B üi 29 Eylül 1929 Sahife 4 — H a Uzaktan iki ışık güründü.. Arkadaşlarımı imden kurtardıktan sonra, tekrar | yolumuza devam ederek, nihayet hududa gelmiştik.. | Güyan bataklıkları Gittikçe, başımın dönmesi artı- yer; gözlerim kararıyor; midem bulanıyordu. Ben de bayılmak üzere idim. Fakat, bereket versin ki, tam o esnada son gayretimi topladım. Ve, bu son gayretimle tedabir aldım. Zira, zehirlen- mekte bulunduğumuzu farketmiş- tim, Ayağımı sikerek, üzerimdeki Ahmedin başını toprağa düm. Sürüklene sürüklene, ateş- ten uzağa doğru ilerledim . Ah I Ciğerlerimde bir hafiflik duydum. Güneş ziyası altında da- gılan sis tabakası gibi, başımda- | ki ağrı dağıldı, 1015 dakika sonra, kendimi toplıyarak ayağa kalktım. Ateşin ve arkadaşlarımın bulunduğu tarafa baktım: Alevler, sahiden de> yeşildi. Arkadaşlarım, başları ateşten ta- rafa dönmüş bir halde, küskütük yatıyorlardı. a Derbal, burnumu, sol elimle tılayarak ateşe koştum. Yol re- fikdarımı - bacaklarından çekerek ateşten uzaklaşlırdım. Onlar da, çok geçmeden kendi- Ne olduklarını , birlikte baygm- ilk önce anlıya- madılarsa da, yeşil alevleri gö- rünce meseleyi kavramakta güç- lük çekmediler. Ahmet, elini alnına vurarak: — Eyvah! dedi. Desen e ki, yanlışlıkla makarasi ağacı yak- ız. İbrabim ilâve etti: — Şayet bizi' bacaklarımızdan çekip kurtarmasaydın , hepimiz , bamızı — karbonla — zehirlenerek takarası ağacı yakmak yüzünden büyük bir teh- | Tike — atlattığımız — anlaşılıyordu. | Makarası ağacının - yanmasından fazla miktarda hamızı - karbon hasıl olduğunu ve bunun, marsık çarpması gibi, insanı öldürdüğünü ötedenberi işitirdik. Bu sefer, çalı çırpıyı pek büyük dikkatle topliyarak, bildiğimiz gaçlarden ateş yaktık ve etrafına geceyi birer parça kuru | eçirdik... Ertesi gün aynı müşkilât ile ilerlemeğe baş- ladık. O günü akşam üstü bu- lunduğumuz. ormandan çıktığımız zaman uzakta Holandalı askerle- | rin dolaşmakta olduğunu gördük. Ahmet Şevki: — Ehartık, kurtulduk demek- tir, Holanda toprağına geldik... — Dedi. Ben sanki İstanbula ayak | basmışım gibi sevindim. Arkadaş- larımdan bir. çokları toprağı ikişer üçer kere öptüler. Şimdi kendimizi Holandalı nö- betcilere göstermeden hudutu geç- mek meselesi kalıyordu. Bunun içinde geceyi beklemek Tazımdı. Agaçların —arkasına — büzülerek saallerce “oturduk. Nihayet gün karardı. Simsiyah bir gece . Şevki bana: | — Haydi bir etrafı iskandil et... Dedi, yerimden kalktım, elime bir balta alarak dar yollardan etrafı kollaya kollaya yürümeğe başladım. — Bizim bulunduğumuz | yerde ağaçlar gayet sıktı. Biraz ilerliyince ormanın - kenarındaki tabii meydana çıktım.. Gözlerimi kısarak nöbetçilerin - bulunduğu yere dikkatli dikkatli baktım... Uzakta iki-üç tane |Hep birlikte kalktık.. Birbir eli — opna A Nihayet...... 2 Teşrinievel Çarşamba akşamı SİN_EMASINDA MELK ve ELHAMRA Sinemalarında gösterilmekte olan KADININ HARBA GiDiŞi ü muzaffer berdevamdır. olmakta sesli — fil Küçük JACKİ KOGAN ve böyak 'LARS HANSON KÜÇÜK BAHRİYELİ ilminda pek yakında DMAJİK SiNEMASINDA ASRi SİNEMADA (KORİN GRİFFİT) in temsili * SOKAK KIZI Kemali muvaffakiyetle devam ediyor. Bu akşamdan itibaren BüYÜK VARYETE HER YERDE GÜZEL KÜRKLER Bulunabilir lâkin... Beyoğlunda 391 numarada EPREM Mağazasındakiler kadar güzel olamaz. Fiatları rekabet ka- bul etmez derecede ehvendir. irtihal Muharrirlerimizden Mustafa Ra- gıp beyin hemşiresi ve Eskişehir şimendöfer aile mektebi muallim- lerinden Kâzım beyin zevcesi Zeliha Nafia hanımın henüz 20 yaşında iken Eskişehirde irtihal ettiği teessürle haber alınmıştır. * Tevellüt — Kabataş lisesi muallimlerinden ve genç tabiryat- çılarımızdan Hadi Çelebi beyin bir oğlu doğmuş ve Osman Zeki tesmiye edilmiştir. Nevzada uzun ömürler dileri, yaklaşıyorlar , bazen de uzaklaşı- yorlardı. bir müddet bekledim . Biraz sonra ışıklardan biri söndü, pek az geçince öbürü de söndü, uzakta kala kala iki ışık kaldı. Geldiğim yerden döndüm, gör- düklerimi arkadaşlarıma anlattım. izden yirmişer adım mesafe ile yürüyorı yüreklerimiz güm güm atıyor.. Hepi- mizde bir heyecan ki sormayın .. Düşün düğümüz yalmız bir nokta var: Acaba nöbetçilere gi den hududü geçebilecekmiyiz ? Geçemiyecek miyiz ? ime- Tam ışıkların hizasından yürü- yorduk. Ahmet fısıldadı: — Aman dikkat!., ANKARA POSTASI filmini göreceksiniz. KANSIZLIK DERMAL ÇAA Vah ellağlr SIROP DESCHİENS, PARIS TLNLGE — Maliye vekâletinden: 336 Senesinden 1927 mali senesi nihayetine kadar milli hükümet bütçelerinden matlubu olanlarla ge- | rek sakıt hükümetin bütçe emanatı ve âdi emanat hesaplarında makayyet alacağı bülunanlar, şubat 930 nihayetine kadar arzuhal ile bulundukları ma hallin en büyük malmemuruna müracaat eyleyip yetlerindeki matlubat vesikalarını vererek mukabi- | İinde müracaat vesikası almaları lâzımdır. Bu müd- det zartında n at elmemiş ve vesika almamış | olanların iddia ettikleri alacak 1513 numaralı kanun | mucibince katiyen hazine lehine sakıt olacaktır. Şubat 930 nihayetinden sonra hiç bir mazeret kabul | edilmediğinden alacak iddiasında bulunanların 930 | senesi Martından evel bulundukları mahallin en bü- k malmemuruna mül etmeleri ilân olunuı Devlet Demiryolları ve Limanları Umumi idaresinden: Haydarpaşa - Pendik Banliyö hattı yolcularının nazarı dikkatine: 1 — Haydarpaşa - Pendik Banliyö hattı katarlarına mahsus ( 11 ) | mumaralı fevkalâde muvakkat tenzilâtlı yolcu tarifesine tevfikan ihdas olunan mıntaka biletlerinin 1 eylül 1929 tarihinden itibaren satışma başlanmıştır. 2 — Mezkür tarife mucibince ( Haydarpaşa - Göztepe ) kısmı birinci ( Erenköy Küçükyalı ) kısmı ikânci ve ( Maltepe - Pendik ) kısmı da üçüncü mıntaka itibar edilmiştir. | 3 — Yıcular gidiş biletlerinin müş'ir bulunduğu mıntakamın mün- teha istasyonuna kadar devam edebiledekleri gibi gidiş ve dönüş biletlerinin dönüş kısımları üzerinde muharrer muvasalat istasyonunun tabi bulunduğu mıntaka dahilinde de tstedikleri istasyona kadar se- yabat edebilirler . 4 — Mezkür tarifenin ihdasından (Kızıltoprak ile Suadiye) ara- sındaki istasyonların kurbiyeti ve yolcu kesafeti nazarı dikkata alı- marak yolcuların iki mıntaka ücreti vermeleri için âl(ıxıllnpnk-sıı— adiye ) kısmı da ayrıca bir mıntaka olarak kabul edilmiştir. 5 — (Kızıltoprak - Suadiye ) mıntakasına ait biletleri hamil yol- cular katarların seyri istikameline nazaran ancak kızıltoprak ve Su- adiye ye kadar gidebilirler. efiyet muhterem halkın malümu olmak üzere tavzıhan ilân olunur. Tütün Eksper kursu Tütün inhisarı Umumi idaresinden: Tütün İnhisarı idarei umumiyesince küşat edildiği evelce ilan edil miş olan kurs içinşimdiye kadar müracaat etmiş olan taliplerin kıs- mı azamı vesaiki lâzimeyi ihzar ve ita etmiş olduklarından şehri halin gayesine kadar atide mürakkam vesaiki Ortaköyde kurs müdürl ita ve vermemiş olanlarn müsabakaya kabul edilmeyecekleri ilân K 1 — Müsaddak nüfus tezkeresi sureti ve ya aslı. 2 — Mektep şahadetnamesi ve ya orta tahsili ikmal ettiğine dair maarif idaresinden müsaddak resmi vesika. i 3 — Mahalle ve ya kariyesi ihtiyar hey'etinin polis ve ya jandarma | dairelerinden müsaddak hü hal şahadetnamesi, | 4 —4 ha vesika fotoğrafları getirmesi. Nörasteni, zaliyet ve Chlorose Tet. No 5 28 eylül 929 Şarlok Halmes'i Marifetleri - Mudariri Mütercimi Cami (Vâ-Nü) *A, sevgilim! Beni kutağına al, balkona götür ki, dünya âlem | saadetimi görsün! , Bu ses, Denis'lerin yatlığı oda- dan geliyordu! 13 numaralı odadan geliyordu. Hafiye, iş başında! 13 numaralı odanın kapısı, birdenbire açılıverdi. Ve, sırtında dış; uğradı üş; beti benzi kül kesilmişti. Zıngır zıngır- titri- yordu. Gırtlağının B — var küvvetile ba- gecelik entarisi ile Mme Denis | Bu aşıklar bazen birbirlerine İmdat! İmdaaa. * | Otelde me kadar kapı varsa | hepsi , bir biri ardı sıra açıldı. Koridorlara , sofalara, merdiven- lere fırlıyan fırlıyana ! Otelci, ortaya atıldı : — Ne oluyor? Mütiş ! Felâket! Otelimin şeref, namus ve haysi- yeti mahvoldu. Batıyorum ! - diye haykırdı. Mme Denis, hâlâ kendine gel- memiş; avaz avaz bağırmakta | berdevamdı. | — İmdat ! İmdat! İmdat ! Diğer yolcular da lardı : — Olur şey değil! — Olur kepazelik değil ! — Olur rezalet değil! — Yarından tezi yok! Hepsimiz pilimizi pirtimizi toplyalım, bura- dan gidelim, bile, umumi bağrışıyor- heyecanın | kadar (Arkası yarın ) tesiri altıada kalmıştım. İçimizde soğukkanlılığını muha- faza eden bir tek adam vardı. O da... O da?.. Anlamışsınızdır. bittabi: Şarlak Holmes ! Madeni sesile, koridorlardaki ve — merdivenlerdeki — gürültüyü bastırıverdi. — Hepiniz sükün bulun! - de- di - Ben, bu muzlim meseler tenevvürünü — üzerime — alıyorum. Hepiniz odalarınıza - çekiliniz ve rahat rahat uyuyunüz. — Yarına tetkikatı tamamlar; neticeyi size bildiririm. — Siz kimsiniz ki, kendinize bu kadar güveniyorsunuz? Üstat: | —Ben -dedi. Şarlok — Holmes'im! Yolcuların sevinç — çığlıklara | Ortada, Şarlok — Holmes'ten, Denis'lerden, otelciden, bir de Herkes, yekagaz olarak sordu: | — Şarlok Holmes! Şarlok Holb- O halde, kor- ortalık sarsıldı: W mes, ha?.. Ono. | kuya, tereddüde mahal kalmadı. | | Odalarımıza / dönelim; ve rahat | rahat uyuyalım! Hay Allah razı olsun Şarlok Holmes'ten! Hay Allah razı olsun! Otelci, üstadın eline eteğine kapandı: | — Üstati Allah sizden razı ol- | son! Allah sizden razı olsun beni kurtardınız. Ah, sizin bura- da bulunduğunuzu daha öncede bilseydim. Bilseydim ki, siz, bü- yük üstat Şarlok Holmes'siniz. Denis ailesinin karısı da, ko- | cası da hafiyenin elini sıktılar : — Aman şu meseleyi tenvir | edin! - dediler. Bir kaç dakika sonra, herkes odasına çekilmiş — bulumyordu . benden gayrı kimse kalmamıştı. Büyük hafiye. — 13 numaralı odaya girelim! -dedi.- Tetkikata başlıyorum. | M. Denis, sırtma bir robdöşan- * bır geçirdi;. Mme Denis de bir penuar . Üstat, kendilerinden, ün olup biten hadiselere dair t istedi : — Amma ne oldu ise, hiç —Ustat 1- diyerek söze baş- ladı . - Zevcem ile ben, erkenden | yatmak itiyadındayızdır. Bu gece de öyle yaptık. — Yemeğimizi yedikten — sonra, — yatağa gire dik. İlkönce, — karım uyudu, | Bense, itiyatlarımın hilâfına ola- Orak, uyumakta gü, çektim, | (Mabadi var )