Bahite » At 5 Tesrinieyel 1929 Dediködu : Aksaray'daki halamla Şişli'deki teyzem İki akrabama geceyatısı misafir giderim: Aksaray'daki - halama, Şişli'deki teyzeme... — Aksi gibi, bu ziyaretlerim ekseriya arka arkaya olur: “bir kere yola çık- mışım, — birine gitmişim Mmadem; eve dönüp kocamı bir yoklıyayım; Btekine de uğrıyayım bari..., diye düşünürüm. İşin çapraşıklığı da bu noktadan başlar! ezediniz ki, evvelâ, hal: gittim: — Kapıda — iskarpinlerimi çıkarırım; başı yemenili ahretlik kız, önüme şıpıtık terlikleri çevi- rir, Dadıkalfa, salına salına gıcır- tılı ahşap merdivenlerden taşlığa iner; ağzını kulaklarına vardırarak: — Maşşşallah kızıma! Maşşşal lah! Kırk bir buçuk maşşşallah ! - diye beni karşılar. 'Yukardan, halar — Vaasay, kızım, hoş geldin; sefalar getirdin! -diye beni misa- fir odasına alır; etrafı dairen> madar çeviren köşe minderlerinin bir yerini ikram eder. Derken efendim, başlar hatır sorma faslı : » — Damat beyoğlumuz nasıl. (* Damat bey » dediği zevcim- dir. Keçndisile 1914 de yani 15 & G bi a H6 mın nazarında, o hâlâ damaf tır; netekim anneme de €gelin ha- nüm » der. ) — İyi, efendim, arzı hürmet eder. — Gelin hanım nasıl? ( Yani annem ) — O da iyi, efendim, arzı hür- met eyler. — Mehmet oğlumuz afiyettedir inşallah? — Hamdolsun. — Ahmet oğlumuz? — Eteklerinizi öper. — Ayşe kızımız? — Duanızla meşgul! — Fatma kızımız? — Keza, halacığım. Bu esnada, odada, eniştem, iki komşu hanım, dadıkalfa, ayni sualleri tekrarlarlar: “Damat bey oğlumuz nasıl? — Gelin ha- nn nasıl? — Mehmet, Ahmet oğulaarımız, Ayşe, Fatma kızları- mız nasıl?,, Ve, ben, ayni basına- kalıp — cevaplarla — mukabelede bulunuurum: “Arzı hürmet eyl. — Hamdolsun . — Eteklerinizden öperler.,, Behey adamlar dese biri, halam sorarken ve ben ce- vap verirken kulaklarınız işitmedi. mi ayni şeyleri temcitpilâvı gibi kor kor kaldırır, ortaya dü- kersiniz. — Seccadeden — başları kalkmayan bu insanlar, sanki farzı / kifayenin ne olduğunu öyrenmemişlerdir; — birinin yap- le diğerinden — saktı ol cak vecibelerden güya haberleri yoktur. Halamın evindeki en entere- san şey, yemek- faslıdır: Sofraj Ooturduk miydi, hatuncağız, eline dağıtma kaşığını alır: — Az aldın, kızım, Süreyyal azıcık daha koyayım! — Elverir, halacığım! Kafil Azaa... Kâfi de nasıl söz? , getir! Halam, böyle söyliyerek,aşırtma hareketile, kaşığını, sofranın öle tarafından buraya hooooppadak uzatıp tabağıma bir kaşık ilâve yemek koyar. — Uzat! Uzat! Daha kuyaca- ğıml — Doydum! Yiyemem! Yetişir! — Olmaz! Olmaz! Uzat ! Hoooopl Bir aşırtma kaşık daha.)| — Uzat tabağım deyorum sana, V iki buçukta Yak> VG'eca yarismdan sonra İstanbul Yüksek kaldırım zifiri karanlık, kara- köyde ecnebiler top oynayor!.. Gece yarısın- dan sonra İstan- bul — bambaşka bir İstanbuldur. Geceki İstanbulla gündüzkü İstan- bul arasında karlı dağlar — vardır. Meselâ — köprü, meselâ Eminönü gece yarısından sonra başka bir köprü, başka bir Eminönü olur. Dün gece saat simde bir dostu- mun evinden çıktım.,, — Yavaş yavaş Galatasa- raya doğru ilere dim... Sokaklar teptenha . Tramvay şirketi amelesi Parmak- kapıda büyük bir çukur açmışlar- dı...Elektrik teline uzün . bir. sırk asımışlar, sırığın ucundaki tahtada on beş yirmi ampül... Ha bre çalışıyorlar... Halbuki — ben beş saat evvel arkadaşımın evi- ne giderken bu- rada ne çukür vardı, me mukur,, Gece yarısın- dan sonra muhakkak ve muhak- kak tramvay hattının bir tarafın- da böyle bir. çukura ve elektrik ampulleri arasında çalışan amele- lere rast gelirsiniz... Biraz sonra bir tramvay çan ittim. Son tramvay gideli haniydi. “Bu da nesi?,, diye merak| ederken tramvay gözüktü,. Amma hangi tramvay biliyor musunuz? Hani şirketin sarı boyalı bir ta- im arabası vardır. İşte o.. Ar- kasında da şömendüfer — va- gonu gibi bir vagon... İcinde bir ir, bir kaç amele... De- çukura İevazımat Bu vagon gibi tramvay, gidiyor.. elverir, — balacığım — Benim hatırım daha... Benim hatırım için! Eniş- temin hatırı için Tunallahemaassabiriiin... Hooopl Bir kaşık, hattâ, bazan iki üç kaşık daha...— ( Peder merhumla birlikte, Berut'a, oradan da Cebeli Tübnan'e gitmiştik. Oranın yerli- leri, senede, aile başına, — yalnız bir koyun kesip kavurmasıni ya- parlar, Dürgü dinince fazlası mem- nudur. Halbuki, bir koyunun eti bir senede az gelir, Ne yapsınlar? Kesecekleri — hayvanin — ağaıma bütün gün, dut yaprağı tıkarak onu zorlu şişmanlatırlar, Hayvan, gik demiştir; yemek- istemez. İs- tikrah ile başını öte yana çevirir; dürzüler, tıkarlar biçarcı ağzına yaprağı! Hababam tıkarlar!... İşte ben de, halamda, böyle bir dürzü koyunuuna dönerize! — — İstemem halal — Dadıkalfanın - gözel in bir kaşık dahal Üç dört gece geceyatısından sonra, birde eve dönerim ki, kocam: hatırı in bir kaşık, ancak geceleri fanliyete geç. İlerledim, Tepebaşına — geldim. Gardenin önünde bir kaç otomo- bil duruyordu, şoförleri de içer- lerinde uykuda.. Bazen bardan iki tarafa yalpa- Jayan başı dümanlı çiftler çıkı- yor.. Perapalasın kapıları kapalı, kapının önünde tek bir elektrik yanıyor.. Kasımpaşaya doğru inen yolda bir kadınla bir erkek hara- retli bararetli bir şey konuşuyor- lar .. Canım yürümek- istiyordu, aralık sokaklardan tunele çıktım... Tunelin kapısında, tramvaylardaki gibi açılır kapanır demir parmak- lıklar var... Yüksek kaldirm karanlıktı.. Karaköyde ecinniler deki teyzemi Kapı, beyaz prosteğli rum metçi tarafından açıl — Siz buyur efendim salon da. zek ben Hanimefendi; ki siz geldiniz. |— Salonda bekledim. Neden son- |za, teyzem çıkagelir. Evvelâ, de- reden tepeden, sinemadan balo- dan bahsettikten sonı nihayet aklına gelir; evdekileri kasten sorar : — Nasıl sizinkiler ? — Mersi, Hele sofra - başında — vaziyet, Aksaray'dakinden büsbi kadır : . — Uzat tabağını, Süreyya. Aksaraydaki ikramın verdiği bir ürkeklikle: — İstememi - demiş bulunu- rum. ün baş- Köprünün hali pek şıktı. Bütün köprüde tek bir tahsildar.. Büyük bir mangalın işin- de hörükleme ateş isiniyor .. Ben soldan, yani Ka- diköy İskele hetinden — geçi yordum. Tahsib dar efendi Haliç tarafında oturur rünce seslendi: — Bu taraftan efendi... Görmü- yor musun orada adam yok Kuruşu götü- na biraktım ve geçtim... Kadıköy iskelesi, Boğaz iskeleleri kapka- ranlık, yan yana duran — vapurlar acır gicir gicire dayorlardı.” Va purların gicn sının — dehşeti MN halde bir gece yarısı köprüden geçmeniz lâzım- dir. Akşam - üzer- leri bir tekerelek altından kalmadan karşıya geçil- mesi imkânı olmayan Eminönünde ne in vardı ne cin.. Tramvay istasyonunda bir kaç çocuk büklüm olmuş yatıyorlar .. Sirke- cide bir otomobile rast geldim... İçerisinde elektrik yanıyordu. Şöy- le dikkatli bir bakınca farkettim.. Oh kekâl. Bir kadın bir erkek baş başa vermişler içiyorlar. Beyoğlunun geceleri haydi ne ise bir dereceye kadar çekilir.. Fakat İstanbul - tarafının geceleri müthiş hattâ edeheştir. Meselâ Aksarayda geci lerinde sı Aksaray gece- namına ancak birbirine Malüm ya: Alafrangada ısrar yok! Teyzem, bana vereceğini ken-, nine alır. İkinci yemekte tabağı- ilk kaşıkta, Mi uzatırım amma, gayri ihtiyari — Elverirki basarım: — Senin iştahan yok gali Pilâv da yemiyek misin? —Ha,,, ha,ıyır... Hayırl — Seni gidi senil Mutlaka re- jim yapıyorsun.. Aksi gibi, tatlı- mızda hamür tatlısı .. Ondan da yemez misin? — Ye,, yen, yemem... İnsan, “İstemem,e bir. kere alışlmıydı, vazgeçmesi hayli yor; bu iş, Iâakal 4-5 gün çekiyor. ün zarfında ise, ben gene lik! Eve döndüğüm - vakit, kacam haykırıyor: — Ne oldun sen gene - ayoll Burnunü sıksam çanın . çıkacak! Şu âlaturka âdetlerle alafranğa âdetler kedi ile köpeğe benziyor. Anlaşamıyorlar gitti. vay orlala- vında kalan bizlerin halimize! Kâh bi tarafından tırnaklamyor; kâh tarafından dişleniyoruz. (Hatice Süreyya) yakmış, oturmuş | yordu... Beni gö- | | MEMLEKET MEKTUPLAR&, Bayındırda iktisadi intibah Ödemiş 26 (Hususi) — Geçen- lerde, mekezi İzmirde olan Akse- |ki ticaret bankasının - Bayındır ajanlığı merasimle açılmış ve bu münasebetle ben de bir gazeteci sıfatiyle davel edilmiştim Bundan bilistifade Bayındır kazasının zirai ve iktisadi vaziyetini tetkik im- kânı hasıl oldu. Akseki ticaret bankası Bayın- dır ajanlığı banka meclisi idare Hasan Fehmi beyin bir nutku edildikten sonra muh- terem karilerime gu — malümatı topladım : Bayındır - nefsi şehir - 8,000 küsur nüfusa malik bir kasabadır. Başlıca mahsulâtı zeytin, amuk, Bayındırda dört Zeytin y . Bunlardan ikisi bu- r ıkisi de motörle mü- teharrikdir. 1,000,000 - kilo kadar kozak halinde pamuk istihsal eden bu Şi le ayni zamanda üç ÇİGİT fabrikası bulunmakta ve bu sene fazla ve bereketli mahsul olması hasebiyle bu fabrikalara daha fazla iş yapacak makineler ilâve edilmektedir. Pamuk - fabrikatörlerinden bir zat, bu sene mahsulâtın bereketli olması hasebile yeni makineler ilâve eylediğini böyle — olduğu halde gece gündüz çalışmak mec- buriyetinde bulunduklarını söyle- miştir. Üç mektebe malik iken mual- Timsizlik yüzünden iki ilk mektebi olan Bayındır; gün geçtikce ikti- saden yükselmeğe başlıyan bir kazamızdır . Halkının çalışkan ve ticarete aşina olması kazanın istikbalini pek parlak göstermek- tedir. Senevi 4,000,000 lira - varidatı olan Bayındırda çok münevver bir gençlik kitlesi bulunmakta ve türkocağı tarafından halk ” irşat edilmektedir. / Ödemişte ticaret odası Ödemişin içtimai hayatında şa- yanı şükran bir inkılâp yaptıracak bir teşebbüs vakı olmuştur. Şehrimiz faal ve kıymetli tica- ret odası reisi eczacı Tevfik beyin teşebbüslerile yeni ve mu- azzam bir ticaret odası binası inşasına başlanmıstır. Bu binanın alt kısmı, “Esnaf ve ahali, “Kredi koopratif,, bankalarını ve ticaret odasını ihtiva edecek ve üst kıs- mı klüp ittihaz olunacaktı Bu klübe memleketin tüccar ve eşraf, mevkü — ictimat sahibi memurin dahil olacak ve aileler de iştirak edeceği için karne usulü tatbik olunacaktır. Klübe karnesiz hiç kimse gi- remiyeceğinden toplanmalar hu- susi ve ailevi mahiyette olacak, arasıra müsamere ve suvareler tertip edilecektir. Spor sahası meselesi Şe türkocağının üç spor ü için bir türlü halledeme- ha meselesini nihayet genç- lik halle karar vermiş ve arala: rında bir komisyon teşkil etmiş- lerdir. Bu komisyon, İstanbulun Galatasaray ve Fenerbahçe - klüp- leri arasındaki rekabeti andıran şekilde rakip olan Altınova ve üçükmenderes klüplerini — altı maça davet etmiştir. Maçların bitamında puan hesabı ile galip gelen tarafa bir kupa verilecek ve bu maçlardan almacak hasılât ile yeni ve mükemmel bir saha yapılacakt İki haftadan beri devam eden futbol maçlarına binlerce seyircı iştirak etmiş ve bu iki kulübün taraftarları çok heyecanlı dakika- lar yaşamışlardır. İcra kılınan iki maçta küçük- mendereslilerin ferden faikiyetine iğmen Altınovalı gençler göster- leri muntazam oyun ve anlaşma rakiplerini iki defa bire karşı sayı ile mağlüp etmişlerdir. Ressamoğlu