—S Könünuewvel 1929 “TAKŞAMDAN AKŞAMA Dalgın kaptanlar Bundan bir müddet evel, ber- mutat, akşam vapurlarından birine binmiş; Kadıköyüne gidiyordum. Tam Haydarpaşa dalga kıranını gar binasile aramıza aldık, bir de 'ne göreyim 91 Vapur dümen kı- nyor, Al Adalar istikametine çevrildi! — Ne 0? Yoksa yanlışlıkla Ada vapuruna mi bindik? Kade köy vapuru değil mi bu? — Kadıköy vapuru! Vayl Dahada dümen - kırdil. Marmara'ya çevrildi. Ne 'oluyoru: Halk, hürya etti; ayağa kalktı. Zira vapur, gerisin geri dönmüştü. — Yoksa, kaza mı oldu? — Yoksa, denize biri mi düştü? — Yoksa dümen mi carpıldı? — Yoksa, uskurlardan biri mi koptu? | Vapur ha babam dönüyor. — Sarhoş mu bu kaptan? - diye baykıran haykıranal Mesele anlaşıldı ki, ne - oymuş, 'ne buymuş. Sadece, ufak bir dab ginlik: Kaptan, tarifede Haydarpaşa olduğunu unutmuş; doğruca Ka- diköy'e — giderken — işin farkına | varmış; yahut - kendisine ihtar vaki olmuş; geri dönüyor. UNU Bu vakaya ehemmiyet vermemiş; hem neme lâzım?-diye düşünmüştüm. Adamcağız, kırk yılda bir dalgın- hk etmiş; yazarsam nazarı dik- kati celbederim; belki kıstülyevme * filân uğratırlar... , Ve, susmuştum. Fakat gazetelerde okudum ki, Haliş vapurlarının kaptanları da, boyuna, / uğrayacaklıı — iskeleleri | yorlarmış. Böyle şeyler, esnemek gibi, illeti gibi saridir. Demek ki kaptanlık mesleğine bir - dalgın- lik arız oldu! İşte bu berbat! Aman kaptanlar, dikkat! Dab- ginlik şairlerde alimlerde olursa, mizah gazetelerine hoş fırka mev- zuları çıkar amma, - kaptanlarda olursa, haile mevzuları meydana gelir. şaş k Akşamcı Suriye hükümeti Kilis'in Şenikçe köyünden Sey- do oğlu SAT Ka Si | riye'ye firar eden Hamo oğlu Hannan Kilis kaymakamlığından yazılan — tahrirat üzerir Suriye fransız İstihbarat zabiti M. Lar- yelı(t lSn - rafından derdest edile- rel innuevvelde - kilise d:rıhııışlır. Bu adam azılı bırgjtı AKŞAM GAZETESİ 500 liralık Kiymetli eşya piyangosu MT Dü kuponu & ŞEHİR FABERLERİ Yalovada.. — | Yeni vapurlarla bir saatte gitmek kabil olacak Seyrisel: leri için iki vapur sipariş edecek- ir. Bu vapurlar saatte 24 mil gidebilecek kadar süratli olacak- | tar. Vapurların siparişi için muhte- if kumpanyalara müracaat edil- | miştir. | Yeni vapurlar gelince Yalovaya bir saatte gitmek kabil olacaktır. Bu suretle Yalova İstanbulun bir sayfiyesi halini alacak, Yalovada oturanlar her gün İstabula imip akşamları döneceklerdir. -Yazın günde bir kaç sefer yapılmasıda mukarrerdir. Diğer taraftan Yalovada bazı dükkânlar açılması için de teşeb- büsler vardır. Bir kaç kişi pastacı dükkânı açmak istiyor. Ufak te- fek satacak - bonmarşe , tarzında dükkânlar da açılması düşünülüyor. Bir rum Mersinde kalmak için ne yapmış.. Mersinde Bir ” takım — mübadil rumlar akla gelmeyecek çarelere baş vurarak kalmak için uğraş- maktadır. Meselâ terzi Nahli Kerrum is- minde bir terzi aslen Sur L duğundan bahisle fransız tabiiye- 'tinde olduğunu iddia etmiştir. Halbuki yapılan tetkikatta Tür- kiyede doğmuş olduğu anlaşılmış ve kendisi hudut haricine çıka- rılmıştır. n idaresi Yalova sefer-| Katran cıkarılacak Petrollu kilden nasıl istifade edilecek Con Ahmet B. tarafından da- rülfünun arziyat şubesine gönde- rilen maden nümunesinin * litum , olduğu anlaşılmıştır. Bu maden Eskişehir civarında 15 kilometro- luk bir saha dahilinde bulunmak- tadır. Bu madenden sanayide ne su- retle istifade edilecektir. Bu hu- susta kimyager Nurettin Münşi B. şu izahalı vermiştir: — Petrollu kil — tabakalarına litum derler. Bu madenden katran istihsal etmek mükündür. Bele- Yeni balıkane Balıkane büyük halin içinde olacak Balıkçılar cemiyeti reisi Ahmet bey geçen gün gazetemize vuku bulan beyanatında yeni bir iş olduğundan bahsetmiş ve şimdiki balıkanenin islahi Tüzumunu ileri | sürmüştü. Emanet mahafili yeni balıkane- hal ile birlikte inşa edilece- Unkapanında inşa edecek grup bumün balıkane de yapacaktır. Emanet bugünkü ba- likanenin aslahi. kabil olmadığı fikrindedir. Emanet yeni hal inşa edilinceye kadar balıkanede bazı ıslahat yapacaktır. Evvelce balıklar deniz Ssuyu ile yıkanırken şimdi şehre- manetinin emrile terkos suyu ile yıkanmağa başlanmıştır. Şiddetli kış Abdülfeyyaz Tevfik bey ısrar ediyor Tabüyat muallimlerinden Abdül-| feyyaz Tevfik bey bir kaç ay evvel bu sene kışın çok şiddetli olaca- ğinı söylemişti. Halbuki bugüne kadar havalar çok mutedil gitti. Abdülfeyyaz Tevfik bey buna rağmen İikrinde ıszar ediyor, di- yör ki * — İstanbulda kış 22 kânunu- evelde başlar, geçen sene de bu mevsim havalar böyle idi. Şid- detli kışlar ekseriyetle geç başlar. Avrupada bir çek alimler bu sene kışın şiddetli solacağı müta- leasındadır. Bunlar şemsin faal yetinden bunu istihraç ediyorlar. Nil nehrinin taşması da buna delâlet eder, Bunun için bugünkü güzel havalara aldanmıyalır Kanyaya da bir fok balığı götürüldü / Konyada halka gösterilmek üzre ksadı ile bir fok balığı sandık içerisindeki gezinmekte, garip - sesler çıkararak çırpınmaktadır. Bu fokun sikleti (280) kilo ka- dar olup günde otuz okkadan fazla denizden yeni - çıkmış taze balık yemekte imiş.. Balık tahminen üç, dört metro suda Kadiköy iskelesi Emanet köprüdeki, iskelenin tamirini istiyor Köprüdeki Haydarpaşa ve Kadı- köy iskelesi senelerden beri tamir yüzü görmemiş, harap ve ahşap bir binadan ibarettir. Anadolu ile Avrupa — arasındaki — muvasalayı temin eden iskelede yolcuların istirahatini temin edecek bir yokü salonu bulunmaması şiki yetlere sebep oluyor. Şehremaneti, — seyrisefain ida- resine müracaatle iskelenin yeni den yapılmasını istemiştir. Seyrisefain idaresi tetkikat yaj mış, yeni iskele için şimdiki dubanın tahammül kabiliyeti ol- madığı anlaşılmıştır. Emanet, dubanın tahammülü derdüğsimdebör ikmle yapdımldın yeniden rica edecektir. Emanet fikrine göre - demirden hafif bir iskele inşası: tümkündür. Mütevelliler emanate müracaat edecekler Kanunu medeni evkaf mütevel- lilerine bazı haklar temin ediyor. Mütevelliler, bunun üzerine arala- rında içtimalar yapmışlardır. Mi tevelliler, evkafın bir kısım hak- ları belediyeye verildiği için ema- nete müracaate karar vermişlerdir. İsviçreden getirilen evkaf müte- hasısının raporunda / mütevellilere ait bazı haklar tesbit edilmişti Mütevelliler projenin maddele- rinden istifade için de teşebbüste bulunacaklardır. Şeker fiatleri İngilizin tereffüü üzerine fiatler yükseldi Bir kaç gündenberi piyasada geker fiatleri yükselmiştir. Evvelce 57 kuruşa kadar satılan şekerler şimdi GÜ kuruşa çıkmıştır. Feker fiatlerinin artmasına sebep İngil Tirasının yükselmsidir. Alâkadar zevat fiatlerin ya- kında düşeceğini tahmin ediyor- lar. Yakında piyasaya bol mik- | ada "vüe p0i pelecakdir. Millet mekteplerine devam Millet mektepleri — kurslarının şubat nihayetinde ikmal edilece yazılmıştı. Maarif idaresi kurslara İsmi lâzım değil (İsim zikretmek) Bizde bir “İsmi lâzım değil, iyeti var ki fena halde sinirlerk me dokunuyor. Karşınızda oturan Zat açar ağzını, yumar / gözünü ver — İsmi lâzım değil... Diye / birisinden . bahsetmeğe başlar, ve Bahsettiği adamın ne- rede oturduğunu, ve ne iş yap- tığını, nasıl elbise giye lerle temas ettiğini, ağını garanın nevini sayar döker, kub landığı yaka düğmesine kadar her şeyini tarif eder de ismini söylemez.. Zira “ismini zikretmek,, bir nevi ahlâksızlıktı Lâkin ağzını açan zat bahsettiği adamı size o kadar vazıl bir surette, o kadar mükemmel bir tarzda anlatır, öyle canlı bir ha de gözünüzün —önüne getirirki siz derhal kimden bahsedildiğini anlarsınız, fakat o, “isim zikret- meze. Bahsedilen biçare adamın ne ahlâksızlığı kalır, ne namussuzluğu kalır, bütün kirli çamaşırları mey- dana çıkarılır, fakat ahlâki mah- zuru olduğu için ismi / söylenile- Siz de bu adamın, kör kör gözüne kim - olduğunu “İsmi lâzım değil , tabirleri Bunun için * isim zikretmiyelim , klişe olmuştur. Hani eski bir söz vardır: “Bizim hanım bizden kaçar, başını örter, İDARENANE — acımaslak sokağı Telgraf adecalı “Akşam, istanbul, Telelon » yazi işleri içim lsb 1686 Telefon : İdare ABONE ÜCRETLERİ Türkiye içdet. Seneliği 1700 ai ylığı 990, Üç aylığı 500 kuruş. Ecnebi memleketler için: Seneliği 3000; olt aylığı 1600; Üç aylığı 909 kunuştur. Gezetemie Tünlerdan wee'iyer kabal stman diye faaliyeti için harice binlerce | uzunluğunda ve iki metro geniş- | devam hakkında tetkikata başla- kuponu ira katran parası — veriyoruz. Bu çi çinko ile kaplanmış | mıştır. layınız parayla Eskişehir civarmdaki litum bir sandıkta tuzlu su | — Maafif idaresi, vekalete tam bir madenlerini işletmek kabildir. içerisinde gösterilmektedi. istatistik gönderecektir. — Vayvo, vayvol | — Gelme polis şüphelenir, ar- | ittim.. Balkona fırladık.. Tuuuuu Yerli roman No: 4 HEERŞRSEER ISKARA MAŞA. BARARAĞ Hikmet Feridun Adam — şüphelendi, — işkillendi, geldi Çamurla Çivinin arkasına saklandığı kanepeye oturdu. Otur babam otur.. Odada çıt bile yok.. Nihayet kalktı, kapıyı kapayarak dişarıya çıktı.. Ayak sesleri gittikçe uzaklaştı, gittikçe uzaklaştı.. Telefon aynalı dolabın kapısını aralayarak başını dışarı çıkardı. Nefes gibi bir sesle mırıldandı. — Voyvol Buna kanepenin altından Çivi cevap verdi: Birer birer saklandığımız yer- lerden çıktık. — Ulan amma da korktum be., — Zaten senin ne kıl kuyruk olduğunu bilmiyor muyum ben?. — Kıl kuyruk senin babaadır. — Ben sana büyük babanın ini sormadım.. Telefonla Çivi adam akıllı tu- tuşmuşlardı.. — Araya — girmesek kavga hazır. — Çamur — bunları | ayıre | — Maraza edecek başka yer bulamadınız mı be... Şimdi gürül- tüden herif gelecek,hepimiz ense- leneceğiz. Ben çuvalı sırtladım.. Balkonun kapısına doğru siğirttik, gitme- den evvel Despina beni öptü,ben de Despinayı.. — Yarın geleyim mi? kana adam koyarlarsa halimiz dumandır. Somurttu: — Ne zaman geleyim ya.. ir gün gel.. Haydi adiyö.. man yukarıdan bir ses, bir ses değil beş altı ses — Tutun., Tutur — Buradan girdiler.. Ayak sesleri, telâşlı telâşlı ko- şuşmalar... Bu sefer adam akıllı kuyruğu — kapana - sıkıştirmiştik. Despina telâşla fısıldadı: — Ah vire yakalandık.. — Kaç sen,, yukarı çık.. Haydi, haydi.. Allah müstahakkını versin..Balko- nun altında da kararlılar var.. Telefon tril tril tittreyordu.. — Cimbiz. hergelesinin abtalh- hıgına bakın ... Gözcü duruyor da bir kere bile bize haber vermedi.. Vay kaz oğlu kaz vay. Çivi pencereden aşağıyı iskan- dil ediyordu.. Bir aralık Telefonu eteğinden çekti.. — Haydi yurüyün, gittiler... Çamur, balkonun kakısına ka- dar çıktı, tam aşağıya atlayaca- ğımız zaman odaya bağıra çağıra biri girdir: — Yakaladım kârataları.. Ko- şun yahu buradalar.. Herif, bizim kaçmak üzere ol- Sen ne olacaksın?. sen beni.. Biz — Düşünme kaçarız. Despinayı hemen zorla kapıdan | duğumuzu “görünce hemen üstü- müze atıldı, | karanlıkta alt alta üst üste boğuşmağa başladık.. Zorlu bir adamdı. Evvelâ Tele- fonu yakaladı. Çöcuğu tutup tutup havaya kaldırıyor, sonra da yere çarpıyordu.. Bir aralık zavallı oğlanı altına aldı. Kafasını yere vurmağa baş- ladı.. Hemen herifin sırına sıçır radım. İki elimle beynunu yaka- layarak sıktım.. Bu canada Arkar daşlar da tekme, yumruk, ve sille ile bana yardım ediyerlardı, tele- fen: — Vayanam!. Diye bagırdı.. Herif can havli ile Telefonun ensesini “hart!,,diye ısırmıştı. Birdenbire kolumda müthiş bir sızı hissettim .. — Parmaklarımın ucundan kan siziyor.. Adamn elinde bir biçak var... Kafama , Dank!,, dedi: Yaralanmışım! he e SĞ iki biçak parlayıp si (Mabadi var)