25 Teşri Sahife 5 Dünya siyasetinde mühim değişiklik- ler - Yeni fransız kabinesi Harbi umumi dünyayı altüst etti, cihanın ahvali büyük bir in- kılâp ve tebeddül geçirmek isti- dadını gösteriyor. Mütarekedı beri geçen on sene âlem bir hercü merc geçirdikten sonra asıl inkılâp yeni bir cihan politikası şeklinde tecelli eyliyor ve bunda dünyadaki umum devletlerin ve letlerin hisse ve alâkası görü- ihan politikasının en şa- yanı dikkat alâimi İngiliz impe- ratorluğunda belirmiştir. Dünyanın her tarafına yayılmış ve nüfusu yarım milyarı geçen İngiliz imperatorluğunun en mü- him ve hayati meseleleri bu gün birden mevzuu bahsoluyor. Vak- tile bu meselelerden yalnız birisi İngiliz siyasiyonunu, parlamento- sunu, İngiliz matbuatıni seneler- BüraĞlk g Tugiler » efldiri <orek miyesini heyecan içinde tutmağa kâfi idi. Şimdi ise bu meseleler birden m vzuubahsoluyor. Londra gaze- telerinin sütunlarında bu mesele- lere ait bahisler adi vukuat silsi- lesi gibi dizilmiştir. Bugün İngiliz harici politika- sının bütün mekanizması hareket- tedir. Son vakitlerde İngiliz poli- tikası tereddütler geçirerek hiç bir tarafta tesirini gösteremiyor- du. Şimdi ise en mühim mes'ele- leri en kuvvetli bir ciddiyetle ortaya atmı Makdonaldın avdeti İngiltere başvekili Makdonald Müttehidei Amerika Reisicumhu- runu ziyaretten avdet etti. Seya- hatinin netice ve intibaları hak- kında Avam / kamarasında —uzün uzadıya — izahaj İzahatın neticesi İngiltere ile Amerikanın anlaşmış olmalarıdır. Siyasi ve verdi. bahri meseleler hakkında her türlü Sui tefehhümler zail olmuştur. İngiliz - Amerikan mukareneti şimdiye kadar hayal addolunan Anglo-Sakson birliği tasavvuruna yücut vermiştir.Bu netice her hangi bir fırka siyaseti değil belki ingiliz milletinin gönlünden doğ- muüş bir siyasettir. Çünkü Avam kamarasında Makdonald. verdiği izahatta demiştirki : “Ben Ame- rikakaya bir fırka lideri ” yahut fırka kabinesi baş vekili olarak gitmedim. Belki umum İngiliz milletinin mümessili olarak oraya gittim ve müzakerede bulundum.,, Buna karşı sakıt kabinenin reisi ve amele fırkasından sonra en büyük İngiliz fırkası olan muhafazakârların lideri Baldvin de Makdonalda - hitaben parla- mentoda demiştir ki: “Sizin ye- rinizde — Amerikada — bulunmağı gıpta etmediğim bir an geçirdi- #imi bilmiyorum. Bu beyanat İngiliz - Amerikan mukareneti her hangi bir ingil fırkasının değil belki bütün fırka- ların ve ingiliz milletinin siyaseti olduğuna şüphe bırakmamıştır. İngiliz - Sovyet münasebatı İngiltere bir taraftan Müttehidei Amerika ile sıkı mukarenet tesis ederken diğer taraftan Sovyetler ile de siyasi münasebat tesis et- miştir. 1917 senesinde Bolşevik rejiminin teessüsünden beri ilk defa İngillere Moskovaya büyük elçi gönderiyor. İngiliz sefiri Sir Hodgson olacaktır. mesele dahi İngiliz efkâri umu- miyesinin /ekseriyetinin arzu ve muvafakatile hallolunmuştur. LoytCorç bunu - şöylece parlı Bu muazzam mentoda anlatmıştır: “Müttehi, Amerikanın Rusya ile münasebat tesisinden — istigna — gösterdiğine bakarak kendisini taklit edeme- iz. Çünkü bizim bulunduğumuz kıta fakir Avrupadır. Halbuki Amerika bizim paramızla cebini doldurmuş olduğundan kendisir den çok uzakta olan Rusya ile resmi münasebatta, bulunmaktan istigma gösterebilir. , Fransız kabinesi Beriand kabinesi sukut ettikten sonra başlıyan kabine buhranı Tardicu kabineyi teşkil etmesiyle nihayet bulmuştur . — Mumaileyh merkez ve bahusus sağ fırkaların hemen hemen cümlesini kendisine bağlamıştır , Bunları memnun etmek için papaslık taraftarı olan fırkaya kadar cümlesinden — kabinesine mümessil aldı. Mevcut nezaret ve müsteşarlık- lar bu kadar çok fırkayı tatmine gayri kâfi olacağından bir çok müsteşarlıklar ihdas edildi. Yeni kabinenin azaları Briand kabine- sinin iki misli olup otuza yakın- dir. Yeni kabinenin harici sete ait programı müphem her halde sabık kabineden daha az itilâfcuyanedir. Bunun başlıca delil Yung plâ- |yesi icra olun 500 liralık Kiymetli eşya piyankosu Geçen gün ikinci tabımızda muhtasaran yazdığımız gibi (AKŞAM)ın ÇOCUK DÜNYASI Küçük - karilerinden gördüğü rağbet dolayısıyla kendilerine Kiymetli eşya piyankosu şeklinde hediyeler karar vermiştir. 500 liralık Eşya piyankosunda 83 kari- imize — mühtelif — kiymetlerde hediyeler verilecektir. Birinciye 100 lira ikinciye 380 ,, Üçüncüye 20 ,, ve 30 kişiye 5 lira kıy- metinde eşya verilecek ve 50 kişiye de 200 liralık Şeker, Çikolata , Kitap ve sair hediyeler verilecektir. Şurasını izah edeli eşyayı, karilerimiz, ke göstereceğimiz büyük bir ma- Zazadan bizzat ve arzu ettik- leri cinsten alacaklardır. vermeğe | Başlıyoruz ze- HER GÜN İKuponumuzu kesip saklayınız!| dereceğinizi ayrıca yazacağız. Kuponlar için Her gün ga- zetemizi takip ediniz. Piyango yacağı kat'i bir lisanla beyan edilmiş olmasıdır. Bu hesaba göre Ren arazi üüçüncü mıntakanın tahliyesi için | Laheyde kararlaştırılan - müddet hâyli zaman uzapılmış olacaktır ki bu hal Avrupada müsalemetin ikrarı için hiç te iyi bir alâmet deği Bir burun davası Ameliyattan sonra burnu güzelleşmiş fakat... | Kadın bu rnunu eski haline getirmezse doktordan 50 dolar tazminat istiyor Amerikada garip bir vaka ol muştur: Madam Alis Kler genç bir kadın bir otomobil ka- zasında burnundan yaralanmıştır. Alisi bir hastaneye nakletmişler, operatör burunun kırıldığını anla- mış ve mühim bir operasıyon ya- parak burnu eski haline koymak için 5000 dolar istemiştir. Alisin kocası Çarles Kler der- hal parayi vermiş ve pek sevdiği karısının bir dakika yanından ay- rılmıyara' hastanede Alis ile be- raber kalmıştır. Alisin ucu bir parça havaya bakan burnu ameliyat neticesinde çekme olmuştur. Bu yeni burun kendisine o kadar yaraşmış ki, Alis doktora teşekkür mekamında — kiymettar bir tabaka hediye etmiştir. Aradan aylar geçmiş, doktor bir gün gelen bir celpnamede Alisin kendisinden dava etti; ve tazminat istediğini hayretle görmüştür. Mahkeme günü Alis şu sözleri söylemiştir: “Ben beş ay evelisine kadar kendimi dünyanın en mesut ka- dını addederdim. Kocam beni ve ben kocamı çıldırasıya severdik. Halbuki şimdi ben kocamı seviyorum. fakat o beni sevmiyor. Evde benim eski resimlerimi dört bir tarafa koydu. onları seyrederek vaktini geçiri- yor, benimle meşgul olduğu yok. Ben nereye gitsem eskisinden pek fazla iltifata mazhar oluyo- . Bir çok gençler peşimi bırak- miyorlar. Bu halden çok canım lardı Madam Alis kler sıkılıyor. Şimdi benim düktordan istedğim beni eski halime koy- masidir. Kocamın sevdasına y niden kavaşmak için, kendisine operasıyonda müvaffak — olduğu taktirde — yeniden 5000 dolar vermeğe hazırım. Fakat burnumu eskisi gibi değil de başka şekile sokarsa 50,000 - dolar tazminat isterim., Hakimler müzakereden sonra Alisin haklı olduğunu tasdik et- mişler, yonu yapmağa mahküm olmuştu doktor. yeniden operas- Neticenin iyi veya fena olduğunu anlamak için operasyondan sonra mütehassıslar tetkikat yapacak- Seyyar ve Fransada — otu- ran bir ÂAmeri kalı yaz, — kış, baliar mevsicaler tinde şehir şehir dolaşarak Gtel değiştirmekten bıkmiş ve kam- yon şeklinde 3 odalı seyyar bir ev inşa ektirmiş- Amerikalı ununla, Te Si gendiği yekre gidiyor. “Ameri- kalı şimdi Paris- dir, SA idecektir b Tetrika numarasızıs 14Teşrinisani 1929 BAĞ BOZUMU Selâmi İzzet Murat efendi ümidi kesmişti: — Kendikendini - mahvediyor , diyordu. Bu oğlanı nasıl yola ge- tirce Benim sözümü dinle- miyor. Sen söz geçiremiyor mu- sun Hürmüz?. — Ne gezi — Bu oğlana söz geçirebilecek birini bulmalıyız.. Bunu daima ve vutlâka Zizi'nin Gnünde söylerdi ve söylerken Zizi'ye öyle dik bakardı ki, nihayet kız, amucasının ne demek - istediğini anladı... Hürmüz de biraz anladığı — Kim ne söylese nafile, der- di, hem bu kimsenin üstüne | vazife değil! Zizi ne yapacağını şaşırmıştı. Nihayet bir sabah, bütün gece Hürmüzün dayak yiyip ağladığını işittikten sonra, Macide yaklaştı: — Ağabey, dedi, neden her gün içiyorsun?.. Geldikten sonra neden... gürültü ediyorsun?.. Hiç olmazsa bazen içmesen, bizimle beraber otursan olmaz mı? Heyecanlı idi; yutkunarak ko- nuşuyordu. Sözünü bitirince, iki siyah gözü ile, her zaman kirpik- lerinin altına sakladığı gözleri ile, Macidin yüzüne baktı. Bu bakışlar, oğlanın gözlerini kamaş- tırdı; alâimi sema gibi, renkten Ürenge | irdi; başını önüne eğdi. Macidin mahçup - olması Zizi'yi memnun etti ve cesaret alıp dedi — Ne olur, bugün, yarın, içme, Seyrek iç.. Macit, kızın yüzüne bakmadan cevap verdi: — Mademki istiyorsun... Neşeli güldü: — Tabii istiyorum.. bunu istiyor! Başını / kaldırdı, Zizi'yi sardı: — Herkes umurumda değil Herkes de bakışları ile Gözlerini, — Zizi'nin gözlerine dikti — Amma sen başka... İçmez- | sem, evde oturursam, - sahiden memnun olür müsun? Biraz daha neşesiz ve biraz daha mütereddit cevap verdi: — Olurum elbet! Macit acı acı güldü: — Peki, düşünürüz. -. Rakıdan vazgeçti. Fakat sarhoşluk damarlarında vardı. Artık meyhaneye gitmiyor, içmiyordu, amma gene gözleri kanlı idi, deli gözü idi. Karlı günlerde; tarlalarda yalnız ba; kendikendine konuşarak, elleriyle hareketler yaparak, biri ile kavga ediyormuş gibi yumruklarını sıka- rak dolaştığını görenler vardı. Halbuki, evde olduğu zaman, bir köşeye büzülür; sessiz oturur, Ko- nuşmaz, aklından geçen şeyleri söylemek şöyle dursun, sezecekler deye korkar, ağzını açmazdı. Zizi'yi görünce kan başına sıç- rar, kıpkırmızı olur, girtlağı dü- dakları kurur, — söyleyecek — iki kelime bulamazdı. en Zizi de, garip ve ken- isinin bile açıkça tefsir edeme- diği bir sevki tabü ile, Macitten kaçardı. Hattâ bazı geceler , yemekten sonra, odada Macitle yanyana tesadüf ederse , bir bahane bu- lur, yerini değiştirir. ve bir hami arıyormuş gibi, İrfana bakardı. Bütün bu haller, Hürmüzün gözünden — kaçmıyordu. -Kocası rakıyı birakıp evde — oturmağa başlayınca , kıskançlığını — bütün bütün azdırdı. Macidin ayıklığından o çok bir şey kazanmamıştı. Geceleri rahat uyku uyuyor, fakat Macit, bu ra- gündüz. çıkarıyor, Hürmüzü her vesile ile, rasgel diği yerde tokatlıyor, küfür edi- yor, İurpalıyordu. Hürmüz artık ağlamıyor şikâ- dökmüyor; kuvvetile aşıyordu. ( Bitmedi ) sinirlerini gerip