Sabife B —HİRR Tarihi roman tetrikamız: 43 BİZANSIN SON | GÜNLERİ iskender Fahreddin Karilinal, sarayın k.ır.sııılılı dehlizleri arasında sevgilisinin peşinden koşarken, birdenbire karşısına, teşhis edemedigi bir hayalet çıktı ve papasın yüzüne tükürerek ortadan kayboldu... 0 esnada Şair PRİAMOSun çok mühim bir kitabı çıkmıştı. Allaha yaklaşmak için, kadın göğsünü mukaddes bir basamak addeden azizlere hücum ediyordu! (Priamos) Bizanslıların sı etinden bahsederken ADEM ve HAVVAnın cennette nasıl tanıştıklarını aniatıyordu... Şair (Priamos ) un kitabı (Klio) Edirneden avdet ettij günden beri sarayda ve (Anivas) n dairesinde oturuyordu. Anivas, imperatora sevgilisinin muvaffakiyetinden bahsederken : — Sultan Mehmedi lehimize çeviren iki kadın vardır ; Elvira ve Klio... Der Kli inden beri sarayda, Anivasın nişanlısı gibi, hür ve mesut yaşıyordu. Klio, Kardinal İzidorun bütün zezaletlerine vakiftı. O günlerde ( Persefoni ) ile ahbap olmuş ve busuretle Kardinalın bütün teşeb- büslerine de engel olmağa çalış- mıştı Bir akşam Klio, kardinalın pe- şine takıldı. Persefoni, Kardinalı ihmal edi- yor, ancak günde bir defa yanına gidip, neye ihtiyacı — olduğunu soruyordu. Kardinal İzidorun bir kaç güne kadar Romaya dönecegi şayi olmuştu. Klio, Kardinali karanlıkta ta- kibe koyuldu. İzidor odasına gitmiyordu. Klio, Kardinali elile yakalamak ve Ğ'd.:] tükürmek istemişti. Kilo da ym Uzun ve ziyasız bir. dehlizden geçtiler. Ü Kardinal durdu.. Kilo da durdu. Hafif bir tıkırtı işidildi. Kardi- nal, Persefoninin kapısını - vuru- yordu. Kilio, Kardinalı tahkir etmek için bundan daha iyi bir fırsat bulamazdı. Bir kaç adım daha ilerledi. Kapı henüz açılmamıştı. Kardinal seslendi: — Persefoni... Persefonil Aç.. ben geldim. Klio, bu kudurmuş papasın ge- ce yarısı lisinin - kapısında merhamet dilenmeğe başladığını görünce tahammül edemedi. — Tuwu... Tuvu... Tüvull! Diye bağırarak, kardinalın yü- züne tükürdü ve kim olduğunu belli etmemek için derhal yanın- Kardinal korkusundan titremeğe başlamıştı. (Persefoni ) nin kapısı açıldığı halde, odadan içeriye girmeğe cesaret edemedi. Dizlerinin bağı çöz Gözleri dumanlandı. Sağa sola çarparak, sürüklene sürüklene karanlıklar içine karıştı. Klio bu hadiseyi ( Anivas )a anlatmış ve kardinalin rezaleti ağızdan ağıza sarayda çarçabuk yayılmış.. hattâ imperatorun kula- ğına bile gitmişti. Ertesi gün (Kostantin) Perse- foniyi Kardimalin — hizmetinden alarak, muvakkaten (Lukas Nota- ras)ın dairesine göndermişti. Kardinal, büyük bir şaşkınlık ve mahcubiyet içinde, avdet ha- ıırlı jL görüyor, istemiyerek bazı S e B sliyorda (Ayasofya ) papasları son defa olarak imperatora müracaat etmiş- ler ve Kardinalın kiliseler hak- kındaki noktai nazarına iştirak etmediklerini bildirmişlerdi İmperator Kostantin bu netice- den memnun olmamakla beraber, Kardinalin tavassutu ile kendile- rinden askeri muavenet görece- ğini ümit ediyordu. goe den teşyi edecekti. © günlerde şair (Priamos) un elden ele dolaşan yeni bir kita- bu, bilhassa saray muhitinde bü- Yük bir beyecan te Karilerimiz pek iyi hatırlarlar lı:ı şair (Priamos), Anivasın raki- iamosun kendi <el yazısı ile ellerde dolaşan bu kitap , şairin son şiirlerini ihtiva ediyordu. Kitap evvelâ imperatora takdim edilmiş, bilâhara saray halkı ta- rafından da okunması için elden ele dolaşmağa başlamıştı. Anivas, bu kitabın sevgilisinin | eline geçmemesine çalıştığı halde, (Klio) bunu haber alarak , bir gece nasılsa kitabı ele geçirmeğe muvaffak olmuştu. Klio eski âşığının kitabını göz- den geçirirken, bir kaç nokta nazarı dikkatini celbetti. Şair bu kitabında diyordu ki: *Allaha yaklaşmak için, kadın göğsünü mukaddes bir basamak addeden azizler, asrımızın pey- gamberleri oldular..!, (Mabadi var) Türk Sancağına hürmet etsinler. “bir mektupla deniliyor ki: âksam Halk sütunu Evvelki gün Galata rıhlımından 'nan Fransız bandıralı ve Messajı maritim kumpanyasına mensup (A- MAZON) namımdaki vapurun, beynelmilel bir usule tevfikan, prova diregine çektiği türk sanca- | ği görüme ilişti, Si metro uzunluğunda, yırtık ve ya- malı, sözde kırmızı bir bez parça- sını gözünüzün önüne getiriniz. üzerine biçimsiz ve kirden rengi malüm olmyan yıldızın - yanında | iğimiz hilâlin uçları kesilmiş şeklinde bir bez parçası.... İşte Fransız bandıralı (AMAZ O vapurunun prova direğine çekti Türk sancağı.... Yazıhaneme gel açarak bu vapurun baş acentasını buldum. Sancağı egiştirmelerini söyledim, tabü kimin telefon et- bilmiyordu, değiştirecekle- rini söyliyerek telefonu kapadı, on beş dakika sonra vapurun direğindeki sancak indi, yer çekilecek diye yirmi dakika, bir saat, üç saat... Velhasıl vapur zıltımdan ayrılıncaya kadar bek- ledim. Sancak çekilmedi, vapur kalktı, gitti... Ben buna diyecek bir şey bulamadım, gördüğüm yalırız bu değildir, bütün ecnebi vapurları böyle yapıyorlar. Bu, bizim için bir şeref ve haysiyet meselesi değil midir? Bu suale liman idaresinin cevap vermesini bekleriz . telefonu karilerinizden M. Emin Tehlikeli bir kuyu Kadıköyünde Kürbalıdere polis karakolu karşısında ve tam cadde üzerinde metrak bir kuyu vardır. Evelce bir hayır sahibi tarafından kuyunun - Üferine tahtadan bir bilezik yaptırılmış isede müruru zamanla tahtalar çürümüş ve kuyu açık bir vaziyetde kalmıştır. Cadde olmak dolayısile yüzlerce mektep çocukları etrafında oynamakta ve geçiyordum, rıltımda bağlı bulu- | geceleri yolcular adeta üzerinden atlarcasına geçmektedirler. Bir | kaza olmak ihtimali yüzde yüz | mevcuttur. | adar makamatın nazarı dik-. katının celbine delâlet buyurma- | nızı rica ederim efendim. Mezkür mahalle ehalisinden lerinizden Niyazi Insıııiyıqıırvır r bir hanıma teşekkür Müessesedeki ilk mektebin kim- gesiz yavrularına çukolata tevzü süretile ibrazı mürüvvet ve şefkat eyleyen Kadıköyünde moda cad- desinde Caferağa —mahallesinde muhtar Sadrettin sokağında 2 No, mühendis Ali Riza beyin hane- sinde Fatma İclâl hanım efendiye aleni — şükranlarımızın — iblâğına tavassutlarını rica ederim efendim. | Darülâceze ilk mektep m liği fahaf bir mektup! Divan — yolunda “ Muamelâtı umumiye idarehanesi sahi sin Nahit , — imzasıla —“Ben yazıhanemde emlâk ve mahkeme işlerile uğraşırım, son günlerde yazıhaneme bence meç- hul adreslere verilmek üzere bazı mektuplar almaktayım. Bunları badema pöstaya iade edeceğim- den, — sahiplerinin — yazıhaneme müracaatla — mektuplarını alma- Tarımı rica ederim.., İDRİS EFENDİnin tetkikatı AHRET yokmuz B 1s var mı? yok mü? Ruh, bedensiz yaşar mı? Medium kadın, sabit nazarlarile gözlerimin içine öyle müthiş bakıyordu ki, ecnebi kızdan utanmasaydım, haşyetle dışarl l'ıılıyacaktım. Hülâsa İspiritirme tee. rübeleri esnasın. deler sıziyo Nabsı 1 harareti — 4ğe, gikleti — 136-ya çıkıyor. Mecliste hazır bnlunan Sadri Macit is. bir genç,-evelce her şeyi bizzat müayene — ettiği halde - işin içine de bir sahtekâre lık olduğunu söy liyor. Bunen üze- rine, medinm kadın, kalın bir erkek sesile diyor ki: Şimdi artık, maddeden arasında Gözünüzle, elinizle ve kulağınız- la inceden inceye ve yakınen muayene ettiğiniz halde, böyle ceffelkalem itiraza kalkışmanız gene sizi gülünç mevkte düşürür. Daha demin, kendi ağzınızla “Teraze doğrudur! Mediun tartıla- bilir!, dediniz. İçine girdiğim mediumun bedenine benim ağır- lıiğim — inzimam - edince, amumi siklet fuzlalaşacaktı. İste terazenin ibresi 136 kiloyu bu sebeple güsteriyor Apti Efendi : — Cevap verseniz e, Macit Bey oğlumuz! - akşam, bu kadar fevk: karşılaşacağınızı ümit etmiyordu- nuz, değil mi? Her halde, felsefi kanaatlarınızda da bir tebeddül olacaktır! Artık ruhun bedenden ayrı yaşamadığını iddia etmiye- ceksinizl Gene medismun — dudakları kıpırdadı: — Demin Hilmiyi odaya ka- bul etmedim Çünkü, ciddiyetle hiç alâkası olmıyan bir. adam- dır. Halbuki, siz, münkir olmak- da beraber. ciddi bir insansınız. bu odaya kabul ettim; yola getirmek istiyorum. Mad. deden ayrı ruh yaşayabildiğin size göslereceğim. Gözünüze bir azdan görüneceğim. Bu suretle, Savni Beyefendi de ispiritizma- hokkabazlık — olmadığını | görecektir. Demin arabada gelir- ken, herşeyle — istihza niyetinde idi. Fikrinizi değiştirdiniz. mi, Savni Bey? Sütbiraderimin korkudan pürüz- lenmiş sesini işittim. — Degiştirdim. Bu esnada, medium kadının öteki memesinden de mahut ma; deden akmağa - başlamıştı. memesi ve göbeği arasında mü- sellese yakım bir şekil hasıl ol muştu. Odanın havasında bir asa- biyet büküm sürüyordu. Hani, fırtına başlamazdan evel, orta- hıkta, cansıkıcı, iç patlatıcı bir rüküdet olur; onun gibi; bir şey! Kadın, sabit nazarlarile, perde- 'nin arasından gözleriminta içine öyle müthiş müthiş bakıyordu ve elbetle öteki memesinden de o garip akıyor ve göbeğile memeleri bir müselles hasıl oluyordu başının ötesinden berisinden sal- lanan maddelerle öyle mehip bir hal oliyordu ki, şayet yanımda oturan ve fransızca olarak: — Mais vons trembler, paüvre petit ami, yallıcık, titriyorsun!, — diye elimi tutan o ecnebi gene kız olmasaydı, haşyetle dışarıya fırlardım. Medium,hâlâ müthiş bir tarzda, nazarlarımın içine bakarak: — İdris Efendil -diye seslendi İrkildi — Efendimiz? » — Aayağa kalkın ! — Baş üstüne ! —Cüppenizin iç cebinde anne- nizin verdiği bir mendille bak- kaldan on paraya aldığınız bir kibrit vardır. Mendil yerinde dursun. Kibrit kutusunu çıkarın. İçinde 42 kibrit vasdır. Onları sayın | 42 kibrtten bir. sanesini çakın. Kutunuzda sade 47 kibrit kalsın .> — yani, a (Arkası yarın) 25 bin apartıman! “Amerikalılar dünyanın büyük binasını yapıyorlar Amerikallar dünyanın en mu- azıam binasını inşa etmeğe baş- lamışlardır. Boston şehrinde ya- pılmakta olan bu bina 11,000 metro murabbar üzerine olacak, binaya 21 milyon dolar sarfedile- cektir. Bu binada 25,000 apartıman bulunacaktır. Bina içinde binlerce asansörlerin kimi “Ekspres, ki- misi de “Omnibüs,, olacaktır. “Ekspres, ler on katta bir dura- cak, “Omnibüs, ler her kata uğ- rayacaktır. Binanın zemin katında garaj ka binamın çarşısı olacaktir . Müteaddit bakkal, kasap, sebzeci, meyvacı, kumaş satanı berber, eczaneleri bulunacaktır. Bina — yeraltı — şimendilerleri ile doğrudan doğruya rabıta temin edilecektir. Bina, 1930 se- nesi nihayetinde bitecektir. Bu binanın ismi “ New - Eng- Jand Buildin , olacaktır.