? z B Tetrikâ nume 2 Toğrinisi BAĞ BOZUMU Selâmi İzzet O sene üzüm mahsulü çok bol olmuş, bağ sahiplerini hem sevin- Girmiş, hem de hayli yormuştu . Bağın son salkımını, Murat efen- | dinin oğlu Macit kopardı. Murat efendi derin bir göğüs geçirdi, öbür oğlu İrfan almnın terini sildi, gelin — Haydi, dedi, biraz oturup dinlenelim. İki çınar ağacının gölgelediği küçük bavuzun başına oturdular. Ağustosun kor güneşi, Alem- dağı- sırtlarındaki küçük - köyü, çayır çayır. kavuruyordu. Murat efendinin bağından başka yeşilli; ve ba bağadaki iki çınar ağacın- dan başka yetişmiş fidanı olmayan köy, ber yaz, terkosun gadrine uğramış, gibi alev alev yanardı. Murat efendi yetmişine yaklaş- mıştı. Fakat bu yetmiş yılın ağır lığı omuzlarını çökertmemişti. Kısa boylu, geniş göğüslü, iri ayaklı, kocaman elli bir adamdı. Kılhı esmer ellerinin nasırlı avuçları daima topraklıydı. Bir çalılığı an- dıran kalın kaşlarının altında, kir- piksiz iki kapağın çerçevelediği, yayvan dudaklarıyle, yüzü gülünç bir şekil almıştı. Konuşmadığı zaman, muttarit bir kımıldanışla, geviş getiriyormuş gibi, mütema- diyen oynayan çenesi, yalnız ko- mesiresinde, üzümcüler, mallarını: *Murat ağanın üzümül, nakara- tiyle satarlar, © civar bakkalları, sirkelerini “Murat ağanın üzü- mündendir, diye methederlerdi. Muüratli / şarabi, Erenköy - şarabi kadar meşhurdu. Bu meşhur bağ, Murat efendi- ilk karısından miras kalmıştı. ânci karısı da, ikiz doğurduk- tan bir kaç saat sonra, ölmüştü. Şimdi, Macitle İrfan, yirmi beş yaşlarına basmışlardı. İkiz kardeşler birbirlerine ben- zer derler. Macitle İrfanı, çocuk- ken birbirlerinden teftik etmek Fakat, seneler tiler. İrfan ulak tefek, sarışın, ince tenili, munis ve yumuşap kaldı. Macit anaçladı, esmerleşti, babası gibi palabıyıklı oldu. Aralarındaki manevi tezat, gö- 'ze, maddi benzemeyişlerden daha — bariz bir tarzda çarpmağa baş- “Tadi. İrfan Üsküdar Jlisesini bi — Macit okumadı. İrfan, çelim: — ğine rağmen, bağda daha canla “ başla çalışır; Macit gücüne kuv- yetine rağmen tenbel tenbel kü- füklerin arasında dolaşırdı. İrfan “me kadar munis, terbiyeli ise, Ma- git o derece haşın ve dürüşttü . Ş büyük kusuru da sarhoşlu- idi. fırsat buldukça içerdi. Hele günleri " Üsküdara kad: l zil zuraa avdet ederdi. Macitte, rakının aksülameli pek feci oluyordu. Kendini tamamile kaybediyor, her şeye akâi mana veriyor, yok yere hırçınlaşıyor, eğriye doğruya sövüp sayıyor, aslından daha kötü bir adam olu- yordu. Oğlunun bu halini gören babası acı acı başını sallayarak: “Allâh bu oğlanın hayreylesin!,, derdi. Macit, Kısiklıda hacar maruf Esma isminde kızına aşık oldu. Murat efendi, belki biraz kendini toplar ümidiyle evlenmelerine derhal razı oldu. Hürmüz, parasız, görgüsüz, tah- silsiz ve çirkin bir kızdı. Kara saplı bir kasap bıçağına benziyor- du. Kalın bacakları, orta bir vü- cudn, ipince bir yüzü, sipsivri kafası vardı. Fakat malumya, gö mül kimi severse, güzel odur, der- ler. Macit içinde sevdiği kadın güzeldi. İlk zamanlar gelinini hayli hır- palayan Murat efendi, Hürmüz gebe kaldıktan sonra muamelesini değiştirmişti. Gelecek torununun gerefine, anasının yüzüne gülmeğe başlamıştı. Hürmüz, üç aylık hamileydi. encamını Murat efendi, elile, kıpkızı! uf- ku işaret ederel —Bakın, dedi, gük Çırçır yangını gibi yanıyorl Sonra ilâve etti: — Burda lokma etsek ?.. Yemeklerini — sessiz - yediler. Esasen öyle acıkmışlardı. ki, konuşacak vakıt bulamıyorlardı Hürmüz, bir dolu tabak pembe “misket üzümünü ortaya koyunca , Murat efendinin çenesi açıldı . Pestil dudaklarının arasında , iki “üç üzüm tanesini birden ezdikten sonra: — Denildiği kadar var , dedi, benim —bağın üzümü — sahiden gelbet gibil Çınar dallarından birine asılı dambadan, havuza sarı bir uşık sarkıyor, sulardaki aksi, hafif bir rüzgârın hevesine kapılıp , hare- ciklerin tepelerinden yuvarlanarak yer değiştiriyordu. Murat efendi, akşamın falaca karanlığında , koyu ve koytu bir karanlıkla uzanan, yayvanlaşan , yayvanlaşıp — uzadıkça kararan bağa doğru baktı. Bugün ilaç olan kükürt, yarın bir tehlike olabilirdi. Bugün zümrüt yaprak- ların arasında, — dolgün keçi memeleri gibi sarkan salkımların, yarın yerinde yeller esebilirdi. Maarif cemiyeti Cemiyet bir sene zarfında neler yaptı? , Ankara, 1 ( Hususi ) — Türk maarif cemiyeti merkez heyeti oğlu Ahmet, Yunus Nadi, mebusu Mahmut, Konya mebusu Musa Kâzım, İstanbul “—mebusu Nureddin Ali, Erzurum mebusu | Nafi Atuf, Afyon mebusu Rüşen | Bir filokserâ hücumu, koca bağı, | yangın artığı sahşap bir evin enkazına benzetebilirdi. Bu acı düşüncesini, bir cümle ile meydana vurdu: — Bu da olacak elbet. Bu fani dünyada neyin bakası vardır ki... Alnı karışıyor, çenesi mutadın da, daha çabuk kımıldana- ittifadını kaybediyor, vadesi hulul etmeğe başlayan hayatının unudarak, kötükleri düşünüyor, değil, bağının ölümüne ağ Birden, tâ ötelerde, Çamlıca tepelerine bulutlar bi e baş: ladı. Murat efendi, elini açtı, avucunu gözlerine siper ederek baktı: — Fırtına geliyor, dedi. İki oğluyla gelini de - baktılar. ilâve etti: — Bulutlar pek kara, — Allâh Eşref, Sivas mebusu Necmeddin Sadık, Sivas mebusu İbrahim Alaeddin, Afyon mebusu Haydar, Denizli mebusu Haydar Rüştü Biga mebusu Samih Rifat, Şarkı karahisar mebusu Mehmet Emin, Balıkesir mebusu İsmail Hahkı, İstanbul mebusu Hüseyin, İhsan paşa, İzmir mebusu Osman zade | Hamdi, Balıkesir mebusu Hayred- din, Beyazıt mebusu Halit, Edirne mebusu Zeki Mesut, mebusu Aziz, Erzincan mebusu Safvet, Edirne mebusu Şakir, maarif müfettişi - kemlal Zaim , mili talim terbiye reisi Mehmet | Emin, Darülfünun Neşet Ömer, Şurayı devlet azasından Mustafa Şefik, Türk ocakları umum kât Hasan Ferit beylerden - mürek- keptir. Maarif cemiyeti idare heyeti, merkez heyeti mek üzere üç aylık — faaliyet hakkında bir rapor hazırlanmış- tır. İdare heyetinin bu raporuna göfe cemiyet şu faaliyette bulun- ayıntapta çok zaman evvel İmiş olan maarif cemiyeti, Türk maarif cemiyetine ilhakıni rabtedilerek lâzım gelen muame- lesi yapılmıştır. Meskür cemiyetin irk maarif. cemiyeti silliğine intihap edilmiştir. Cemiyet tarafından tatil zama- ada mektepli çocuklarının sih- hatini korumak gayesi ile tatil kampları tesis edilmesi düşünül- müş ve — kampların — birincis Ankarada keçi ürende açılmı; Bu kampta mvaffakıyekli sene her yerde kamp açılacaktır. Cemiyet kendisine bir varidat temin etmesi için mektep defter- leri yaptırarak piyasaya çıkcı mıştır. Cemiyet memleket gençi lisan ihtiyacı nazarı itibare alarak dersaneler. açmıştır. İstanbul talebe yordu kadrosu tevsi edilmiştir. - Bursa — talebe yardu başka bir binaya nakledil miştir. Balıkesirde orta tahsilli çocuklar için bir yurt açılmıştır. Geçen sene mühtelif maarif mü messillikleri - tarafından bir muhtaç talebeye yardım. ya mıştır. Müallim almanağı daha mütekâmil bir o ehilde yenileş- tirilmiştir. Halen avrupada tahsil eden 9 talebeye yardım . edilmiştir. Bu talebenin biri tahsilini ikmal ede- rek dönmüştür. Diğeri de dönmek üzeredir. Cemiyet azalarına mahsus ol- mak üzere madeni rozetler yapıl- Şahzade başında İbrahimpaşa | hamamı karşısında Şekerci suka: ginda 14 No bahçe ortasında 7 oda 2 salon 1 matbak 1 hamam ve ayrıca müstakil erkek aşcıya mahsus matbak ve yatak odası müştemilatlı alektirik ve terkos tertibatlı yeni ev kiralıktır arzu edenlerin derunundaki — sahibine t etmeleri, Erzurüm | | Çabuk evlenme rekoru! İki saatte evlendiler; bir hafta sonra boşandılar! Amerikada evlen Matmazel iris Kimet Amerikada evlenmek için iki kişinin bir papasa giderek evlen- mek istediklerini söylemeleri kâ- fidir. Bu kadar kolay olan izdivaç | merasimi bazılarını gafil avlamak- tadır. İzdivaçtan sonra derhal boşanmak için hâkime müracaat edenler de pek çoktur. Şikagoda böyle bir vak'a olmuştur. Matmazel Beatris Kimet işminde lardır. - Sofrada — içilen şaraplar evvelce içilen viskilerle karışarak bütün davetlileri sarhoş etmiştir. Bir aralık Frankel genç kıza: — Sizi pek beğendim. Evlen- sek masil olur?. diye sormuştur. sarhoş olan Beatri — Pek mür Şimdi papa- sın evine gidelim. Diğer davetli- ler de şahitlerimiz olurlar!... Ce- vabını vermiştir. Frankel ayağa kalkarak: — Efendiler, yanımda oturan | matmazel ile ben, evlenmeğe ka- rar verdik. Siz bizim şahitlerimiz *olur musunuz? diye sormuştur. Sarkoş olan bütün sofra halkı bu aözleri alkışlamış ve hepsi otomabillere binerek papasın evine gitmişlerdir. Papas bu kadar n li ve kala balık bir düğün görmediğini söy- liyerek merasimi yapmış, şabitler de delteri imza etmişlerdir. Cemaat gene etomobillere bi- nerek ziyafet evine avdetle eğlen- ceye devam etmiştir. Akşam — içkiden — sarhoğlukları artan davetliler evlerine avdet edecekleri zaman Frankel,Bentrise Haydi evine gidelim, demiş İkisi de genç kızın evine gitmişlerdir. Beatrisin annesi ve babası bu gencin kim olduğunu kızlarından sormuşlar, o da, — Kocam, cevabını vermiştir. Ana baba iki genci ayıltmak | için uğraşmışlar, fakat muvaffak olamamışlardır. | Nihayet ertesi günü tamamen ayılan gençler nasıl evlendiklerini anlatmışlar ve izdivaç cüzdanını göstermişlerdir. Aradan - bir hafta geçtikten mek pek kolay, bu yüzden çok kimseler gafil avlanıyor sonra, bir gün Beatris kocası ile kavga etmiş, Frankel de genç kansını bir güzel dövmüştür. Bu ilk dayak faslı her gün te kerrür ettiğinden, Beatrisin bo- şanmak için aradığı fırsat bulun- muştur. Genç kadın bizmetçileri şahit göstererek kocası aleyhine talâk davası açmış, bir hafta içinde ) kocasından boşanmağa / muvaffak olmuştur. Beatris evlenmek — ve boşanmak rökoru kendisinde ol olduğu herkesçe teslim edilmek- tedir. Erankel Ven |Dünyanın en büyük tayyaresi anlar dünyanın en büyük tayyaresini vücade getirdiler ve bununla 169 yolcu taşıyarak en çok yolcü taşımak bususunda, ci- Şimdiye kadar hiç bir tayyare bu kadar yolcunun yarısından fazlasını bile taşıyamamış idi . Değil bir tayyare. kabili sevk hiç bir balon ve Zeplin bile bu kadar çok adam kaldıramamış idi. * Dömierse , — işaretli olan bu tayyarenin — kaldırıp — götürdüğü 169 kişiden ©n dokuzu mürette- batı yolcüsü asil yolcusu 150 kişidir. Her yolcu için tayyarede Sturmak için hususi yer ayınl- mıştir. Yolculara mahsus yerler kama- ralarda ve kanatların içinde yer leştirlen SO sıradır. Tayyarenin sikleti S1 ton olup taşıya bildiğiğ siklet 21 tondur. Sürati seyri saatte 115 mildiz.. Tayyare 169 kişile — yaptığı cevelan 50 dakika — sürmüştür * Dornierse , eli iki saniyede yükselmiş ve vasatı. 600 kadem irtifada gezmiş ve gayet rahal bir surette denize İngilterenin son imal ettirdiği kabili sevk balon olup dünyanın en büyük sefinci havaiyesi olan “R101, son günlerde yaptığı tecrübede on dördü mürettebat | olmak üzere 52 ki | — *Graf Zeplin, bir defa 85 kişi taşımış idi. Almanlar bu tayyare Vile gelecek ilk baharda şimali ve cenubi Amerikaya seyahat tertip etmğe teşebbils edecekler- dir.