciaya — şimdi yermeli... dedi. Lukas, Klionun kimin tarafın- dan kaçırıldığını keşfetmiş. gil mağrarane bir tavurla efendisini tatmin ve teskine çalıştı. — Bu işi Anivas tan başka kimse yapamaz. Hemen onun yattığı zındana gidelim ! — Anives mevkuf değil mi? — Şiphesiz. Fakat belki o kaçmış ve sevgilisini de kaçırmış- tır. Çünkü sarayın zemin katın- daki bu gizli yolları onun kadar iyi bilen kimse yoktur. | İmperator kamçısını sallayarak zındandan çıktı. Bizansta ihtil imperatorun gözdel nihayet Anivasın — bulunduğu — zındana geldiler. Kostantin, muhafız kumanda- nanın yakasından tutarak suratına giddetli bir kamçı indirdi. — Eğer Anivası da zındanda bulamazsak, seni gebertecegim, anladın mi? Zındanın önünde iki nöbetci bekliyordu. Lukas: — Kapıyı aç! Diye seslendi. Nöbetciler Lukasın arkasından imperatorun — geldigini — görünce korktular. Kapı açıldı. Kostantin, nöbetcinin uzaltığı fener zıyasını takip ederek zin- ilâl hazıı ları devam ederken, ri, sabahlara kadar bahçesinde eğleniyorlardı.. Muhafız kumandanm yüzü gül- müştü. Anivas uzun bir tahtanın üze- rinde yatıyordu. Lukasın bütün şüphe ve tasav- wurları boşa çıkmıştı. Kostantin, zindana — geldiğini genç zabite bildirmek istemedi. Lukasın kulağın: — Uyuyor... yapacağız? — Uyandıralım... Kostantin, Lukasın bu cevabını manasız buldu. — Niçin uyandıralım? Madamaki) Klin yu o kaçırmamıştır... Kiloyu krçıranları bulmak - ve onun kaçtığı yeri anlamak lâzım. Hepiniz uyuyorsunuz! Haydi ça- buk iş başına! | Orhan çelehinin Haliçteki sayfiyesinde. Aradan on gün geçmişti. Saray muhafızları, bir. taraftan Klio yu, diger taraftan da, ihtilâl hazırladığı şayi olan Şair Priamosu dedi, şimdi ne arıyorlardı. Klio, — Bizans — imperatorunun çok iyi dostu olan ORHAN beyin Haliçteki sayfiyesinde, gizli bir odada oturuyor, zevk ve neşe içinde , uzaktan — hadisatı takip ediyodu. Orhan Çelebi, Klioyu impera- torun sarayından niçin ve masıl kaçırmıştı? Bu sualin cevabını , Bizansın son günleri nde çok mühim rol oynuyan ( Örhan) beyin ağzından dünliyelim: (Mabadi var) eağay nn Esnaf hangi cemiyete gireceğini şaşırdı Kahveciler cemiyeti kuru kahve satan bakkalları da kendi cemi- yetine aza kaydetmektedir. Bu suretle kahveciler cemiyeti bak- kallar cemiyetinin azalarını kay- detmiş oluyor. Diğer taraftan ekemekçiler cemiyeti ne kadar ekmek satan bakkal varsa cemi- yetine aza kaydetmektedir. Bu. vaziyet karşısında dükkâ- mında kuru kahve, ekmek satan bir bakkala bir kaç cemiyete aza olması teklif. edilmektedir. Bu meselede esnaf hangi cemiyete aza olacağını şaşırmıştır. Esnaftan bazıları Ticaret müdüriyetine bir istida vererek bu karışık vaziyet- ten kurtarılmaların rica etmekte- Airler. ı 29804 numaralı bilet — Bir okuyucumuz. — yazıyor: “Benim tayyare bil numa- | rası 29804 Bu ayın ikramiye listesine bak- tım. Biletime 90 çıkmış.. | Lâkin sonra gözüm 60 lira ka- zanan numaralara ilişt Benim numaram orada da ya- Dzle?. Bu nasıl iş.. Acaba ben 60 Ülira mı kazandım, yoksa 90 lira m? İkramiyemi henüz gidip almadığım için bana ka, a çıktığını bilmeyorum.. Hem iki üç kere okunan bir listede bu kadar büyük yanlışlık olur mu ? Hakikaten listeye baktık.. 29804 numara hem altmış lira hem de 90 lira kazanan numaraların ara- sında yazılı idi. Acaba okuyucu- muza kaç Jira çıktı. Haydarpaşa tramvayı Haydarpaşada oturan bir oku- | yucumuz. bildiriyor: Haydarpaşa geçidine kadar gelen tramvay bütün cıvar halkının olduğu gibi bizi de sevindirdi. Ancak ray ferşiyatı hasebile çıkarılan taş ve topraklar taşlar hala yiğın yığın piyade kaldırımının üstünde dur- maktadır. Aradan haftalar geçtiği halde yol üstünde açılan direk çukur- ları da öylece duruyor. Şirketin nazarı dikkatini celbederiz. | Zindan arkası! Bahsedeceğim mesele bütün bir semt halkının sıhhati alâkadardır. Kasımpaşada bahı dairesi arkasında bir cadde var- dır: Zindan arkası., Bu cadde hakikaten bu isme dâyıktır. Burası, belki bir asırdan beri tamir yüzü görmemiştir. Ve temizlenmiştir. Sokak şimdi bataklık halinde- dir. Gece evine giden fabrika amelesi bu bataklıktan bin müş- kilatla geçmektedir. Dünkü amele namına bu hususta mercii zarı dikkatini celbetmeniz ede Anadoluda kar Erzuruma iki gün fasılasız kar yağdı rica Şimal ve şark vilâyetlerimizde şiddetli - sağnaklar — başlamıştır. Erzurum ve havalisinde ilk karlar yağmaktadır. Kar Erzurumda 10 gün evel başlamıştır. Fakat son bir hafta havalar iyi gitmiştir. Kar tekrar başlamış, Üç gün mütemadiyen yağdığı için münakalât durmuştur. Kars ve Trabzona otomobil seferleri yapılamamaktadır. Erzurumda / çıkan bir gazete kardan — bahsederken — Erzurum | belediyesinin de faaliyetinden | dem vurararak diyor Ki Karın yağmasından şehirlilerin çoğu da memnun oluyor. Çünkü | Belediyenin — kaldırtamadığı ” bir | çok pislikler örtüldi Haydarpaşa geçit yerinde yapılacak köprü |— Üsküdar - Kadıköy — tramvay şirketi nafıa vekâletine müracatla Haydar paşa da geçit yerindeki köprünün bir dakika evel inşa V edilmesini istemişti. | Vekâletten gelen cevapta ihti- yaca göre icap eden tedbirlerin | alınması için — işletme — müfettişi Abdullah beyin memur edildiği bildirilmiştir. Abdullah B. şirket fen heyetile beraber çalışacak, geçit yerinde halk ve şirket menfaatına yapıla- cak şeyleri kararlaştırdıktan sonra vekâlete bildirecektir. macerayı anlattı i Geçen sonbaharın nihayetlerine doğru, otomobilimle — Çangırı'ı Ankara'ya — gidiyordum. Çölün ortasında, lâstık patlamasın mı? Kala kaldım. Halbuki, Ankara'da işim acele... Bereket versin ki, bu esnada, arkadan bir otomobil daha yetişti. İçinde bir kadınla bir erkek. Direksionu erkek kullamyor. Böyle lar, yardı- mına koşarlar. Gelen otomobil, biraz “ötede durdu. İçinden çıkan erkek bize yaklaştı. Vaziyeti ken- disine anlattım. Ankara'ya erken yetişmek mecburiyetinde bulun- duğumu söyledim. Otomobil sa- hibi, dostçasına, bana refakat teklif etti. Lâstiğin tamirini şofö- | vüme havale ile, yeni ahbabımla birlikte yürüdüm. Onun da sırtında, benimki gibi bir kalın kürk, ba- şında tüylü kalpakşapka ve göz- lerinde otomobil gözlüğü vardı. mi anın arksında- lik boş yere oturdum. bizim , kürklere iştü, ve, rüzgârdan barım- başını bile tepretmi- yordu. Hele, otomobil son süratile ilerlemeğe başlayınca, bu rüzgâr büsbütün arttı.. Mesafelerin sey- yaliyeti içinde akıyor, gidiyorduk. Spor otomobilinin böyle baş- döndürücü bir çabuklukla ilerle- mesi, hepimizi kendi âlemimize daldırmıştı. Fakat, Ankara yakınlarında, söğütlü Han civarında, bir dö- nemeçte ansızın bir sürü ile karşılaştık. — Otomobil — sahibi, koyunları ezmemek için, direk- sola çevirdiği için, ön tekerlekler yumuşak toprağa sap- landı; ve, araba kapaldandı. Hiç birimize, çok şükür, bir arıza o- madı amma , kadın , asabi imiş zahir ki, korkusundan bayılıverdi. Handan koşuştular. Doktor olduğumu — söyliyerek arzı hizmet ettim. Kadını, bir odaya taşıdık; bir sedirin üzerine yatırdık. *Teneffüsünü kolaylaştırmak için, kocasının yardımı ile kürkünü gevşettim. Yüzünün yarısını kap- hyan gözlüklerini çıkardım. Ve Bir hayret nidası ile ayağa kalktım. Ancak o zaman tanıyabildim. Sizlere tekrar anlatmağa ihtiyaç yok, dostlarım, zira, maceramı biliyorsunuz: Ben Melâhat'la evli idim. Bir gün, ©, benden kaçtı; ve, diğer biri ile, mühendis Nahit beyle, cvlendi. İşte, bu kadın, Melâhat'tı. Benim haykırmam üzerine, Na- bit Bey: — Ne var? - diye sordu. -Zev - cem tehlikede mi? Cevap vermekte tereddüt güs- | teriyordum. Yalvardı: — Rica ederim, doktor! Bana hakikatı söyleyin. Zira, bu kadın, dünyada yegâne tesellim, yegâne saadetlmdir... Yarabbi! Onun ba- şına bir felâket gelirse?.... — Hayır , hayır! " Korkmiyin! Müsterih olun! Elbisesini gevşetmekle meşgub dü; kolumu. tuttum: — Ben, doktor Ferid'im! - de- dim. Gözleri faltaşı gibi açıldı: — Ya Kanma, daha doğrusu, karı: 'na, sonra bana baktı. Başımı — çevirdim. — Onlardan uzaklaştım. Melâbat, bu - esnada inliyordu. | Nahit: Ka Karım ve kocası ' — Nen var? Bir yerin mi ağ- | ziyor?-diye haykırdı. Bir an süküt.. Sonra, gene inil- tiler. Mühendis bana yaklaştı; ve: — Daktor! Melâhat Ferit Ha- mumı tedavi etmenizi rica ederim. - dedi. K Hastaya — yaklaştın. - Karımın göğsüne başımı koyarak kalbini dinlemek lâzımdı. Kekeledir — Şey... Şey etmem lâzım. — Yapın! Ne isterseniz onu yapın. Karım, size mevdudur Karımın kalbinin o çok iyi ta Mıdığım gayıı — muntazam — atışını dinledim. O kadar vahim birşey yoktu. Sadece, - beklemek gerek- ti. Bekledik. Bu esnada, Melâhat' in kollarını, şakaklarını — oğuştur- dum. Gözlerini açtı. Beni karşı- sında görünce gülümsedi: | — Sen misin Ferit? Henüz — kendine — gelememiş, vaziyeti - kavnyamamıştı. — Fakat, ikinci kocasını görünce şaşırdı: — Neredeyim? Mühendis Nahit,Melâha'tin üze- rine iğildi. Onu alnından öptü: — Vaziyeti hatırlyamıyor mu- sun, karıcığım: Otomobilde idik. ürüyü çiğnerken saplandık. Bu zat de, yolda yanımıza aldığımız zat... Doktor olduğu için lütfen seni tedavi etti. Melâhet, resmileşti: — Teşekkür ederim, efendim. — Estağfurullah! Han odasından dışarı çıktım. Bir saat sonra, otomobilim ye- tişti. Karı kocanın nezaketine | aymı nezaketle makabelede bulün- Vmüş olmak- için, onları yanıma aldım; ve evlerinin kapısına ka- dar götürdüm. Karımla kocası, evlerine girdi- ler. Mütebessimane bana teşek- kür edip, kapıyı üstüme kapadılar. Nâükili: (Vâ - Nü) 100,000 lira Afyon köylüleri bir mü- essese teşkil ettiler Afyon Karahisar köylüleri bu seneki mahsüllerinden — ellerinde kalan 30000 kile buğdayı Ziraat bankasına satmışlardır. 30000 kile buğdayın bedeli 87,000 Jira tutmuştur. - Bundan başka Afyonlular — şehrimize de bir miktar buğday göndermişlerdir. Bu süretle Afyon köylüleri 100,000 lira para biriktirmişlerdir. Köylüler bu para ile bir mües- sese vücude / getireceklerdir. Bu Mmüessese köylüye çift hayvanı, pulluk ve zirsat alâtı tedarik ede- cektir. Köylü gelecek sene de bu su- yette hareket ederek para birik- tirecektir. Ziraat bankası Afyon- dan aldığı buğdayı köylüye tohom- Juk olarak tevzi edecektir. İzmirde 110 inek veremli çıktı İzmirde tüberkülin aşısı tatbik edilen ineklerden yüz on tanesi- Üğin veremli oldukları meydana çıkmıştır, bu hayvanlardan aşı yapıldıktan sonra bastalığı tama- mile meydana çıkan üç tanesi mezbahada kesilmiştir. İki tane- sinin vücudunun veremden çüri müş bir halde bulunduğu görülmüş- Ü tür. Veremli ineklerden Tüml baş kadarının hastalıktan kurtulmaları ihtimal dahilindedir, fakat seksı tanesi itlâf edilecek, hükümet tarafından sahiplerine para ve: | decektir. Tazminat için İktisat vekâletinden 5000 liralık havale- name istenmiştir. c W BİÜZA VAA TRMEN İ YAT NN A LN YUD