CA — ÖURR A ERRE . eee Si SAA 1 G L A, — 24 Teşrinisani 1929 ayat adamı ol için lâzım gelen evsafın ekserisini haizdir: Malümatı iyi olmakla be- raber, fikri şeylerle kendini yor- iyi olan zekâsını ve bi kuvvetli olan muhakemesini ve mezç ve telif kabiliyetini her za- man kazanç getirecek sahalara hasreder. Fevkalâde müteşebbis ve gayretlidir. Mizaçgirdir, herke- sin hoşuna gidecek surette ve zarif söyler. Hayli gösterişçi ve egovisttir. İtimadı nefsi, iradesi, enerjisi mükemmeldir. Herkeste derhal iyi bir intiba bırakır. Ha- yatta muvaffakıyetine mani teşkil edebilecek bir kaç nokta varsa onlar da: Fazla hayalperver ve bir de hava ve hevese ve lü ziyade düşkün ve müsrif oluşudur. A, M. M. Basit olmakla beraber kendini çok karışık ve güç anlaşılır bir insan zanneder ve öyle göstermek ister. Çok inatçıdır. Fikir ve prensip dediği şeyler ekseriya muhakeme - etmeksizin — verilmiş kararlardır. İnadını daima böyle bir prensip perdesi arkasında gizlemek itiyadındadır. Çalışkan, Gök sebilkör ve mülebammlldir. | Her işinde gayet ketumdur. Zekâ bususunda kendine çok itimadı vardır. Bir çok kimseleri bu sahada gayet dun görmek hak- kını kendinde bulur. Duyguları zaiftir . Her hangi bir şeyden zevkalmak kabiliyeti çok noksan- dır. Yalnız kalınca, ya can sıkın- tısından muztarip ve yahut ekse- riyetle mağmumdur. Kadıköy Nino Fazla asabi, 'cesaretsiz ve çe- kingensiniz eşkâle tekellüf ve sterişlere çok merbutsunuz, bu- nun için güç samimi — olursunuz, yakın arkadaşınız ya çok az ya- hut hiç yoktur. Bununla beraber 3 kalplisiniz. Her şeyinizi gizlenmesi lâzım gelen î;..ı'.î'.'.”'”"""a. Sazaar Elma Her düşüncesinde vuzuh, her hareketinde katiyet — vardır. Fakat incitmiyen, sevimli, mev- zun bir katiyet. Nefsine itimadı, hattâ bir parça fazla itimadı vardır. Çok serbestir, her düygü ve düşüncesini ızhardan çekilmez, maamafih hakiki / sırla- rını da sıkı saklar. Çok müsriftir Paranın, zamanın sâyin kıymetini zerrece bilmez. Hayali kuvvetli- dir, fakat muhakemesi de çok dürüst ve muntazam olduğundan bülyalara kat'iyen kapılmaz, haki- katten ayrılmaz. Bedenen ve fil ren çok cevvaldir, her şeyle alâ- kadar olmak ister, çalışkandır. Gerek zihni, gerek ameli kabili- yetleri iyi teşekkül etmiştir. En gdaima kendini kurtaracak çare bulur, Süsü epiyi sever, bir parça österişe de meyyaldir. Kendisine ygusuz denilemezse de her hâlde duygüları çok derin ve canlı değildir. S. 25 Yazınız kâfi derecede - işlek olmadığından benüz tahlili müm- kün değildir. Bu yazı da daha tamamile teşekkül ederek işlekliğini lâzım geldiği derecede iktisap edeme- iştir. Maamafi bazı hatları artık ettiğinden kısmen tahlil . Her hâlinde bir bataet yvardır. Bilhassa' fikren hiç cevva- | liyeti yoktur. Gayret ve teşebbüsü | ve hele alâka kabiliyeti noks: dır. Her şeye alelekser seyirci kalır, bilfül atılmaz. Muhteriz, cesaretsizdir. Ruhen çok sade ve tabüdir. Herkese ve her şeye çok çabuk inanır, hatta kaj İçinde bir sır tutamaz, kalbinde- ki söylemek kendisi için bir iyaçtır. Bütün bu sakin ve mu- nis hâllerine rağmen kendine | mahsus acayip ve hırçın bir inadı da vardır. M.2N. Henüz teşekkül etmekte olan gayretli ve müteşebbis bir seciye, çalışmaktan zevkalır, meslek ve vazifesi haricinde de bir çok şey- lerle alâkadardır ve bilfül meşgul olur. Belki bu itibarla çalışma kudretini dağıtmak, bir noktada teksif edememek ve binaenaleyi | istikbalde kendi işinde pek müte- hassıs olmak tehlikesine maruzdur. Hayali epiyi geniştir ve hülya ile fazla uğraşır. Maamafi zibnl kabi liyetleri de iyidir, muhakemesi muntazamdır, bilhassa adet ve rakkam mefhumu çok iyi teşek- kül etmiştir, bütün düşüncelerinde bu mefhumu ölçü diye kullanmak rakkamla r. Bu hususta cansız olan hayatına bir parça 'renk vermek için heyecan verecek saikler arar. Bilhassa meraklı şey- lerden pek hoşlarır. Alato Yazanın yalnız kusurlarını soru- yorsunuz. Bu arzunuza uyarak biz de yalnız kusurlarını sayacak ve her hâlde daha bariz ve daha çok olan meziyetlerinden bahset- meyeceğiz. Cesareti, mukavemeti, temkini azdır. Duyguları derin olmakla beraber şahsına müteallik her şeyden ça- buk mütehassis ve müleessir olur, çabük kırılır.” Fazla - idealisttir, | hayattan imkânsız bir çok şeyler | ister. Esasen ruhu âdeta ikiye | bölünmüştür : Bazen hayli hassas, | idealist ve iyi kalpli bir insan, bazen de hâlden anlamaz, merhamet ve müsamahadan mahrum, hayli ha- 've egoist bir adam olur. Ken- dini pek yüksek görür. Hayatında hiç muvaffak olmadığını zannet- miyoruz. Fakat bu bir görüş me- selesidir. Muvaffakiyet de her şey ir. Hiç bir şeyden ikile zevkalamayan, fazla müş- külpesent ve perhizkâr bir tabiatı olduğundan muvaffakiyetlerinden memnun olmaması da tabii B. S. 45 Daha ilkten sakin, tabii ve metin bir insan tesiri bırakır. Her zaman ne istediğini bilir ve doğ- ruca hedefine yürür, sebat ve le sahibidir. Ancak sebatının | pek çok defalar manasız inat ve ya istibdat hâlini aldığı da olur. Harketlerinde bir parça kırıcı bir | huşunet sözlerinde iğne gibi batan serzenişler vardır. Duyguları za- riftir, asabi değildir. Zeki dir. Her işte kendine haklı ola- rak güvenir. Bilhassa idare hu- susunda kabiliyeti çok barizdir. İyi yaşamağı sevmekle beraber lüzumsuz israflardan ve gösteriş- lerden daima kaçar. 500 iiralık | Kiymetli eşya piyankosu *AKŞAM)Iır. (| ÇOCUK DÜNYASI | Küçük karilerinden gördüğü | | rağbet dolayısıyla kendilerine | Kiymetli eşya piyankosu | şeklinde hediyeler - vermeğe karar vermiştir. 500 liralık Eşya piyankosunda 83 kari- imize mühtelif — kıymetlerde hediyeler verilecektir. Birinciye 100 dira ikinciye — 30 Üçüncüye 20 ,, ve 30 kişiye 5 lira kıy- metinde eşya verilecek ve 50 kişiye de 200 liralık | Şeker, Çikolata, Kitap ve sair hediyeler | verilecektir. Şurasını izah edelim eşyayı, karilerimiz, kendi ıııçııuııı ve- HER GÜN Büncü sahifenin alt tara- | fındaki - kuponumuzu — || kesip saklayınız ! Bu kuponları ne vakit gön- dereceğinizi ayrıca yazacağız. Kuponlar için Her gün ga- zetemizi takip ediniz. Piyanko | hakkındaki fazla tafsilâtı bilâ- ( Cafer Fahri aaenerancan karış Yeni Tavukçuluk — 200 Av ve salon köpekleri 50 Keçi beslemek usulü 50 Tavuklara çok yü- murtlatınak için ne yedirmelidir? Tevzi merkeci : Çilçi kütüphanesi 10 İDRİS EFENDİnin tetkikatı: » Evelki tefrikaların odasındadır., karanlıkta ve teerüber der başlamışkar girdiği için olrafla netor bulumr düğünü daha pek göre- miyor. Yalnız, içerde tasımadığı kimselerle Tanıdığı kimse iç kizin — yanında oturuyor. El, bir kere, eine — değmiş — (va hayatında, ik Vdofu olarak kadınla tomasta bulunduğu için) — vücudü. titre- miştir. Heyetandan, so- gukkanlılığını kaybatma derecelerine gelmiştir. Fakat, o sırada, odada, fotograf çekmek- için, bol bir içik yakımışlar: dir; ve İdris Bfendi, toparlanmıştır. Fotograğ Çekilen, dün ve bugün zesmini — dercettiğimiz medium kadındır. Bu medium — kadin, kalın erkek sesile — şayanı hayrot sözler söyliyor; ve, vücudünün ötesin: den berisinden, — pat> Jamış tüpten krem siz. dinr - gibi zarip Mmaddeler sızdırıyor. Apti Efendi, Savni Beyfendi, sonra tanımadığım iki zat, perder nin önündeki grip ve pürihtilâç di püdkelir, Çzan vücudür 'na el değdirdiler. İçlerinden biri: — Vücudu ateş gibil - dedi. Yanımda turan ecnebi. kız, i bilâbara öyren- diğim yarı çıplak kadının kalça- larına kadar örtülü duran örtüsü arasına elini soktu. Bacakları ara- sından bir termometro çıkardı. Savni Beyefendi, bu dereceye baktı. Dehşetle : — 421 -dedi. Apti Efendi — 42 mi? — diye hayretle göz- lüğünü düzeltti. — Harareti 42- ye çıkınca insan ölür. Savni Bey de fransızca olarak haykırdı : — Mais, elle va motrir! Fotografı çıkaran zat — Ne vous en faites pasl Elle | ne menrt jamaisl File supporte möme 43 degr&sl- cevabını verdi. Yani, birini 'Aman ölecekl,, demesine, öteki: “Merak etmiy ölmez! 43 dereceye dahi taham- mülü vardır! , — mukabelesinde bulundu. Nabzını ölçtüler: — 1301 — 130 mu? Mucizel Hi şiyor. Tababet, böyle bir vaka kaydetmemiştir. Kadın, bu. esnada, büyük ihti- lâçlar içinde kıvramıyor idi. Gö- beğinden — ve sol memesinden akıttığı maddenin aynı, bu sefer, ağzındanda — çıkmağa — başladı. Ben de buna parmağımı dey- dirdim ve irkilerek geri çekilk dim, Kabili lems olmakla beraber, Evkaf umum müd Lâleli AHRET Ruh, bedensiz yaşar mı? Mediumun harareti 43 e çıkıyor; nabzı 130 atıyor. | imareti anbarında mevcut halı kırpıntıları |danı, sonra da karnı, göbeği Vvar mi? yok mu? Medium, ağzı bu madde ile dolu olduğu halde, erkek sesile nasıl konuşabiliyordu? nefret verici bir madde bir ışıltı ile, fosforlu imiş gibi karanlıkta lem'anisar oluyor idi. Bu esnada, gözleri hâlâ kapalı olarak, ağzından çıkan nesneleri, iki elile yakalamış; hızla ve kuv- vetle çekiyordu. Çekti, çekti, uzattı; daha da çekmekte devam eyledi. Bunları, önceden ağzına sakla- mıştı da sonra çekiyordu desem, evvelâ, bu kadar şey ağza sığa- cak miktar değildi; sonra da de- min erkek sesile konuşmuş -i Şayet ağzı lebalep dolu olsaydı sesi çıkar mı idi. Fakat, mediumun yaptığı hare- ketler içinde, asıl şayanı hayret olan cihet şurası idi ki, ağzından çıkan maddeyi çekti, cekti; bu mahrecini çenesi, ger- ikam- etine indirdi. Yani, demin, ilk kısmı ağzından çıkan " maddenin mütebaki aksamı, çenesinden , erdeninden göğsünden ve göbe- Şinden çıkmakıta devam eylemiş: ti. Keenne, buraları da, ağız mi- sali delikmiş gibil Ağıı böylece boş keldıktan sonra, kadının / düdakları - kıpır- dadı; erkek sesile : — Hararet yalnız bu bedenin harareti “değill - Damarlardaki kan, yalnır kendi kuvveli ile deveran etmiyor! Hattâ, bu vücu- dun sikleti yalnız kendi sikleti değil! Onu tartınız! Vücutta, baş- ka bir hüviyet hali ikamettedir- dedi. Bu garip sözlerden ozaman bir şey anlayamadımsa da, şu netice- müzayedeye vaz edilerek teşrinisaninin yirmi yedinci çarşamba günü saat ondörtte ihalesi icra edileceğinden talip olanların şeraiti anlamak üzere her gün levazım idaresine ve ihale günüde idare encümenine müracatları.