BİZANSIN SON GÜNLERİ ! Yazan: iskender Fahreddin Elçilerin Bizansa dönecekleri gece, Safinaz son rolunu oynamıştı. (Klio) yüu Sadrazamın odasına götürüyordu. karanlık ve korkunç bir dehlizden geçerken bir gölge gördüler..! Uzaktan kendilerine doğru yürüyen bu hayalet, söni bir kan- dil ziyasının altında iyice teşhis edilmişti. Klio sevinçle bağırdı: Rüstem bey.. Rüstem bey... Ağgripas, sarayın bah- — çesinde fazla duramadı. — | — Ebiral ben arka- daşların yanına gidiyorum. Şimdi toplanıp görüşeceğiz. leyse sakın beni gördügünü kimseye söy- leme.. bütün arkadaşlar benim hakikaten — biraz rahatsız olduğumu zannet- © sinler ve sen, benim bir müddet Edirnede kalmamı muvafakat ettiğini söyle. | — Peki., sen merak etme, Ben vaziyeti idare ederim. Agripas gitti. Elvira bahçede kaldı. yalnız * Elçiler kendi sis edilen büyük toplanmışlardı. Agripas.. — Anivas ve diğer üç arkadaş başbaşa vermişler, konuşuyorlardı. Agripas Sadrazamın tebliğ ektiği irade yi tek- rarladı — Vazifemiz muvaffakiyetle hi- tam buldu, Artık gidebiliriz. Anivas atıldı . — Hemen yarın bareket etme- liyi Elçilerden biri : — Peki amma, dedi, on kişi geldik.. Dokuz olarak m avdet edeceğiz ? Agripas sustu. Anivas cevap verdi: — Bu, Edirnede kalacak olanla kocasına ait bir meseledir ! — Padişah çok kurnaz bir adam. Agripas söze karıştı : — Zevcem ondan çok daha kurnazdır. Gülüştüler. — Öyle olsun... — Yann muhakkak gideceğiz, değil mi? Hepsi birden başlarını salla- dilar. — Evet... Ayni günün akşamı Yunus ve Rüstem beyler odalarına gittikleri Zaman yastıklarının altinda onar kese akçe bulmuşlardı. Bu paralar, elçiler tarafından ihanetlerinin mükâfatı olarak giz- lice konmuştu . Yunus bey — vaziyetten çok memnundu... Seygili Elvirası ümi- dinin hilâfında olarak Edirnede kalıyordu. Rüstem — bey keseleri ” odanın bir köşesine fırlattı... Gözü hiç bir şey görmiyor, kafası (Klio ) dan başka bir şeyle meşgul ol- muyordu. — Yunus bey Elvira ile gönül eğlendirecek... fakat ben sevgili güvercinimi kendi elimle kaçıra- çağım... onları Kale kapısına kadar teşyi edeceğim. Bu ne ta- Tisizlik, allahım! Diye söylenerek yatağının ke> marına uzandı. ©O gete Sadrazam lalresine davet etmişti. (Klio ) yı Sadrazam, hangi Bizans için tahkikat yapıyordı — Şu Bizans dilberile son bir âlem daha yapalım... Demişti, Sadrazam, bu haberi, garip bir tesadüf eseri olarak, Safinaz ile gizlice göndermişti. Safinaz © gece Klionun Sadr- azamla buluşmasına çalışmıştı. : Klio, o geceyi Sadrazamla ge- çirecek olursa, Rüstem bey © gece yalnız kalacaktı. Sâfinaz bu rolu muvaffakiyetle oynadı. Klio, odasında yalnızdı : İçeriye girdi : — Sadrazam paşa sizi bekliyor.. Klio, saraylının sözlerinden bir şey anlamadı. Safinz , — rakibesinin tüttü Odadan çıktılar. Bizans dilberi, türk sarayında | ilk defa, başkasının - gösterdiği | yoldan meçhul bir istikamete doğru gidiyordu. Kalbi çarpmağa ve dizleri kor- kudan titremeğe başlamıştı. Loş ve üzun bir dehlizden ge- çiyorlardı. | Klio, evvelâ kendisini Padişa- hin çağırttığına zahip olmuştu. Fakat, gittikleri yol, kendilerini harem dairesinden ozaklaştrıyor. elinden Sadrazamın — beklediği odaya yaklaşmışlardı. Bu sıra safinaz, birdenbire hiç ümit etmediği bir kimse ile kar- şılaştı. — Aksi şeytan... Diye söylendi. Uzaktan — kendilerine gizli doğru yürüyen; bu meçhul gölge, zaif bir kandil ziyasının altında iyice teşhis edilmişti. Klio , birden cesaretini - topl- de haykırdı: tem beyl Rüstem beyi (Mabadi var) yarak sevin DIŞ TABİBİ HA ILYAS İstanbul Babıâli Ankara caddesi No. 66 en yüksek - binası inça olunuyor. 1931 senesinin ilk — günlerinde ikmal edilecek olan bu Bina cifçi ban- kası olup tam 925 kadem irtifa- andadır. 71 katlı olan bu. bina dedir. SELANİK BANKASI Tarihi te'sisi: 1888 Sermayesi: Tamamen tediye edilmiş: 30,000,000 Frank |merkezi idaresi: İstanbul Türkiyedeki şubeleri: Galata, İstanbul. İzmir. Samsun Adana. Mertin Yunanistandaki Şubeleri: Atina. Selanik. Kavala. Her nevi benka muzmeleleri Kredi mektupları. Her nevi meskükât ile hesap küşadı- Çek Scmileğ Klik vanlir, EMNİYET SANDIĞI En eski türk mi müessessek mz EFınlak ve mücevher: gümüş, tahvilat mu vadeli , a eli kiği ea şartile tevdi olunan paralara senevi yüzde 3, lli vadeli 5, bir seneliğe 7. Vadesiz yani alınmak sene dâta ziyade || vade l brakılan mebaliğe İ yözde G faiz ve: | Talep ve armı olunduğu hakı senelik veya iki senelik tev- diatin — faizlerini —aydan aya tesviye eder. Ehven ücret ve — mutedil şeraitle —mükemmel — kiralık kasalar vardır. MERKEZİ : Cağaloğlunda — kâin .| kasayı | kahve Saat üçe doğru, Meliha Hanım giyindi; odasından çıktı; kocasının yazıhanesine girdi. — Ben, Beyoğlu'na kadar gi- diyorum Rasim, öteberi alacağım. Rasim, kâğıtlarından başını bile kaldırmak lüzumunu hissetmek: zin, dalgın dolgin: — Hmm? - diye sordu. — Şey, cicim, dedim ki, Beyoğ- idiyorum; i— Gilllim dekidll 3 — Gü Böyle müthiş bir- lâkaytlık , başka bir zevceyi üzerdi. Fakat, Meliha, evlendiğinden, yani altı senedenberi bu şarait içinde yar şadığı için, bu gibi muame' lere alışıktı. Evlenmezden evvel, kendini çirkin, manasız addeden mütevazı bir kızdı. Rasim gibi zengin, tanınmış bir erkeğin ken- disini isteyip almasını nimet bil- mişti. İşte şimdi böyle köşeye atılmış vaziyetteydi. Rasim, onu, ehemmiyetsiz, ma- nasız buluyordu .. — Delikanlı, karısı gittikten sonra, yazı masası başından kalktı. Elleri pantalonu- nun — ceplerinde, —düşünceli bir halde, odada, bir aşağı, bir yu- karı dolaştı. Sonra, dışarı çıktı; yatak odasına girdi. Burada, herşey toplu idi. Te- mizlik, intizam, derbal göze çar- pıyordu. Lâkin, Rasim Beyin dil katini birşey celbetti: Yerde, ha- linn — üstünde minimini portatif pir kasa duruyordu. Meliha, bu: 'nun içinde, evin tapusu, Tayyare piyankosu — biletleri, — şimendifer eshamı, banka cüzdanı, ihtiyat para, senet sepet gibi şeyleri saklardı. Rasim Bey, kasa kapağır nn açık ve anahtarının üzerinde bırakılmış olduğunu gördü. Kendi kendine söylendi: — “Ah, dalgın Meliha., Bak, açık unutmuş. Dur hele, şunun içinden Tayyare piyanko biletlerini (ve paraları aşırıp sak- hyayım da hizmetçi çaldı sanarak azıcık korksun. Ders olur. Bir daha böyle dalgınlıklar yapmı Kasayı açtı. - Paraları” bul ise de piyanko biletlerini bula- madı. Öteyi beriyi karıştırırken, kasanın bir yerine bastı. Çıttti Bir gizli göz açıldı. Ti EĞİ göz açı Rasim Bey, elini hayretle bu gizli göze soktu.İçinden bir deste kâğıt çıkardı. - Tanımadığı bir erkek hattidesti ile on kadar aşk mektubu! “Sevgilim, bir. taneciğim . — Son buselerimizden, son buluş- mamızdan. son — sevişmemizden Mektup, bu muhteris nağmelerle devam ediyordu. İçinde zalim bir kocaya dair telmihler vardı. Randevu — yerleri — gösterilmişt * Cuma günü, saat dörtte bizde | buluşalım. .. — Yahut, “ Öyleden sonra eski yavamızda seni bek- - Daha bir sürü lokanta, imleri geçiyordu. Lâkin, “Sevgilim. den başka tabir kul- lanılmadığı için kadın rolunmuyordu. Erkeğin imzası da yoktu. Yalnız bir “G.. harfi, işte okadar. Bütün yazıları baştan aşağıya kadar okuduktan soora, mektup- ları gene katladı; çekmeye koydu. Herşeyi yerli yerinde bırakarak odadan çıktı. Şapkasını ve par- dösüsünü aldığı gibi sokağa uğ- radı. Vereceği kat'i karardan evel Meliha'nın birşey — öyrenmesini istemiyordu. Zihnen meşgul, - bir leriy ismi zik- | Karısının âşığı —— Yor meyhaneye girdi. mut asmarladı. Halbuki, yalnız başıma iken içki kullanmak hiç de adeti değildi “ Meliha, birinin metresi olsun ha?... Acaba bu G. de kim ki? Kuzeni Galip mi, yoksa, benim arkadaşlarımdan Gazanfer mi ?... Demek ki, karım, manasız, silik bir kadın değilmiş ? Demek ki, başka erkekelerin kalbinde aşk alevlendirebiliyormuş? Sevebiliyor- muş da... Hislerini gizlemek ka- biliyeti varmış onda Fakat, â; kim acaba ?...,, Beynine hücum eden bu nevi suallerle akşamı azap içinde elli. Saat sekizde evine döndü. Karısı çoktandır. gelmişti. Rasim pür dikkat , onun hareketlerini tetkik etti Ah düzenbaz kadın ahl Zamirindeki hiyaneti — nasıl da büyük bir maharetle gizliyor- du. Her zamanki gibi saf, bigü- nah, silik bir halde duruyordu. Rasim, kararını verinceye ka- dar bir haftalık bir derani mü- cadele devresi geçirdi. Nihayet, karısının böyle tilkice bir kurnaz lıkla / kendisine — oyun etm çekemiyerek günün birinde pat- ladı. Tek nefeste, herşeyi söy- liyiverdi. İk önce, Meliha'da bir şaşkın- hık. Betbeniz, balmumu gibi, el ayak - sapırsapır. Sonra, kadın, kocasının ayaklarına atıldı. — Deli misin sen? Deli misin o mektuplar banadeğil! Kuzenim Suzan'a.. Onun bir âşığı ver. Ko- cası da pek kıskanç ve haşin! Bana mektuplarını saklıyayım diye verdi idi. Senden çekindim, söylemedim. Ah,ben seni aldatır mıyım, Rasim? İnanmazsan, işte, bak saklam: için başka mektuplarda - verdi. Onlarda, Suzan'ın ismi yazilı... Kadın, içeriki odadan, elçanta- * sını getirip içinden ayni hatlıdes- tile bir tomar mektup daha çıkardı. Rasim, baktı. ki, — hakikaten mektuplar Suzan'ı — Şaka 'ettimdi ben de zaten Meliha'cığım! Senden şüphelenmek benim aklıma gelir mi hiç.. Anla- mıştım.. Suzan'a olduklarını anla- mıştım. — Elbette değil mi ya... Hem, ben, bu son hafta içinde öyle mesuttum ki... Bana bütün dikkat, alâka ve ibtimamınla sarılmıştın: Evlendiğimizdenberi —ilk — defa olarak. Rasim, Melika'yı alnından öp- tü. Fakat, gene çalışma — odasına çekildi. © akşam, Meliha yanına soku- hup da kendisine öte beri sordu- Ku zaman, dalgın salgın: Z — Hımmm?.. Ne dedn?., Ya?., diye dalga geçmeğe başladı. Nükili: (Hatice Süreyya) BANKA KOMERÇİYALE İTALYANA Sermayesi — Türet - 700,000,000 İhtiyat akçesi Liret 540,090.000 Merkesi İ MİLANO İtalyanın başlıca şehirlerinde ŞUBELER İöviçre, Avasturya, Alalemciyan hanında unda : İstiklâl <i Telef, 1Ole. Kambiyo düiresi da Telet 1 İZMİRDE ŞUBE