Tasallüt Mahkeme salonu hıncahınç dolu idi. Şişlide, genç bir kıza tasallüt 'eden birinin muhakemesi görüle- cekti. Müddeci mevküne, çok uzun boylu bir küçük banım - geldi. lâakal bir metro seksen Mazaun mevkünde, sevimli, fa- kal çok kısa boylu; bücür denc- cek kadar kısa boylü bir. genç oturuyordu. Rcis, müddeiye sordu : — Davanız nedir efendim? — Bu adam beni öpmek istedi. — Yanında iskemle, merdiven falan bir şey var mıydı? — Yoktu. — Şu'halde imkânsız — Bendeniz biraz çömeldim... efendim... Ben, bu fıkrayı okuduktan sonra, hatırıma, başımdan — geçen bir macerayı hatırladım. Gençliğimde, Erenköyünde, bü- yük bahçeli bir köşkte oturduk. Köşke,hacı hanımın kızı deye, bir kız geldi. Otuz remezan orucun- da, beş - vakit namazında bir kızdı. Teyze dediğim bir kadın vardı, ki softa ruhlu idi. Annem de, ona uyardı. - Ben çapkınlık edeceğim deye, yüreklerine iner- di. Köşkte, emniyetli Haca hanı- mın kızı Seheri buldular. - Onun- la istediğim — yere — giderdim. Bir mehtap gecesi çayıra- çıktık. Kiraseleryokktu. — Şuraya uzanalım, dedim. — Olmaz, dedi, olmaz; haca- aim darılır. — Haberi bile olmaz. — İstemiyorum ben. — Öyleyse haydi içeri girelim. T | , Tevellüdü 4 l Çok zenğin olan bir muhtekir- | | | den bahsediyorladı: — Serveti gayri meşru, müna- sebetleri gayri meşru, işleri gayri meşrü; meşru olan hiç bir şeyi : tevellüdü. Biri atıldı: || — Keşkepiç olaydıda, namus- suz olmasaydı. Coğrafya — Bak kızım, bizde güneş bat- tığı zaman, Çinde doğar. Çin: | | gürüp zamanı, bizde şafak vakti- dir. — Demek biz kalktığımız za- onlar. kalktığı zaman biz yatarız. — Evet kızım... Ne düşündün? — Öyleyse ben çinliye varmam. — | | Yal.. | M,, hanımın fena halde canı “sikıldi, C, bey onu fazla işgal ' etmiş, vaktini geçirmişti. Saat üç Volmuştu. Şimdi eve nasıl gidecekti. | Cçaç bey de telâşa düştü: — Kocamıza ne deyecesiniz? — Kocan bir şey değil, evde amcamın oğlu var, ona ne diye- ceğim? | W man onlar yatar, Ne deye? Karısı hastaydı. Ş Doktor uzun müddet tedavi etti. kurtaramadı. Kadın öldü. Doktor, kocasından tedavi pa- rası istedi. Adam sordü: — Karımı kurtardınız mı? — Maalesef hayır. — Öldürdünür. mü? — Allah vermesin. — Kurtaran siz. dej düren siz değilsiniz, ne deye para stiyorsunuz? Çöl Köşke doğru yürüdüm. Arkam- dan seslendi: — — Bak ne kadar yandım büyük anne... Yalnız esvabımın yeri kaldı! — Bari gel, itiverde düşeyim. — Bu nasıl esvaptı kızım?Yazı vahşilerin arasında mı geçirdin? ** ' d Tahkir | Mahçup iftira Eve gel zaman, — karısını Fevkalâde mahçup bir adamdı. Poyinsü Zeliraya- rüiğeldi. hıçkırarak ağlar buldu. Bankalardan birinde memurdu. — Hayrola... - Kapıda - değil. | — Ne oldun? ıAııâıeıiyıa babası, çocukl: amisini — Ne olacağım, annen beni | evlendirmek istediler. komşul : Ğe nn kizıni muüvafık huldular. — Hayır, bir haftadı . | tal K | Hayır, bir haftadır boştayım. | tahkir etli. Kazrlaklar “Dasibder bi ü — Son yerinden “neye çıktın? — İmkânı yok. Annem İzmirde. | — Hanım ira attı. Göya .| Seni nasıl tal eder? | geceleri odama — erkek alıyor- | — — Tahkir etti işte. Sana bir | muşum, mektup - yazmış. Sen — yökken | — Fema iftira. mektubu açıp okudum. Mektubun | — Ne demezsin ya... Vallahı | sonunda şu hamiş var; odama — geceleri " beyefendiden * Sevgili gelinim, —mektubu başka hiç bir erkek gelmiyordu... | okuduktan sonra, oğluma verirsin değil mi?, Dirinci şoför — ( Hastanede ken: Bir yerde tesadüf ettik galiba? İkinci şoför — (Acı acı) — Zannederim. Yoksa burada gelince ) Sizi gözüm ısırıyor. | imiz neydi? i | evel damat bey işinden izin ab mamıştı. Nihayet müdürün kar- şısına çıktı: — Müsaade — ederseniz gelmeyim, dedi. — Sebebi? — Şey... Yarın düğünüm ola- cak... Bu işin nasıl olacağım gi- dip görmek istiyorum. yarın ilân *Dört gün evel evden çıkan kaynanam, henüz avdet etmemiş- tir. Kaybolduğunu zannediyorum. Bulanın, iade etme bol bahşişle ilân olunur. Kur Ahmet, Behiceye kur yapıyor: du. Behice çocukluk arkadaşıydı, şimdi evlenmişti. — Ben sizi, daha çocukken severdim. — Evet, O zaman ne aptal bir kızdım... O zamaki / aptallık- | arımı hatırlıyor musunuz? — Hayır. fayır.. Yalnız hiç değiş- memişsiniz! Ne var ki? Coşmuş anlatıyordu: — Tayyareye - binmiştim. - Bir aralık eğilip aşağı baktım; Eren- köydeydik. Biraz daha dikkat ettim. Vay canınal Tam köşkü- | mün üstünde uçuğorduk.. Doğrusu bu tesadüfe bayıldım. Artık du- rür muyum?.. Hodi.. Kendimi taya- reden aşaj Kütl... Tam evimin Çaldım 1865 te, meşhur bestegâr Ber- liyoz'a, bir heveskâr, bestelediği bir parçayı getirm — Size “Çöl, ismindeki mi getirdim, lutfen dinler mi — Buyurun. Heveskâr çalmaga başlayinca, Berliyoz, parçaların, meşhur bes- — | tegârlardan alınmış olduğunu gör- — | müş ve: Z — Bu esere çöl ismi gitmiyor, demiş, bu çöl değil; çölde kim- altım. e düştüm. | : kapıyı, girdim içeri.. seler yoktur, eseriniz. en iş — Ölmedin mi? caddeye benziyor, aşinalara tesa- — Yol.. Bunda ölecek ne var? | düf ediliyor. gelmeyecekmiş. — Ehemmiyeti yok, düğüne mani olmasında ..