isimli romanının hülâsası: Anne-Claude de - Freval, Pa- ris'ten arabaya binmiş; kâmilce bir kadınla beraber, uzak ayalet- lerden birine, amcasının şatosuna gidiyor. Amca-yeğen, hayatlarında İk defa karşılaşacaklar. Şato sa- hibi, gençliğinde, sevgilisinden hiya- için, tabiaten mer- dümgiriz ve münzevi olmuştur. Alelhusus kadınlardan nefret edi- yor. Biraderzadesini de, büyük bir angarya, başbelâsı diye kabul meeburiyetinde kalmıştır. Zira, Anne-Claude'nin — babası, — bir cinayete — kurban — gitmiştir. Anası ise, fahişedir. Bu gayrı - meşrü kiz, rahibeler nezdinde tesbiye edilmiştir. Tahsili bittiği , manastır, onu, Paris'teki kü- Çuk amcasının yanına yollamıştır. Fakat, yengesi, evlerinde, kendi porsumuş güzelkiği yanında, böyle | taze bir güzellik —bulunmasım istememiştir; İşte, büyük amcasının yanına savıyor: “Kadın şefkat ve ihtimamına ihtiyacınız var! Bu kız size ihtiyarlığınızda bakar!,, diye mektuplar yazmıştır. Ve, mektup- larda, — Anne-Claude — haklanda hüsnüşehadette — bulunmaktadır *Manastır müdiresi, onun pek cidı pek vakur, pek içten içe yaşayan bir kaz olduğunu söyliyordu. - diyor Claude, tahsil müddetince biçl itaatsızlık — göstermemiş. — Yalnız, 14-15 yaşlarında iken, duvarı aşıp kaçmak teşebbüsünde bulun- muş; fakat yakalanmış. Eşyasını aramışlar. İçinde, cinai romanlar çıkmış. Fakat, bu muvakkat haşa- mılıktan sonra, genç kız, gene eski durgun ve ciddi tavrımı takınmış.,, Claude'nin bindiği araba, bir ormandan geçerken Bin Surat lâkabı ile maruf bir haydudun baskınına uğruyor. Bu haydut, mütemadiyen değişik şeklüşemailde göründüğü için, böyle bir lakap almış. Zap- tiyeler, imdada yetişiyorlar Binsurat kahramanca ve kibarca döğüştükten sonra, yakayı sıyırıyor. Genç kız, bu “centilmen, haydut hakkında menkibeler dinliyor. — Düşünce, tehayyül içinde kalıyor. atoya döndükleri vakit, amcası ile Anne-Claude pek iyi geçine- biliyorlar. İhtiyar adam, yanında | böyle genç bir kız bulunduğu için âdeta gençleştiğini — hissediyor. Claude'yle başbaşa yemek yemek, | bahçede dolaşmak, bilhassa * Jonşe . oynamak ne — hoş. * Jönşe ,, amini mini çubukları üst Üüste İâalettayin — dökmek, ve sonra, sarsmadan, — hepsini birer birer toplamaktan ibaret bir oyundur. Kız, babasından nasıl asil hareketler tevarüs et- mişse, annesinden de, ince, mal yankesici — parmakları — tevarüs | etmiştir. Bu parmaklar sayesinde, çubukları — büyük bir ustalıkla foplıyabiliyor. Bin Surat, lâyuat — maceraları esnasında, bir gün de, tabdili kıyafetle şık bir şövalye halinde onların şatosuna uğramış; büyük dir misafirperverlik görmüştür. Onu Clande'den gayrı kimse teşhis edi memiştir. Kız, içinde, | geceyi koridorda geçiriyor: Acaba, adicesine bir sirkat işlenecek mi? Hayır, haydut, - hiçbirşey çal- miyor, Yalmız, kendi yorgun ve mah düşmüş atını şatonun ahırın- da bırakarak ahirin en iyi atına biniyor; gidiyor. Giderken, Bin Surat imzasile amcaya bir teşek- kür mektubu bırakıyor; belindeki şık hançeri de Anne- | ah odadan Bin Surat'ın sesini | işitiyor: #— Geli.., Gidiyor. Aman yarabbil Bu adama ne olmuş? —— | — Otur ve içe İç diyorum sana... İç orospul.. Yall İçmiyor- Yaz gelmiştir. Haydut, fena halde takip olunuyor. Kızla be- raber Paris'ten gelen kâmilce kadın, şato kâhyası ile sevişiyor. Anne-Clande'ye açık saçık şeyler anlatıyor. Kız ise, biniciliğ atı ile kırlarda! dolaşıyor.. Atın başını boş birakınca muayyen bir istikamete doğru gidiyor. Hele, bir yıkık ve met- ruk han var ki, oraya gelince asabiyet gösteriyor. Anne-Clande, —günden güne daha düşünceli, günden güne da- - Belli ki, bir plân Kurduğu planm tatbikine geciyor: Bir gece, hançerini alıyor; su- vari elbisesini ve geniş siyak man- tosumu giyor; gizlice dışarı cıkıp ahıra giriyor. Atların birer tek bacak adalelerini kesiyor. Böylelikle takip ihti mani olmuştur. Bir Surat'ın atına binip şato etrafını çeviren hendeği atlıyor. - Yılık ve metruk hana.. Orada, gece yarısından sonra sışık görüyor. Boduruma, üç beş sarhoş haydu- dun yanına giriyor. “ — Efendiniz nerede? , Haydutlardan biri, Anne-Claw- de'ye hücum edince, kız, murassa hançeri, annesinden tevarüz ettiği bir atiklikle onun göğ- ine saplıyor. Başma tam bir felâket geleceği sırada, Bin Surat içeri giriyor: Her sefer ki gibi şık ve tendürüs. * — Nedir bu gürültü ?.. Ol . Siz burda ha? Geleceğinizi zaten ummuştum.. Kızılsakal mı vuruldu? Gömün! Haydi, Anne-Claude de Freval! Binin atımızal.. Gide Mehtabın altında, hiç konuşm dan yarım saat at sürüyorlar. Başka bir şatonun önüne geliyor- lar. *— Benim! Aç.... Baron'um. Aç! Çabukl, Bekçi pürhürmet reverans ya- piyor. Boş dehlizlerden, boş salonlar- dan, lâyuat boş odalardan geçi yorlar. Nihayet, işte mefruş bir daire... Ortada, kunt bir masa, üzerinde yiyeceğe, içeceğe müte- allik şeyler.. Duvarlar oymalı tahta kaplama.. Bu geniş — salonun bir tarafında denk denk kıymetli eşya istif edilmiş. Kaçak eşya mıidir, yoksa çalınmış eşya midir? Yatak odasına giriyorlar... Muh- teşem bir karyola,,. Anne-Claude de - Freval, bu mühteşem. yatağın buruşmuş ve lekelenmiş yastıkları, çarşafları ve yorganları arasında hürdühaş vücudile uyandığı zaman yanında kimse yok... Bir az vücudunu olan vücut nerede?. evel | ezmiş kınp - geçirmiş İçeriki sun, öyle mi?.. Al suratına bardak dolusu şarabı.. Hah, hah, bah!, Eyvahl! İdeal halinde dimağında yaşattığı erkek bu mıydı. Eyvahl. Aman,ne müstekreh olmuş buadam | Ağn çarpılmış. Bir biri ardı sıra hâlâ içiyor. İçiyor ve küfrediyor. Kendini bilmiyecek halde... Aşk, nefrete dönmüştür. Bu esnada, dışarda kılıç şakır- bıları.. Kapıcı koşuyor: | * — Zaptiyeleri, Şato, baskına uğratıldı. Fakat, Akşam Bir facıa İki tayyare çarpışarak bir hava kazası olmuştur. Ayn ayrı istikamette giden iki büyük tayyare Nev York üzerinde birbiri ile çarpışmışlardır. Müsademe pek ani ve pek detli olmuş, iki tayyare derhal ateş BİZANSIN SON GÜNLERİ Yazan: iskeni Fahreddin Kostantin gözünün ucile Lukasa bakhtıktan sonra: «Persefoni senin himaye ve pezaretin altında bulunacak! Anivasa gelince, onu idam etmekten sarfınazar ettim..» dedi. almıştır. İki tayyare alevler arasında| Güzel kadın, eski âşıkını ölümden kurtarmıştı. Teofiles, saray- dan uzaklaşacak olursa, bütün işler yoluna mı girecekti? Nev Yorkun Lonp İzlanel mahal- lesinde bir evin üstüne düşmüş- lerdir. Derhal bu. mahallede bir yangın başlamıştır. " Yangın bin müşkilâtla söndürülmüştür. Kaza inde bir kişi cayır cayır ölmüştür, iki de — yaralı yanıp vardır. Bu kaza bir heyecan tevlit etmiştir. Yanan Nev Yorkta - müthiş tayyarelerden - biri otuz — yolcu alacak kalan büyük — muazzam bir hava sefinesi idi. kazanın hangi Pilotun hatası yüzünden çıktığı tahkik ediliyor. Belçikada yeni kabine Belçikada fransızcanın haki yetine karşı Flaman unsurunun isyan eylemesinden zuhur eden kabine buhranı gene sabık baş- vekil M. Jasparın yeni kabineyi teşkil etmesile nihayet bulmuştur. Buhranın — neticesi hakimiyeti aleyhinde zaferile neticelenmiştir. Yeni kabine flamanların talep- lerini terviç edecek ve yanlız flaman ekseriyeti arasında yaşa- yan ve ana İisanları fransızca olan Valonların çocuklarına ilk ve tali “mekteplerde — Fransızcanın tedrisi için bir müsaade verile- cektir. Gand darülfünunumda te: lisanı münhasıran Flamanca ola- caktır. Bu lisan Almancaya ya- kındır olanların değil! Sızmış... Anne-Clande —de — Freval'in gözü önünde Jbir sehpa beliriyor. Nice zamandır. sevdiği ve daha demin gençkızlığını verdiği adam, bu sehpa üzerinde... İşte buna yazı olamaz. Şato kapısı açılmıştır. Avluda kılıç şakırtıları, Claude, Bin Surat'ın belinden çıkardığı hançeri hayduda saplıyor. Dehşet içinde geri geri sendeliyor. Oymalı tahta kaplamalı duvara yaslanıyor. Fakat yaslanması ile duvarda gizli bir kapının açıl- ması bir oluyor: Şato haricine ç egit ee Gerema Anne - Claude, bu merdivenden kaçıyor . — Zaptiyeler - tarafından çayıra bırakılmış atlardan birine biniyor; ve amcasının şatosuna | Herkeste hayretl.. Aradan iki gün geçmiş ve firar havadisi üze- rine, şato, allak bullak olmuştur. Fakat, amca ile yegenin karşılaş- fıgı zaman meydana gelecek ar- bedeyi bekledikleri içi kârlar, ağız açmıyorlar. Tısl.. Yemek zamanı... Amca, kızın avdetini aliyor. — Eski — âdeti metçi ile beraber yolluyor. *— Yemege buyursun, laude, hiçbirşey olmamış gibi yerine — Bonjur, amca! İhtiyar, kaçan - kuşun avdetinden memnun: — Bonjur, kızıml Gayet tabii bir surette yemek- lerini yiyorlar. Sanki hiçbir - fev- kalâdelik zubur etmemiş! Yemek- ten sonra, “jonşe , oynuyorlar. Anne-Claude'nin gözleri sulanı” yor: Hurduhaş aşkının kemiklerini topliyormuş saniyor. haber oturuyor: kafese fransızcanın | üzere, | Lukas Notaras, siyah saplı han- Çeri * gönünü ölerele” Tşlüdlak buzuruna git Lukas, Kostantinin odasına gir- diği zaman, çok manasız ve garip bir manzara ile karşılaştı. Persefoni, imperatorun - kuca- Şına oturmuştu, Kostantin, Lukası görünce, elile işaret ederek: — Biraz olur ve dinlel Dedi. : Lukas tereddütle oturdu.. bir Vayj evvel meşhür bir. ressamla | evlenen Persefoni saraya ne vakit ve niçin gelmişti? | — Kostantin gözünün ucile Lukasa | baktıktan sonra, genç kıza: — Devam ct! Persefonil - dedi, Lukas Notaras ta işitsin. Persefoni sözüne devam etti: — Beif sizin yanınızdan başka | bir yere gidemem, haşmetmaap! | Burada gördüğüm huzur ve rahatı kocamın evinde göremedim. Artık. | ölünceye kadar sizin yanınızda | kalacağım. / Fakat, bana itimat ederseniz, size saray içinde çev- rilen fırıldaklardan bahsetmek is- terim. Kostantin genç kızın yana- gından okşadı. | “ — Söyle yavrum, söylel! bütün bildiklerini öğrenmek isteriz. — Saray hakkında, hariçte çok mühim şayialar var: diyorlar ki, kumandan Teofilos saraya intisap ettiği günden beri, imperator Vavucunün içine almış, istediği | gibi oynatıp duruyor. Halkın id- diasına göre, herkesin kahraman olarak tanıdığı genç zabit Anivas masum ve bigünahmış. Onu, sevgilisinden fayırmak için mah- küm etmişsiniz ! | Kostantin hiddetle bağırdı — Haltetmiş onu söyliyen... Anivas mücrimdir... Vatan haini- di — Hiddet - buyurmayınız. haş- metmaap! (Anivasff”masum oldı ğunu huzurunuzda isbat edeceğ Yalnız, anlayabilirmiyim hakikati ifşa edersem, beni yacağım her hangi bir tecavüz karşısında himaye buyurur musunuz? — Söz veriyorum... söylel çekinme, — Teofilos (Klio) yu seviyor.. te, ifşa edeceğim sır bundan ibarettir! Kostantin hâdiseyi soğuk kanlı- lıkla karşıladı. — Demek, Anivas ın biran evvel idamını bunun için istiyor, öyle mi? — Evet... Fakat, Allah aşkma, siz de bana söyleyiniz, haşmet- maap! Anivas hayatta mıdır? — Niçin soruyorsun? Anivasın hayalı seni miçin bu derece alâ- kadar: ediyor? — Dışardaki galeyandan habe- riniz yok galiba| Bütün Bizans- hlar onun masumiyeti etrafında müttehittirler. Anivası affedecek — olursanız, halkın muhabbetini kazanmış ola- caksınız! Lukas Notaras söze karıştı: — Haşmetmaap! Huzurunuza tam sırasında geldiğimi zannediyorum. Siyah hançer etrafında yaptığım tahkikat ta bu merkezdedir. — Ne demek istiyorsunuz? — Teofilosun - sarayda çok mühim fırıldaklar çevirdiğine ka- ilim... Kostantin, genç kızı kucağın kanına / gireceğine türlü ihtimal vermiyordu. Teofilos... Bu, azim ve irade tümsali dedilen cesur ve metin kums dan; şehvani hislerine kapılarak, Kostantin, biribirine çok girift olan bu karışık çıkamıyordu. (Lukas )a hitaben dedi ki: Persefoni, bu — işlerin iç yüzü anlaşılmcaya kadar / senin nezaretin — altında işlerin — içinden himaye kalacak! (Anivas)a gelince, onu affetmi- yorum; fakat idam edilmesini de istemem. — Şimdi, emir veriniz, kollarında ve bacaklarında takılı olan demir gülleleri çıkarsınlar ve bulunduğu zındandan, güneş ve ziya gören bir odaya koysunlar! (Mabadi var) | TAKSİTLE Haftada Tiftik Paltolar Krem Trençkot Fantazi Kosiümler © hor nevi İngiliz Kamaşlarından Biö Pardesüler ingiliz Muşambalar| 'Süet Mantolar 1 lira ile ostüm Tayorlar Viyona Ço İKostüm veFaktoları| İstanbul Peinönü Nort-lü Karakaş Elbise mağazası Bu ilânı kesup müracaat ediniz. murassa | Clande'ye hediye yollıyor. | Bin Surat, kendini bilecek halde | (Vâ - Nü) | -| LT EE SST AAA SAA NL S Tn OA S ON VC