Sahife 6 Tarihi roman tefrikamız: 19 Padişah (Safinaz)ı Anadoludan rehine ala- rak getirmişti. Yusuf bey isyan edecek olur- sa, genç kız derha! cellata teslim edilecekti.! Agripas karısını sarayın hahçesi&de buldi işi bitirdik.. gel seni alnından öpeyim .. Safinaz itidalini toplıyarak güldü. — Ortada bu $ derece hayret Ş edilecek bir şey ğ mi var? Dünya- da asalet yalnız € münhasır değil ya.. Rüstem - beyin hayreti zail ol- mamıştı. — Doğrusuya, senin Karaman oğullarına men- sup olduğuna bir irznamıyo- rum. — Yunus bey- den sorabilirsin! — Yunus. bey öyle bir şeyden baberdar olsa bana şimdiye kadar her halde anlatırdı... — Ben senin ğ gibi yalancı de- ğilim. Git sor.. Yalan çıkarsa, bir erkek heykı bana istediğin gibi hakaret etmene | müsade edeceğim. — Peki ama, Türkler şimdi Karaman oğullarile uyuştular.. — Sen sahiden —uyuyorsun . Zavallı saray kâtibil Bir şeyden haberin yokmuş.. Sultan Mehmet beni ailemden rehine olarak aldı. Eğer babam ve erkek kardeşle- rim tekrar Osmanlı devleti aley- hine kıyam edecek - olurlarsa Padişah beni cellada teslim ede- cek., Burada ne ağır şarait altında, yaşadığımı şimdi anladın mı? e ik Di Dostluk muahedesi imzalan- dıktan sonra... O gün öğleden evel bütün Bizans elçileri Padişahın yanında toplanmışlardı. Rüstem bey muahedeyi yüksek sesle okudu. Esas ve teferüatı ığı için hiç kimse olarak — imzalanan muahedenin birisi Padişah tara- fından Sadrazama digeri de Bizans heyeti reisi Agripasa verildi. Bu merasimi mütcakip gümüş tepsi- lerle getirilmiş olan soğuk ayrı har içildi e Sültan Mehmet ayaga kalktı: — İmperator Kostantine benden selâm — söyleyiniz. Bize karşı samimi bulundukca Türklerden de — daima dostane muamele ve mukabele göreceginden emin olsun, Dedi, Agripas yerlere kadar egildi 've İmperator namına arzı teşek- kür etti. — Çok ümit ve temenni ede- ki, beş sene sonra, aynı mu- ahedeyi tecdit etnek üzere gine bendeniz gelirim. Bütün heyet azası sevinçlerin- den ne yapacaklarını, ne söyliye- ceklerini şaşırmışlardı. Birer birer padişahı etekliyerek huzurdan çıktılar. Elçiler huzuru humayundan çıkar | Ö; çıkmaz, Sadrazam kendilerine şu BİZANSIN SON GÜNLERİ! Elvira, Padişahla görüşürken, Bizans sarayında iradeyi tebliğ etmişti: Yazan: iskender Fahreddin Müjde Elvira, müjde! artık gidiyoruz. » & ni nasıl sevdiğini anlatmıştı...| * Elçiler Bizansa istedikleri gün | avdet edebilirler.Ancak Agripasın zevcesi ani olarak rahatsızlan- dığı için bil'âhara avdet etmek üzere, bir müddet — sarayda istirahat ve ikamet edecektir. Elviranin bu. teehhürü, elçilerin Bizansa avdetine mani teşkil et- miyecek kadar ehemmiyetsiz bir hadisedir. , Agripas meseleden zaten ev- velce haberdardı. İradeyi hürmet ve inkiyatla karşıladı. ler dudak bükerek yüri odalarına girdiler. Agripas yarım saat sonra, ka- Tısını sarayın bahçesinde buldu. — Müjde Elvira, müjde... — Bitti mi? | « Gel ba- kayım, seni alnından öpeyim! — Padişah farkma varmadı, değil mi? — Hayır.... Fakat bu. çocuğu mutlaka taltif etmeliyiz. — Bizansa gidince hepsine ay- m ayrı birer hediye gönderdi niz zaman, onunkinin çok kiy- metli bir şey olmasına dikkat et- meli ve meseleyi İmperatora âçık- ca anlatmalı. — Tabi ğız. — Ne vakit gidiyorsunz? Ne o..? Çabuk gitmemizi mi istiyorsun? — Evet.. — Burası hoşuna/ gitti galibal bir Tavus kuşu, seni avlamağa kâfi mi geldi yoksa..? — Gevezeliğin lüzumu yok. Bi- liyorsun ki Padişah benden çok hoşlandı. Bir müddet Edirnede | kaldıktan sonra avdet ederim. — | ikametin uzun | Bu vazifeyi yapaca- aydan fazla devam ede- | ğini zannetmem. Mamafih ben | — Şüphe yok! | mühtelif sularla ili | kafama yiyorum. Bu halleri men- (Mabadi var) alk sütunu Otomabil kazası hakkında vi bir tavzih Dünkü nüshanızın ikinci sahife- sinin dördüncü sütununda (Kadı- köyünde Murat efendi otobusunun müsademesi) serlâvhası altındaki kazayı okuduk.. Meselede bir yanlışlık olduğu anlaşılıyor. Şöyleki : Kadıköyünün Fener- bahçe ve güzergâhına işleyen “Halk otobusları, nami altında bir şirket vardır. İkinci olarak da Murat efendi otobusları - vardır. Bu iki kumpanya biribirlerine re- kabet etmektedirler. İhtimal ya- zıldığı gibi kazaya Murat beyin otobusları sebebibiyet vermiştir. | Lâkin bunda Murat beyin ismi değil, doğrudan doğruya kazayı | yapan şoförün ismi yazılmalıdır. | Lâkin Bana kalırsa kabahat her iki şoförde de değil, gine seyri- seferdedir. Çünkü malümdur ki köprüyü dönerken insan öbür ta- raftan gelen her hangi bir cismi göremiyor. Bunun önüne geçi- mesi yalnız aşağıdan gelen oto- mobil ve arabaların karakolun önünden ve köprünün tam köşe- sine gelen cihetten geçmelerini teminle olabilir. Feneryolunda : T. R. Yenikapı halkının haklı bir şikâyeti Bizler Yenikapı sakinlerinden mahallemizin yollarının tamiri ve lamba konulması n bundan iki sene evel Şehremanetine istida ile muracaat etmiştik . Maalesef iki sene geçdiği “halde ne yolların tamirine nede tek bir lamba kunıldı.. Yagan yağmurlardan biriken sular sokaklarda bir göl halini almiştır akşamları geç vakit vazi- femizden döndüğümüzde yolların karanlıklığından biriken su ve çamurlara bata çıka evlerimize geliyoruz. İki senedenberi mahal- lemizin bütün evlerinde elektrik olduğu halde ta Aksaraydan mahallemize kadar tek bir lamba yoktur. Üç dört senedenberi ya- pılan Mustafa Kemal Paşa cad- desindede bir lamba yoktur, dikilen ağaçlar bakımsızlıktan ve çocuklar tarafından kırıldıgından ağaçların adedi “günden güne azalmaktatır. Merciinin nazarıdik- katini - celbeder ve mahallemizin yollarının tamiri ve bir kaç lamba konulması için emir buyurmala- rını bilhassa Şehir emini beyden istirham eyleriz. Yeni kapı sakinleri Teşekkür Senelerden beri beni — bizar eden hastalıktan yüksek meha- retle yaptığı ameliyat ile kurtaran Ankara askeri merkez hastahane- si operatörü Şevket beyefendiye ve muavini Refik beye baş he- kim miralay H. Hüsnü beyefen- diye alenen arzı şükran ve min- netdari eyle K Büyük erkânıharbi adli müşaviri M. Münir | yordu. - » Derlet Böyle şey olur mu ? Geceleri vazifede olduğum için ekseriyetle Unkapanı sokakların- dan geçmekteyim, fakat ben h: kın nazarında sanki bir deliymi ibi her gece saat on, onl bir raddelerinde sokak | hanelerinin pencerelerinden kavun karpuz — kabukları / çekirdekler, ir necasetleri edecek belediyenin nazarı dikka- tini celbetmenizi rica ederim. Unkapanı : M. Ferit —Her hafta Maltepe, her hafta kilir şey mi - bu, , çekilir şey mi bu?... Cu- malarımız mahvoluyı Ne yaparsın, İrfan'cığım?.. Nede olsa Doğrusunu isterseniz, bu karıkı ca, Maltepe'de oturan Sadreddin Efendilere iyüklere hürmet ,, diye gitmiyorlardı. İrfan'ın amcası olan Sadreddin Efen onlara mirasını bırakacaktı da - bu se- beple gidiyorlardı. Bunu, biribir- |lerine açıkça söylememekle be- raber, bu, böyle idi. Netekim, işte, İrfân: gitmişler de © Alla- hin dağında ev yapmışlar? - Başka yer bulamamış- lar mı sanki? Paralarını heba etmişler ... Âlâ kâgir bina bah- çeye bunca emek sarfolunmuş. Nadide ağaçlar, çiçekler, kama- | riyeler, fiskiyeli havuzlar .. Bu parayı başka / bir tarafa, faraza Şişli'ye dökselerdi; orada bir ev yapsalardı bari, — Evet, sen, İstanbul tarafını birak da, gel, böyle Allah'ın dağında otur.. Hâkim Efendinin- kiler diye bir ahbap bulmuşlar; nesinden hoşlanırlar bu Hâkim Efendilerin bilmem ki? — Sahi.. Ne var sanki bu cennetlik adamlardan hoşlanacak? Hem, dikkat ettin mi? — Bütün konuştukları, yemekten, içmekten ibaret.. Dadıkalfanın yemeklerini, felsefi bir mesele gibi münakaşa ediyorlar. | — Sadreddin Efendi amcamız İstanbul'dan döner dönmez, başına takkesini, sırtına —entarisini - ve şamlurkasımı, ayağına şıpıtık ter- liklerini giyiyor; haydi. bakalım, yemiş ağaçlarının altını çapala- mağa, yahut, elindeki koca ma- kasla dalları budamağa. — İşte onda da akıl! — Akil ki akıl.. B ğ Irfan Bey, Sadreddin Efendinin zevcesi Hanife Hanımdar * Amcanız ağır hastadır. Geli- Deniryolları paşa Mağazasından: Zirde yazılı eşyanın 7/11/29 tarihine müsadif pet H diye bir telgraf aldı. Karıkoca, ihtiyarın cenazesi üzerine gittiler. Ertesi hafta, Hâkimlerden ikinci bir telgraf: Sadreddin Efendinin dünyadan — ebedi — mufarakatine dayanamamış olan zevcesi Hanife da, ağlıya ağlıya, zevcinin arkasından uful etmişti. Mevlâ, her ikisine de rahmet eyliye , M H Maltepe'deki — köşke — İrfan'la zevcesi tevarüs ettiler. Burası tam on bin lira sarfedildiğini biliyorlardı. Halbu- ki, iki bin liraya bile müşteri çıkmıyordu. Sade, bir Beyaz Rua ailesi zuhur etti ki, mevsimini 200 liraya kiralamak istediler. İrfan, dedi — 200 lira da nedir?x. İyisi mi, bu yazı biz orada geçirelim. Deniz kenarı... Hiç de fena değil. Yeni evlerine taşındıkları-gün, im Efendiler — eski bir müs » âdeti üzere — yeni şularma bir tabla yemek gönder- diler. Bu, İrfan'ı da, karısını da, pek mütahassis etti. — — Bari şunları öbür gün davet ediver. Davet ettiler: — Fena adam değillermiş yahu. bi pek candan şeyler.. Yir- mihci asır, onları bozmamış. Dadıkalfayı da ipka ettiler: — Aşkolsun — yahu.. — Billâhi, erkek ahçıların yemekleri, bunun yanında beş para etmez. — Öyle... — Karıcığım... Bana bir pijama dik! Bir de geniş hasır şapka ala- yım... Avrupa'dan gelirttiğim ki- faplarla şu bahçenin çiçeklerini ve meyvelerini yeniden dirilteyim. fi ( — Bugün teşrinievelin 31 - i, — İstanbul'a taşnacak mıyız? — Sana birşey söyl , karıcığım, ben, inip çıkmağa razıyım. İstanbul'a taşınmıyalım. Amma senin canın sıkılmaz vi ? — Hâkim Efendininkiler var ya. Onlarla otururum. Billâhi bayılı- yorum. Ömür ifkanlar. ve Linanları Haydar cmbe günü saat 14 de Haydarpaşada aleni müzayede ile satılacağı ilân olunur. Saat adet 2 Tahta karyola Ht Koltuk K Tabure M Sandalye muhtelif 8 Kanape 6 Korniş 2 Pencere tentesi —— , S İstor perde u Perde SALI Perde mesnedi 10 Perde çengeli muhtelif , — 10 Perde saçağı M Perük KA Paspas KKK Köat sepeti tahta — , — 18 Masa/ mütelif 25 Masa ve ayna 1 Konsol 1 Komodin 1 Dolap 2 Anahtar tablosu — £ 7 Elbise askısı Şdi Etajer At Pencere kasası 4 Kapı $ 3d Resim masası Panjur Merdiven parmaklığı — 10 adet Sıgara tablası B pi Lavabo Gd Kova b Liğen M Teneke Piyeği Et makinesi B Mühtelif mutfak levazımı « Barometro gç y Matra ÜN Teneke güğüm 3 Çinko ve tahta çamaşır & —W Sandık tahta 20 » Bakır kazan D AR Hurda muşamba —— 18 kilo Dikiş 'Makin 1 adet » » Yağğ 1Ç Su fıçısı 12 Sandal küreği ve direği 4 ,, yangin dolabı Hi Ahşap bilet dolabı — 25 ,, Kiloluk dirhem ç