— Katina, elendi usanmış. — Beyfendi için dı mavi geceliğimi sana verdim, bey- iklik sayılmaz. Üçü de o gün, aynı ötele indi- ler. Yemeklerini yediler. Odala- rına çıktılar İ. 2 ve 3 numerolu odaları tutmuşlardı. Ertesi akşam, 2 numeronun kiracısı, üç munerolu odada yatan beyi yemeğe davet etti. İşe çorbadan başladılar. — Et, iki zarzavat, börek, tatlı, yemiş yediler. Üç numeronun — kiracısı, her yemek gelişte itiraz ediyor: — Vallâhi yemem! diyordu Fakat 2 numeroda yatan zat israr ediyor, zorluyor, yediriyordu. Yemekten' sonra kahfe ısmar- landı. Üç numerodaki istemedi: — Matadım değildir. katiyen kahfe küllanmam. — Nastl olur. efendim, bir kahfeden bir şey çıkmaz. — Peki, hatırınız için. Ben de horlarım Hatır meselesi devam etti ve iki mumerolu odanın / kiracısı, davetlisine. üç kahfe - içirdi Adamcağız hem içiyor, hem de sabaha kadar uyuyamıyacağını söylüyordu. — Üçüncü — kahfeden sonra odasına çıktı Bu hali uzaktan seyreden | numerola odanın kiracısı: — Adamın — haline acıdım, dedi, o kadar yemekten sonra üç tane de kahfe içti. Sabaha kadar uyuyamıyacak. Öteki güldü: Mahsus yoptım, dedi. Çok yedirdim ve Ççok kahfe içirdim Uyuyamasın. — Uykusunda / öyle korluyur ki, benim gözüme uyku irmiyor. VT umerolu — odanın “kiracist kafasını kaşıdı : Şey, dedi, horlârım ; de bendeniz — Beni eve götürmek için ne istiyorsunuz ? — Darılmıyacağızı bilsem söylerdim. Sözün kısası Şeker Feti güzel bir gençtir. ve ka- dınlar arasında çok muvaffakiyeti vardır. Yalnız gevezedir. Ağzında bak- ha uslanmaz, Hoş, genç ve güzel erkeklerin hangisi sır saklamasını bilir? Feti, ne zaman yeni bir kadın- İn münasebet peyda etse, derhal arkadaşlarından Ahmetle Mehme- de anlatırdı. Son günlerde, eline gene bir piliç düşürdü. Hemen Ahmetle Mehmedi yakaladı. — Haberiniz varmı? — Neden? — Nuriyeyi yakaladın. — Çok âlâl — Âmma ne kadın biliyormu- subuz?, — Nerden bilelim. — Aman efendim aman.. Ve Feti, kadını tarif etmeğe başladı: — Ben daha şimdiye kadar öyle nefis kadın tanımadım. Bir gözleri var, şaheser. Dudakları öyle tatlı, öyle tathı ki.. Öpt zaman, şeker yiyorum zannediyo- Ahmet kızdı: — Bunda şaşacak bir şey yok, dedi, kocasında şeker hastalığı Değil Münakaşa alev. leniyordu. Mev- zu çok mühimdi; Kadın v erkek güzelliği, vörkekler,/erkek dan daha gü olduklarını söy- lüyorlar, kadın- dar buna itiraz ediyorlardı. Bu aralık içe- riye pudra, allık, sürme , — binbir türlü boya gü- zeli bir hanim girdi. Ona sar. dular — Kunınlar mt güzeldir. erkek ler mi? — Kadınlar. Herkes haykırdı: Tabit. — Hyir tabit değil, sun'i! Aşı Bir gün, — zen- gin, Jakat ihti. yar bir banker, kendisine Voro- yap- istedi « gitti nof aşısı tırmak Doktora Doktor: — Gençleşmek istediğiniz Yaşa göre fiat deği- şir. Eğer kirk yaşına — gelmek istiyorsanız ikiz rüz bin franktır. y— Oyı/!w; ya- şında olmak is- tiyorum. — Dört yüz bin frank. Aşı yapıldı . Banker gençleşti. Daktor paraları istedi. — Ön beş ya- şında olduğumu unutuyorsunuz . Sinni rüşte vasıl olmadım. Para- darı ” babamıdan isteyin | | — Pedermiz beş yüz bin bir: adam; yegâne varisi de sizsiniz. Aşkımdan hâlâ nasıl şüphe edersiniz ? Borsacı Satmoel efendi, elinde borsa ced- weli, fiatleri tet kik ediyordu. Sinı: ingiğllk tereffüünde çok kaybetmiş , rarı başka bir yerden çıkarmak isliyordu. Vakti de yoktu. Kudıköyüne ge- çecekti. Telefonu açtı — Allo, Kadı- köy iskelesi mi? — Evel, — Vapur kaçta? — 19445 de. — 1940 dan bırakırsan alı- rım, Arkasından bir kahkaha - çınla- yınca, — borsada olmadığını an- dadı. Meşhür. riyaziyundandı. Parası da vardı. Kadınlar etrafında per- vanc gibi - döneniyorlardı. âlimi kimse ele Bir kadınla, ancak yirmi dört duruyor , sonra saat savıyordu. — Ne güzel çocuğunuz var? Tıpkı babasına benziyor. — Aman susun, kocam duymasın, Kolayını bulmuş Son zamanlarda , sık sık kadınla beraber gezdiğimi gördü- | israr eltikle Fakat | ler.. Artık birbirlerinden ayrıl- | — — Bir cebir geçiremiyorbu. | “mıyorlardı. başından Sordular, Yalan mi? Tanırım ! Karısı karşısı- na gelip de: — Hamileyim! Dediği saman beyni atı. Göz. deri döndü — Bunu utan- “madan nasil söy- düyorsun? dedi. Belki on daktor benim çocuğum olmıyacağını söy: dediler. Karıst amuz silkti : — Eğer, dedi, aynı — doktorlar benim kisir ol duğumu söyle lerdi... Çocuğu uz kimseden ol- mamış olurdu! Herkese merak oldu. Bu kadın nasıl âlimi ele geçirmişti?. anlamak Evelâ bir şey söylemedi, fakat e anlâtt: bi aldım, her gece önüne iki üç güç muadele koyup liler halletti yatınca da, kerrat cedvelini ezber- İcmeğe çalışıyorum. iyorum, — yatağa isim. M. C. beyin, iki gün evel bir kızı dünyaya geldi. İsmini ne koyacaklardı? Annesi: — Feriha koyacağım, dedi. M. C. bey, Feriha ismini hiç sevmezdi. Fakat doğrudan doğ- ruya “İstemem,, dese, karısı ber- mutat itiraz edeceğinden, işi dip- lomlâtlığa vurdu: — Ferihal Çok âlâ.. Bana, gençliğimde sevdiğim kızı hatır- latıyor... - Feriha ile, uzun aşk seneleri geçirmiştim. — Bu ismi koyduğuna iyi ettin. |. Üzün ve sıkıntılı bir sessizlikten sonra, karısı: — Feriha fena — değil, fena değil amma, pekde iyi değil. Kızımıza başka bir isim koysak?. Çare Yeşilköyde hırsızlık vakalarının pek çok olduğundan, geceleri evlerde rahat uyku uyunmadığın- bahsediliyordu. Hikmet Feridun, Cemal Nadire dedi ki senin eve gelseler — Kimler olacak, sabıkâlılar. — Ne yapacağım azizim, evden çıkarım, onlar güle güle otur- | sunlar. Aksilik Evlenmeğe kat. Annesi — delt iyen karar ver. olacaktı. mişti Kızı ba izdi- >r Hü iyi'bir vaca nasıl razı kız bulunuz, di- :f:y:;dîî'?îîar yördü , — evlene. HUmmle? Ba G ceğim işti? Bir kaç küçük Düşünüyor fa- TU ŞMriyE kat bir. türlü ettiler . — Beğen. mana — veremi- medi. yordu . hayet geçen Bir gün kızını gün, arkadaşla- karşısına aldı. Tyından biri: — Aslan gibi — Mi ee cap © gedi den garmak is. Tanımıyoram, Üyarmü elmaz. —— — Seviyorum — Peki Fey- anne. hanı al — Sen zaten — O hiç ol — L S öyle bir bediye almak istiyorum ki, eksisin. Ben ak maz canım, onu oldukça size beni hatırlatsın. dedim mi, sen tanırım ! — Kaydi hayat şartile bir varidat temin edin! — kara dersin! .