Lokantada — Garson, bu alakok yumür- talar kokmuş... Çağır bana pat- ronu, Lokanta sahibi gelir, yamurta- ları koklar, sonra garsona çıkışır: — Serseml.. Ne diye bu kok- muş yumurtaları alakok veriyor- sun?.. Kokmuş yumurtadan sade ömlet yapıtır! Kumarbaz Kahvede oturmuşlar poker oy- nuyorla Hiç di. saatin farkında değil- Bir aralık, sona saati — Gece yarısını geçti efendim. — Vay ” canınal.. Karım beni öğle yemeğine bekliyor! Alimler — Mikroplara karşı ne tedbir alıyorsunuz? — Evvelâ suları kaynatıyorum. — Sonra? — Sonra filtreden geçiriyorum. ha sonra? — Bira içiyorum. lerinden biri gar- viyormuşum. Bana itediğim kadar para versin, o zaman İstifademi düşünmeyerek severim. * Namuslu olacağım geliyor... — Kuzum yarın sabaha kadar sabredin ! Rokabet İki rakip mubarrirdi. Birer eser yazdılar. -Birininki çok - satılıp okundu, ötekininki hiç okunmadı. Muvaffakıyetsizliğe uğrayan di- yor ki — Karilerde yanıldım. Eğer onu okuyan aptallar benim yaz- dığımı okusalardı, kitabım - çok satılacaktı. Tali Zengin bir tacirin oğlu i Montokarloya fakat gider ken babasına kumar oynamıyaca- Şana söz verdi. Fakat insan hiç Montokarloya giderde oyun oynamaz olur mu? Oynadı, bütün parasını kaybetti. Babasına şu telgrafı çekti: * Cüzdanımı / düşürdüm. Para gönderiz Akşam, eski , ondan ödünç para . derhal gazinoya - gitti. Bu sefer kazandı. Babasına ikinci bir telgraf çekti: “Cüzdan bulundu, paraya ihti- yaç yok.., Fakat, gece kazandığı paraları tekrar kaybedince, bacasına tak- rar bir telgraf çekti: “Cüzdan boşmuş. Para derin., gön- Çare Müthiş yağmur yağıyordu: Yolda tek otomobil yoktu. Bu aralık, tanıdıklarından bir hanım- efendi ile kocasinin, kendi oto- mobillerine binmek üzere olduk- larını gördü. Hemen yaklaştı : — Affedersiniz, dedi, paltomu şoförün yanına koymama müsaade eder misiniz? — Haybay!. gönderelim? Yarın evinize mi — Zahmet etmeyiniz, paltonun içinde bendeniz de bulunacağim. İltifat Hanımla bey, kuyumcu dükkâ- nının önünde duruyorlar. Hanım hayran hayran elmaslara bakar; bey der ki: — Bütün bu elmaslar azdır efendim... — İltifat ediyorsunuz.. —.. Ne yapayım ki, benim keseme biraz çok n Tercih Piyanoyu bir apartımanın beşinci katına taşıyan iki hammaldan bi üçuncü ile dördüncü kat arasında: — Ben kemençeyi — piyanoya tercih ederim. 'ne güzel bir nişan hediyesi gön- derdin. Ne olduğunu anlamadım, hiç görmediğim bilmediğim bir şey! fakat güzel, çok güzel, Hem altın. Nedir. bu?,. Yüzük değil, bilezik değil, — Ba yakalar kaça? — Çifti yetmiş kuruş. — Bu teki kaça? — Kirk kuruşa. — Öyleyse öbür teki ver. Hatip Ben bu asrın en büyük ha- im. geçen gün bilafasıla on saat söz söyledim. — Ben bundan çok daha mü- bim bir şey yaptım. — Ne yaptın? — Seni dinledim! Doktor —Muhakkak ameliyat lâzımdır. — Peki amma ya ameliyat muvaffakıyetle neticelenmezse? — Siri temin ederim, farkında olmazsınız! Borç Kumar oynuyorlardı. Hanımlardan - biri, yaklaştı. — Bana elli lira versenize. — Maalesef veremiyeceğim . — Nasıl olsa ' kaybedeceksi - niz, iyisi mi verin, yarın iade ederim. — Kendim kaybetmeği tercih ederim, daha emindir! Trende Bey dalgın, hanım yorgun. Bir aralık hanım pencereden başını çıkar —AL der, | yatmış. Kocası mırıldanır.. — Köylerde böyledir, herkes erkenden yatar. Hediye — İzdivacımızın senei devriye- sinde karıma bu inci gerdanlığı hediye edeceğim. — Güzel, Amma karım otomo- bil istiyordu. — Ne yapayım, sahtesi yok. bir. beye bütün — ekinler otomobilin — Nitanm. ne yapı — Artık mişanlı değiliz. — Başından nasıl attın? — Evlendim!